Ortada bir "Kirli Tezgâh" var ama...
Son yayınlanan ve Zaman gazetesinin "kirli tezgâh" manşetiyle verdiği andıç; taktik veya stratejik kavrayış derinliği olan kurmay subay
eli değmiş ciddi bir plandan ziyade, Samanyolu TV'nin "Kurtlar Vadisi" ile sidik yarıştırmak için yayınladığı ilkel, geri zekâlı komplocu,
seyirciyi budala yerine koyan dizilerinin senaristlerince, "nasılsa bizim şakirtler osursak bile onda bir hikmet arar" diye düşünülerek
çalakalem yazılmış acemi, baştan savma bir senaryoya benziyor...
AB-D/AKP-Fetullah medyasının koçbaşı Taraf gazatesi, 12 Haziran 2009 tarihli nüshasında yine "operasyonel" bir manşet haberi yayınladı: "AKP ve Gülen'i bitirme planı"...
Bu haberin ardından bütün yandaş televizyonlar, radyolar, gazeteler internet siteleri her zamanki gibi tek bir merkezden yönetiliyormuşçasına atağa kalktılar...
Vaaay darbeci TSK yine suçüstü yakalanmıştı... Huylu huyundan asla vazgeçmezdi... Bu orduya haddini bildirmek lâzımdı... Bu yapılanlar demokrasiye asla sığmazdı... Falan filan...
"Eee mevzu nedir yani?" diyecek olursanız...
Hikâyeye şuradan başlamak gerekiyor:
8 Nisan 2009'da FG, Herkül.org sitesinde salya sümük ağlayarak cemaatine şu uyarıyı yapıyor:
"Ellerine de (kitap okuyan Müslümanların) Kalaşnikofları verirler. İki yerde eylem yaptırıp demek ki fırsat bulunca bunlar da silâha sarılabilir derler. Çuvaldızı bile olmayan insanlara terörist damgası vurmak isteyebilirler."
Bakın hemen hemen aynı tarihlerde hazırlanmış bu askerî belge de ne diyor:
"— Askeri suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG grubu "Silahlı Terör Örgütü" "Fettullahçı Silahlı Terör Örgütü", (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmaları askeri yargı kapsamında yürütülecektir ."
Bu sizce bir "tesadüf" müdür?
"Böyle tesadüf olur mu?" diye soralım ve mevzuya dönelim...
Ergenekon'un 14'üncü dalgasında tutuklanan emekli Yüzbaşı Av. Serdar Öztürk'ün ofisinde "Gizli" ibareli, Genelkurmay Psikolojik Harekât Merkezi'nin hazırladığı 4 sayfalık "İrticayla Mücadele Eylem Planı" ele geçirilmiş. Nisan 2009 tarihli bu plana göre GKB, AKP ve Fetullahçılığın bitirilmesi için neler yapılması gerektiğini en ince ayrıntılarına kadar çıkarmış ve iş sadece düğmeye basmaya kalmış.
Bu habere göre GKB darbeye tam teşebbüs halindeyken suçüstü yakalanmış...
Ne zaman yakalanmış?
Emekli Yüzbaşı Av. Serdar Öztürk'ün ofisinin arandığı gün...
Ne zaman aranmış Öztürk'ün ofisi?
5 Haziran'da...
Yani bu belge gerçekse; hükûmet ve savcılar bunu Taraf'ta yayınlanmasından bir hafta önce biliyor olmalılar...
Peki bu kadar vahim/kritik bir durumda; saniyelerin bile önemi varken, bir haftadır kimse niçin kılını bile kıpırdatmamış?
GK Başkan'ı da, 2. başkanı da hâlâ görevine devam ediyor...
Ne bir azil, ne bir soruşturma...
Vaziyete bakılırsa ya belge sahte...
Ya hükmet ve savcılar bu belge gerçek olsa bile muhtevası/içeriği gayrı ciddi olduğu için herhangi bir eylem veya işlem yapmaya gerek görmüyorlar...
Veya belge doğru ama hükümetin "hükmetme" gücü/takati/yeteneği yok...
Peki, AB-D/AKP-Fetullah medyasının "amiral gemisi" Zaman gazetesi, ertesi gün niçin şu manşetle Çıktı: "Millete ve hükümete kirli tezgâh"
Hamiş: burada "millet" Fetullah ve şakirtleri demek oluyor...
