Ailenin, bir toplumun, bir ülkenin varlığını devam ettirebilmesi için hoşgörünün var olması kaçınılmazdır Hoşgörünün olmadığı yerde; hiçbir şey sağlıklı gitmez ve sonuçlanmaz O zaman, hoşgörü nasıl olmalı ve nasıl uygulanmalı? Hiçbir şey sınırsız olamayacağına göre, hoşgörünün de sınırları olmalı diye düşünüyor insan Hele söz konusu olan ülke yönetimi ise; hoşgörü kaçınılmaz ve zaruret oluyor Hoşgörü de nereye kadar ve nasıl? Bir ülke dediğimizde; o ülke sınırları içinde yaşayan ve o ülkenin bayrağı ve yönetimi altındaki insanları akla gelir Burada ülke kadar, o ülkenin insanları da önemlidir ve hatta önce ülke insanı, sonra ülke gelir… Yeryüzünde var olan her şey ve hatta din, insanlara hizmet içindir Yeryüzünün en yüce varlığı insan olduğuna göre; yeryüzü nimetlerinin tamamı insana hizmet için vardır ve insandan sonra gelir ve gelmeli
İnsan yüce olduğu kadar da; karmaşık, anlaşılması, çözülmesi çok zor olan varlıktır da… İnsanları kategorilere ayırmaya kalksak, acaba nereden başlarız İyi insan, kötü insan diye mi? Yoksa; bilgili insan, cahil insan mı? Veya; dindar insan, dindar olmayan insan mı? Daha sayamayacağımız o kadar yönü var ki insanın En iyisi biz hoşgörüyü ve varsa sınırlarını açıklayabilmek için; yönetsel boyutunu ele alarak yazımızı sürdürmeye çalışalım
Yazımızın üçüncü paragrafında; insan için karmaşık kavramını kullanmamızın sebebi, insanların bilgilenme kaynaklarının aynı olmayışı ve kavrama derecelerinin de farklı olması nedeniyle, bir kesimin tebessüm ve mutlulukla karşılayabilecekleri bir durumu, başka bir kesimin infialle karşılaması işte bu sebeptendir Bunu basit bir örnekle açıklamaya çalışalım Mevcut hükümetin; eğitim ve öğretimde ufak bir değişim yaptığını düşünelim Beş yıllık İlkokulu, üç yıllık Ortaokulla birleştirip, adına Orta Öğretim diyerek ilan ettiğini varsayalım Görünürde bir şey değişmiş değildir 5+3=8 değil mi? Öncesi de sonrası da 8 dir Bu durum toplumun bir kesiminde memnuniyet yaratır, bir kesimi "zaten aynıydı, ne değişti" diye düşünülerek umursanmaz, diğer bir kesiminde infiale yol açar Açar ama neden!? Şimdi biz burada olumsuzdan, yani infialden bahsedersek, sanırım diğerleri de anlaşılmış olacaktır
1 Toplumun bu karşı çıkan kesimi, belki çiftçidir Çocuğunu ilkokuldan sonra okutmayı düşünmüyordur Ama durum böyle olunca, eskiden ilkokul mecburi iken şimdi ortaöğretim mecburi olmuştur
2 Toplumun bu kesimi dindardır Edindikleri dini bilgilerin, bilhassa kız çocuklarının okula değil, kuran kurslarına veya din ağırlıklı eğitimlere tabi tutulmasından yanadır
3 Toplumun bir kesimi; törelerin baskısı altında yaşayan ve töre gereği, ilkokulu bitiren kız çocuklarının evlendirilmesinden yanadır Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama, bizim amacımız toplumun bu hassasiyetlerinden daha başka hasletlerini vurgulamak olduğundan, bu hususları birer örnekle kısaca açıklayıp geçerek, asıl vurgulamak istediğimiz konuya ulaşmaktır
Yanlış düşünen insan yoktur Yanlış bilgilenen ve doğru algılayamayan insan vardır diyerek konumuza girelim
