VAZİYET ANALİZ / ASKERİ SAVCI'NIN MI YOKSA SİVİL SAVCI'NIN MI TARAF'IN MANŞETİNE YAYIN YASAĞI KOYMASI GEREKİRDİ YA DA İSTİHBARATÇI BÜLENT ORAKOĞLU, MEHMET EYMÜR, AK MEDYA GAZETECİSİ FEHMİ KORU, AHMET HAKAN'A AÇIK OLAN EKRAN, SAYFALAR; NEDEN BİR İDDİAYA GÖRE TERÖRİST, DİĞER BİR İDDİAYA GÖRE İSTİHBARATÇI, LEJYONER, BOP'A, AKP'YE MUHALİF GAZETECİ HAYRULLAH MAHMUD'A KAPALI?! Vaziyet Analiz?! "Bir olayda kaç boyut var ise o kadar boyuttan bakan adama gazeteci denir." Gazeteci Öcal Uluç ……….. Sıcağı sıcağına birkaç izlenim notu… YAŞ öncesi, İran seçimleri sonrasında, Türkiye'de de bir bardak suda fırtına koparılmaya çalışılıyor. Neden?! Niçin?! Niye?! Ezcümle; İnsan zekası ile alay eden bir süreç yaşanmakta! Nokta! ………….. Nasıl mı?! Anlatayım: "Çakma İrtica Eylem Planı" Taraf'ın manşetinden kamuoyu ile buluştu! Oysa ki, aynı belge, AK Medya'da adı Ergenekon konulan Savcı'nın dosyasında vardı. Yapılan son operasyonda ele (!) geçirilmişti. Bu noktada cevabı aranması gerekli soru şu olmalı: Neden yeni bir dalga düzenlemek varken, yeni gözaltılar yapmak varken, Taraf'ın manşeti üzerinden kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı?! Niçin, sözde belgeye el koyan Emniyet, Savcı, elinde imkan varken, gerekli soruşturmaları yapıp, belgenin gerçek olup olmadığını saptama yoluna gitmemiş?! Niye, soruşturmayı yürüten Savcı heyeti, sözde bu belgeyi manşetine taşıyan Taraf'a dava açmamış, yayın yasağı koymamış?! Ezcümle, doğru soruları sormadan doğru cevaplara ulaşmak mümkün değil! …………. Sorular basit! Sorular kolay! Asker Savcı yayın yasağı koyunca kıyamet kopuyor, bir şey saklanıyor olabilir diye… Normalde, o yayın yasağını, Cerrah'ı kapılara kadar uğurlayan sivil (!) Savcı'nın koyması gerekmez miydi?! Ki, İran'ı da benzer bir belge karıştırmadı mı?! Evet soru basit: Silivri'de görülmekte olan davayı soruşturma görevli Savcı heyeti, AKP Hükümeti, Gülen Cemaati, madem ellerindeki belgeden bu kadar eminler neden yeni bir Ergenekon dalgası yapıp gözaltılar yapmak varken, direkt TSK'yı töhmet altında bırakan açıklamalar yapmayı tercih etmişler?! Neden?! Niçin?! Niye?! ……………… Ortaya çıkan verilerden de anlaşılıyor ki, belge TSK'da hazırlanmamış! İmza gerçek ya da sahte de çıksa bir anlam ifade etmiyor, çünkü gerçek belge ortada yok, fotokopi! Nasıl ama güzel operasyon değil mi?! Aynen Tuncay Güney'in TRT 2 ekranlarına çıkıp ortalığı birbirine sokan açıklamalarına benziyor! İran'da benzer nedenlerden dolayı kan akmıyor mu?! Daha önce trende geçen bir olaydan bahsedip istihbarat servislerinin her iki tarafı da kafa kafaya tokuşturmayı amaçlayan operasyonlarından bahsetmiştim. Sözün özü, yaşanan kaosun nedeni, iktidar, Emniyet ve Savcı! Bu üçlünün görev ihmalinden kaynaklanan bir kaos yaşanıyor! …………….. Deniliyor ki, askeri savcılık soruşturmasın, sivil savcı soruştursun! Bu anlamda bir başka soru: Belge sivil savcının elinde değil mi?! Hülasa, kural, usul, hukuk hatası yaparsan, bu gömleğin düğmelerini yanlış iliklemeye benzer. O saatten sonra, tüm düğmeler ilikli olsa da fark etmez, çünkü yukardan aşağı doğru kaymıştır. Taraf o manşeti