Ortada "Millete ve hükümete kirli tezgâh" var...
Ama ne hükûmetten ne savcılardan bir kıpırdanma, hareket, icra, tedbir, dava, tecziye yok...
Ya ne var?
AB-D/AKP-Fetullah medyasının koçbaşı Taraf'ın manşeti üzerine "demokrasi-hukuk" eksenli bir yığın içi boş lâf...
Bir de GKB'nin bu belge ile ilgili olarak koydurduğu yayın yasağı ve askerî savcılarca "çok yönlü" bir soruşturma yürütüldüğü açıklaması...
Belge zaten Ergenekon savcılarının dosyasına girmiş ve orada ayrı bir soruşturma yürüyor...
Taraf'ta da satır satır yayınlanmış... Herkes muhtevasını ezbere biliyor...
Bunu vesile ederek bütün "görevli" veya gaza gelmiş yazı ve konuşma esnafı yeni bir "TSK'ya çakma panayırı" düzenlemiş...
Yani gizlilik aleniyete dönüşmüş ama, GKB yayın yasağı koyuyor...
Bu da ayrı bir tuhaflık...
Şimdi okuduklarımızı yasak kaldırılıncaya kadar unutacak mıyız?
Hadi unuttuk diyelim... Bunun GKB'ye veya yürütülen "askerî soruşturma"ya ne gibi bir olumlu katkısı olacak?
Siz yayın yasağını boşverin de, önce bu belge sahte mi gerçek mi onu açıklayın...
Bunu açıklamak çok mu zor?
Hazırlayan birim belli... Hazırlayan askerî personelin komutanlarının ismi belli...
Bu albay böyle bir belgeyi hazırladı mı hazırlamadı mı?
Hazırladıysa kimin emriyle hazırladı?..
****
Bu "eylem planı/andıç" Deniz Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzasını taşıyor...
İşte bu isim çok enterasan...
Tam burada filmlerdeki gibi bir geriye dönüş yapmamız gerekiyor...
****
Taraf'ın 7 Nisan 2008 tarihli manşetindeki bir başka habere bakalım:
Bu haber'in konusu da Genelkurmay tarafından 2006 yılında hazırlanan bir başka andıç:
"Türkiye'deki Sivil Toplum Örgütlerinin İlişkileri"...
Türkiye'de Soros'dan para alan kişi ve kurumlar tablolarla gösteriliyor. Türkiye'deki STK'lara maddi desteği gösteren tablonun üstünde doğrudan ABD başkanına bağlı olarak çalışan dünyanın en kirli terör örgütlerinden biri olan NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) var...
Yani bu andıç iç ve dış düşman tespiti bakımından, hedefi 12'den vurmuş, gerisini de adım adım ve isim isim çorap söküğü gibi çözmüş...
73 sayfadan oluşan raporda ünlü Yahudi spekülatör Soros'un Açık Toplum Fonu aracılığı ile desteklediği dünyadaki örgütler, Gürcistan darbesine verdiği destek, Kıbrıs'daki faaliyetleri yer alıyor.
Rapora göre mali destek NSA'dan Soros Vakfı ve National Endowment For Democracy gibi vakıflara aktarılıyor. Bu vakıflar da Türkiye'deki STK'lara parayı dağıtıyor.
Raporda diğer bir tabloya göre ise Soros Vakfı'nın üzerinde hiyerarşik olarak Yahudiler var. Soros'un da bir Macar Yahudisi olduğu hatırlatılıyor.
Tabloda bu kurumlarla ilişki içinde olan ve mali destek alan Türkiye'deki kişi ve kurumlar da sıralanıyor. En başta ise TOBB, TÜSİAD; Adalet, Dışişleri ve Eğitim bakanlıkları, TESEV, Arı hareketi, Sabancı Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Liberal Düşünce Topluluğu, KADER, KAMER, SODEV, ENKA okulları, Umut Vakfı, Robet Koleji, İstanbul Kültür ve Sanat vakfı yer alıyor.
Askerin raporunda Amerika ve Soros'dan para alan kurumlar ile ne kadar para aldıkları da tek tek not edilmiş.
Andıçta yer alan kişi ve kurumların Türkiye'yi bölmek isteyen ABD ve AB'nin projelerini Türkiye'de yürütmek için birçok fondan yardım aldıkları açıklanıyor.
