T a r a f s ı z D e ğ i l i z

.:: KomploTeorileri ::. MAYIN // ŞEBNEM ÖZBEK




(W)SEBNEM ÖZBEK sebnemenator@gmail.com
 27 Mayıs 2009 Çarşamba 17:04


MAYIN

Konu malum: Suriye sınırındaki mayınlı arazinin, temizlenmesi için İsrail'e 44 yıllığına kiralanması. Öğrendiğimiz kadarıyla Başbakan Erdoğan kendi milletvekillerini dahi ikna etmekte zorlanmış. Teklif maddesini yasallaştırmada güçlük çeken Başbakan Erdoğan'ın; şu an için bize hiçbir zararı olmayan sınırdaki mayını temizlemek için bu kadar istekli olması ve bu temizlik işinde her seferinde İsrail'in adının geçmesi AKP'li vekillerin de aklını kurcalamış olacak ki cep telefonlarından aranarak davet edilen 338 milletvekilinin 70 tanesi toplantıya katılmayarak tavırlarını ortaya koymuş. Ne fayda ki yasa Başbakan Erdoğan'ın ağırlığını koyması ile onaylandı. (Kim bilir belki de demokrasi havariliği yapan Erdoğan'ın parti içinde hiç de demokrat bir tavır takınmadığını bilen milletvekilleri teskereyi onaylamayan AKP'li vekillerin II. Dönem aday gösterilmediğini hatırlayıp yasayı onaylamaya mecbur kaldı.)

 

Yasanın karşısında yer alan muhalefet ise "Mayın temizleme" yasasından "İhanet" yasası diye bahsedecek kadar konuya önem veriyor.

 

CHP milletvekili İsa Gök: "Mayın temizleme işi, toprak satmak için sadece bir amaç. Eğer bu tasarıyı TBMM'den geçirirlerse o zaman bu emsal teşkil edecek. Anayasa Mahkemesi'nden dönen bütün toprak satışları ile ilgili düzenlemeler ve yasa hükümleri bir şekilde by-pass edilmek isteniyor. Satamadıkları toprakları yabancı şirketlere hazine arazisinde olduğu gibi 44 yıllığına kiralayabilecekler. Bu, kötü niyet ve ihanet kanunudur. Amaçları Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprağı satmak. İşi İsrail alırsa kimse şaşırmasın"

 

MHP Genel Başkanı Bahçeli: "Hudut kutsaldır, hudut bir milletin namusudur. Bu nasıl bir namus ve şereftir ki, iktidar zihniyeti tarafından 44 yıllığına yabancılara emanet ve havale edilmek istenmektedir"

 

Başbakan Erdoğan'ın daha önce bir kez Danıştay'dan dönen mayınlı arazinin temizlenmesi yasasını, ısrarla tekrar gündeme getirmesi ister istemez "Bizlerin bilmediği bir söz mü verildi" sorusunu akla getiriyor. Çünkü Danıştay 2005 yılındaki Bakanlar Kurulu kararnamesine istinaden yapılan ihaleleri ve şartnameyi iptal etmiş ve mayınlı sahanın temizlenmesiyle, temizlenen arazinin tarımsal faaliyetlerde kullandırılması işlerinin aynı firma tarafından yapılamayacağına hükmetmişti.

 

Peki bu yasa gerçekten de muhalefetin söylediği kadar önemli mi yoksa Başbakan Erdoğan'ın İsrail'i savunmak için sarf ettiği "Zamanında etnik kimlikler ülkeden kovuldu" diyerek Türkiye'yi; azınlıkları topraklarından kovan, faşist bir ülke konumuna düşüren sözlerinin, hükümet sözcüleri tarafından düzeltilmeye çalışılması gibi, yapılan yanlış fark edildiğinde dönülebilecek bir yasa mı?

 

Her şeyden öte bu konuda Sebahaatin Önkibar'ın aklını kurcalayan şey benim de aklımı kurcalamakta; Türkiye Cumhuriyeti, Başbakan Erdoğan'a bu krizde son model uçak alacak parayı bulabiliyor da mayın temizliği için para bulamıyor mu ki bu işi 44 yıllığına vatan toprağını kiralayarak çözmek istiyor? Bir yandan devletin parasını har vurup harman savuracaksın, diğer yandan "Kriz bitti sayılır" diyeceksin öte yandan da vatan toprağını kiralayacaksın. Türkiye Cumhuriyeti mayınlarını temizletecek paraya sahiptir. Böyle iken neden toprağımızı kiraya verme yolu seçilmektedir?

 

Söz konusu bölgede; ağalık sistemi hakimdir. Türkiye'nin en büyük derdi; ağalık sisteminin kaldırılamaması ve toprak reformunun gerçekleştirilememesidir. Söz konusu topraklarda organik tarım yapılacağı söyleniyor. Yani Kıbrıs büyüklüğündeki toprak parçasına sahip olacak İsrail; bölgenin en büyük ağası olacak. Biz ağalığı yok edelim derken Başbakan Erdoğan kendi elleriyle gaddar mı gaddar (Filistin'i hatırlayın) bir ağa yaratacak. Ayrıca küresel ısınmadan dolayı açlığın tüm ülkelerin kapısını çaldığı bu yüzyılda İsrail; su ve toprağı bedavaya getirerek ülkesinin açlık ve susuzluk sorununa da çare üretmiş olacak.

 

AKP İktidarı boyunca emperyalist ülkeler hiç olmadığı kadar çok Sevr anlaşmasından ve haritalarından söz etti. Bu anlaşmaya göre söz konusu mayınlı arazinin bir bölümü üzerinde Ermenistan kurulacaktı. İsrail'in en büyük destekçisinin Amerika, Amerika'da da en büyük lobilerden biri olan Ermeni lobisini düşündüğünüz zaman; Sevr'in hayata geçirilme aşamalarından biriyle karşı karşıya olduğumuz izlenimi doğmaktadır.

