Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk ile söyleşi 26 TEMMUZ 2009 PAZ 10:47 Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk: Çin'de zulüm görmemiş müslüman kalmadı İslam coğrafyasındaki Müslümanlar, özellikle son yüzyılda birçok işken maruz kaldılar. Dün Kosova ve Bosna Hersek'te yaşanan acılar, bugün Irak, Filistin ve Çeçenistan'da yaşanmaya devam ediyor. Bu topraklarda yaşanan zulmü ve akan kanı, televizyon ve gazeteler vasıtasıyla her gün takip ediyoruz. Ancak bir de, Çin işgali altındaki, Doğu Türkistan gibi yıllardır zulüm, gözyaşı ve kan içerisinde yüzen ama pek gündeme gelemeyen Müslüman coğrafyalar var. Doğu Türkistan, uzak bir diyar gibi görünüyor olabilir. Doğu Türkistan, İslam medeniyeti içerisinde hayat bulan, Türk kültürünün beşiği olan bu topraklar taşıdığı ve temsil ettiği anlam itibarıyla bize çok yakın. Doğu Türkistan'daki Müslümanların durumunu ve bölgede yaşanan olayları Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk ile konuştuk. Söyleşiyi okuduğunuzda Doğu Türkistanlı Müslümanlar ve Doğu Türkistan'daki Çin zulmü adına saklı kalmış birçok hakikati öğrenme imkânı bulacağınızı düşünüyoruz. Çin'in, ülke sınırları içerisinde yaşayan Uygur ailelerle, diasporada yaşayan yakınları veya akrabaları arasındaki iletişimi yakından takip ettiği ve bu iletişimi engellemek için her türlü önlemleri aldığı artık uluslararası raporlara bile yansımış bir hakikattir. Geçmişte Türkiye'yi yöneten bazı idareciler bile bu topraklardan bahsederken Sincan ismini tercih ettiklerini düşünerek soruyorum: Doğu Türkistan neresidir? Bu toprakların tarihi geçmişi nedir? Evet, maalesef... Bölgenin demografik ve kültürel yapısını temelden sarsan Çin, Uygur Türkleri'nin çoğunlukta olduğu Doğu Türkistan topraklarının yüzyıllardır taşıdığı ismin aksine, dünyaya, resmî kaynaklarında geçen "Sincan" yani "yeni işgal edilmiş topraklar" isim ile tanıtmak istiyor. Sizin de söylediğiniz gibi tarih bilinci olmayan bazı siyasetçiler de zaman zaman bu yanlışa düşüyorlar. Orta Asya ülkelerini ziyaret eden bazı Türk politikacılar, Doğu Türkistan yerine "Sincan" ismini zikretmeyi tercih ederek, Türkiye'ye sonsuz bağlılık duyan Doğu Türkistanlı kardeşlerini ziyadesiyle üzmüşlerdir. Doğu Türkistan, isminden de anlaşılacağı üzere, tarihte 'Uluğ Türkistan' veya 'Büyük Türkistan' olarak anılan vatanımızın doğusunda kalan ve bugün Çin işgali altında bulunan topraklardır. Doğu Türkistan, Karahanlı Sultanı Satuk Buğra Han döneminde, Türklerin İslam ile ilk şereflendiği ata yurdudur. Divânu Lugâti't-Türk'ü kaleme alan Kaşgarlı Mahmud'u, Kutadgu Bilig müellifi Balasagun'lu Yusuf Has Hacib'i yetiştiren topraklardır. Doğu Türkistan'ın bugünkü konuma gelişinin sebepleri 16'ncı yüzyıla uzanmaktadır. Mançu İmparatoru Sheng Tsu döneminde işgal edilen Moğolistan'a, bölgenin önemli hanedanlarından Oryatların lideri Tsewang Rabdan, Moğolistan Genel Valisi olarak atanır. Bir süre sonra Rabdan, Doğu Türkistan ve Tibet üzerine yürüyerek bu toprakları kendisine bağlar. Ancak Çin yönetimi, 1757 yılında önce Doğu Türkistan'ı, ertesi yıl da Tibet'i işgal eder. 1863 yılına gelindiğinde Doğu Türkistanlılar, Çin baskısı ve işgalinden kurtulmak için tam 42 kere ayaklanmıştır. 