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Genelkurmay Harekat Başkanı Bekir Kalyoncu ve Bilgi Destek Daire Başkanı Tümgeneral N. Baykul'a gönderilen ve altı bölümden oluşan Andıç'ın konu bölümünde şu çarpıcı ifadeler var: "Bu andıç, ABD ve AB'nin kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdiği sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve bu kapsamda alınabilecek karşı tedbirler hakkında onay almak maksadıyla hazırlanmıştır."
Bu belgenin en dikkat çekici bölümü ise TESEV, Nafis Can Paker başlığının altında ise şu isimler var. "Nebahat Akkoç, Murat Belge, Osman Kavala, Ömer Madra, Eser Karakaş, Neşe Düzel "Sabetaylar" başlığıyla oklarla gösterilen isimler. TESEV Başkanı Can Paker'in adının en ortada ve büyük olarak yazıldığı bu ilişkiler içinde adı geçen isimlerden bazıları şzöyle " Bülent/Nejat Eczacıbaşı, Sabancı Holding, Mehmet ve Canan Barlas, Ahmet İnsel, Nabi Avcı, Ömer Dinçel, Salim Uslu, Oktay Ekşi, Sezen Aksu, Zülfü Livaneli, Taha Akyol, Özdem Sanberk, Şahin Alpay, Kürşat Bumin, Hakan Altınay, Ali Bulaç, Nadire Mater, Eyüp Can." Bu isimlerin karşısında irtibatlı oldukları kurumların isimleri ya da çalıştıkları üniversite ve gazetelerin isimleri bulunuyor. Listede en dikkat çeken isimlerden biri ise Rahmi Koç. Rahmi Koç tabloda Yunan-Türk Forumu eş başkanı olarak bulunuyor. Forumun kurucusu Costas Carras'ın ilişkileri de yine Soros Vakfı'na ulaşıyor.
Rahmi Koç: Yunanlı bir Bilderbergci olan Costas Carras'ın büyük ağırlığı bulunan Grek-Turkish Forum'da da TESEV Üstün Ergüder temsil ediyor. Ergüder adı, Soros'un enstitüsü OSI'nın Türkiye yapılanmasında da karşımıza çıkmıştı. Carras'a Southeast Europian Cooperative İnitistive'de (SECİ) de rastlıyoruz. Bilderbergci Carras, Rahmi Koç ile birlikte SECİ'nin Başkanlığı'nı yapıyor.
Annan Planı ve Can Paker: Rum Yunan ikilisinin de büyük katkılarıyla hazırlandığı bilinen Annan Planı, Ali Erel başkanlığındaki Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Soros Vakfı yöneticilerinin yönetiminde bulunan TÜSİAD ile birlikte bu planın savunuculuğunu üstlenmiştir. Bu ilişkileri organize eden kişi Can Paker'dir. Paker TESEV Başkanı olup, TÜSİAD Haysiyet Divanı üyesidir.
'Kıbrıs İçin Annan Planı - Vatandaşın El Kitabı': Kitapçığı tanıtmak için Can Paker 4.12.2003'te medyanın üst düzey yöneticilerinin katıldığı yemekli bir toplantı düzenledi. Kitap Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından hazırlandı. İlter Türkmen ve Yalım Erez bu toplantıda hazır bulundu. Yapılan konuşmalarda plana övgüler düzüldü.
Şahin Alpay: KKTC'ye ve Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunan ve bu faaliyetleri organize edip destekleyen AB yöneticilerinden Karen Fogg ile çok yakın ilişkiler içerisinde olup, KKTC'de Denktaş karşıtı basını ve gazetecileri yönlendiren kişidir.
Gül'le Soros ne görüştü?
Mahalledeki Horoz, Soros: dünyayı kasıp kavuran 1998 borsalar krizinde başroldeydi. Gariptir ki, Türkiye de Soros'la yakından ilgili. Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün eylül ayı içerisinde ABD'ye gerçekleştirdiği ziyarette görüştüğü isimlerden biri Soros'tur. Kendisiyle uzun bir görüşme yaptı. Soros, karanlık bir adam. Öyle ki adı bile gerçek değil. Ancak gerçek adı bilinmiyor. Şaşırtıcı olan soru ise şu: Böylesi karanlık bir adamla Dışişleri Bakanı sıfatıyla Abdullah Gül ne görüşmüş olabilir?
