28 Ağustos 2009

[anadoluhaber:35087] Re: Telegramcı Ümit Sayın BETER OL!...

Ahmet Dursun...

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=1129.0


MERHABA,
IşTE SiZE "AMERIKA" ADINA VE GÜYA "KEMALIZM" PERDESI ALTINDA KIMLERIN KIMLERLE "GIZLI-şEYTANI" OPERASYONLAR YAPTIKLARININ HIKAYESI...

LÜTFEN "IDEOLOJIK" BIR YAZI OLARAK ALGILAMAYIN BUNLARI VE AYNI GÖRÜşTE OLMASANIZ DAHI, "
VATAN HAINLIGININ NASIL "BAMBAşKA" BiR TIYNET OLDUşUNA DIKKAT ETMEYE ÇALIşIN.
ÖYLE YA, AYNI GÖRÜşÜ PAYLAşMSALAR DAHI, HERKES "BU VATAN" IÇIN VE "BU VATAN" NAMINA YAPMALI MÜCADELESINI; RUHUNU şEYTANA, VARLIGINI AMERIKA'YA-AVRUPA'YA SATANLAR DEGIL MIDIR ASIL VATAN HAINLERI.. SAYGILARIMLA...

"SOK KITAP"TA SIR PERDESI ARALANDI: TELEGRAM -ZIHIN KONTROLU-
SIR PERDESY ARALANDI: TELEGRAM-Zihin Kontrolü-
Gülçin şenel

SIR PERDESİ ARALANDI: TELEGRAM-Zihin Kontrolü-

Gülçin Şenel

Bir Sual: Zihin Dışarıdan Yönlendirelebilir mi?

Bu sual, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun 1998'in Aralık ayında Metris Cezaevinde başlayan zindan hayatının, Kartal Cephesinde, kendisine uygulanan "Telegram işkenceleri"nin "intihar teşebbüsü" vesilesiyle kamuoyuna malolması sonrasında gündeme geldi. Bir gazetede çıkan NSA'nın zihin yönlendirme çalışmaları yaptığını anlatan haberin ardından, bütün gazete ve televizyonlarda, "nasıl yapılır?", "kim yapar?" etrafında açıkoturumlar, ropörtajlar yayınlanmaya başladı. Neticede hadise, "ceviz kabuğunu" doldurmayan geyik muhabbetine döndürülürken bu esnada yığınla çeviri-derleme kitab da yayınlandı. Tabiî, Kartal Cezaevi'nde "özel hücre"sinde, "zihin kontrolü" uygulanan Mütefekkir Mirzabeyoğlu'nun isminin mümkün olduğunca geçmemesine ve hadisenin onunla gündeme gelmiş olmasını gözlerden kaçırmaya dikkat ederek yapıldı tüm bu tv, gazete ve kitab yayınları. "Olmaz canım", ama "olursa da şöyle olabilir" şeklinde ABD merkezli komplo teorileri etrafında yapılan yayınlar, "Türkiye'de böyle birşeyin olması imkansız" yollu devam ededursun, kimi farmakolog-eczacı, kimi psikolog, kimi gazeteci "uzmanlar"(!) da, çok meraklı oldukları bu mevzuda her nedense, "Telegram" hadisesini ifşa eden Mütefekkir Mirzabeyoğlu'ndan hiç bahsedemediler. Hele "uzman"ım diye ortalıkta dolaşan Prof. Ümit Sayın'ın mazereti bir hayli komik: "Bilmiyordum!" Yani onların zihinleri bu hususta çoktan yönlendirilmişti ve bir "his ibtali" içinde gevezelik etmekle görevliydiler sanki. İş gele gele dezenformosyona varacaktı ki, bu gevezeliklere son verecek olan, Salih Mirzabeyoğlu'nun beklenen eseri yayınlandı: Telegram-Zihin Kontrolü.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan eser, epey bir maceradan sonra elimizde. Macera mı? Hadise şu: Geçtiğimiz ay (13 Ağustos 2003) bir haber geçti ajanslara: Salih Mirzabeyoğlu güya Adli Tıp'a başvurmuş ve zihin kontrolüne maruz kaldığını bildirerek incelenmeyi taleb etmiş. Hem de "ne yaptıysam onlar yaptırdı" şeklinde bir açıklamayla! Külliyen yalan elbette. Haberlerde kaynak olarak gösterilen Adli tıpta görevli Prof. Dr. Ümit Sayın, hadiseden sonra, noter tasdikli bir tekzib hazırlayarak, bu oyuna alet edilmek istemediğini beyan ediverince, Mütefekkir'in kitabı çıkmadan ortalığı bulandırmaya çalışan bu komplo da suya düştü. Ümit Sayın'la yapılan ropörtaj ve hadisenin teferruatı "Beklenen Nizam" Dergisi'nin 6. sayısında. (bkz. www.yeninizam.cjb.net )

İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu'nun zindanda kaleme aldığı eseri Telegram-Zihin Kontrolü, bu hususta bir ilk. Hem "Telegram" uygulanan, bu işi tecrübe eden müşahid, hem de yüzyılımızın fikir ve aksiyon mütefekkiri sıfatıyla kaleme aldığı eser, kendisine bu saldırıları düzenleyenlerin "kimliklerinin tesbiti ve ifşaını" ve Telegram'ın "altyapısını", dayanak noktalarını gösterici bir genişlikte. Bu yüzden sahasında ilk ve tek. Kendi ifadesiyle:

"Şair Bodler'in simyadan mülhem, sevgilisine "sen bana çamur verdin, ben ondan altun yaptım!" demesi gibi, bize zehir yedirdiler, biz onu panzehir ve bağışıklık aşısı yolunda kullandık. Bir bakıma Türkiye'de pratiği -teorisi de!- benimle meşhur olan bu iş, "ilim sınır tanımaz" tesellisiyle, Lût kavmine parmak ısırtır melânete ve yardımcı unsurlarla insanı robotlaştırmaya davranmışken, diğer yönüyle "dünyada" da kıstırılmış fertler üzerindeki tecrübelerin sınırını aşamamıştır. Bu ikazdan sonra bildireyim ki, gerek yaşamış kobay ve gerekse mevzuu alâkadar eder buudları işaretlemek bakımından, galiba dünyada ilk örneğim!"(1)

İşte biz, “zehiri bile şifaya çeviren bünyenin” Mimarı'nın, "Telegram" hadisesini de, (aylarca yaşadığı “tarif edilemez” işkencelerin ve saldırıların ardından), altyapısını tahlil ederek, davasına delil kılıcı “hakim” ve “hakîm” tavrına, “kahraman” edasına hayranız:

"Bu bir din mi, ilim mi çekişmesidir!" diyen Telegramcılar'ın, meseleyi ortaya yanlış koymaları ve sahtekârlıkları bir yana, sadece "iç şekil" bahsinde vurgulananlar bile, ruhun, "beynin irtisamları" olmadığını göstermeye yeter. Tıpkı gözün, görme sıfatının organı-âleti olması gibi, beyin de düşüncenin organı. Beyni ne kadar teshir edersen et, -edebildiniz mi?-, sizi "yücelerinizle" beraber "sin kaf" eden yanım ve "acı" duygum bile, benim uğrunda idam cezası aldığım dava tezimi delillendiriyor: Önce ruhçuluk, ardından "ruhçuluğun hakikati ne?" davası!" (2)

Ve Mütefekkir’den bir ihtar:

"Mevzu bilinmeli; tedbirin yarısı bundan geçer... Ve abartılmamalı; bu yoldan kendisine lüzum kalmadan tesirin kat ve kat arttırılmasına fırsat verilmemeli!" (3)

Peki İBDA Mimarı’na “Telegram işkencesini” uygulayanlar kimlerdi? Eserin "Perde Arkası" başlıklı Levhası'nda, kimlikler ifşa ediliyor. Bizzat İBDA Mimarı'na bu saldırıyı "yapanlar", yani "Dost Tarikatı" zümresi ve onların elebaşı, çete lideri İ.G., kendi ifadeleriyle eserde konuşturuluyor. Üzerinde çok konuşulacak olan bu ilginç Levha’dan sadece şu iktibas bile yeter:

"Telegram'da, JİTEM'den Binbaşı K.'nin sesiyle, "ilah"tan "peygamber" olmaya kadar "yücelik"lerini ilan eden serseri, kendini Mustafa Kemal'in yarattığını ilân ettiği demlerde, elbette Mehdî'liği ıskalayamazdı:

-"Ben Mustafa Kemal'in yarattığı, Türk Ordusu'nun en şerefli subayıyım. Bütün insanlık, Mustafa Kemal tarafından yaratıldı; ondan geldik, ona dönüyoruz! Ben Mehdî'yim ulan, Mustafa Kemal'in Mehdî'siyim!" (4)

Bu adam kim? Eserden "Şah Mat” başlığı altında, bu adamın ve zümresinin fotoğrafı:

"80 yaşlarında parkinson hastası bir manyak; ama öyle alelâde soydan değil de, kitabî yönü zengin zannedilen, muhteşem bir manyak. Üstadım’ın Şeyh Bedreddin hakkında dediği gibi, “ilmi nisbetinde cahil, cehli nisbetinde cesur”, tehlikeli bir zır deli. Ama bütün örgütüyle –belki de!- talihsiliği, belâsını bulmak üzere bana çatmış olması. Belkisi de olmayan bir kat’iyetle söyleyeyim, benim şahsımda “bizimkilere” de uzanan o aşağıların aşağısı dili, “gösterileri”, animasyonları. Bizimkiler; “kirli dedeler, pis şeyhler, zavallılar”, vesaire, vesaire.

Sefillerin en sefili ve adîlerin en rezili olan bu adam, bana uygulanan Telegram işkencesinin mânâda ve belki de fiilî olarak başı ve insan ruhunu tahrib ederek teslim alma işinde zümresiyle beraber akla hayâle gelmedik cinsî sapıklıkların şâhıdır. Onları zümre ve metodlarıyla birlikte çökerten, Allah’ın izniyle benim; veya vesile olan benim." (5)

Eserde bazı “meşhur”larla karşılaşmak, bu “meşhurlar”ın kirli yüzlerini görmek işten bile değil. Teferruatını merak edenleri esere havale ediyoruz. Ve hemen söylemeliyiz: Bu eserle ilgili intibalarımızı kaleme almak bize iki yönlü hissî bir yoğunlaşma yaşattı. Birincisi, öfkemiz ve kinimiz, ikincisi hayranlığımız ve gururumuz; öfkemiz ve kinimiz başta Mütefekkir'e bu işi yapan fertlerin tek tek hepsine! "Ya Müntakim Allah!" duası ile açılan ellerimiz, hedefini biliyor artık. Hayranlığımız ve gururumuz, Mütefekkir Mirzabeyoğlu'na. Aylarca "Telegram Saldırıları"na maruz kalmış bir "kobay" olarak tek başına verdiği bu mücadelede, insan nasıl olurmuş, müslüman nasıl olurmuş, dava adamı nasıl olurmuş, lider nasıl olurmuş, “kahraman” kimmiş dosta düşmana gösterdi. Ve bununla da kalmadı, eseriyle zamanın kaydını tuttu ve mührü bastı. Bu dönem kapandı dostlar, İBDA Mimarı çağın en büyük gizli silahlarından biri olarak takdim edilen ve etrafında yoğun bir alâka uyanan "telegram"ın pratiğini de teorisini de; altyapısını da üstyapısını da tahlil ederek davasına delil kıldı! Hem de tek başına verdiği destansı mücadelesinin hemen ertesinde! Mütefekkir konuşsun:

"Rezillerin en rezili insanların, aşağılığın en bayağısı tertiblerle ve benzerleri arasında da gerçekten sefillerin en sefili düşünceleri-aşureleri adına beni yok etmek veya "mankurt adam yapmak" istemeleri, aslında benim şahsımda davama duyulan korkudan, -1999 Metris ve Bandırma destanlarındaki gerçeklemelerden-, ve söylemeliyim; lisân-ı hâl ile tersinden gösterdikleri hayranlıktandır. Necib Fazıl'la beraber Efendi Hazretlerini de tanıdıklarını sanan ve kendi rezilliklerine uygun şekilde Telegram yoluyla onları bana kötülemeye çalışan bu salaklar ordusu, bana niye ille de Atatürk hakkında kitab yazdırmak istesinler ve DGM'de ille de "Atatürkçüyüm!" demem için çalışsınlar? Hikayesi B-7 Koğuşu'nda." (6)