attığı gün, yetkili Savcı'nın yayın yasağı koyması gerekirdi, nokta! Neden?! Niçin?! Niye?! Soruşturulmakta olan bir davaya yayın yolu ile müdahale ettiği, "delil karartma"ya neden olabileceği için! Aynen, yapılacak yeni dalgada kimlerin gözaltına alınacağını önceden yazan Fehmi Koru örneğinde olduğu gibi! Ne var ki adam Cumhurbaşkanı Gül'ün arkadaşı olunca başka, Gülen'in finanse ettiği Taraf yayın yapınca başka olursa, hukuk kişiye özel işler hale gelirse sonuç aynen böyle olur! Nokta! ………………. Taraf'ın mesleki hatası da, belgeyi doğru düzgün araştırmadan manşet yapması! Ahmet Altan'ın belge gerçekmiş gibi başyazı döşenmesi! Diğerlerinin de rezerv koymadan bu belgenin peşinden gitmesi! Vs vs vs! Nokta! ……….. Kaldı ki, yapılan operasyonlarda, elde somut hiçbir belge, bilgi olmadan kimler kimler gözaltına alınmadı ki?! Kaldı ki, sözde darbenin yargılama sürecinin bu temmuz ayının ortasında başlayacağı hatırlanacak olursa, bu neyin yaygarası?! Ve/veya soru şu: Küresel sermayenin BOP operasyonunda hemen dibimizde, Irak, İran ve bizden de toprak koparıp büyük bir uydu Kürt devleti kurmaya çalıştığı bir ortamda, Gül'ün tarihsel fırsat açılımı yaptığı bir ortamda, AKP bu yaygara üzerinden hangi gerçeklerin üstünü örtmek istiyor?! ……………….. HAYRULLAH MAHMUD ÖZGÜR KİMDİR?! Sanal ortamda, AKP Özel Örgütü'nün başlatmış olduğu şahsıma yönelik bir tartışma yaşanıyor. Hayrullah Mahmud kimdir, diye… Birkaç satırla o sorular cevap vermeye çalışayım. AKP''ye, BOP'a muhalif bir gazeteciyim. AKP iktidarında milyar dolarlık vurgunları, Wolfowitz belgesi vb belgeleri yayınladım! Bu yüzden de AKP'nin yasaklı gazeteci listesinde 1 numarayım. İşe iade davama müdahale edildi! Şu ana kadar susmam karşılığında, kendileri ile danışıklı dövüş yapmam karşılığında birçok iş teklifi aldım. Silivri'de görülmekte olan davada 13 numaralı sanığım. Hakkımda birçok araştırma soruşturma yapıldı! Şu satırları internet kafeden yazıyorum! Kullandığım bilgisayarlar komple kopyalandı, birileri ile haberleşiyor muyum diye, sonuç olumsuz! Nasıl geçindiğim, sorusunun cevabını birçok defa verdim: Geçinemiyorum! İkametgah adresim yok! ………… Soru şu ise anlarım: Şu ana kadar her anlamda köşeye sıkıştırdığımız halde neden ölmedi diyorsanız, bu sizin probleminiz, benim değil! Gelelim, belge kısmına… Deniliyor ki, belge var ise neden masanın üstüne konulmuyor! Güzel soru! Monica, Clinton ile oral seks yaptığını açıkladığında inanan oldu, inanmayan oldu! Ama bu konu birkaç yıl medyanın gündeminden düşmedi! Monica konuştukça Clinton inkar etti! En sonunda Monica, Clinton'un penisinin ucunda ben olduğunu açıkladı! Clinton dizi kırılmış gibi yapıp, o beni aldırdı, yine inkar yoluna gitti! Neyse en sonunda Clinton'a dediler ki, "Burası Beyaz Saray, her şey kayıt altında, yaptığın oral muhabbetin kaydı var, inkar etmeye devam edersen internete düşecek!" Clinton bunun üzerine ekranlara çıkıp, ABD halkından onlara yalan söylediği için özür diledi. Şimdi gelelim AKP cephesine… Yalan diyorlarsa yalanlasınlar! Belge var mı yok mu diye test etmeye gerek yok! Bir şeyin son kullanma tarihi