Bir hadis, çağı değiştirdi

Hazreti Peygamber’in (s.a.v) “Konstantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisine mazhar olmayı hedefleyen 2. Mehmed, fetihle birlikte “Fatih” unvanının yanı sıra, çağ açıp çağ kapatan sultan olarak da tarihe geçti. İstanbul, dünya başkenti olma yolunda önemli aşama katederken, hep birlikte yarın bu kutlu fethin coşkusunu yaşayacağız.


Peygam Efendimiz Hazreti Muhammed’in (s.a.v) “Konstantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisine mazhar olmayı hedefleyen 2. Mehmed, fetihle birlikte “Fatih’’ unvanının yanı sıra, çağ açıp çağ kapatan sultan olarak da tarihe geçti. Adına şiirler ve şarkılar yazılan, Asya ile Avrupa arasında köprü vazifesi gören, dinlerarası hoşgörünün hakim olduğu kadim kent İstanbul, fethedilişinin 556. yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyor. Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan deniz yolu üzerinde kurulu olan İstanbul, günümüzde olduğu gibi, tarihsel süreçte de önemini koruyan bir şehirdi. İstanbul’un siyasi ve coğrafik konumu, önemini daha da artırmış, tarih boyunca, başta Araplar ve Osmanlılar olmak üzere defalarca kuşatılmış, ancak 1453 yılının 29 Mayıs’ına kadar başarı sağlanamamıştır.

FETİH FİKRİ KURULUŞTAN İTİBAREN VAR
Siyaset ve yönetim alanında önemli devlet adamları yetiştiren Oğuzların Kayı boyuna mensup olan Osmanlılar, bugünkü Bilecik bölgesindeki Söğüt ve Domaniç’te 1299’da Ertuğrul Gazi tarafından küçük bir beylik olarak kuruldu. Komşusu Bizans Devleti’nin güçsüzlüğünü avantaja çeviren Osmanlılar, kısa zamanda denizlere ulaşarak büyük bir avantaj kazandı. Atilla Hun İmparatorluğu, Bulgarlar, Avarlar ve Macarlar, Ruslar, İslâm devleti olan Emevi ve Abbasiler gibi Müslüman ve Hıristiyan topluluklarca fethedilme girişimlerine karşın alınamayan İstanbul, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemindeki bütün hükümdarların amaçları arasında yer alıyordu. Bu nedenle İstanbul’u almak hemen hemen her hükümdarın tahta geçtiğinde düşündükleri ilk çalışma oldu. Ancak askeri tarih açısından kale kuşatmalarının meydan savaşlarına göre daha zor olması sebebiyle, İstanbul’un alınması ancak 1453 yılında gerçekleşebildi. Kuruluş dönemi hükümdarlarından Yıldırım Bayezid zamanında İstanbul defalarca kuşatıldı. Alınması ihtimalinin güçlendiği bir dönemde, Timur’un Ankara önlerine gelmesi ve Ankara Savaşı, İstanbul’un alınmasını 50 yıl geciktirdi.

İSTANBUL’U ALMAK, CİHANGİRLİK KRİTERİ
İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yeniçağ Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Ak, İstanbul’un bir kimliğinin olduğunu, tarih boyunca bütün devletlerin ilgisini çektiğini belirtti. Ak, İstanbul’un tarihte hükümdarların cihangirliğini test ettiğini, kentin cazibe merkezi olması ve stratejik öneminden dolayı göz önünde bulunduğuna işaret etti. Coğrafi keşifler öncesinde eski dünyanın merkezinin İstanbul olduğunu anlatan Ak, İstanbul’a sahip olanın iki denize hükmeden devlet olduğunu kaydetti. Britanya’dan Basra Körfezi’ne kadar sınırları olan Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma İmparatorluğu olarak varlığını 1453’e kadar devam ettirdiğini hatırlatan Ak, dünyada söz sahibi olmak isteyenlerin hakimiyetlerini İstanbul üzerinden tescil etmek zorunda kaldıklarını vurguladı. İstanbul’un fethedilmeden önce Müslüman Türk grupların ticaret için geldiklerini, hatta bir bölüm Osmanlı’nın da fetih öncesinde kentte yaşadığını dile getiren Ak, “Türklerin İstanbul’a ilgisi sadece fetih değil, ticari ve siyasi ilişkiler dolayısıyla sığındıkları yer olarak da varlığını sürdürmüştür. Osmanlılar kuruldukları ilk günden bu yana planlarını hep İstanbul’u almak üzere yapmışlardır. İstanbul’un fethi 1453’te gerçekleşmesine karşın fikir olarak 1359’da başlamıştır. 1453’ten önce fetih zaten zihinlerde oluşmuştu. Fetih sadece zihinlerdeki planın tatbikidir” dedi.

