31 Ağustos 2009

KÜRT AÇILIMINI BLOG YAZARI İSMAİL CENGİZ CENGİZHAN’LA KONUŞTUK


Tanınmış blog yazarlarından İsmail Cengiz Cengizhan AKP’nin Kürt açılımı değerlendirdi. Cengizhan, sorularımıza şu karşılıkları verdi.

KÜRT AÇILIMI SAMİMİ BİR GİRİŞİM OLABİLİR

AKP, Kürt açılımı konusunda samimi olabilir, samimi olmakla doğru politika izlemek ayrı şeylerdir. Kürt açılımıyla bu gün büyük bir yanlış yapılmaktadır.

Ne demek Kürt açılımı? Bizim öncelikli sorunumuz demokrasidir. Biz, demokrasimizi ilerletemiyoruz. Güneydoğu sorununu, demokrasi sorununun önüne koymamak lazım...

ÖNCE DEMOKRASİ

Demokrasi içerisinde Kürt vatandaşlarımızın taleplerini yerine getirmek mümkündür. Kürtçe isim konulamaz yasağı yanlıştı. Doğu’da bazı yerleşim yerlerinin isimleri değiştirilmiştir. Olabilir. Türkiye’nin birçok yerinde ismi değiştirilen yerler var.

KARDEŞLİK DEMOKRATİK ORTAMDA KORUNUR

Türk Kürt kardeştir diyoruz. Kardeşliğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Bu topraklarda doğup büyümüş Ermenilerle de, Rumlarla da kardeşiz. Bizim kardeşliğimiz ırkçılık temeline dayanmaz.

Sorunumuz, bu kardeşliği koruyacak demokratik ortamın kurulamamasıdır. Hükümetlerimiz bunu yapamıyor. Ya da yapmak istemiyorlar.

AKP, KÜRT SORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?

Şunu sormamız gerekmez mi? Ne oldu da AKP’nin aklına birden bire Kürt açılımı düştü. Daha düne kadar bu liderler Kürt adını ağzına dahi alamıyordu.

Böyle bir parti demokratik açılım yapabilir mi? Buna inanmak saflık olur.

AKP çok değil, daha geçtiğimiz aylarda laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlandı. Bu suçtan dolayı ceza aldı. Demokrasiyi yıkmak isteyen bir partiden demokratik çalım bekleniyor.

Bu kadar saf olmayalım.

KÜRT AÇILIMI DEĞİL, DEMOKRATİK AÇILIM

Demokratik açılım deyip duruyorlar. Niye Güneydoğu sorunu ile başladınız bu açılıma? Daha önce neredeydiniz? Ve hala neredesiniz?

Memurun grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı var mı? Kamu personeli siyasi partilere üye olabiliyor mu? Hangi ülkede böyle yasaklar var? Yıllardır, söz verdikleri halde, milletvekillerinin dokunulmazlığını bile kaldıramadılar.

DİĞER PARTİLER DE SUÇLU

Güneydoğu sorununun nasıl çözüleceğini aydınlarımız, bilim insanlarımız defalarca dile getirdi. Bu görüşlerin içinde terörün dış bağlantıları da vardı. Doğruları söyleyen aydınlarımız ihanetle suçlandı. Yalnız AKP değil, birçok parti bunu yaptı. Aziz Nesin ve arkadaşları yıllar önce Kürt sorununun çözümü için toplantılar düzenlemişlerdi. O toplantılara katılan aydınlarımız ihanetle suçlandı.

Sonuçta AKP 200’li yıllarda iktidara geldi. Şuan tek suçlu olarak AKP gösteriliyor. Geçmiş hükümetler de yandaşlarının kişisel çıkarlarını memleket çıkarlarından üstün tuttu.

Bu ülkede işsizlik var, eğitimsizlik var. Bunlarla yeteri katar ilgilenilmedi. Gidin Doğu illerine gözlem yapın. Kahvehanelerin insan almadığını göreceksiniz.

İNSANLARIMIZ AÇ BIRAKILDI

İşsizliğin olduğu her yerde büyük sosyal sorunlar yaşanır. PKK bu sorunlardan biridir. Bunu bilmek için bilim adamı olmaya gerek yok. Cennet gibi bir ülkede insanlarımız aç bırakıldı.

