---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Prof. Dr. İbrahim A. Saraçoğlu hazırlanan Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağı konusunda uyarıyor:
Genetik mühendisliğinin sonucu olarak geliştirilen "genetiği değiştirilmiş organizmalar" kısaca GDO olarak anılıyor. Genetiği değiştirilen tohumlarla bugün mısır, soya, domates, salatalık gibi pek çok besin elde ediliyor. Transgenik olarak da adlandırılan bu tohumlar Brezilya, Kanada, Arjantin ve ABD'de ekiliyor.
Ancak GDO'lar bilim dünyasında çokça tartışılıyor. GDO'ya karşı çıkan hatta kurdukları platformla "GDO'ya Hayır" diyenler, genetiği değiştirilen tohumları "Frankeştayn tohumlar" olarak adlandırıyor.
Genetiği değiştirilmiş tohumlar, son günlerde daha sık tartışılıyor. Bunun nedeni de genetiği değiştirilmiş tohumların ülkeye girmesine zemin hazırlayacağı düşünülen Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağı'nın önümüzdeki dönemde TBMM'de görüşülecek olması. GDO'ya Hayır Platformu bu yasayla genleri değiştirilmiş tohumların ülkemize girmesi halinde bizleri karanlık bir geleceğin beklediğini savunuyor.
GDO'ların ne olduğunu ve bunlara neden karşı çıkıldığını, bitkilerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmasıyla tanınan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu ile konuştuk.
Genetiği değiştirilen organizma ve tohumlar nedir?
Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "genetiği değiştirilmiş organizma" (GDO) adı veriliyor.
Genleri değiştirilen tohumlar kaç yıldır kullanılıyor?
Türkiye GDO'lu tohumları yeni tartışmaya başladı. Halbuki GDO'ların tarihçesi 20-25 yıl öncesine dayanıyor. Belirli ülkelerde özellikle Amerika, Kanada, Brezilya bu konuda hem tarım yapıyor hem de tarım alanlarının bir kısmını çok sıkı denetim altında tutuyor. Bu ülkelerin başlangıçtaki söylemleri "Biz açlıkla savaşıyoruz" şeklindeydi. Bu tohumları insanlığın geleceğini bekleyen açlığa karşı yüksek verimli ve çevre şartlarından en az olumsuz etkilenen tohumlar olarak savundular. Ancak bunlar pahalı tohumlar. Bir kilo domates ya da salatalık tohumu bir kilo altından daha pahalı. Dolayısıyla açlıkla savaşıyoruz söylemi çok yanlış.
Bu tohumların hayvan yemi olarak kullanıldığı söyleniyor...
Evet şu söyleniyor, "Biz genetiği değiştirilmiş mısırları hayvanlara da veriyoruz. İnsanlar da tüketti ne oldu?" deniyordu. Halbuki bu konuda klinik deneylerin yapılması lazım. O zaman biz bunun olumlu ya da olumsuz olduğunu ortaya koyabiliriz. Viyana Üniversitesi, bu konuda bir klinik deney yaptı. Biliyorsunuz fareler çok hızlı ürerler. Genetiği değiştirilmiş mısırla beslenen farelerde dördüncü nesilden sonra bağışıklık sistemleri ve üreme genleri bozuldu. Bu farelerde sperm sayısı düşüklüğü gözleniyor ve daha ufak tefek, çelimsiz maraz hayvanlar oluyorlar.
"Viyana Üniversitesi'nin araştırması ürkütücü"
Genetiğiyle oynanan tohumların olası tehlikeleri neler?
Bu tohumlar çok yeni ve bu kadar hızlı piyasaya girmemesi lazım. Bilim adamlarının büyük şüpheleri var. Bununla beslenen büyükbaş hayvanlar da olumsuz etkilenecekler. Onun sütüyle, etiyle veya yumurtasıyla beslenen insan ne olacak? Bunlar araştırılmış şeyler değil. Bunlar uzun vadeli araştırmalar istiyor.