Küreselleşen dünyada; her ülkenin baş belası aşağı yukarı aynıdır Çünkü; dünyaya hastalıklı düşünce virüsü aynı kaynaklardan yayılmaktadır Bu nedir "terör" denilen melanet! Kaynakları nerelerdir? İngiliz gizli servisi ve CİA… Neden virüs yayarlar? Dünyayı tek elden yönetmek ve kaynaklarını sömürmek, dünyayı sömürgeleştirmektir Bunun çeşitli versiyonları vardır Şimdi çok teferruata girmeden ve de okuyucularımızı yormadan ana konumuza dönelim
Etnisite; tüm dünyanın yaşadığı bir kavram ve olaydır Her ülke muhtelif etnisitedeki insanları barındırır bünyesinde Ülkemizde de durum böyledir Etnisite farklılığı varsa; farklı kaynaklardan beslenme, yani bilgilenme de var demektir İşte bam teli de tam buradan geçmektedir Bam telini, akort tutacak tellerin yanından geçirmek ve onunla rezonansa gelmesini sağlamak ustalık ve maharet ister O zaman akort sonrası, bam teli, sazımızın sesine olağanüstü bir çeşni katar ve bir güzellik sağlar Aksi takdirde; kulakları tırmalayan, bir ses çıkar ki, o da o güzelim müziğin akustiğini bozar
İnsanların; bu farklı bilgi kaynaklarından bilgilenen insanlara hoşgörü ile bakması ve kendisinin dışındaki etnisiteye sahip insanların bilgi kaynaklarına yakın ilgi göstermesi ve o kaynaklardan kendisi de beslenerek, çeşitli kaynakları akıl süzgecinden geçirerek daha ılımlı duruş sergilemesi bakımından önemlidir Bu işin hoşgörü tarafı… Hem de akılcı ve kalıcı olanı Diğer taraftan; yönetim katındakiler yönettiği yurttaşlarından daha geniş kaynaklardan beslenmeli ve daha toleranslı davranış sergileyerek, en engin hoşgörüyü kendileri sergilemeli
Bu kadar engin hoşgörü sergilerken, hoşgörünün sınırlarını da bilgece çizmeli ve onu yurttaşlarıyla samimi, şeffaf ve dürüstçe paylaşarak, çizdikleri sınırları titizlikle ve kesinlikle koruyacaklarına, yurttaşlarını inandırmalı ve yurttaşların bu uygulamadaki tutarlılıklarına güvenmelerini sağlamalı
Öyle ise; nedir bu sınırlar? Hoşgörünün de, sevginin de sınırı mı olur, diye düşünmek mümkün Elbette her şeyin sınırı olduğu gibi, hoşgörünün de sınırları vardır Adam öldüren seri katile ne gibi hoşgörü gösterilebilir? Ona hoşgörü gösterildiğinde, artık hoşgörünün bir anlamı kalır mı? O zaman biz yine olumsuzdan başlayarak, hoşgörünün sınırlarını birkaç örnekle açıklamaya çalışalım;
1 Seri katillere ve kısaca insana zulüm eden ve onun canına kastedenlere
2 Emeği sömürenlere, yolsuzluk ve hırsızlık edenlere
3 Her ne surette olursa olsun ülkeyi bölmek isteyenlere
4 Dini ve milli değerleri siyasal amaçlarına alet edenlere
5 Başka bir ülkenin çıkarlarına misyonerlik edenlere veya casusluk edenlere
6 Toplumun değerlerine açıktan saldıranlara ve saygısızlık edenlere
7 Toplumun bir veya daha fazla kesimini yok sayma veya asimile edenlere vs, vs…hoşgörüyle bakılamaz…
Bu ve buna benzer hoşgörüden mahrum bırakan sınırlar, insanları bir birlerine yaklaşmasını ve kardeşlik duygularının gelişmesine neden olacaktır Aksi takdire toplumsal huzurun sağlanamayacağı kanaatindeyiz Saygılarımla.
--
www.kizilay.org.tr
www.kimseyokmu.org.tr
www.denizfeneri.org.tr
www.ihh.org.tr
www.cansuyu.org
"Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu, bir hastalık. Gözlerimi kaybettikten sonra bu kuyuya sık sık düştüm... İstediğini yapamamak, sakatlığımdan doğan bir aciz"
Cemil Meriç
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
bayrak urunleri türk bayrağı makam byrağı masa bayrağı kırlangıç bayraklar imalat ve üretimi
YanıtlaSil