 

Bu arazinin Ermenistan dışında kalan kısmı ise Kürdistan olarak kabul edilmişti. Bizler İran, Türkiye ve Suriye ile kuşatılmış bir Kürdistan'ın sıcak denizlerle sınırı olmadığı müddetçe yaşayamayacağını biliyoruz. Ancak Suriye sınırımızın İsrail'e kiralanmasıyla birlikte; Amerika ve İsrail eliyle K. Irak'ta kurulması planlanan Kürdistan; Akdeniz'e açılabilecektir. 

 

44 yıl gibi uzun bir zaman diliminde sınırınızı İsrail gibi çevresi düşman diye tanımladığı ülkelerle dolu bir devlete kiralamak ne kadar akılcı bir davranış olacaktır. 20. yüzyılda İsrail'in savaştığı ülkeleri göz önüne alın. İsrail'in bu ülkelerle tekrar savaşa girmeyeceği ne malum. Böyle bir durum söz konusu olduğunda İsrail'e zarar vermek isteyecek ülkeler, bizim topraklarımızda organik tarım yapılıp yapılmadığıyla mı yoksa bu toprakların o anki sahibinin bir İsrail kuruluşu olup olmadığıyla mı ilgilenecektir?

 

Rehan Gündoğmuş'un haberine göre Kilis Valiliği 2002 yılında bu arazinin temizlenmesi ve toprağın köylüye tahsisi için devletten 22 milyon dolar para istiyor. AKP Hükümeti AB sürecini bahane edip bu işlerin ihale ile yapılabileceğini bildiriyor. Sonrasında açılan ihaleye Kilis Valiliği 25 milyon dolarla katılıyor. Ancak AKP Hükümeti valiliğin kamu kurumu olduğunu ve ihaleye giremeyeceğini bildiriyor. Valiliğin 25 milyon dolara yaparım dediği temizleme ihalesini 875 milyon dolara İsrailli Ofer ailesi ve Aydın Doğan kazanıyor. Vali Türkiye'nin 850 milyon dolar zarara uğrayacağını görüp Cumhurbaşkanı Sezer'e durumu iletince AKP Hükümeti de mecburen ihaleyi iptal etmek zorunda kalıyor. Sonrasında Valiye ne mi oluyor? Durumun açığa çıkmasına ve Ofer ailesinin zarara uğramasına neden olan Vali; merkeze çekilerek cezalandırılıyor.

 

Bu büyüklükte bir arazide organik tarım yapacak çiftçiler; bölge halkından mı seçilecek, yoksa İsrail kendi çiftçisini mi getirecek? Eğer bizim vatandaşlarımız yerine kendi vatandaşlarını kullanacaklarsa; topraklarımız üzerinde (şimdilik) 44 yıllığına da olsa Kıbrıs adası büyüklüğünde ikinci bir İsrail devleti kurulmuş olmayacak mı? Bu durumda AKP Hükümeti; tüm karşı çıkmalara rağmen Misak-ı Milli sınırlarını kanla çizen Türkiye Cumhuriyetinin; İsrail'in vaat edilmiş topraklar hedefine bir adım daha yaklaşmasını sağlayan yasayı meclisten geçirmiş olmuyor mu?

 

Davos dönüşü Osmanlı Padişahı diye lakap takanlara ve Başbakan Erdoğan'a; İsrail devletini kurmak için kapısını aşındırdığı Padişah Abdülhamit'tin Filistin toprakları için Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl'e verdiği cevabını hatırlatayım: "Benim bir karış toprak vermem söz konusu olamaz. Zira, istenen toprak bana ait değildir. O, milletime aittir. Bu devleti kuran ve kanıyla besleyen milletime... Herhangi birisine vermek veya bizden koparılmasına razı olmaktansa, yeniden kanımızla yıkamayı tercih ederiz. Benim, Suriye ve Filistin'den gelen iki alayım Plevne'de son neferlerine kadar şehit oldular... Türk imparatorluk toprakları bana değil, Türk milletine aittir. Bu imparatorluğun hiçbir parçasını hiçbir kimseye veremem. Yahudiler şimdilik milyarlarını biriktirsinler. Kim bilir, bir gün bu imparatorluk paylaşılırsa, onlar da istediklerini belki de bir şey ödemeden elde edebilirler. Fakat ancak kadavramız paylaşılır, canlı vücuttan parça koparılmasına müsaade edemem."

 

Son olarak bu yasayı onaylayan, altına imza atan kişilere bir çift söz: Biz vatandaşlar asiliz, sizler ise vekilsiniz. Şunu biliniz ki; bu toprakların asli unsuru olan bizler, tıpkı Abdülhamit gibi canlı vücudumuzdan parça koparılmasına razı değiliz. Çünkü bizler kiraya vermek istediğiniz toprağı, alelade bir tarla olarak değil; kanla sınırları çizilmiş vatan toprağı olarak görüyoruz. Ve vatan toprağının bir karışının dahi kiralanmasını yanlış buluyoruz.

 

ŞEBNEM ÖZBEK

27.05.2009



http://www.sebnemozbek.net/

YA YOLUNDA YÜRÜRÜZ...
YA BU UĞURDA ÖLÜRÜZ...

ŞEBNEM...


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı " KOMPLO TEORİLERİ " grubuna üye olduğunuz için aldınız:

Bu gruba posta göndermek için ,
e-KomploTeorileri@googlegroups.com
adresini kullanınız...

Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com/group/e-KomploTeorileri?hl=tr adresinden bu grubu ziyaret edebilirsiniz...
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.