Başka bir boyutu da şu; bu transgen tohumlar bizi dışa bağımlı kılıyor. Ticari boyutuna baktığınız zaman siz bunu devamlı yurtdışından almak zorundasınız. Bu dışa bağımlılıktır. Henry Kissinger'in bir lafı vardır; "Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri yönetirsiniz, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz" der. İşte bugün o duruma gelinmiştir. Diğer bir boyutu, genleriyle oynanmış transgen bir tohumu veya gen ilave edilen bir tohumu toprağa ektiğiniz zaman topraktaki mikroorganizmaları, bakteri popülasyonunu bozuyor.
Yani ekolojik dengeyi de bozuyor.
Kesinlikle. Bunu bir örnekle açıklayayım. BT mısır diyoruz. Bu BT bir bakterinin ismidir. Bu bakteri bir toksin salgılar. Bu salgılattığı toksin, toprakta ağaç köklerine yakın yerlerde bulunur. Bu toksinler mısır püskülünden içeri giren parazit için gerekli bir zehirdir. Dolayısıyla şimdi BT bakterisinin ürettiği bu toksinin geni alınıyor, mısırın genine yerleştiriliyor. Peki ne oluyor toprağa ektiğimiz bu mısır? BT bakterisinden transfer edilen bu toksin geni mısırın gövdesinde, yapraklarında püskülünde ve tohumlarında her yerinde oluyor. Bunu parazit ısırdığı zaman anında ölüyor. Burada doğanın, ekolojik dengenin bir parçası olan bu paraziti ekolojik dengenin dışına çıkarmış oluyorsunuz. Dolayısıyla dengeyi bozmuş oluyorsunuz. Bu anlamda tohum bir biyolojik silah mıdır? Evet, tohum bir biyolojik silahtır.
Biyolojik silah olarak kullanılabilir mi?
Transgenik tohumlar mikrobiyolojik florayı bozmakta ve bazı parazitleri de tamamen ortadan kaldırmaktadır. O nedenle biyolojik silah olduğunu söylüyorum. Neticede dengeyi bozuyorsunuz. Madem ki bir paraziti öldürebiliyorsunuz, bunu insana karşı da diğer hayvanlara karşı da yapabilirsiniz.
Doğaya zararlarının yanı sıra insan sağlığı üzerine zararları biliniyor mu?
Bu tohumlar çiçek açtığı zaman polenleri de aynı geni taşıdığı için çevredeki bitkiler üzerinde tür değişimlerine neden oluyor. İnsanlarda da alerjiye olan yatkınlığı artırıyor. Viyana Üniversitesi'nin araştırmasının sonuçları gerçekten ürkütücü.
"İthal gıdalarda katkı maddesi olarak Türkiye'ye gelmiş olabilir"
Türkiye'de de GDO'lar var mı sizce?
Türkiye'de olmadığı söyleniyor. (BU BÜYÜK BİR YALANDIR..YILLARDIR YEDİĞİMİZ EKMEĞİN BUĞDAYI NEREDEN GELİYOR.. ?? YEDİĞİNİZ TATLILARIN ,İÇTİĞİNİZ KOLALARIN ŞEKERİ HANGİ MISIRDAN ELDE EDİLİYOR..? BU PROF. NEREDE YAŞIYOR????) Ama yurtdışından gelen bazı gıda maddelerinde katkı maddesiolarak bulunabilir. İthal edilen transgenik tohumların mutlak suretle laboratuvarda kontrol edilerek ithal izninin verilmesi lazım.
Kendi tohumlarımızı çok iyi korumamız lazım. Bugün Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin güneyi buğday, mercimek ve nohutta bir gen bankasıdır. Buğdayın, elmanın birçok türü var. Bu türler Türkiye'de gen bankasında koruma altına alınmış.
GDO'ların kısır tohumlar olduğu söyleniyor. Kısır tohum ne anlama geliyor?