1863 yılında Yakup Bey önderliğinde kurulan Doğu Türkistan İslam Devleti, Yakup Bey'in vefatının ardından, 1877 yılında dönemin Çin İmparatorluğu Mançur Devleti'nin işgaline uğramıştır. Bu topraklar 1911 yılındaki komünist devrimden, 1943 yılına kadar Çinli yöneticiler tarafından idare edilse de Çin'den bağımsız bir devletti. Doğu Türkistan'da 12 Kasım 1933 de Kaşgar'da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve 12 Kasım 1944 de İli (Gulca) şehrinde Doğu Türkistan Cumhuriyeti ismiyle iki bağımsız devlet kurulmuştur. Bundan 60-70 sene önce yeryüzünde Türkiye'mizden başka bağımsız Türk devleti yokken, Doğu Türkistan'da bağımsız Türk devleti kurulmuştur. Bu cumhuriyetlerin kuruluşunda genç Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın ilgi ve alakasını görüyoruz. Çin ile mukayese ettiğimizde çok az imkâna sahip Doğu Türkistan güçlerinin kısa sürede iki bağımsız devlet kurması o dönemde en az Çin kadar SSCB'nin de kâbusu olmuştur. Zira Sovyetler Birliği'nin işgali altında Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan gibi Türk Cumhuriyetleri ve diğer esaretteki milletler bulunuyordu. Çin'den bağımsızlığını kazanmış Doğu Türkistan'ın, Sovyetler Birliği'nin işgali altındaki Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlık ateşini yakacağı endişesi Rusları korkutuyordu. Bu gerekçeyle Sovyetler Birliği bağımsız Doğu Türkistan'ın yıkılması için Çin'le işbirliği yapmış ve Çin'e ekonomik, askerî her alanda destek vermiştir. Çin ve Rus işbirliği ile oluşan iki büyük komünist devletin orantısız gücü karşısında maalesef Doğu Türkistan Cumhuriyeti yıkılmıştır. Doğu Türkistan devletinin yıkılışında Asya'daki menfaatlerinden dolayı İngilizlerin de Çin ve Ruslarla işbirliği yaptığını görüyoruz. O dönemde kendi menfaati için Çinlilere destek veren Rusların, gelecekte yine kendi menfaati gereği, Doğu Türkistan'ın bağımsızlığını desteklemesi kaçınılmazdır. 1949 yılındaki işgalden bu yana Doğu Türkistan'lı kardeşlerimiz işgalci Çin devleti tarafından her geçen gün artan bir şiddette devam ettirilen asimilasyon ve zulüm uygulamalarına karşı koymakta ve özgürlük için mücadele etmektedirler. Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Tibet, Çin, Moğolistan ve Rusya toprakları arasındaki 1.828.418 km2'lik bir alana yayılan Doğu Türkistan, adeta, dünyanın geri kalanından yalıtılmış durumdadır. Çinliler, son elli yıllık komünist dönemde sistemli bir asimilasyon politikası yürütüyorlar. Böylelikle bölgeyi Çinlileştirebileceklerini zannediyorlar. Doğu Türkistan'lı Müslümanları Çinlileştirmek için, bölge halkının, İslami kimliğini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Allah'a şükür bunu bugüne kadar başaramadılar. İnşallah, bundan sonra da başaramayacaklar. Doğu Türkistan hakkındaki her şey gibi, bölgede yaşayan halkın aslında dünyanın en büyük mülteci topluluklarından biri olduğu da pek bilinmiyor. Doğu Türkistan'da mültecilik hangi sebeplerle ve ne zaman başladı? Doğu Türkistan tarihinde mültecilik meselesi, büyük oranda, 1949 yılı sonrası gerçekleştirilen büyük göçlerle başlamıştır. 