Topraklarımızı ekmiyoruz. Buğdaya kadar birçok tarım ürününü dışarıdan almaya başladık. Et, süt üretimi yapmıyoruz. Eskiden dağlarımız koyun sürüleriyle doluydu. Köylü hayvancılık yapmayı bıraktı.

İşsiz kalan insanımız şehirlere akın etti. Ne vardı da şehre geldi bu insanlar? Çaresiz kaldılar da geldiler. Tek istedikleri ailelerini geçindirmekti.

Hani aile önemliydi. Halkı üretimden alı koyduğunuzda, yoksullaştırdığınızda bilin ki aile düzeni de dağılacaktır. Bugün ülkemiz ekonomik nedenlerle parçalanmış ailelerle dolu, devlet yurtları terk edilmiş çocuklarla dolup taştı. Şehirlerimiz giderek daha korkunç bir hal alıyor. Analar, babalar, genç delikanlılar işsizlik yüzünden cinnet geçiriyor.

İş bulamayanlar hırsızlık yapmaya başladı. Kapkaççı oldular. Katil oldular. Kürt açılımını koyun bir tarafa… Önce bunları çözeceksiniz.

SORUNUN BİR PARÇASI DA EĞİTİM

Ana babalar çocuklarının geleceğini kurtarmak için ne yapacağını bilemez hale geldi. Liseye gidiyorsun yetmiyor. Bir de dershaneye gitmen lazım. İki çocuklu bir memur ailesinin halini düşünün. Çocuk mu okutsun dershaneye para mı yetiştirsin. Lise varsa bu dershanelere ne gerek var. Çürümüş sistem kendini çürük bir yapıyla tamir etmeye çalışıyor. Türkiye’de eğitim çürümüştür. Eğitim sömürü aracına dönüşmüştür. Adaletin olmadığı yerde mafya adaleti ortaya çıkar. Eğitimde de böyle olmuştur. Devlet, eğitimi doğru dürüst idare edemeyince dershaneler ortaya çıkmıştır. Siyasetçiyseniz önce bu sorunlarla ilgileneceksiniz. Demokratik açılım, halka iyi bir eğitim hizmeti vermekten geçer.

PARALI EĞİTİM EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRIDIR

Eğitimi paralı hale getirmişseniz, yoksul Türk, Kürt, Çerkez çocuğuna üniversite okuma olanağı tanımıyorsunuz demektir. Eğitimin hakça verilmediği bir ortamda demokrasiden söz edemezsiniz. Eğitimin hali o kadar içler acısı ki, resmi okuluna para bulamayan devlet, özel okulculuğu teşvik ediyor. Özel okul kuranlara maddi destek sağlanıyor. Devlet okuluna ise hizmetli alınmıyor. Niye yapıyorlar bunu? Amaçları devlet okullarını kapatmak mı? Fili olarak birçok okulumuz zaten kapanmış durumda. Okulların kapanmasına yakın bakın liselerde bir tane öğrenci kalıyor mu? Hepsi dershaneye gidiyor.

EĞİTİM GÖRMEK GELECEĞİN GARANTİSİ OLMAKTAN ÇIKTI

Öyle büyük kötülük yaptılar ki ülkeye, eğitime, bilim yoluyla kalkınmaya duyulan güveni yıktılar. Liseler lise değil artık. Üniversiteler tabela üniversitesi. Okusan ne olacak? Ağzınla kuş tutsan iş bulamıyorsun. İşe girmek istiyorsan İngilizce bileceksin diyorlar. Bildin diyelim, ikinci dil istiyorlar. Lazım olduğu için değil, sınava giren insanları elemek için yeni özellikler arıyorlar. Gençlerimiz, çocuklarımız test çözmekten düşünme yeteneklerini kaybettiler. Elinde en iyi diplomayla iş arıyorsun yine de işsiz kalıyorsun.