Bu tohumlar aynı zamanda "irreversible" yani geri dönüşü yok. En acı olan tarafı da bu. GDO'lu tohumu toprağa ektiğiniz zaman mısırı alıyorsunuz ama koçanının üzerindeki mısırı tekrar toprağa ektiğinizde ürün alamıyorsunuz. Tekrar tohumu yurtdışından almanız gerek. Kısır tohum budur.
Hem toprağı hem çevreyi hem de o çevrede yaşayan ve bunu tüketen tüm canlıları olumsuz etkiliyorsunuz. Sonra normal tohum da ekseniz sonuç alamıyorsunuz. Tohumu sürekli almalısınız, dışa bağımlısınız.
Frankeştayn ürünler doğabilir
Kaç çeşit gıda var genetiğiyle oynanan?
O kadar çok var ki. Özellikle mısır, soya, domates, brokoli.
Frankeştayn ürünler ortaya çıkacak deniyor
Bunlar tabii ki artık ütopya ya da hayal değil. İstenilirse yapılabilir. Normal bir aşılama yöntemi vardır, kalem aşısı dediğimiz. Bir kayısı ağacının yarısını erik yaparsınız diğer yarısını şeftali yapabilirsiniz. Ama burada dikkat ederseniz
bir bakteriyle bir bakliyatın çiftleşmesini, döllenmesini sağlıyorsunuz ki bu doğanın yapısında olmayan bir şey.
Gen teknolojisinin daha çok önemli hipotezlere, yasal zemine ihtiyacı var. İnsan sağlığını doğrudan etkileyecek çalışmaları çok erken buluyorum. En az 150-200 yıl var. Bunlar bırakın sağlık açısından güvenilirliği, henüz biyolojik yapıları da kanıtlanmamış ürünler. Bunların araştırılması ve laboratuvar dışına çıkarılmaması gerekiyor.
********************************************************
Gönderenin Notu:
Gazetelerde TV lerde magazin haberi gibi çıkan bu tür yazılar, TBMM deki uyurları hiç ilgilendirmiyor değil mi? Onların görevi iktidarıyla muhalefetiyle canla başla emperyalizmin uşaklığını ve maşalığını yapmaktır.
Türkiye halkının yaşamını var olma/yok olma derecesinde ilgilendiren bu konuda,
Halk hakkını aramazsa
göreceksiniz istedikleri yasalar istedikleri gibi çıkartılacaktır..
Sonrada siz seçtiniz! siz çıkarttınız! diyeceklerdir..!!!
Teknolojinin en yükseği, bilimlerin en karasıyla birlikte bizleri ölüm çukuruna dolduruyorlar.. Yukardaki yazı bile bir psikolojik savaş malzemesidir. Dün Serdar Akinan'ın yazısında olduğu gibi burada da 10 cümle kurmuşlar, Bunun 9 tanesi bildik doğrular ama 1 tanesi zehirli ve morfinli.
Örnek:Soru: Türkiye'de de GDO'lar var mı sizce?
Cevap: Türkiye'de olmadığı söyleniyor. Bu yalan, zehirli ve morfinlidir. Çünkü bu bilgileri öğrenen bizlerin normal şartlarda sopayı kapıp meclis kapısına ya da örneğin tarım bakanının kapısına dayanmamız gerekiyor.
Bu hep böyle oldu yıllardır. Azgın bir İKTİDAR, bağırıp çağıran, halkın gazını alan, etkisiz, sorumsuz, yine karşıdan kumanda edilen bir MUHALEFET.. Ne yazık ki Atatürk ten sonra bu formülle ülkemiz ve halkımız bugüne getirildi.
Hangi konuda olursa olsun, psikolojik savaş malzemesi yazıları başlığında (1/10) kısaltmasıyla göndereceğim.
Bu: yazılanlar anlatılanlar doğru ama 10 cümlenin birisi zehirli ve morfilidir anlamına gelecektir.
Lütfen bunu siz de yapın.. En çok "yanınızda duruyormuş gibi olanlardan" şüphelenin.. Yalnız bir KURT olun.. Orman kalleş sırtlanlarla dolu....