 

TELEGRAM'IN ALTYAPISI

Eserin çok mühim iki özelliği var bizce. Birincisi, Telegram'ın Türkiye ayağını ifşa etmesi; Dost tarikatı ve elebaşının kendi kitabları ve sözlerini tahlil ederek bu zümrenin "altyapısı"nı kendi ifadesiyle "değerinden fazla değer vererek" anlatması. Ki bu, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu'nun fikir adamı hüviyetinin gereği. Diğeri ise Telegram'ın dayandırıldığı mistik inanışlar, şamanizm çeşitleri, cin-büyü, teknolojik alt yapı, psikolojik veriler, felsefe ve ayrıca edebiyat sahalarında takib edilmesi. İBDA Mimarı işaretliyor:

"‘Telegram’ bahsinde, benim daha en başta aldığım notlarda, bunu "bir tür modern büyücülük" diye niteleyişim vardı; henüz bu meselenin Türkiye'de bilinmediği kırık dökük birkaç tercümenin de illüzyonvari bir gözle bakılması yüzünden geniş bir alaka zemininde yer bulmadığı bir zamanda, şimdi de olduğu gibi bizzat yaşayanın ağzından anlatılmadığını da hatırlatarak, sözkonusu nitelemenin bana ait ve ağızdan ağıza geçerken hileli bir şekilde bir ölmüşe atfen kullanıldığını belirteyim. Ayrıca henüz ortada hiçbir veri yokken, benim elime geçmemişken, bunun Şamanist kültürlerden devşirilen bir iş olduğu; nitekim, bu çerçevede benim Bakırköy Akıl Hastahanesi'nden dönüşümden, yani başlangıcın üzerinden 6-8 ay geçtikten sonra elime ulaştırılan eserlerle, tesbitim tamı tamına isbata kavuştu." (7)

"Büyü" bahsi önemli. Hatırlayacaksınız, İBDA Mimarı’nın bundan birkaç ay evvel yayınlanan “Sefine” isimli eserinde vurguladığı üzere, Kuantum Fiziği’nin vardığı “bütüncü-küllî anlayış”a dayanak olarak kullanılan “mistik-metafizik görüşler ve inanışlar”, “İslâm olmasın da varsın Budizm olsun, Taoizm olsun, Şamanizm olsun” şeklindeki tavrın “siyasî” buudunu işaretlemekteydi. Kuantum dünyasında “olmaz” dediğimiz şeylerin “olabilir”liğine kapı açılması, yani bir nevi “sırra-bilinmeze” karşı “ihtimaller aleminde herşey mümkündür” yaklaşımı sebebiyle, Şamanizm gibi büyücülükle meşhur inanışların “kuantum araştırmacıları” için bulunmaz bir kaynak olduğu açık. Eserinde bu hususa da değinen İBDA Mimarı, Telegram’ı “modern büyücülük” olarak tasvir ettikten sonra “hologram” bahsinde bir misal verirken, yaşadıkları açısından her ihtimali değerlendirmeye aldığını vurguluyor:

"Bir not: Bedenin holografik ve maddi olmayan yapısının altını bir kere daha çizen başka bir hâdise de, İndiridi İndirason adındaki İzlândalı bir medyumun oluşturduğu fenomendir. 1905’de İzlânda’nın önde gelen birkaç ilim adamı “paranormal” hâdiseleri incelemeye karar vermiş ve İndirason’u da tecrübe için seçmişlerdi. Sözkonusu kişi o sıralar psişik yeteneklerinden haberli olmayan sıradan bir kasaba serserisiydi; ama ne kadar hünerli olduğu çarçabuk anlaşıldı. Kolayca “trans-istiğrak”a girebiliyor ve bazen çok garib birşey oluyordu; bedeninin bazı bölümleri tamamen görünmez hâle gelebiliyor, ilim adamlarının şaşkın bakışları altında bir kol veya el yavaşça gözden silinip, uyanmasından az önce yeniden beliriyordu.

