.:: KomploTeorileri ::. Bizi sahte belgeyle suçladılar

Bizi sahte belgeyle suçladılar

Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu:"28 Şubat Döneminde bizi sahte belgeyle suçladılar"

Ellerinde belgenin aslının bulunduğunu açıklayan Orakoğlu, operasyon yetkisi olmayan Genelkurmay İstihbaratı'nın hukuksuz bir şekilde Kadir Sarmısak'ı gözaltına alıp fıçının içinde elektrik vererek ifadesinin alındığını dile getirdi. Orakoğlu, cuntayla işbirliği yapan Süleyman Demirel'in ise Tunsu Çiller'i yok etmek amacıyla siyasi menfaat uğruna olayı kullandığını belirtti. Genelkurmay'da hazırlandığı iddia edilen eylem planının 'gerçek mi, sahte mi?' tartışmasının psikolojik bir hareket olduğuna dikkat çeken Orakoğlu, olayın üstünün kapatılması için yapılmış bir tuzak olduğunu vurguladı.


Bülent Orakoğlu'nun ismi özellikle Refahyol hükümetinin ardından patlak veren 'köstebek' skandalıyla duyuldu. 'Devletin gizli belgelerini almakla' suçlanan Orakoğlu, askeri mahkemece tutuklanıp 56 gün hapis yatmıştı. Orakoğlu, Genelkurmay'ın 'Köstebek Davası'nda askerî mahkemeden sakladığı belgeye ilişkin CİHAN muhabirine konuştu.

28 Şubat döneminde hem siyasetin hem de askerin demokrasiye tuzak kurduğunu anlatan Orakoğlu, bazı siyasetçilerin 'gel darbe yap' dediğini aktardı. Türkiye'de siyaset mekanizmasının 28 Şubat'ı anlamadığını savunan Orakoğlu, 28 Şubat'ın sonradan yaşananların anası olduğunu söyledi. "O dönem cunta yapan damarı bulabilseydik bu tür belgeler ortaya çıkmazdı." diyen Orakoğlu, 28 Şubat döneminde resmen Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine tuzak kurulduğunu belirtti. Belgenin aslının kendilerinde bulunduğunu dile getiren Orakoğlu, askeri savcıya belgenin verilmediğini, dosyada olmadığını söyledi. Askeri savcının ise Deniz Kuvvetleri'ne "Bu belgenin aynısını yapın" talimatını verdiğini anlatan Orakoğlu, "Sahte bir belge yapın dendi. Belgeyi yazan astsubay 'Biz savcımızdan belge istiyoruz' dedi. Savcı ona 'uygun bir belge yapın' dedi. Bizi suçlamak için sahte bir belge ortaya konup, bu belge üzerinden bizlere suçlama yapılıyor. Cumhurbaşkanına gönderdiğimiz belge yoktu. Sahte bir belge tanzim edildi." diye konuştu.

28 Şubat'ın bitmediğini ve kendisinin bunu iliklerine kadar hissettiğini vurgulayan Orakoğlu, belki bunu  Başbakan ile bakanların hissetmeyebileceğini söyledi. Kendisine bir parti liderinin geldiğini anlatan Orakoğlu, "İkinci iddianamenin eklerinde darbe olsa başbakan olacağı belirtilen belge var. Cuntacılardan izin alıp geldim, 'Siz eğer bu kafadan giderseniz, ne siz, ne sizin çocuklarınız bundan sonra devlet içinde hiçbir önemli göreve gelemezsiniz.' dedi. Bu yüzden 28 Şubatı iliklerime kadar hissediyorum. AK Parti, Şemdinli'de gerekli direnci gösterememiştir. Ama 27 Nisan bildirisi ile bu belgeye direnç gösteriyor. Cunta damarını besleyen kaynakları kurutamazsak, bunları biz çok konuşuruz. Bunları besleyen EMASYA'dır, çift başlı yargıdır, darbecilerin yargılanamamasıdır. 60'tan bu yana darbeciler yargılanamadığı için bir darbe görüntüsü oluşmuş. Destekleyen, menfaatlenen gruplar oluşmuş. Darbe zihniyetinin uzantısıdır." şeklinde konuştu.

"Cemaat yazmıştır denmeye başlandı"

Şimdi de eylem planı belgesinin albaya ait olmadığı iddia edilerek falan cemaat yazmıştır denmeye başlandığına dikkat çeken Orakoğlu, böyle bir şeyin olamayacağını söyledi. Orakoğlu, Genelkurmay'la ilgili değilse Ergenekon'la ilgili olduğunu ve başka seçeneğin bulunamayacağını vurguladı. "Bu belge gerçek miydi, sahte miydi?" tartışmasının psikolojik bir hareket olduğunu anlatan Orakoğlu, üstünü kapatmak için bunun bir tuzak olduğunu kaydetti. Darbecilerin üzerine gittiği için polisle uğraşıldığını dile getiren Orakoğlu, "Şer odaklarını, darbe ayaklarını ortaya çıkardığı için polisle uğraşılıyor. Belgenin araştırılması için Meclis'te komisyon kurulmalı." dedi.