1949 yılında, Komünist Çin kuvvetlerinin işgali ve Sovyet Rusya'sının güvenilmez politikaları arasında kalan Doğu Türkistan'lı liderlerimiz merhum Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin "vatan için vatandan ayrılma" kararı verdiler. Bu kararın ardından Doğu Türkistanlılar, kitleler halinde bir göçe başladı. Ekim 1949'da 7-8 bin Doğu Türkistan'lı, Hindistan ve Pakistan yollarına düştü. Göçmenlerin ulaştıkları şehirler ve sayıları hakkında net bir sayı yok. Ancak net bildiğimiz bir şey var ki, bu göçmenlerin binlercesi zorlu yol koşullarına dayanamayarak göç yolunda hayatlarını kaybetti. Doğu Türkistanlıların göçleri 1950'li yıllar boyunca devam etmiştir. 1950, 1958, 1959 ve 1961 yıllarında farklı sayılarda Doğu Türkistan'lı, Tibet, Afganistan ve Türkiye'ye göç etti. Ancak Türkiye'ye asıl toplu göçler, 1952, 1965, 1966 ve 1977 yıllarında gerçekleşmiştir. Bu yıllarda yaşanan göçlerle birlikte vatanlarını terk etmek zorunda kalan Doğu Türkistanlıların sayısı on binleri bulmaktadır. Örneğin sadece 1962 yılında Çin'e karşı yürütülen ayaklanmalar sonucunda Batı Türkistan'a göç eden Doğu Türkistanlı sayısı, 50 binden fazladır. Doğu Türkistan'dan göçler 1980'li yıllar boyunca da devam etmiştir. Bütün bu göçler neticesinde ortaya çıkan bir diğer sorun olan parçalanmış aileler meselesi başlı başına birer dramdır. Göçler sırasında 3-4 ay gibi hayvanlarla veya yürüyerek gidilen mesafe sonucu liderimiz merhum İsa Yusuf Alptekin beyin bir oğlunun ayak parmakları donmuş, vücudunun diğer bölümlerine sirayet etmemesi için kesilmiştir. Vahşi hayvanlarca parçalananlar, donarak ölenler, en basit hastalıklardan doktor ve ilaç yokluğu sebebiyle ve açlıktan ölüp gidenlere kadar birçok olay yaşanmıştır. Dünyanın çatısı olarak bilinen Himalaya Dağları aylarca süren zorlu yolculular sonucu aşılmıştır. Kesin bir rakam verilememekle birlikte tahmini olarak Doğu Türkistan'dan göç etmiş soydaşlarımızın, yaklaşık, olarak iki milyon 700 bin kişi olduğunu söyleyebiliriz. Özbekistan'da 1 milyon 500 bin, Kazakistan'da 700 bin, Kırgızistan'da 400 bin, Suudi Arabistan'da 40 bin, Türkiye'de 30 bin, Avrupa'da 7 bin, Amerika'da bin 500, Avustralya bin 500, Kanada'da bin, diğer ülkelerde 20 bin civarındadır. Çin yönetiminin, topraklarına dönmek isteyen Doğu Türkistan'lı mültecilere yaklaşımı nasıl? Çin'in, ülke sınırları içerisinde yaşayan Uygur ailelerle, diasporada yaşayan yakınları veya akrabaları arasındaki iletişimi yakından takip ettiği ve bu iletişimi engellemek için her türlü önlemleri aldığı artık uluslararası raporlara bile yansımış bir hakikattir. Çin, sadece Doğu Türkistan'lı Uygurlara değil, aynı zamanda mültecilerin zorunlu geri dönüşü konusunda, komşularına da baskı uygulamaktadır. Geri dönmek zorunda kalan mülteciler hapis, işkence ve hatta idama maruz kalmaktadır. Farklı ülkelere sığınıp daha sonra Çin'e zorla geri gönderilen ve "terörist" ya da "ajan" gibi nitelendirmelerle yaftalanan Uygurların akıbeti tam bir bilinmezlik arz etmektedir. Çin'e geri dönen pek çok Uygur'un akıbeti, ancak infaz haberi alındığında açığa çıkmaktadır. Birçok kardeşimizi bu şekilde şehit verdik. Rusya ve Çin, tarih boyunca, Doğu Türkistan topraklarını ele geçirmek için mücadele ettiler. Doğu Türkistan'ı bu kadar önemli kılan nedir? Doğu Türkistan sahip olduğu maden, mineral, petrol ve doğalgaz yataklarıyla Çin için muazzam bir hazine niteliğindedir. Çin'in sahip olduğu minerallerin yüzde 78'i Doğu Türkistan topraklarından çıkartılmaktadır. Ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti topraklarından çıkartılan 148 çeşit madenin 118'i yine Doğu Türkistan topraklarından elde edilmektedir. Doğu Türkistan sınırları dâhilinde bugüne kadar tespit edilen yaklaşık 5 bin maden ocağı Çin'in toplam maden ocaklarının yüzde 85'ini teşkil etmektedir. Çıkartılan madenler arasında kömür, demir, uranyum, volfram, manganez, krom, kurşun, molibden, çinko, berilyum, lityum, niyobyum, tantal, sezyum, beyaz mika, asbest ve altın sayılabilir. Ülkenin 25 bölgesinde altın madeni, yedi bölgede bakır madeni, yedi yerde kurşun, on bölgede demir madeni, üç bölgede de uranyum bulunmaktadır. Doğu Türkistan'daki 500 noktadan petrol, 30 noktadan doğal gaz çıkarılmaktadır. 160 milyar ton petrol, 10,3 trilyon m3 doğalgaz, 1,6 trilyon ton kömür ile altın gümüş, uranyum başta olmak üzere 118 çeşit madene sahiptir. Doğu Türkistan kömürünün kalitesi çok yüksektir, çünkü çok az sülfür içermektedir. Çin, mevcut rezervlerden her yıl 10 milyon ton petrolü kendi topraklarına taşınmaktadır. Ayrıca sadece Taklamakan Çölü'ndeki petrol rezervinin 50 milyar ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Doğu Türkistan Çin'in petrol, kömür ve doğalgaz gibi enerji ihtiyacının üçte birini karşılamaktadır. Doğu Türkistan, 60 milyon baş hayvan ve dört iklimin yaşandığı coğrafyasında 150 bin km2'lik bir tarım arazisine sahiptir. Buğday, mısır, süpürge darısı, yulaf, arpa, üzüm, kavun, armut, elma, incir, ceviz, nar gibi ılıman iklim ürünlerinin hemen hepsi Doğu Türkistan'da yetiştirilmektedir. Tanrı Dağları ile Altay Dağları'nı kaplayan 12 bin km2'lik ormanlık alan, Sibirya karaçamı ile beyaz ladin ağaçlarıyla yüksek kalitede kereste sağlayabilecek kapasitededir. Çin tarihte bu bölgeyi elinde tuttuğu dönemlerde gücünü sürdürebilmiş, kaybettiği zamanlarda zayıflamıştır. Bahsettiğimiz zenginlikleri ve stratejik konumu itibarı ile Çin Doğu Türkistan'ı asla kaybetmek istememektedir. Bize ait olan ancak Çinlilerin sömürdüğü zenginliklerimiz esaretimizi de beraberinde getiriyor. Türkiye'nin önemli bir yeri var Türkiye'nin Doğu Türkistanlılar için önemli bir yeri vardır. Merhum İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra gibi devlet büyüklerimiz Doğu Türkistan işgale uğradıktan sonra kendilerine, davayı yürütebilecekleri, en güvenli yer olarak Türkiye'yi seçmişlerdir. Doğu Türkistanlıların Türkiye'ye kabul edilmeleri ve yerleştirilmeleri konusunda da çok büyük çabalar sarf etmişlerdir. Bu çalışmalar neticesinde Doğu Türkistan'lı göçmenler, Kayseri ve İstanbul başta olmak üzere belirli bölgelere yerleşmiştir. Her ne kadar biz tamamına ulaşmayı başaramasak da, söylediğim gibi, Türkiye'de 30 bin civarında Doğu Türkistan'lının yaşadığını tahmin ediyoruz. DEVAM EDECEK
|
Home / Uncategories / .:: KomploTeorileri ::. Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk ile söyleşi; Doğu Türkistan olayları ve Uygurların var olma mücadelesi
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.