Bir not: Kartal Cezaevi... Ayağında uzun konçlu postalı, pantolu, dizinden üstü görünmez asker... Dizinden üstü görünmez gardiyan... Tehditlere uygun şekilde, uyurken üzerime saldıran ve uyanık gözle gördüğüm dokunma duyusu olarak algıladığım, 15-20 gardiyan eli; dirseklere kadar çıplak ve gerisi görünmeyen adamlar... Uyanıklıkta bir buud farkı gibi yaşanan ve uyanıklıktan uyanıklığa geçişte –tabiî hal dediğimiz durumda da, hâdisenin devamı olarak, gülerek kapıdan uzaklaşan bir sürü... Yaşadığım bu ve benzeri olaylarda, her türlü ihtimâli gözönüne almakta oluşumu göstermek üzere, hologram tedâisi içinde veriyorum. Şu veya bu surete bürünebilme istidadı olan cin bahsini ve “resim gönderme” büyü veya teknolojisini de hatırlatarak.” (8)

"Şuur Süzgeci"nin Kurgulanması

Mütefekkir, "Kültür Davamız” isimli eserinde üzerinde hassasiyetle durduğu “şuur süzgeci” meselesini, burada vesilesiyle işaretlerken uyarıyor:

"Dikkat: Bütün hayat, ferdin iç'e ve dış'a doğru olan faaliyetleri içinde, hadiseye yanaşan ve etkilenen bir süreçle "şuur süzgeci"nin kurgulanması işidir; neler geçer, neler kalır, nasıl geçer, niçin kalır vesaire. Bu, "yaşama kültürü" genel ifadesinden eğitime, telkin, propaganda ve reklam işlerinden, psikoloji, psikolojik savaş ve diğer ilim dallarına kadar herşeyi kapsar bir davadır. Biz telegram bahsi içinde bunu sözkonusu ettiğimize göre, alâkaları istikametini göstermiş, bellibaşlı birkaç temel hususu da aşağıda işaretlemiş bulunuyoruz. Ayrıca dikkati çekmek istediğim mesele bir misal çerçevesinde şudur: Birkaç binyıllık akupunktur tedavisi malûm. Aynı şey, bugün Batı tıbbında gümüş iğneler kullanma yerine, onunla erişilen ve tesir edilen bölgeye lazer ışınıyla erişme ve etki biçiminde olmaktadır ki, çoğu kimse bu tedavinin o eski uygulamanın değişik tatbiki olduğunu bilmez. Telegram için de aynı şey. Zihin silme, yeni şahsiyet tipi meydana getirme, kontrole alma vesaire, çok eski devirlerden beri bilinenlerin günün verileri içinde yeni şekillerle tazelenmesidir. Çok önemli bir mesele olsa da, hudut taşırılmamalı ve propagandası araçtan fazla sindirici bir duruma yol açmamalıdır. Dimdik ayakta duruşum, bu mutlak(!) kudrete yenilmeyişim bir misal. Hem de tek başıma kıstırıldığım bir mekânda teslim olmayışım! İntihar teşebbüsüme gelince, o da buna dair bir kahramanlık tavrıdır. Hikayesi "B-7 Koğuşu"nda." (9)

Ve İntihar

"Kahramanlık tavrı” demişken, eserden, “İntihar” başlıklı Levha’dan yorumu içinde bir iktibas:

"Sıcak bir yaz gününde buzlu bir şerbeti içer gibi davası uğrunda ölüme atılan-atılacak olana “intihar komandosu-intihar eylemcisi” demek, sadece bir ağız alışkanlığıdır; hangi davaya mensub olursa olsun, bu böyle!

İslâmî yönden bakıldığında, bu eyleme “fedaî eylemi-şehadet eylemi” denilmesi tabiîdir; o hâlde, işin içinde aldanışlar olsa da, netice itibariyle benim bilek ve kolumu kesmem, yahut kendimi asmaya teşebbüs etmem, bir şehadet eylemidir!”(10)

Son olarak; İBDA Mimarı, Telegram'da sık sık atıf yaptığı bir eserin de müjdesini veriyor:

"Bir not: İfademe, "ben Atatürkçüyüm!" diye başlamam ve onların dikte edeceği şekilde konuşmam için... Yahut hiç konuşmamam için... Daha sonra, Mahkeme'deki ifademi değiştirmem için... Ve basın önünde vücudumu robot gibi çöktürüp ağlamam ve basından özür dilemem için... Baba tarafı meçhul olanların yapıp ettiklerinin basınla ilgili kısmını, bu küçük notlarla uyarırken, aslını "B-7 Koğuşu" isimli eserde anlatacağımı bildireyim."(11)

Bu eser, önümüzdeki günlerde hem çok konuşulacak, hem de kimi çevrelerde epey bir panik yaratacak gibi görünüyor. Daha eser çıkmadan hazırlanan “komplo”lara bakınca, önümüzdeki günlerin çok ilginç hadiselere gebe olduğunu söylemek zor değil.