yaklaşmış ise o belge yeniden su yüzüne çıkacak demektir. Panik yok! AKP konuşsun, sonra da ben konuşayım, sırayla… Şimdi sıra AKP'de! Ezcümle, "Bugünün hikayesi geçmişte yazıldı!" …………. Gazetecinin işi soru sormak! Araştırmak! Hayrullah Mahmud gazeteci mi değil mi, kim finanse ediyor sorusunun cevabına gelince… Her şeyi dinleyen gözleyen kaydeden AKP Özel Örgütü, F Tipi yapı bu sorunun cevabını bilemiyor ise şaşarım! Ardında da çok gülerim. Ne o kayıt cihazlarınızda mı problem var?! Ya da elde ettiğiniz sonuç yüzünüzü mü kızarttı, ölümüne mağdur ettiğiniz bir adam inanılmaz bir mücadele veriyor, bu yüzden mi şaşkınsınız?! Kaldı ki, anamdan doğduğumda gazeteci doğmadım! Önce Allah'a, sonra milletime bağlıyım. Atatürk'tan yana tarafım! Gazetecilik daha sonra! Meslek hanesinde gazeteci yazmadan önce TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ VATANDAŞIYIM! AKP iktidarında, Anayasa'nın bana yüklemiş olduğu "hak ve ödevleri" sade bir vatandaş olarak yerine getirmeye çalışıyorum. Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni bir erken uyarı sistemi kabul ettim, Ata'nın emanetine her ne pahasına olursa olsun sahip çıkıyorum. Var mı itirazı olan?! (İtirazı olanlar olmayanlar, kabul edilmiştir anasını satayım!:)) Nokta! ……………… AKP iktidarında minik bir medya analizi: AKP iktidarında Ciner büyük medya sahibi oldu! Merak eden Emniyet'teki dosyasını okur! Doğan, 8 milyar dolarlık adam oldu, merak eden o süreçteki yayınlarını izler! Karamehmet TMSF güdümündeydi, Çalık ise direkt Gül & Erdoğan talimatlı banka kredisi ile medya patronu oldu! Albayrak ve Fetullah Gülen'in yayınlarını burada saymaya gerek duymuyorum! Tablo bu! Hayrullah Mahmud neden ulusal medyada yoktu, sorusunun cevabı yukarıda! Olsaydı, AKP ile uzlaşmak, danışıklı dövüş yapmak zorunda idi ve/veya üç maymunu oynaması gerekecekti, beklenecekti vs vs vs! ……………… Mesleki kıdeme, 20 yıllık öykünün hülasası: Kendimi önemsiyor muyum, hayır! Hayatım boyunca ünlü, cesur, büyük vb sıfatlar taşıyan biri olmadım! Özellikle de şöhret olmaktan kaçtım! Ama ne var ki, şartlar beni bugünlere getirdi! Nokta!.. 18 yaşında Halkın Sesi'nde başladım. Daha sonra Birlik gazetesinde köşe yazdım. Ardından Bozkurt! İki yıl içinde adanın en iyi kulis yapan üç gazetecisinden biri oldum! 21 yaşında Yeni Asır'daydım! Ünlü gazetecilerin Apo ile görüştüğü dönemde randevu aldım, ama gitmedim. Yerime bir başka arkadaşım gitti söyleşi yaptı! Ünlü olmayan genç bir gazeteci olarak amacım; yapılan işin önemli bir halt olmadığını kayda geçirmekti. O sırada Yeni Asır'da Erdal Şafak önetmen, Hamdi Türkmen yazı işleri müdürü, Yücel Arı istihbarat şefi, Gönül Soyoğul haber müdürü, Yılmaz Özdil, yazı işleri çalışanı vs… Neyse ne… Aynı zamanda Saddam'dan da randevu aldım! Savaş nedeni ile yüzde 10 görüşememe ihtimali ile randevu geldi. Körfez harekatı sonrasıydı. Konuşmaya ihtiyacı vardı, hissettim çünkü konjonktürü iyi takip ediyordum. Ama gazetenin kompleksli patron vekili ile sorun yaşıyorduk, ayrıldım. Ne var ki, ne kadar haklı olduğum bir ay sonra ortaya çıktı, Saddam Hürriyet'e bir işadamı aracılığı ile konuştu ve manşet oldu! Sabah'ın 23 yaşında yayın danışmanı oldum. Birçok yeni sayfa, yeni haber anlatımı üzerine katkım oldu! Murat Birsel'in köşe yazmayı bırakması üzerine Aydın Öztürk, izlenim yazılarını sen yazsana dedi, kabul etmedim, kaleme hakim olmadan büyük medyada yazmam dedim ve Ergun Babahan'la sürtüşmeye binaen ayrıldım. İktidarda Çiller vardı! Köşe yazarlığını reddettim! 