Televizyonlarda gördük. İşsiz üniversite mezunlarına kütük taşıttılar. Bakalım en iyi hanginiz kütük taşıyorsunuz. Bu şekilde insanlar maden ocaklarına işçi alındı. Ve o maden ocağı çöktü. Gencecik bedenler göçüğün altında kaldı. Bunun için mi üniversite okumuştu bu gençler? Bu olayı çözmeden mi Kürt sorununu çözeceksin?

ÖNCE YOKSULLUKLA MÜCADELE EDİLMELİ

Bu ülkede demokrasi kurulacaksa önce işsizliğe çare bulunmalı. İş bulamayanlara, işsiz kalanlara devlet işsizlik maaşı vermeli. Bu yapılıyor ama nasıl? İşsizlik fonundaki paraları başka amaçlar için kullanıyorlar. Sen işe girene kadar değil, sembolik bir işsizlik parası vererek konuyu örtbas ediyorlar.

KÜRT AÇILIMI AMERİKA’NIN İSTEĞİ

Daha düne kadar başörtüsü kavgamız vardı. Şimdilerde bunu unuttular. Amerika’nın isteği ile gündemimize Kürt açılımı sokuldu. Cumhurbaşkanımız, birden bire, kendisine vahiy gelmiş gibi, “yakında güzel şeyler olacak,” deyip durdu. Birileri, hani belgesi nerede bunun diye soruyor. Kürt açılımının ABD planı olduğunu kanıtlamak için elimizde belge olmalıymış. Belgede de şu yazacak: Türkiye Kürt açılımı başlatmalı. Altında da Obama ile Erdoğan’ın imzası... Böyle bir belge getirmeyen namussuzdur deniyor. Bu nasıl bir siyasettir? Amerikan siyaseti yalnızca belgelere bakılarak mı anlaşılır? Devletlerin gizli görüşmeleri olur, devletlerin ne yapmaya çalıştığı yaptıklarından anlaşılır.

PKK KENDİ SÜTÜYLE BESLENMİYOR

Dış merkezli bir örgütten söz ediyoruz. PKK dış merkezli bir örgüttür. Güneydoğu’yu iyi bilirim ben. Dağlarında asker öğretmenlik yaptım. Hiçbir Kürt ailesi bana, çocuğuma Türkçe öğretmeyeceksin demedi. Aksine, “öğretmen,” dediler, “çocuklara okulda Kürtçe konuşturma, Türkçe öğrensinler, yarın İstanbul’a gidecekler, Türkçe bilirlerse iyi olur, rahat ederler…”

Kürt vatandaşlarımızın PKK ile ilgisi yoktur. Şuan ilgili gibi görünenler devletten umudunu kesen, toprağını ekemeyen, ekecek toprağı olmayan, bir işe girememiş ana babalardır, gençlerdir. Yoksulluk içinde çırpınıp duran insanları kandırmak her zaman kolay olmuştur. Doğu ve Güneydoğu illerimizde yoksulluk arttıkça DTP’nin oyları da artmaktadır.

Şunu unutmayalım ki PKK denilen örgüt kendi sütüyle beslenmiyor. Yılana, Amerika ve AB ülkeleri süt taşıyor.

Bir terör örgütü bir ülkenin silahlı kuvvetlerine kafa tutacak kadar nasıl güçlenir?

Güneydoğu’nun dağlarında ağır makineli silahlar bulunuyor. Kim çıkarıyor bu silahları oralara?

Terörle beslenenlerin aylık gelirine bir bakın. Nereden alıyor PKK bu kadar parayı? Eroin kaçakçılığı yaptıkları söyleniyor. Nasıl yapıyorlar bunu? Devlet ya da devletlerin içinde adamın olmadan eroin kaçırabilir misin?

DENİZ SEKİ GİBİ GARİBANLARA GÜÇLERİ YETİYOR

Evinde azıcık eroin bulunan kişileri nasıl süründürdüklerini görüyoruz. Düşünün, Deniz Seki’nin başına neler gelmedi. Bir taraftan siyasetçilerin gözünü baka baka eroin kullananlar, bir tarafta da kimi kimsesi olmayan Deniz Seki gibiler.

Türkiye’de maalesef böyle bir adalet var. Her konuda halkımız adalet istiyor.