"Genetiği değiştirilen tohumlar biyolojik silahtır"
Genetik mühendisliğinin sonucu olarak geliştirilen "genetiği değiştirilmiş organizmalar" kısaca GDO olarak anılıyor. Genetiği değiştirilen tohumlarla bugün mısır, soya, domates, salatalık gibi pek çok besin elde ediliyor. Transgenik olarak da adlandırılan bu tohumlar Brezilya, Kanada, Arjantin ve ABD'de ekiliyor.
Ancak GDO'lar bilim dünyasında çokça tartışılıyor. GDO'ya karşı çıkan hatta kurdukları platformla "GDO'ya Hayır" diyenler, genetiği değiştirilen tohumları "Frankeştayn tohumlar" olarak adlandırıyor.
Genetiği değiştirilmiş tohumlar, son günlerde daha sık tartışılıyor. Bunun nedeni de genetiği değiştirilmiş tohumların ülkeye girmesine zemin hazırlayacağı düşünülen Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağı'nın önümüzdeki dönemde TBMM'de görüşülecek olması. GDO'ya Hayır Platformu bu yasayla genleri değiştirilmiş tohumların ülkemize girmesi halinde bizleri karanlık bir geleceğin beklediğini savunuyor.
GDO'ların ne olduğunu ve bunlara neden karşı çıkıldığını, bitkilerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmasıyla tanınan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu ile konuştuk.
Genetiği değiştirilen organizma ve tohumlar nedir?
Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "genetiği değiştirilmiş organizma" (GDO) adı veriliyor.
Genleri değiştirilen tohumlar kaç yıldır kullanılıyor?
Türkiye GDO'lu tohumları yeni tartışmaya başladı. Halbuki GDO'ların tarihçesi 20-25 yıl öncesine dayanıyor. Belirli ülkelerde özellikle Amerika, Kanada, Brezilya bu konuda hem tarım yapıyor hem de tarım alanlarının bir kısmını çok sıkı denetim altında tutuyor. Bu ülkelerin başlangıçtaki söylemleri "Biz açlıkla savaşıyoruz" şeklindeydi. Bu tohumları insanlığın geleceğini bekleyen açlığa karşı yüksek verimli ve çevre şartlarından en az olumsuz etkilenen tohumlar olarak savundular. Ancak bunlar pahalı tohumlar. Bir kilo domates ya da salatalık tohumu bir kilo altından daha pahalı. Dolayısıyla açlıkla savaşıyoruz söylemi çok yanlış.
Bu tohumların hayvan yemi olarak kullanıldığı söyleniyor...
Evet şu söyleniyor, "Biz genetiği değiştirilmiş mısırları hayvanlara da veriyoruz. İnsanlar da tüketti ne oldu?" deniyordu. Halbuki bu konuda klinik deneylerin yapılması lazım. O zaman biz bunun olumlu ya da olumsuz olduğunu ortaya koyabiliriz. Viyana Üniversitesi, bu konuda bir klinik deney yaptı. Biliyorsunuz fareler çok hızlı ürerler. Genetiği değiştirilmiş mısırla beslenen farelerde dördüncü nesilden sonra bağışıklık sistemleri ve üreme genleri bozuldu. Bu farelerde sperm sayısı düşüklüğü gözleniyor ve daha ufak tefek, çelimsiz maraz hayvanlar oluyorlar.
"Viyana Üniversitesi'nin araştırması ürkütücü"
Genetiğiyle oynanan tohumların olası tehlikeleri neler?
Bu tohumlar çok yeni ve bu kadar hızlı piyasaya girmemesi lazım. Bilim adamlarının büyük şüpheleri var. Bununla beslenen büyükbaş hayvanlar da olumsuz etkilenecekler. Onun sütüyle, etiyle veya yumurtasıyla beslenen insan ne olacak? Bunlar araştırılmış şeyler değil. Bunlar uzun vadeli araştırmalar istiyor.