 

Dipnotlar:

1- Salih Mirzabeyoğlu, Telegram-Zihin Kontrolü-, İBDA Yay., İstanbul 2003, s. 9

2- A.g.e., s. 9

3- A.g.e., s. 9

4- A.g.e., s. 21

5- A.g.e., s. 13

6- A.g.e., s. 24

7- A.g.e., s. 81

8- A.g.e., s. 283

9- A.g.e., s. 124

10- A.g.e., 333

11- A.g.e., s. 75

İsteme Adresi: Çatalçeşme Sk. Üretmen Han No: 29 Kat: 3 / 316 Cağaloğlu-İstanbul

Tel: 0212- 528 33 07

www.akademyayadogru.org
EK: ESERIN "TAKDIM"Y VE "IÇINDEKILER"
TAKDIM
S.M.
"Hakiki edebiyat dehâsy, ortaya çyktyşy her yerde, kendi içinde bir bütündür. Ysterse dilin yetersizlişi, dyş teknişin veya ne olursa olsun bir şeyin yetersizlişi, karşysyna çykmyş olsun. Onun içinde yüksek bir iç şekil vardyr ki, sonunda herşey bunun hizmetine girer; karanlyk ve bulanyk alanda bile, sonradan berraklykta olduşundan daha mükemmel çalyşyr!”

Telegram-telemetri; uzaktan zihin kontrolü, zihni yönlendirme, haberleşme, telepati, işkence… Telegram, kelime anlamyyla, bildik dile çevrilmek üzere kendi “mors alfabesi” dedikleri işaretlerle uzaktan haber iletmeye yarayan “telegraf” demek; elektrikle çalyşyr bir model… Ayny neticenin çeşitli usullerle saşlanyr olmasy bakymyndan, bizim anlatacaşymyz “telegram”, sadece âletle ilgili bir şey deşil… Böyle bir iş üzerinde, Goethe’den işaretledişimiz “iç şekil” davasynyn yeri neş.

Bilindişi üzere “edebiyat”, sadece “güzel sanatlar” anlamynda söz sahasynyn deşil, “ilm-i edeb”in bütünü anlamynda bütün sözlü ilimleri de kapsar. Elinizdeki esere gelince, bir yönüyle eskilerin “istişhad” dedikleri “delil getirme ve şahid kylma” usulüyle felsefeden müsbet ilme ve şamanizmden Yslâm tasavvufuna kadar geniş bir sahaya kanat açarken, dişer yönüyle bunlary “hatyrât” nevine dair olarak işlemektedir… Neticede her iki şekliyle de edebiyat; ve “iç şekil” mevzuunu çok önemsiyorum, çünkü bu benim “yaşadyklarymy” davam adyna semerelendirdişimin resmidir!

"İç şekil”, kelimeler ve cümleler üzerinde herhangi bir kalyb ifâdesi deşil de, kelimeler ve cümleler vasytasyyla kalybda bir fikir hususiyetini gösteren “üslûb” ile ayny çizgide… Herşeyi hizmetine alan “bir şey”, ruh, mânâ… “Zevken idrak”e mevzu imân gibi, akyl ve “unsurlar”yn titreştirdişi ruhta doşan; ruhun titreştirdişi “akyl” ve “unsurlar” ki, ruha hitab eden…        Ebu Hanîfe Hazretlerinin, “söz kalbden gelince kalbe hitab eder” hikmetinden bir çizgi… Sonunda her şeyi hizmetine alan; alabiliyorsa, işte “iç şekil”… Karşynyzdayym!