25 yaşında Erdal Şafak'ın genel koordinatör olarak ayrıldığı Gözlem Gazetesi'ne önce yayın danışmanı, kısa bir süre sonra genel koordinatör, ardından ilk genel yayın müdürü, başyazar oldum! Evlilik sebebi ile bu görevimi üç yıl sonra bırakıp İstanbul'a taşındım. İlker Sarıer'in genel yayın müdürlüğünü yaptığı Ateş'in yazı işlerinde çalıştım, sayfa yaptım. Gazete satılınca işimize son verdiler, ki gazete kapandı daha sonra! Tayfun Devecioğlu, Sabah'a genel yayın müdürü olunca eklerden sorumlu genel yayın müdürü oldum. Daha sonra söyleşi yazarı. Ardından internet editörü ve sonra köşe yazarı! Ergun Babahan gelince bir süre zorla da olsa kaldım ama daha sonra gazeteden ayrıldım! Habertürk'te Ufuk Güldemir'le çalıştık, yazı yazdım, genel yayın müdürlüğü teklif etti, şartlarda uzlaşamadık kabul etmedim! Çok ısrar etti, baskı yaptı yien kabul etmedim! Can Ataklı, star'a geçince, "Hakan Uzan Ankara'dan haber alamıyormuş, seni televizyonun Ankara Temsilcisi olarak düşünüyorum, İstanbul mantığı ile Ankara'ya gidip haberler hazırlamanı, hazırlatmanı istiyorum" dedi. Aramızda abi kardeş ilişkisi vardı, bir de sana ihtiyacım var dedi, ben de kabul ettim. Ankara'ya gittim. Fatih Çekirge ve ekibinin ayrılması ile birlikte yine Can Ataklı'nın isteği ve baskısı doğrultusunda hem televizyonu, hem gazetenin Ankara temsilcisi oldum. Aynı zamanda Başyazar! O da tüm star medyasının başkanı! Yerel seçimler öncesinde Can Ataklı'nın GP'den İstanbul belediye başkan adaylığı gündemdeydi. Cem Uzan'la baş başa görüştük. Ataklı seçim çalışmaları ile ilgileneceği için benim İstanbul'a gelmem isteniyordu! Bu isteği öncesinde Can Ataklı da gündeme getirdi. "Bir şartla bu görevi kabul ederim, Ataklı dönene kadar bu görevi yaparım, Ankara Temsilciliği'nden ayrılmam", dedim. Sonrasında 14 Şubat süreci geldi, TMSF yönetime el koydu! Öncesinde Ataklı ile "Hayrullah Mahmud, Can Ataklı'nın yerine geliyor, Cem Uzan'la bağlantısı var, Ataklı'yı bitirecek" dedikoduları nedeni ile aramız limoni idi! İnanmaması gerekli laflara inandı! Bu yüzden TMSF yönetimine "Hayrullah Mahmud Cem Uzan'ın kalemidir" deyip, adamların yapmaya korktukları şeyi o yaptı, bizi görevden aldırdı! Bir yıl kadar daha bildiğim kadarıyla TMSF'ye danışmanlık yaptı! Emniyete bakan muhabir arkadaşların ve Başbakanlık'ta görev yapan muhabir arkadaşların verdiği bilgiyi kendisine aktardım, "Telefonlar dinleniyor, AKP operasyon yapacak" dediğimde, "İnanmam yarım sayfa konuşma kaydı getir" dedi. Sonrasında Cem Uzan, Ataklı'nın adamı Sırrı Çağlar vb isimler gözaltın alındığında, o konuşma kayıtlarını kendisine de gösterdiler. Sözde darbe günlüklerinde benim değil onun adı geçiyor! Emniyet, Ataklı'yı an be an