Sabancı Üniversitesi: Soros, İstanbul'a gelip, TESEV Başkanı Can Paker'in evinde akşam yemeği yerken ünlü Türk gazetecisi köşe yazarlarına ve ertesi gün de Türkiye'nin Harvard Üniversitesi olacak diye kurulan Sabancı Üniversitesi'nde öğrencilere "Sizim en önemli ihraç ürününüz ordunuzdur" diye altın akıllar verirken Afganistan'da gövdeler başsız dolaşıyordu.
Kemal Derviş: Soros Türkiye'de Hilton Oteli'nde kaldı. Aynı günlerde Kemal Derviş de oteldeydi. Soros ve Derviş buluşup Türkiye ekonomisini ve geleceğini tartıştılar. Soros kadar ünlü bir para sihirbazını Derviş, Amerika'dan tanıyordur nasıl olsa. İyi şeyler de konuşmuşlardır. Derviş sıradan biri değil. Dünya Bankası çalışanlarından… Dünya Bankası, adı üstünde para demek, borç demek, kredi demek… Bizim gibi ülkelerin korkulu düşü demek. Ama yine de insan Türkiye'nin kaderine etken olmak için gönderilen Derviş'le, ünü paraya endeksli adamın ne işi olabilir demeden edemiyor
AKP'ye Eleştiriler: Ortaya çok karmaşık ilişkiler zinciri çıkıyor. Kıbrıs konusunda Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan'da kamuoyu tek ses olurken, Türkiye ve KKTC'de insanların ikiye bölünmüşlüğünü işte bu lobi ile izah etmek mümkün. Malum çevreler ile AKP iktidarı, Rum kesiminden gelenlerin araçlarıyla, muhalefet konvoylarına katıldığı, muhalefete büyük paralar akıtıldığı seçimlerin sonuçlarını ne kadar da doğal karşılıyor.
Türkiye'deki Alman Vakıfları: Türkiye'de yaşayan 100 bin Alman emeklisinin haricinde bilmediğimiz bir grup Alman var; her türlü etnik, dinsel-mezhepsel ajitasyon faaliyetleri gerçekleştiren...
Diye sürüp giden bu kapsamlı andıçı hazırlayan kim mi?
Albay Dursun Çiçek...
***
Her iki andıç karşılaştırıldığında bu andıçların ikisinin de Albay Dursun Çiçek ve ekibi tarafından hazırlanmış olması ihtimali çok düşük...
Çünkü her ikisinin arasında hem kalite, hem üslup, hem derinlik hem titizlik farkı apaçık görünüyor...
Son yayınlanan ve Zaman gazetesinin "kirli tezgâh" manşetiyle verdiği andıç; taktik veya stratejik kavrayış derinliği olan kurmay subay eli değmiş ciddi bir plandan ziyade, Samanyolu TV'nin "Kurtlar Vadisi" ile sidik yarıştırmak için yayınladığı ilkel, geri zekâlı komplocu, seyirciyi budala yerine koyan dizilerinin senaristlerince, "nasılsa bizim şakirtler osursak bile onda bir hikmet arar" diye düşünülerek çalakalem yazılmış acemi, baştan savma bir senaryoya benziyor...
O kadar gayrı ciddi, o kadar zavallı, o kadar komik...
Bu haliyle de insana, ortada bir "kirli tezgah" varsa, bu "kirli tezgâh"ın AKP ve Fetullah'tan ziyade, TSK ve özellikle de Türkiye'deki STK'ların bütün kirli ilişkilerini ortaya çıkaran 2006 tarihli andıçı hazırlayan Albay Dursun Çiçek ve ekibini tasfiyeye yönelik olduğu intibaını veriyor...