"Bu bir din mi, ilim mi çekişmesidir!” diyen Telegramcylar’yn, meseleyi yanlyş ortaya koymalary ve sahtekârlyklary bir yana, sadece “iç şekil” bahsinde vurgulananlar bile, ruhun, “beynin irtisamlary” olmadyşyny göstermeye yetere. Typky gözün, görme syfatynyn organy-âleti olmasy gibi, beyin de düşüncenin organy. Beyni ne kadar teshir edersen et, -edebildiniz miş-, sizi “yücelerinizle” beraber “sin kaf” eden yanym ve “acy” duygum bile, benim uşrunda idam cezasy aldyşym dava tezimi delillendiriyor: Önce ruhçuluk, ardyndan “ruhçuluşun hakikati neş” davasy!

şair Bodler’in, simyadan mülhem, sevgilisine “sen bana çamur verdin, ben ondan altun yaptym!” demesi gibi, bize zehir yedirdiler, biz onu panzehir ve başyşyklyk aşysy yolunda kullandyk. Bir bakyma Türkiye’de pratişi –teorisi de!- benimle meşhur olan bu iş, “ilim synyr tanymaz” tesellisiyle Lût kavmine parmak ysyrtyr melânete ve yardymcy unsurlarla insansy robotlaştyrmaya davranmyşken, dişer yönüyle “dünyada” da kystyrylmyş fertler üzerindeki tecrübelerin synyryny aşamamyştyr. Bu ikazdan sonra bildirmeliyim ki, gerek yaşamyş kobay ve gerekse mevzuu alâkadar eder buudlary işaretlemek bakymyndan, galiba dünyada da ilk örneşim!

Mevzu, bilinmeli; tedbirin yarysy bundan geçer… Ve abartylmamaly; bu yoldan kendisine lüzum kalmadan tesirin kat ve kat arttyrylmasyna fyrsat verilmemeli!

Son dakika haberi verir gibi, Adlî Tyb’dan olduşunu söyleyen kuyruk bir tipin 13 Aşustos 2003 tarihli “milliyetsiz” bir gazetede çykan sözlerini aktarmalyyym:

-"Salih Mirzabeyoşlu, beni zihin kontrolüyle terörist yaptylar diye Adlî Tyb’dan yardym istedi. Kendisine yardym edeceşiz. Bu işleri CIA yapyyor. Aftan istifade etmek için de böyle bir iddiada bulunmuş olabilir!”

Bu, mayyn tarlasyna sürülen tombulca ve eşek tipli şöhret heveskâry adamcyklar bir yana, kimlerin yüreşine kâbus gibi çöktüşümüz belli. Sözleri üzerine yorum yapmama gerek yok: Herkesin malûmu ki, ismimin yanyna ***lik yakyşmaz. Bu soydan haberlerin resmî kanallardan teşvik ve tasvib gördüşünü bildişim için de, hep söyledişim şeyi tekrar hatyrlatayym: Hukukunuzu nideyim!
IÇINDEKYLER
TAKDIM
1. LEVHA PERDE ARKASI
şah Mat
Atatürk
Ali-M……d
Abdest
1980 Sonrasy
2. LEVHA GENEL BAKIş
Robot Kimlik
Klâsik Bir Zihin Kontrol Operasyonu
Bizi Uydudan Yönetiyorlar
Siborg: Yary Ynsan, Yary Robot
Meşer “Dijital Manyaklyk” Kurbanyymyş
Erdiş’i Çip Yönetiyormuş
Basyn Fasly-Müdafaam’dan
ABD’nin "Siyah Elbiseli" Panişi
3. LEVHA ŞAMANIZM
şamanizm
şamanizm ve Toplum
Misâl: Yakut şamanlary
Misâl: Sibiryaly şamanlar
Taoizm
Balyk Sembolü
Organik Olmayan Varlyklar "Suzi Müzü"
Üçüncü Cins
4.LEVHA PRENSIPLER
Pranga
"Ben"de Kurulan Dünya
şuur Süzgeci
Uyarma-Aşylama
İradenin Kırylması ve Yönlendirilmesi "Olayı Körüklemek”
Hipnoz
Karın Bölgesi şamanizmin Mahiyeti
5. LEVHA RENK TERAPISI
Aura-Hâle
Uzaktan Tesir
Elektromanyetik Alan
"Düşünce ve Enerji”
6. LEVHA ILÂÇ VESAIRE
Ilâçlar
Çeşitli Uygulamalar
Ses ve Enerjinin Düzenlenmesi "Acaib Hayvan"
7. LEVHA EDEBIYAT
Castaneda
Parça Parça
Freud
Tao Hakkynda
"Sabitcan"
"Mankurt Adam"
"Bilinmeyen Hitler"den
"Doşuşlar”
Nadir Bey’in Syrry
8. LEVHA FIZIK-KIMYA VE TEKNOLOJİ
"Kirlian Etkisi-Kirlian Dedektörü"
Kirlian Fotoğrafçılğı
Bilgisayarla Beyne Bilgi Yükleme
Bir Mülâkat
9. LEVHA CIN VE BÜYÜ
Rejisör
Görüntü Meselesi
Hologram
Perisperi-Cinn
şamanizm ve Cinlenme
Büyü-Büyücü
şamanizm ve Büyücülük
Siyasî Buud
Büyücüler-Deliler
10. LEVHA ISLÂM TASAVVUFU
Divane ve Deli
Mektup Sureti
Keramet-Ystidrac
Bir Misâl
Beyin ve şuur
11. LEVHA iNTiHAR
Ölçü
Maristan
Yntihar
12. LEVHA EK
Hafyza
Mezon
Psikometri
Ruhî Muharrikiyet
Ve Lâzer Işınıyla
Castaneda’dan
"Işık huzmesi”
"Cızırtı ve Kaynama Sesi”
"Uçtu Uçtu!"
"Vücut Isısı”
Zihin Okuma ve Denetleme
www.akademyayadogru.org
Kaynak:
http://ahmetdursun374.blogcu.com/3619817/