DENİZ FENERİ DAVASI

Deniz Feneri davası Almanya’da yeri göğü birbirine kattı. Dava Türkiye’ye taşınınca her şey süt liman oldu. Ne televizyonlar, ne gazeteler davanın büyüklüğünü dile getirdi. Oysa Alman basınına göre bu olay 100 yılın en büyük soygunuydu.

Hani adalet?

Hani Türkiye’de adil yargı vardı?

Suçu belli olmayan onlarca insanı aylarca Ergenekon davası kapsamında içeri aldılar.

Deniz Feneri davasındaysa ne olup bittiği açıkça ortada… Suçu işleyenler biliniyordu. Bu kişilerin Avrupa basınında boy boy resimleri yayınlanıyordu.

Alman yargıçlarına göre, Almanya’da yaşayan gurbetçilerimiz kandırılmış, büyük bir kesim üzerinde din sömürüsü yapılmış, bir ayağı Türkiye’de olan şeriat yandaşları tarafından, binlerce insandan yasal olmayan yollarla para toplanmıştı.

“100 Yılın Soygunu” denecek kadar büyük para…

Bu paralar Türkiye’de adresi belli olan kişi ve kurumlara aktarılmıştı. Her şey açıkça görülüyordu.

Ama Türk adaleti hala sessiz… Olay incelemede…

Türk adaleti Atatürkçü aydınları kovalamakla meşgul...

ERGENEKON YALANI

Ergenekon adında bir örgüt uydurdular. Nasıl bir örgütse, bir yıl içerisinde çöküverdi.

Sormak lazım, PKK’ya niye bir şey olmuyor?

Allah tarafından mı korunuyor bu örgüt.

Niye gücünüz PKK’ya yetmiyor?

Ergenekoncuları çökerttiğiniz gibi niye PKK’yı çökertemiyorsunuz?

PKK AMERİKAN MAŞASI

Amerika, PKK’yı uzunca bir süre bize karşı kullandı. Hepimiz biliyoruz ki Amerika istese bir günde PKK’yı yerle bir eder. Para ve silah kaynaklarını kurutur.

Ama hayır. Amerika PKK’yı incitmeden olayı bitirmek istiyor.

Türkiye’ye,” biz artık PKK’yı desteklemeyeceğiz, siz de bu PKK teröristlerini dinleyin artık, sizden bazı talepleri olacak, bu taleplerini yerine getirirseniz, demokrasiniz açısından iyi bir şey yapmış olursunuz,” diyorlar.

AKP’de buna kanıyor.

Neden Amerika’ya, PKK’yı sen besledin, sen bitireceksin denmiyor? Kaldı ki, Avrupa ülkeleri desteğini çektiği gün PKK Türkiye tarafından bitirilebilir.

NEDEN AMERİKAYA KAFA TUTAMIYORUZ?

Amerika büyük ülke çünkü? Ekonomik savaşta aptallık yapıp yenilmişiz. Yıllarca kapısına dayanmış borç istemişiz. Sürekli borçlu kalan bir ülkenin itibari elbette düşük olacaktır.

Bütçesini har vurup harman savurduğu için geçinemeyen, sürekli sizden borç alan, aldığı borçları da gerektiği gibi kullanamayan bir adama nasıl bakarsanız, Amerika’da bize öyle bakıyor. Böyle bir adamın saygınlığı yoktur. Türkiye bu haliyle AB kapısında beklemektedir. Batı’nın gözünde Türkiye, saygınlığı olmayan bir ülkedir. Tek taraflı, yalnızca sağ ağırlıklı siyasetin bizi getirdiği nokta budur.

Başımızda dik duran bir hükümet olsa, inanın Amerika ‘Önce Türkiye!” diyecektir. Ya PKK, ya Türkiye tercihinde Türkiye tercih edilir. AKP’nin yapmadığı ve yapamadığı şey budur.