Başka bir boyutu da şu; bu transgen tohumlar bizi dışa bağımlı kılıyor. Ticari boyutuna baktığınız zaman siz bunu devamlı yurtdışından almak zorundasınız. Bu dışa bağımlılıktır. Henry Kissinger'in bir lafı vardır; "Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri yönetirsiniz, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz" der. İşte bugün o duruma gelinmiştir. Diğer bir boyutu, genleriyle oynanmış transgen bir tohumu veya gen ilave edilen bir tohumu toprağa ektiğiniz zaman topraktaki mikroorganizmaları, bakteri popülasyonunu bozuyor.
Yani ekolojik dengeyi de bozuyor.
Kesinlikle. Bunu bir örnekle açıklayayım. BT mısır diyoruz. Bu BT bir bakterinin ismidir. Bu bakteri bir toksin salgılar. Bu salgılattığı toksin, toprakta ağaç köklerine yakın yerlerde bulunur. Bu toksinler mısır püskülünden içeri giren parazit için gerekli bir zehirdir. Dolayısıyla şimdi BT bakterisinin ürettiği bu toksinin geni alınıyor, mısırın genine yerleştiriliyor. Peki ne oluyor toprağa ektiğimiz bu mısır? BT bakterisinden transfer edilen bu toksin geni mısırın gövdesinde, yapraklarında püskülünde ve tohumlarında her yerinde oluyor. Bunu parazit ısırdığı zaman anında ölüyor. Burada doğanın, ekolojik dengenin bir parçası olan bu paraziti ekolojik dengenin dışına çıkarmış oluyorsunuz. Dolayısıyla dengeyi bozmuş oluyorsunuz. Bu anlamda tohum bir biyolojik silah mıdır? Evet, tohum bir biyolojik silahtır.
Biyolojik silah olarak kullanılabilir mi?
Transgenik tohumlar mikrobiyolojik florayı bozmakta ve bazı parazitleri de tamamen ortadan kaldırmaktadır. O nedenle biyolojik silah olduğunu söylüyorum. Neticede dengeyi bozuyorsunuz. Madem ki bir paraziti öldürebiliyorsunuz, bunu insana karşı da diğer hayvanlara karşı da yapabilirsiniz.
Doğaya zararlarının yanı sıra insan sağlığı üzerine zararları biliniyor mu?
Bu tohumlar çiçek açtığı zaman polenleri de aynı geni taşıdığı için çevredeki bitkiler üzerinde tür değişimlerine neden oluyor. İnsanlarda da alerjiye olan yatkınlığı artırıyor. Viyana Üniversitesi'nin araştırmasının sonuçları gerçekten ürkütücü.
"İthal gıdalarda katkı maddesi olarak Türkiye'ye gelmiş olabilir"
Türkiye'de de GDO'lar var mı sizce?
Türkiye'de olmadığı söyleniyor. (BU BÜYÜK BİR YALANDIR..YILLARDIR YEDİĞİMİZ EKMEĞİN BUĞDAYI NEREDEN GELİYOR.. ?? YEDİĞİNİZ TATLILARIN ,İÇTİĞİNİZ KOLALARIN ŞEKERİ HANGİ MISIRDAN ELDE EDİLİYOR..? BU PROF. NEREDE YAŞIYOR????) Ama yurtdışından gelen bazı gıda maddelerinde katkı maddesiolarak bulunabilir. İthal edilen transgenik tohumların mutlak suretle laboratuvarda kontrol edilerek ithal izninin verilmesi lazım.
Kendi tohumlarımızı çok iyi korumamız lazım. Bugün Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin güneyi buğday, mercimek ve nohutta bir gen bankasıdır. Buğdayın, elmanın birçok türü var. Bu türler Türkiye'de gen bankasında koruma altına alınmış.
GDO'ların kısır tohumlar olduğu söyleniyor. Kısır tohum ne anlama geliyor?