Doç. Dr. Ak, 1422’de 2. Murad döneminde İstanbul önlerine kadar gelindiğini; ancak deniz kısmının yeterince güçlendirilememesi ve deniz gücünün istenilen seviyede olmaması sebebiyle fethin gerçekleştirilemediğini belirterek, 2. Murad’ın sağlığında, daha 12 yaşında olmasına rağmen tahtını oğlu Şehzade Mehmed’e bıraktığını, bunun Osmanlı tarihinde ilk ve tek uygulama olduğunu bildirdi. 2 yıl süren hükümdarlık döneminden sonra yaşanan muhalefet sebebiyle 2. Mehmed’in Manisa’ya şehzade olarak gittiğini ve hükümdarlığa tekrar babasının geçtiğini ifade eden Ak, “2. Mehmed, iki yıllık dönemde çocuk olmasına rağmen fetih fikrini her zaman düşünmüştür. Ancak bu fikrini ikinci hükümdarlığı döneminde gerçekleştirebilecektir’’ diye konuştu.
KALE KUŞATMASININ ZORLUĞU
1453’e kadar yapılan kuşatmalardaki en büyük eksikliğin şehrin Haliç’i de kapsayacak şekilde deniz tarafından kuşatılmaması olduğunu; çünkü o zamana kadar yapılan kuşatmaların deniz aracılığıyla karadan olduğunu ve bu nedenle başarıyla sonuçlanamadığını vurgulayan Mahmut Ak, Osmanlıların aslında Bizanslılarla değil, İstanbul’un doğal tarihi siluetiyle savaştığını ifade ederek, “Çünkü kale kuşatması çok zordur. O günkü İstanbul’un çevresi de surlarla kuşatılmış durumdaydı. Kalenin çevresi üç hat halindeydi ve hendekler kazılarak içi suyla dolduruluyordu. Bu nedenle saldırı da zorlaşıyordu” dedi. 2. Mehmed’in, fetih sırasında geçmiş kuşatmalardan farklı bir yöntem denemesi gerektiğinin farkında olduğunu anlatan Ak, yapılan hazırlıklara ilişkin şu bilgileri verdi: “Gemiler aracılığıyla Galata sırtlarına top makineleri kuruluyor. Geceleri askerler tarafından su dolu hendekler toprakla doldurularak geçilmeye çalışılıyor ama Bizanslı askerler sonradan bu toprakları boşaltıyor. Görünen yerden girilemeyince Saray bölümünün olduğu Edirnekapı tarafından tüneller açılarak tahtalarla örülüyor destek amacıyla. Ancak Bizanslılar bunu fark edince ‘Grek ateşi’, ‘Rum ateşi’ denilen yağlı ateş sistemi kullanılarak bu tüneller ateşe veriliyor. Osmanlı tarafında büyük kayıplara neden oluyor. Bunun üzerine tüneller taşlarla örülüyor. Ayrıca surların yüksek olması ve hendek sebebiyle kaleye ulaşılamıyor.

Ayrıca farklı fikirlerin öne sürüldüğü gemiler konusunda ise Osmanlı gemilerinin bir kısmı fetihten önce Haliç’e indirilmiş durumda. Haliç’te Galata’nın arkasındaki büyük ormanlarda gemiler yapılıyor. Hafif olan gemiler Marmara sahilinden yola çıkarılarak Kasımpaşa sırtlarından indiriliyor. Ama bir gecede indirildiği kesin. Ancak burada şunu söylemek gerekir. İndirilen gemiler bugün kafamızda şekillenen boyutlarda değillerdi.”


İSTANBUL KUŞATMALARI

“M.Ö 340 Makedonya Kralı Phillippe, M.Ö 194 Roma İmparatoru Septim Severus, M.S 616 İran Hükümdarı Keyhüsrev, M.S 626 İranlılar ve Avar Türkleri ortak, M.S 665 Emevi Halifesi Muaviye, M.S 667 Emevi Halifesi Muaviye, M.S 672 Emevi Halifesi Muaviye, M.S 712 Emevi Halifesi I. Velid, M.S 722 Emevi Halifesi I. Velid, M.S 782 Abbasiler, M.S 854 Abbasi Halifesi Mütevekkil, M.S 864 Ruslar, M.S 869 Abbasi Halifesi Mütevekkil, M.S 936 Ruslar, M.S 959 Macarlar, M.S 970 Abbasiler, M.S 1203 Latinler, M.S 1302 Venedikliler, M.S 1348 Cenovalılar, M.S 1391-1396 Osmanlı Padişahı I. Bayazid, M.S 1412 Osmanlı Şehzadesi Musa Çelebi, M.S 1422 Osmanlı Padişahı 2. Murad, M.S 1437 Cenovalılar, M.S 1453 Osmanlı Padişahı 2. Mehmed.”


furkan haber


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.