izlemiş, telefonlarını dinlemiş! Neyse, TMSF bana telefon açan çalışma arkadaşımı işten attı. Ardından Uzan, AKP ile uzlaşabilmek adına davalarımdan avukatlarını çekti! Emre Aygen başkanlığında Star Mağdurları Komitesi kurup, arkadaşlarımın haklarını almasını sağladık! Sonra da, internet ortamında mücadeleye kaldığım yerden devam ettim. Bu arada 5 defa Aydın Doğan ile iş ilişkimiz bozdu, hatta bir keresinde Erdoğan, "Hayrullah Mahmud'u sen alma ben alacağım, kendime basın danışmanı yapacağım" diye espri de yaptı! Bakın ne detaylar var! Bu espriye ben hiç gülmedim, çünkü Doğan'ı bürokrasideki işleri ve özelleştirme pastası üzerinden ikna etti! Devamını yazamaya gerek var mı?! Çok merak eden, Silivri'deki ifademin zabıtlarını çıkartıp okur, isterse F Tipi yapıdan rica edip CD'sini alır, izler! Aynı zamanda Silivri'deki davada gözaltına alındım! Aydın Doğan'ın açtığı ve benim haklı olduğum, Cem Uzan'ın avukatlarını çektiği davadan mahkum oldum, 10 gün hapis yattım! Vs vs vs… ………………., Hala soran kaldı ise söyleyeyim: Önemli bir adam değilim! Sade, kendi halinde bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım! AKP cenahı, bir ara seni kimse ciddiye almıyor diye yaygara koparıyorlardı. Baktılar ki takılmıyorum bu defa da "sus" demeye başladılar! Yahu, adamın hem çalışmasına engel olacaksın sonra da e-mail zincirlerinde yazdığı yazılara dahi tahammül edemeyeceksin! Medyanın tamamı nerede ise sizde, o halde bu ürkeklik niye?! Adımı anmadan okuyorlar ya sizin çocuklar benim yazıları, işte onlara söyleyin okumasınlar benim yazıları, böylece derdiniz da kalmaz! Bana gelince, söyler misiniz ben yazmasam, sen okumasan nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa!:)) ……………. Neden neşeliyim: Maddi dünya ile tüm bağlantın kopmuş! Allah ile aramda sıkı bir bağ oluşmuş. Yani bu dünya ile AKP tüm bağlarımı kopartmış! Ölsem de gam yemem, her an için Allah huzurunda hesap vermeye hazırım! Bu dünyada zaten Silivri'de kurulu mahkemeye diyeceğimi dedim! Şimdi sıra sizde! Ben gülmeyeyim de kim gülsün! BOP Kuran'ı üreten sizler! BOP İslam'ı peşinde koşan sizler! Yağmalayan, Ak vurgunların altına imza atan sizler! Devleti parçalamaya çalışan sizler! Küresel sermayeye kazık atıp, köşeye sıkışan sizler! Söyler misiniz Allah aşkına ben gülmeyeyim de kim gülsün?! …………….. Kaldı ki, istihbaratçı olmak ayıp değil! Öyle olsaydı, Mahir Kaynak, Bülent Orakoğlu vb isimler ekranlarda, gazete sayfalarında boy göstermezlerdi, değil mi?! Demek ki, dertleri başka, özetle demeye çalışıyorlar ki, neden bizden değilsin, değil isen bizde seni öyle ya da böyle kirletmeye çalışırız! Elcevap, Hayrullah Mahmud ÖZGÜR! Sadece Hak'tan, Halk'tan yana taraf! Nokta! ………………… Silivri'deki duruşmanın sonuna doğru, kameraya bakıp göz attım. O göz, AKP Özel Örgütü'ne idi! Özel bir düzenek üzerinden canlı izleyen nitelikli okurlarıma idi! Karga ile Kartal bakışı arasındaki farkı anlamanız içindi! Nokta! …………….. Birileri beni kullanıyor olabilir mi?! Olabilir! Bunu da ortaya koymak, Emniyet, MİT, Genelkurmay, Savcı, Silivri'deki hakimlerin görevi! Ama anlaşılan o ki, AKP & Gülen tayfası kullanamadığı için bozuk, gergin! Kaldı ki, kaç defa yazdım: 6 yaşından bu yana iş hayatının içindeyim. Gazetecilik 22. mesleğim. Star da 19. işyerim. Para, şöhret beni ateşleyen kavramlar değil! En başta bunu anlamış olmanız lazım! Ki, şartlar olgunlaştı gibi e-mail zincirlerinden medyaya dönüş için geri sayım başladı! Haklısınız! Bu süre içinde geçimimi sağlamak için bir başka iş yapabilirdim ama yapmadım! Neden?! AKP & Gülen iktidarının, BOP operasyonunda Türkiye üzerine ne kadar kirli niyetler beslediği ortaya çıksın, kendisinden olmayan gazetecilere nasıl söz hakkı tanımadığı, baskı sansür yaptığı kayda geçsin istedim! Yazdıklarım, yazacaklarım için işsiz bırakıldım! O yazıları yazmayı bıraksa idim zaten işim hazırdı! Nokta! Bu arada, AKP & Gülen iktidarında terörist, hırsız vb olmak ayıp değil! Çalan çırpan elini kolunu sallaya sallaya dolaşmıyor mu?! AKP & Gülen iktidarında; zaman aşımından davalardan yırtan kim?! Ergenekon davasını itirafçılar, gizli tanık adı altında teröristler yönlendirmiyor mu?! Teröristlerin açıklamaları ekranlarda, gazete sayfalarında değil mi?! O halde?! Nedir bu Hayrullah Mahmud sansürü!? Hayrullah Mahmud'u bir türlü kirletemedik, susturamadık diyenlere son bir cevabım olacak: Eğer ben istihbaratçı isem Bülent Orakoğlu her yerde konuşuyor, Mehmet Eymür Sabah'ta konuşacak, Mahir Hoca Gülen destekli olarak ekranda ahkam kesiyor! Demem o deme değil, şu deme: Sizinkiler de konuşsun, açın ekranı, gazete sayfalarını o vakit bir istihbaratçı (!) olarak ben de konuşayım! Kabul! Bakalım hangimizin argümanları daha sağlam, buna okur/izleyici/vatandaş karar versin! Sizin gazeteci Fehmi Koru, Ahmet Hakan her yerde konuşuyor, yazıyor! O vakit bana da açın ekranlarınızı, sayfalarınızı, istediğinizi sorun konuşalım, tartışalım, maksat "diyalog" olsun! Yoksa hem böyle işe iade davama müdahale edeceksin, hem Silivri'deki ifadeye gizli yayın yasağı koyacaksın, sonra da kalkıp e-mail zincirlerindeki yazılara dahi tahammülsüzlük göstereceksin! Olma böyle şey, şekerim! Bu arada Kurtlar Vadisi dizisindeki "İskender Büyük" karakteri, Mehmet Eymür'e ne kadar benziyor değil mi?! Kendini devletin üzerinde gören, çok özel bağlantıları olan vs vs vs… Hülasa, istediğiniz mesleği yakıştırabilirsiniz, ister terörist ister istihbaratçı ister lejyoner deyin fark etmez! Devlet AKP olduğuna göre, bu iddiasını ispatlamayan şerefsiz oğlu şerefsizdir! Nokta! Ezcümle, benim ne olduğumu, kim olduğumu anlamamın yolu; sorduğum basit sorulara cevap vermekten, ekranları gazete sayfalarını açıp er meydanında hesaplaşmaktan geçiyor! Nokta! …………. Ve… Son olarak… Üç isim üç söz: "Sabır yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır!" Cüneyd-i Bagdadi "Bir ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur olmazsa o memleket batar!" İsmet İnönü "Mevzu- u bahis vatan ise gerisi teferruattır" der. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Hadi bir tane de benden olsun: "Bükemediğin eli öpeceksin!" Sevgiler 19 Haziran 2009 Hayrullah Mahmud Özgür |
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.