HALK APTAL YERİNE KONUYOR

Bizler aptal değiliz. Ergenekon davası ile Deniz Feneri ve PKK davasını bir araya getirdiğimizde gerçeği açıkça görüyoruz. PKK 20 yıldır Türkiye’nin gündemindedir. Yıllardır bu örgüt ortadan kaldırılamamıştır. Ergenekon’un da bir örgüt olduğu dile getirildi. Kim bu örgütün lideri? PKK’nın liderleri belli… Ergenekon’u biranda çözen savcılarımız PKK’yı niye biranda çözüp paketleyemiyor? O paketi yapmak zor. O paketin içine Amerika’yı koyacaksınız, AB ülkelerini koyacaksınız.

ATATÜRKÇÜLERE KARŞI SIKIYÖNETİM

Silivri mahkemesi gibi bir mahkemeye ne gerek vardı? Sanki sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim dönemlerinde kurulur böyle mahkemeler. Türkiye’de mahkeme mi yoktu?

Ergenekon davası için ayrı hâkimler, savcılar tayin ediliyor. Türk halkı bunları görüyor.

Kimin rejimi korumaya çalıştığı, kimlerin yıkmak istediği anayasa mahkemesinin kayıtlarında yazılıdır. Atatürkçülere karşı Türkiye’de bu gün sıkıyönetim ilan edilmiştir.

KONUŞACAK AYDIN KALMADI

Silivri mahkemesi aydınlarımızın yeterli kanıt olmadan yargılandığı bir mahkeme oldu. AKP iktidarını eleştirenlerin çoğu tutuklandı. Türkiye de konuşacak aydın kalmadı.

Şu anda konuşmakta olan sözde aydınların kim olduğunu biliyoruz.

Gazetelerin, AKP iktidarından medet uman köşe yazarları var. Kalemini, kişisel menfaatleri doğrultusunda oynatan bu aydınlarla Türkiye’nin sorunlarına çare bulunamaz.

NEDEN BÖYLE OLDU?

Ulusumuz tam bir kuşatılmışlık içindedir. Bu, Amerika, AB ülkeleri ve AKP kuşatmasıdır.

Nasıl bu noktaya gelindiğini hatırlayalım. AKP iktidar olurken, Türkiye’nin laik ve ulusal devlet yapısını savunan, din sömürüsüne karşı çıkan büyük bir aydın kesimiyle karşılaştı. Bu aydınlar devamlı olarak AKP’yi eleştirdi.

Bu sırada dünyada küresel rüzgârlar esmeye devam ediyordu. Emperyalizme yeni sömürü alanları açmak için ulus devletler parçalanmalıydı. Dünyayı kuşatan büyük sermaye yeni bir sömürü anlayışı geliştirmişti. Ulus devlet olarak kalmak isteyen ülkelere küresel sermaye giremiyordu.

Yabancı sermaye bir ülkeye yerleşir ve o ülkenin tüm kaynaklarını kendi çıkarı için kullanmaya başlar. Bu kaynakların başında insan gelir. Yenidünya düzeni için insan, yalnızca ucuz iş gücüdür, insanın bunun dışında değeri yoktur.

Yabancı sermayenin önündeki en büyük engel Atatürk’tü. Atatürk, Türk ekonomisinin milli olması gerektiğini savunuyordu. Türk halkı artık bu anlayıştan uzaklaştırılmalıydı.

BATI AKP’YE NEDEN SAHİP ÇIKIYOR?

Atatürk ve cumhuriyet rejimine karşı en cüretkâr saldırılar bu güne kadar en çok AKP tarafından yapıldı. Emperyalizm bunu gördü ve AKP’ye sahip çıktı. Atatürk’e karşı yürütülen eylemler ilericilik olarak ele alınmaya başlandı.

Atatürk’ün resimlerini devlet dairelerinden indirin dendi. Türk milleti tarihiyle barışmalıdır dendi. Atatürk’ün, Nutuk’ta, ihanetinden söz ettiği kim varsa aklanmak istendi. Cumhuriyet, Müslümanlara eziyet etmiştir dendi. Cumhuriyet, İslam düşmanıymış gibi cumhuriyetle İslam’ı barıştırmaya kalktılar.

AKP, bu görüşün siyasetini yaptı.