28 Ağustos 2009 02:44 tarihinde Durali Durmaz <duralidurmaz@gmail.com> yazdı:
İnsanlara Telegram- Zihin Kontrolü işkencesi yapan ve bu yönde her türlü çalışmada başı çeken bir işkenceci, Hukuk herkese lazım, gördük, görüyoruz, göreceğiz...

BETER OL...

"Gazetecilerin cezaevinde aynı koğuşta kaldığı tutuklu sanık Ümit Sayın'ın gizli tanık "Anadolu" olduğuna ilişkin iddialarla ilgili bilgisini sorması üzerine Gürses, şunları anlattı:

"Benim haberim yok. Ona ben bakıyorum. Benim aleyhime ifade vermiş. Sordum 'uydurdum' dedi. Dilekçe yazdı 'beni psikiyatri servisine gönderin' diye. Psikolojisi bozulmuş, hastaneye kaldırılması lazım. Ruh sağlığı bozulmuş, savcılar onu kullanmış."


--

BETATRON

Dr. Hakkı Açıkalın
Betatron diyoruz. Özellikle de Salih Mirzabeyoğlu’na uygulanan telegram işkencesiyle birlikte gündeme bir ateş topu gibi düştü. Bu konuyu makâleye indirgemek bana uymuyor. Kitabını yazıyorum artık ve içinde yok yok. Her yazdığım bölümü de makâlat hâlinde sunacağım. Sonunda, bu iş Betatron’da Tıbb’a, oradan ideolojik savaşlara oradan da Kumandan'ın şu ânda üzerinde çalışmakta olduğu şâh-eser’e kadar varacak. İnsanoğlunun işi nerelere vardırdığnı ve bunda şeytâniyet’in gücünü teşhîr etmek ayrı bir heyecân.

http://duralidurmaz.blogcu.com/




--
BETATRON

Dr. Hakkı Açıkalın
Betatron diyoruz. Özellikle de Salih Mirzabeyoğlu’na uygulanan telegram işkencesiyle birlikte gündeme bir ateş topu gibi düştü. Bu konuyu makâleye indirgemek bana uymuyor. Kitabını yazıyorum artık ve içinde yok yok. Her yazdığım bölümü de makâlat hâlinde sunacağım. Sonunda, bu iş Betatron’da Tıbb’a, oradan ideolojik savaşlara oradan da Kumandan'ın şu ânda üzerinde çalışmakta olduğu şâh-eser’e kadar varacak. İnsanoğlunun işi nerelere vardırdığnı ve bunda şeytâniyet’in gücünü teşhîr etmek ayrı bir heyecân.

http://duralidurmaz.blogcu.com/


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.