Bu tohumlar aynı zamanda "irreversible" yani geri dönüşü yok. En acı olan tarafı da bu. GDO'lu tohumu toprağa ektiğiniz zaman mısırı alıyorsunuz ama koçanının üzerindeki mısırı tekrar toprağa ektiğinizde ürün alamıyorsunuz. Tekrar tohumu yurtdışından almanız gerek. Kısır tohum budur.
Hem toprağı hem çevreyi hem de o çevrede yaşayan ve bunu tüketen tüm canlıları olumsuz etkiliyorsunuz. Sonra normal tohum da ekseniz sonuç alamıyorsunuz. Tohumu sürekli almalısınız, dışa bağımlısınız.
Frankeştayn ürünler doğabilir
Kaç çeşit gıda var genetiğiyle oynanan?
O kadar çok var ki. Özellikle mısır, soya, domates, brokoli.
Frankeştayn ürünler ortaya çıkacak deniyor
Bunlar tabii ki artık ütopya ya da hayal değil. İstenilirse yapılabilir. Normal bir aşılama yöntemi vardır, kalem aşısı dediğimiz. Bir kayısı ağacının yarısını erik yaparsınız diğer yarısını şeftali yapabilirsiniz. Ama burada dikkat ederseniz
bir bakteriyle bir bakliyatın çiftleşmesini, döllenmesini sağlıyorsunuz ki bu doğanın yapısında olmayan bir şey.
Gen teknolojisinin daha çok önemli hipotezlere, yasal zemine ihtiyacı var. İnsan sağlığını doğrudan etkileyecek çalışmaları çok erken buluyorum. En az 150-200 yıl var. Bunlar bırakın sağlık açısından güvenilirliği, henüz biyolojik yapıları da kanıtlanmamış ürünler. Bunların araştırılması ve laboratuvar dışına çıkarılmaması gerekiyor.
********************************************************
Gönderenin Notu:
Gazetelerde TV lerde magazin haberi gibi çıkan bu tür yazılar, TBMM deki uyurları hiç ilgilendirmiyor değil mi? Onların görevi iktidarıyla muhalefetiyle canla başla emperyalizmin uşaklığını ve maşalığını yapmaktır.
Türkiye halkının yaşamını var olma/yok olma derecesinde ilgilendiren bu konuda,
Halk hakkını aramazsa
göreceksiniz istedikleri yasalar istedikleri gibi çıkartılacaktır..
Sonrada siz seçtiniz! siz çıkarttınız! diyeceklerdir..!!!
Teknolojinin en yükseği, bilimlerin en karasıyla birlikte bizleri ölüm çukuruna dolduruyorlar.. Yukardaki yazı bile bir psikolojik savaş malzemesidir. Dün Serdar Akinan'ın yazısında olduğu gibi burada da 10 cümle kurmuşlar, Bunun 9 tanesi bildik doğrular ama 1 tanesi zehirli ve morfinli.
Örnek:Soru: Türkiye'de de GDO'lar var mı sizce?
Cevap: Türkiye'de olmadığı söyleniyor. Bu yalan, zehirli ve morfinlidir. Çünkü bu bilgileri öğrenen bizlerin normal şartlarda sopayı kapıp meclis kapısına ya da örneğin tarım bakanının kapısına dayanmamız gerekiyor.
Bu hep böyle oldu yıllardır. Azgın bir İKTİDAR, bağırıp çağıran, halkın gazını alan, etkisiz, sorumsuz, yine karşıdan kumanda edilen bir MUHALEFET.. Ne yazık ki Atatürk ten sonra bu formülle ülkemiz ve halkımız bugüne getirildi.
Hangi konuda olursa olsun, psikolojik savaş malzemesi yazıları başlığında (1/10) kısaltmasıyla göndereceğim.
Bu: yazılanlar anlatılanlar doğru ama 10 cümlenin birisi zehirli ve morfilidir anlamına gelecektir.
Lütfen bunu siz de yapın.. En çok "yanınızda duruyormuş gibi olanlardan" şüphelenin.. Yalnız bir KURT olun.. Orman kalleş sırtlanlarla dolu....
Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.