Durumun doğru anlaşılmasına dair son bir bilgi notu: Şakirtler arasında dolaşan yoğun bir söylentiye göre... Fetullah'ın AB-D ve İsrail'e toz kondurmadığı halde, "cihad"a "terör", "mücahidlere" "terörist" demesini içine sindiremeyen kalabalık bir grup, cemaatten koparak silahlı mücadele de dâhil bütün imkânları kullanmaya karar vermiş. Bu grup, "hain" ilan ettikleri FG'yi öldürmek için kesin karar da almış. Bu gurubun internette bir sitesi de varmış. FG, 8 Nisan 2009'da bunun korku ve paniğiyle o konuşmayı yapmış ve Türkiye'ye asla dönmeme kararı almış…
Bu söylenti doğruysa, "kirli tezgâh"ın, cemaatten kopan bu gurubu "ajan"lıkla itham etmek ve bu grubun eylemlerine "TSK provokasyonu" damgası vurabilmek için bizzat FG tarafından TSK içindeki şakirtlere organize ettirilmiş olması da mümkündür.
"Yok artık" mı diyorsunuz...
Öyleyse şu haberi bir okuyun:
[21 Mart 2009-Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Rıdvan Ulugüler'in "fişleme" yapmakla suçlanmasına neden olan iki sahte emirle ilgili soruşturma başlatan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı, çarpıcı bulgulara ulaştı. Soruşturma kapsamında tutuklanan astsubay Ali Balta, komutanlık bilgisayar sistemine girerek sahte emirler üretmesine gerekçe olarak, öğrencilik yıllarında Denizli'de Işık Evleri'ne gittiğini bilen bir kişinin yaptığı baskıyı gösterdi.
Askeri savcılık, Ulugüler imzasıyla düzenlenen iki adet sahte emirle ilgili soruşturmada tutuklanan Kayseri Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığı'nda görevli Astsubay Balta'nın, 7 ve 11 Mart tarihlerinde ek ifadesine başvurdu. Balta, ifadesinde şunları anlattı: "Soyadını hatırlayamadığım Yusuf'la martta tanıştım. Seçimde AKP'ye oy vereceğini söyledikten sonra Ergenekon gibi bir örgütü ortaya çıkardıklarını, yüksek düzeyde birçok insanı içeri aldıklarını söyledi. Bana içinde 'Word belgesi' olan bir 'flash bellek' getireceğini belirterek, bu belgeleri komutanlığın Doküman Yayın Sistemi'ne (DYS) aktarmamı istedi. 'Denizli'de Işık Evleri'ne gidip geldiğini biliyorum, yapmazsan bunu komutanlarına söylerim' dedi.
Durumun ortaya çıkmaması için teklifi kabul ettim ve 'flash belleği' aldım. Bana, Yüzbaşı Mesut Okatan'ın bilgisayar şifresinin yazılı olduğu kâğıdı da verdi. 'Dediklerimi yaparsan birçok kötü insan temizlenecek' dedi. İcra Koordinasyon Kısım Amirliği'ne giderek, boş bilgisayarın başına oturdum. Bilgisayarı, Okutan'ın şifresini girerek, açtım ve 'flash bellekteki Word dosyasını' sisteme kopyaladım. Bir dosyayı da İhale Komisyonu Başkanlığı'na gönderdim. Sonra Yusuf'la buluşarak, belleği teslim ettim" Milliyet]
***
Son nokta: Bugün Pazar, tam yazı bitti derken, Ekranda RTE duruma el koymuş otoriter bir başbakan edasıyla açıklama yapıyor: ''İşte son günlerde, gazetelerin yaptığı haberleri görüyorsunuz. AK Parti üzerinde oynanması düşünülen oyunları görüyorsunuz. Şu anda bizler de bunları araştırıyoruz. Gerekirse biz de ilgililerle onlara yönelik olarak davaları açacağız''
Tedbire bak: "Dava açacaklarmış"...
Yok yahu sahi mi?
Şimdi bunu duyan darbeciler korkudan çil yavrusu gibi dağılmışlardır...
Adam yürütmenin başı, emrinde olan memurların kendisine "kirli tezgâh"lar kurduğu iddiasıyla ortalık yıkılıyor...
RTE de "onları yaptıklarına pişman edeceğim" edasıyla "dava açacağım"... diyor...
Beni bir gülme krizi tuttu ki...
Merhum Üstad Necip Fazıl, 27 Mayıs darbesi için "Yoğurttan hükûmete kartondan hançer" demişti ya...
O günden bugüne, ne hükûmetler cephesinde, ne de darbeciler cephesinde değişen bir şey yok...
Hükümetler hep yoğurttan, darbeciler hep kartondan...
Birinden biri değişse "belki kurtulur gemi" ama...
BARAN Dergisi Sayı: 127
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.