DARBEYİ ÖNLEMEKLE SUÇLANDIM

BATI Çalışma Grubu'na ait belgenin aslının imzalı olarak kendilerinde bulunduğunu açıklayan Orakoğlu, askeri savcının hakkındaki iddiasını şöyle özetledi: "Bülent Orakoğlu Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe yapmasına karşı gizli bir oluşum yaparak darbeyi önlemeye yönelik bir takım hareketlerde bulunmuştur. İddianameye bu yazıldı. Gizli oluşum kurmaya gerek yok, zaten faaliyetlerimizin çoğu gizli."

Batı Çalışma Grubu belgesinin yanında Türk Silahlı Kuvetleri içinde bazı askerlerin PKK'nın üst düzey yöneticileriyle görüştüğünü de tespit ettiklerini dile getiren Orakoğlu, "Bu konuyla ilgili iki dosya hazırlayıp dönemin Emniyet Genel Müdürüne verdik. İçişleri Bakanı Meral Akşener de daha sonra belgeleri Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e iletti. Çiller ise Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gönderdi. Bu belgenin aslı üç yerde var. Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı'nda, Genelkurmay İstihbaratı'nda, bir de Güven Erkaya'da. Cumhurbaşkanı Demirel, görevini yapmayıp cuntayla işbirliği yaparak bu belgeyi cuntaya geri verdi. Bu işlerin içinde kimlerin olduğunu bilemediğin için Genelkurmay Başkanı'na veremezsin. Çok daha vahim bir belgeydi." dedi. Orakoğlu, o dönem yaşananları ise şöyle anlattı: "Belgeyle ilgili Deniz Kuvvetleri İstihbarat'ta çalışan Kadir Sarmısak gözaltına alınıyor. Bir sürü ifade alınıp yırtılıyor. Bir sürü kanunsuzluklar, diz boyu. Deniz Kuvvetleri İstihbarat, daha sonra Kadir Sarmısak ile bir anlaşma yapıyor. 'Sen bu işi çok karıştırma. Komutanlardan emir aldık, bu işi disiplin mahkemesinde halledeceğiz. Sana 35 gün oda hapsi vereceğiz. Dolayısıyla bu iş kapanacak.' Hakikaten Refah-Yol gidene kadar böyle bir süreç izlendi. Belgeyle ilgili hiçbir şey yapılmıyor, kapatılmaya çalışılıyor. Hükümet değişikliğinden sonra bu olayı yeniden canlandıran askerler değil, başta Demirel olmak üzere siyaset mekanizmaları. Sayın Çiller'i yok etmek amacıyla, siyasi menfaat, siyasi rant uğruna bu olayı tekrar canlandırıyorlar. Daha sonra Kadir Sarmısak'a askeri mahkemenin verdiği 35 günlük oda hapsini Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin yazılı emir yoluyla bozuyor. Sarmısak, Genelkurmay İstihbaratı tarafından gözaltına alınıyor. Tamamen hukuksuz bir gözaltı, istihbaratların operasyon yetkisi yoktur. Akıl almaz işkencelerden geçiriliyor. Fıçının içine konup elektrik verilmiş. İfadeler 'Gen1, Gen 2' diye yer aldı. İsim dahi yoktu. İşkenceyle ilgili Kadir Sarmısak 'Türk Polis Teşkilatı'nda da işkence yapanlar oldu ama böyle birşey görmedim' demişti. Siyasi mekanizmalar o dönem bazı askerlerle de birleşerek askeri kullandılar."

"UMARIZ BELGE SAHTE OLSUN"

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Umarız ki bu belge, silahlı kuvvetler içinde emir-komuta içerisinde bir başkanlık tarafından yazılmamış ve imzalanmamış olsun" dedi. Arınç, Abant Platformu tarafından düzenlenen toplantı nedeniyle bulunduğu Abant'ta, Kanal 24'ün Haber Bülteni'ne konuk olarak, "İrticayla Mücadele Eylem Planı" iddialarıyla ilgili soruları yanıtladı. Belgenin içeriğinin "korkunç" olduğunu ifade eden Arınç, "Umarız ki bu belge Silahlı Kuvvetler içinde, emir-komuta içerisinde bir başkanlık tarafından yazılmamış ve imzalanmamış olsun. Aksi takdirde, belgenin gerçekliği bir şekilde ortaya çıkacak olursa, bu Silahlı Kuvvetler içinde bir kişi ya da bir grubun sivil siyasete müdahale anlamını taşıyan, bir siyasi partiyi düşman gibi gören, bir camiaya karşı neler yapılması gerektiğini ön gören hukuk dışı, demokrasi dışı bir eylemi sahiplenecek insanların varlığını gösterir. Bu büyük bir üzüntüye yol açar" diye konuştu

Kaynak : Milli Gazete


 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı " KOMPLO TEORİLERİ " grubuna üye olduğunuz için aldınız:

Bu gruba posta göndermek için ,
e-KomploTeorileri@googlegroups.com
adresini kullanınız...

Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com/group/e-KomploTeorileri?hl=tr adresinden bu grubu ziyaret edebilirsiniz...
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.