KÜRT AÇILIMI AKP’NİN SONU OLACAKTIR

Şapka düşmüş kel görünmüştür artık. AKP’nin nasıl bir parti olduğunu bundan sonra milletimiz daha iyi görecektir. Kürt açılımının AKP’nin sonu olacağı kesindir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Türkiye de Türk- Kürt ayrımcılığı yoktur. Türk halkı, Kürtlere hiçbir zaman etnik halk muamelesi yapmamıştır. Böyle bir ayrımcılık aklına bile gelmemiştir.

Türk- Kürt yıllarca aynı sofraya oturmuştur. Hep birlikte aynı okullara gittik, birlikte nöbet tuttuk, askerlik yaptık.

Türkiye insanı insanların kimliğiyle uğraşmaz. Atatürk’te uğraşmamıştı.

Ayrımcılığın ne olduğunu en çok Batı ülkeleri bilir. Çok uzakta değil, daha 40’lı yıllarda bütün Batı ırkçılık yüzünden birbirlerini doğramıştır. Bu zulme dayanamayanlar Türkiye’ye sığınmıştır.

Tarihin birçok döneminde, üzerinde yaşadığımız topraklar, zalimlerin zulmünden kaçan milletlerin sığınabildiği son liman olmuştur.

Teknik ilerleme dışında medeniyet adına Batı’dan alacağımız bir şey yok. Bu güvensizliği üzerimizden atalım artık.

TÜRK ADININ ANLAMI

Dönüp dolaşım, neden bu ülkenin adı Türkiye’dir deniyor. Birileri kafayı Türk kelimesine taktı. Tarih bilmeyenler, ‘Türk’ kelimesi milliyetçiliğin ifadesidir söylemiyle kandırılıyor. Biraz tarih okuyan bilir ki, Türk kelimesi o yıllardaki ulusalcılık akımlarının sonucuydu. Bulgarlar biz Bulgar’ız diye ayaklanmıştı, Rumlar biz Rumuz diye ayaklanmıştı. Kurtuluş mücadelesini verenler de biz de Türk’üz demişti. Ne var bunda? Kimse bu topraklarda saf Türk kanı aramıyor ki… Burada doğmuş büyümüş olan herkes bu ülkenin vatandaşıdır diyoruz. Şu vatandaşlarımıza şu ayrım, bu vatandaşımıza şu olanak diyen bir düzeni savunamayız.

Güneydoğuda birçok yoksul insanımızın olduğu doğrudur. Şu da var ki, bu ülkenin en zenginleri arasında Kürtler yer alır.

Türkiye’nin her yerinde fakirimiz var. Yapmamız gereken şey, birlikte yoksullukla mücadele etmektir.

Ramazanlarda iftar çadırı kurarak, oy avcılığı yapmak demokrasiden yana olan siyasetçilere yakışmaz. Halkı yoksul bırakıp sonra da ona sadaka veriyorsunuz. Halk sizden iş istiyor. Bunlarsa insanımızı dilenciliğe alıştırıyor.

Geçen seçimlerde Doğu’da buzdolabı dağıttılar. Köylü bir anamız, “bize iş verilse daha iyiydi,” dedi. Çünkü o dolabın içine kayacak hiçbir şeyi yok evinde.

ESAS MÜCADELE ALANIMIZ SANDIK OLMALI

Bizi başörtüsüyle, Türk Kürt ayrımcılıkla oyalamaya çalışanlara sandıkta ders vereceğiz.

Hükümete soracağız, işsizliği çözebildim mi?

Yeni fabrikalar açtın mı?

Tarlalarımızı ekebilecek, ürünümüzü satabilecek miyiz?

Üzerinde duracağımız konular bunlar olmalı. Partilileri değerlendirirken yoksulluk sorununu çözüp çözemeyeceklerine bakmalıyız.

Bu gün binlerce üniversite mezunumuz iş bulamıyor. Gençlere sorun, hepsi yurt dışına gitmek istediğini söyleyecektir.

NEDEN BÖYLE OLDU?

Gençlerimizin ülkeden ve hükümetlerden beklentisi kalmadı.

Vatanımıza eskisi kadar sahip çıkamıyoruz. Sorun mu var karşımızda, kaçıp kurtulalım istiyoruz. Vatanında karnını doyuramayan milletler, vatanlarından soğumaya başlar. Kötü iktidarların vatana yapacağı en büyük ihanet budur.

