Burjuva Nedir? / İsmail Kıllıoğlu.


Kavramların tarih içinde belirleyici düzeyde rol oynamaları, mahiyetlerinin anlaşılmasında bazan farklılaşabilir, hatta mahiyetlerinden ilgisiz işlevler bile üstlenebilir. Burjuva/burjuvazi kavramının da böyle bir serüven yaşadığını söyleyebiliriz. Münhasıran iktisadi-ticari alana ait olan ile bağlantılıyken, daha sonra toplumsal olan ve nihayet siyasal olan ile ilişkilendirilmek suretiyle farklılaşan bir mahiyet ve işlev üstlenecektir burjuva/burjuvazi kavramı. Bir de böyle gerçekliklerden soyutlanmış, muhayyel bir gerçek yüklenmiş, Fransız düşünür Baudrillard`ın ürettiği kelime olan "simulation"a dönmüş bir anlam ve işleve koşulması da sözkonusudur burjuva/burjuvazinin.

Fransızca`da "bourgeois(e)" belli imtiyazlara sahip kentli (bourg)`yi tanımlamada kullanıldığı gibi, aristokrasiyle üçüncü sınıf (tiers-etat), eşdeyişle halk arasında bulunan orta tabakayı bertmek için de kullanılmıştır. Ayrıca orta halli, esnaf, zengin kentli durumları da işaret eder. İşçi dilinde "usta", "patron" gibi mecazi anlamlara da gelir. Sıfat olarak kullanıldığında "adi", "bayağı", "geri kafalı", "zevksiz", "gerici" (mürteci) vb. nitelemelere de sahiptir.

Burjuva/burjuvazinin iktisadi varlık alanını genişleterek tolumsal alana etkinliğini taşımaya başlamasında, senyörün mülkiyetinde olan bourg (kent)ların surları dibinde korulmasına izin verilen panayırların belirleyici rolü olduğu söylenebilir. Ortaçağ kent (bourg)lerinin modern kent (citylere evrilmesi, bir açıdan burjuva/burjuvazinin iktisadi varlık alanından diğer alanlara nüfuz etmesi anlamına da gelir. Annale okulunun önemli isimlerinden olan H. Pirenne`nin "Ortaçağda kentler" çalışması bu bakımdan aydınlatıcıdır. Tıpkı E. Blach`un "Feodal Toplum"u, F. Braudelan Akdeniz"i gibi.

Fakat burjuva/burjuvazi kavramının yerli yerine oturtulması, tam olarak anlaşılabilmesi için, Roma İmparatorluğu`nun yıkılmasından sonraki Avrupa`nın toplumsal yapısının başat özelliğini gözönünde tutmak şarttır. Aksi taktirde, sadece burjuva/burjuvazinin belli dönemlerdeki işlevine bakarak yorum ve değerlendirmeler yapıldığında birbiriyle ilintisiz, yanlış, hatta saçma yargılara, çıkarsamalara varmak kaçınılmazdır. Sözgelimi, bizde uluorta ileri sürülen, burjuva/burjuvazimiz yeterince gelişmediğinden demokrasiyi yerleştiremiyoruz ya da modernizmi bir türlü gerçekleştiremiyoruz, gibi söylemlerde olduğu gibi.

Avrupa`nın başat özelliği şuydu: Aristokrasi, ruhban (kilise) ve üçüncü sınıf (tiers-etat)`dan oluşan statülü yapısı. Yani, kolay geçişlere imkân vermeyen sınıflı toplum. Bunun temelinde yatan ise, mülkiyet idi. Mülkiyete sahip olma iktidarı da belirliyordu. Mülyiket ve onun içkin olduğu iktidar, iktisadi, siyasi, hukuki, kültürel ve toplumsal alanlarda egemenlik kurabilmenin tek şartıydı. Sözgelimi aristokrasi sınıfı içindeki hiyerarşinin belirlenmesi mülkiyetin niteliğiyle doğrudan bağlantılıydı. Haklar ve imtiyazların verilmesi ve alınması da mülkiyetten kaynaklanan yetkinin kullanılmasının bir sonucuydu.