Çok çalışmış, okumuşsunuz, iş arıyorsunuz bulamıyorsunuz, yurt dışına gitmek istiyorsunuz gidemiyorsunuz. Toprağınız var ekemiyorsunuz. Çocuklarınız sosyal felaketlere sürükleniyor, seyirci kalmak zorunda kalıyorsunuz.

Ve başınızda dindar bir iktidar var. O da size sabredin “Allah büyüktür!” diyor.

Kendileri sabrediyor mu?

Amerika’da yaşayan çocuklarının altına gemi alıyorlar. Servetlerinin hesabını bir yapın. Yapında görün. Niye Allah kelimesini ağızlarından düşürmediklerini daha iyi anlarsınız.

KİMSENİN, BİR BAŞKASINA İNANÇ ŞIRINGA ETME HAKKI YOKTUR

Dinle, ilahi söylemlerle, gözyaşlarıyla oy isteyen insanlara kanmayacaksınız.

Tanzimat ve cumhuriyet tarihimiz dini siyasete alet edenlerin büyük siyasal yanlışlarıyla doludur.

Kimse bu topraklarda en iyi Müslüman biziz siyaseti yapmasın. Kendini Müslüman sayan herkes Müslüman’dır. Herhangi bir dini kabul etmeyen vatandaşlarımız da olabilir. Kimsenin kimseye inanç şırınga etmeye hakkı yoktur.

CUMA NAMAZI SİYASETE ALET EDİLİYOR

Devlet adamları dini tavır sergilemekten uzak durmalıdır. Bürokratların bütün inançlara eşit mesafede durması gerekiyor. Herkesin bir inancı var kuşkusuz. Kimin neye, ne kadar inandığını Allah bilir. Din, kuru bir inançtan ibaret değildir. Herhangi bir dine mensup olmayan bir insan da kelimenin tam anlamıyla insan olabilir. İyi ahlakla, dindarlığı birbirinin gereği olarak görmemek gerekir.

Bugün bakıyoruz, Cuma günleri devlet erkânı hep birlikte camideler. Bugün bu cami, başka gün başka bir camii… Camii camii geziyorlar.

Bana göre bir yasa olmalı ve başbakanlar, cumhurbaşkanları Cuma namazlarını yalnızca mecliste kılmalılar. Mecliste olmadıklarında kılmasınlar. Dinin tek şartı bu değil ki… Ne olur böyle yapılırsa? Allah bizi bağışlamaz mı? İslam’a karşı büyük suç mu işlenmiş olur? Söz konusu siyasiler, İslam’ın her kuralını harfiyen yerine getiriyor da, bir tek Cuma namazı mı eksik kalıyor? Atatürk, camii cami dolaşmadığı için memlekete daha mı az hizmet etti?

Cuma namazlarının hangi amaçla camilerde kılındığını bizler çok iyi biliyoruz.

Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ün Allah’la Aldatmak diye bir kitabı var ya… Bu siyasiler için Cuma namazı olayı yalnızca Allah’la kandırmaktan ibarettir.

ALLAH’LA KANDIRILIYORUZ

İnsanımız Allah’la kandırıla kandırıla bu günlere geldi. Türkiye’nin ikiye bölünmesi eskiden ağza alınacak laf değildi.

30 Ağustos Zafer Bayramımızı içimiz buruk kutluyoruz.

PKK’nın mecliste siyasal kanadı var. Büyük basın, talimatla ordumuzu yıpratmaya çalışıyor.

DTP milletvekilleri, Eruh saldırısını Kürt halkının bayram gününe çevirdi.

Gelecek için kaygı dolu günler yaşıyoruz. Ama sabırlı olacağız.

Türk milleti uyanmıştır. AKP’nin Türkiye’yi daha fazla idare edemeyeceği anlaşılmıştır.

Türk milleti tarihin hiçbir döneminde kolay teslim olmadı, şimdi de olmayacaktır. Hep birlikte göreceğiz bunu.

Haber: Salih Ertan Ulakoğlu

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.