Sınıflı toplum yapısının en alt katmanını oluşturan üçüncü sınıf içindeki esnaf ve zanaatkâr, üretim yeteneğine dayanan bir gücü kullanmak suretiyle, aristokrasinin varlık alanına tedricen nüfuz edecektir. Küçük gibi gözüken, mesela kentin surları dibinde tezgah açması gibi, bir takım hak ve ayrıcalıkları elde edecektir. Bu hak ve ayrıcalıklar zaman içinde burjuva/burjuvazinin statüsünün dönüşümünü sağlayacaktır.

Burada bir başka gelişmenin vurgulanması da şarttır. O da, yine çoğunlukla ücüncü sınıfa mensup olan sanatçı, düşünür ve bilim adamları, yani aydın sınıfın biçimlenmeye başlamasıdır. Genel ve yanılgın anlayışa göre, aydın sınıf (sanatçı, düşünür, bilim adamı) aristokrasinin yardım ve desteğiyle, kısacası himmetiyle varlık ve etkinlik kazanmıştır. Aksine aydın sınıf, varlık ve etkinliğini aristokrasiye, aynı zamanda ruhban sınıfa kabul ettirmiştir. Burjuva/burjuvazi de öyle. Buna karşılık ücüncü sınıf içinde mütalaa edilen köylüler, Fransa`da, İngiltere`de, özellikle Almanya`da birçok ayaklanmalar, başkaldırmalar gerçekleştirmelerine rağmen, burjuva/burjuvazi gibi iktisadi alandan siyasi, kültürel, toplumsal ve hukuki alana nüfus ederek egemenlik kuramamışlardır. Özellikle aydın sınıf ile ilşikileri gevşeğin ötesinde zayıf kalmıştı. Oysa burjuva/burjuvazi, üretim ve üretim araçlarına sahip olanları dolayısıyla aydın sınıfın faaliyetleriyle kendini ilişkilendirme imkanı bulma yanında, kendi ideolojisini oluşturmada da ondan geniş bir şekilde yararlanmasını bilmiştir. Sonuçta aristokrasiyi tahtından etmiş, ruhban sınıf ile belli bir uzlaşma sağlamış, oluşturduğu ideoloji çerçevesinde iktidarı, devleti ve toplumu dönüştürmede etkin rol üstlenmiştir. Buna rağmen burjuva/burjuvazi sınıfsal yapısından tevarüs ettiği değerleri korumada ısrar etmele birlikte, insan, toplum ve devlet olgularının köklü değişimlerinde öncü rol oynama yeteneğini sürdürememiştir. Hatta tutucu, yerine göre gerici olma durumunda kalmıştır. Mesela hak ve özgürlüklerin, demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin yeni şartlara göre yorum ve değerlendirmelerinde burjuva/burjuvazi olumsuz tutum olmaktan kurtulamamıştır. İşçinin hak ve özgürlüklerinde, çoğulcu demokrasi uygulamalarında biçimsel ve aslında ikiyüzlü ahlâk anlayışında vb. konularda yetersiz, çoğunlukla da bağnaz bir tavrı benimsemiş, adeta proto-tipi olmuştur.Kendine özgü bir kültür oluştursa da, evrensel nitelikteki kültürü kavramakta zorlanmıştır.

Burjuva/burjuvazinin demokrasi için vazgeçilmez olduğu zehabı, bize özgü bir "şehir efsanesi"dir. Bunu savunanların çok imrendikleri Amerika`da, Avrupa`da olduğu gibi, bir burjuva/burjuvazinin olup olmadığını irdelemeleri gerekir.

Kuramsal olarak İslâm`da, tarihsel ve uygulama bakımından bizde burjuva/burjuvazinin var olup olmadığı tartışmasından önce, mülkiyet olgusunun nasıl kavrandığını iyi öğrenmek gerekmektedir. Ahıyan, Bacıyan, Abdalan ve Gaziyan-ı Rum`u Müsteşrik/oryantalist gözlükle okumaktan vazgeçmek, öncelikli sorundur. Ondan sonra konuşulsun!

Milli Gazete/ İsmail Kıllıoğlu...

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.