Çin kendine gel


Saadet Partisi Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Oya Akgönenç, Çinli bürokratların Çağlayan Mitingi ile ilgili karalamalarına: "Çinli diplomat demek ki Türkiye'yi hiç tanıyamamış. Miting, Çin'in insafsız uygulamalarına karşı yapılmıştır" dedi.

Çağlayan Miting'inde Çin'i protesto edenlerin sadece birkaç grup olmayıp; sağdan sola her siyasi eğilimden insanlar olduğunu söyleyen Akgönenç, "Bu bildiriyi hazırlayan diplomat demek ki çalışmakta oldukları Türkiye'yi henüz iyi tanıyamamış veya hiç tanımadan iş başı yapmıştır. Yoksa, siyasi parti oluşumları içinde en güçlü ideolojik tabanı olan ve "Milli Görüş" olarak hem Türkiye içinde ve hem de dünyada tanınan bir gruba "kaynağı belirsiz birtakım siyasi partiler..." tanımı yaparak sadece kendi bilgi ve deneyim eksikliğini ortaya koymuş olmazlardı" şeklinde konuştu.

Çin'in Ankara ve İstanbul'daki büyükelçilik temsilcilerinin Doğu Türkistan'da zulmü protesto için Çağlayan'da yapılan ve yüz binlerce kişinin katıldığı miting ile ilgili "kaynağı belirsiz bir takım parti ve örgütler" açıklamalarına Saadet Partisi'nden sert tepki geldi. Saadet Partisi Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Oya Akgönenç, 12 Temmuz'da Türk halkının hissiyatına tercüme olan mitingi Saadet Partisi'nin organize ettiği ve toplumun çok değişik kesimlerinden yoğun katılım olduğunu söyleyerek, "Resmi katılım talebi ile gelen her türlü siyasi eğilim ve düşünceyi temsil eden tam 250 sivil toplum kuruluşu, spor kuruluşu, işçi sendikaları, hayır dernekleri ile büyük bir katılım sağlanmıştır. Çağlayan Miting'i toplum olarak, Türk toplumunun duyduğu öfke, üzüntü ve zalim davranış karşısında gösterdiği tepki ve zulme "DUR" çağrısıdır" dedi.

Doç. Dr. Oya Akgönenç, Doğu Türkistan'daki zulmü protesto için 12 Temmuz'da Çağlayan'da yapılan miting hakkında; Çin İstanbul Başkonsolosu'nun 23 Temmuz'da yaptığı basın bildirisi ve ardından Çin Büyükelçisi'nin Milliyet Gazetesi'ndeki mülakatında yaptığı suçlamalara, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında cevap verdi.

Akgönenç, 5 Temmuz 2009 tarihinden itibaren Doğu Türkistan'ın Urumçi şehrinde başlayan ve diğer yörelere de sıçrayan protesto olaylarının, kısa zamanda bir insanlık dramına dönüştüğünü söyledi.

Bu insanlık dışı olaylara dünya'nın her tarafından tepkiler ve protestolar geldiğini kaydeden Akgönenç, Türkiye'de de pek çok değişik yerde, farklı grupların tepki ve protestoları gerçekleşmiş ve sonunda 12 Temmuz'da İstanbul Çağlayan meydanında Saadet Partisi'nin bir protesto mitingi yaptığını hatırlattı.

Hukuki kurallar çerçevesinde ve resmi izinle yapılan bu Miting'e sadece Saadet Partililerin değil toplumun her kesim ve düşünce grubundan kişilerin katıldığını kaydeden Akgönenç, "Çağlayan'da yapılan Doğu Türkistan mitingi, Çin idaresinin katı ve insafsız uygulamalarına karşı yapılmıştır. Aynen daha önce aynı yerde aynı parti tarafından düzenlenen ve İsrail'in orantısız güç kullanımı ile ezdiği Gazze halkı için yapılan "Gazze Olaylarını Protesto Mitingi" gibi. Aynen "Karikatür Krizine Tepki" mitingi gibi" dedi.

Bu mitinglerin hepsindeki ortak yönün yapılan yanlış, vicdana sığmayan ve adil olmayan işlerin protestosu; adaletsizliğin ve zulmün tel'in edilmesi olduğunu kaydeden Akgönenç, "Hepsinde de doğru, barışçıl yollarla olayların çözülmesi için çağrı yapılmıştır" dedi.

23 Temmuz'da Çin İstanbul başkonsolosu medya kuruluşlarına bir "basın bildirisi" dağıttığını, olayları kendi açılarından anlatmaya çalışan bu bildiride ki argümanların daha sonra Milliyet Gazetesi ile bir mülakat gerçekleştiren büyükelçi tarafından da tekrarlandığını kaydeden Akgönenç, " Saadet Partisi genel olarak kişilerin davranışlarını muhatap olarak almaz. Ne var ki direkt olarak bir yersiz ve yanlış saldırı gerçekleşmişse, onun mutlaka aydınlığa kavuşturulması gerektiğine de inanır. Komünist Çin elçiliğin çalışanlarının bilgi konusunda eksikleri olduğu muhakkaktır" diye konuştu.

"...Kaynağı belirsiz bir takım parti ve örgütler....." sözünün yanılgı ve bilgi eksikliğini ortaya koyduğunu kaydeden Akgönenç, " Veyahutta, bu satırları hazırlayıp, üst makamlara sunanlar "öfke ve heyecanlarına " yenilerek, "tarafsızlıklarını" kaybetmiş bulunmaktadırlar. Üstelikte Urumçi'de hala, olaylar devam ederken" dedi.

Düzeltmeler
Akgönenç, Çinli bürokratların yaptıkları açıklamalara karşı şu düzeltmeleri yaptı:

1-Zannedildiği gibi, Çağlayan Miting'inde protesto edenler sadece bir veya birkaç grup olmayıp; içlerinde, sağdan sola her siyasi eğilim ve işçi sendikalarından, iş adamlarına kadar, hayır derneklerinden, taraftar gruplarına kadar her kesim mevcuttu.

2- Miting çağrısının özellikle Saadet Partisi'nden gelmiş olması olaya daha bir saygınlık ve önem kazandırmıştır. Saadet Partisi'nin yaptığı çağrılara, tüm toplumun büyük destek vermesi, Çinli yetkililerin gözünden kaçmamalıdır.

3- Bu bildiriyi hazırlayan diplomat demek ki çalışmakta oldukları Türkiye'yi henüz iyi tanıyamamış veya hiç tanımadan iş başı yapmıştır. Yoksa, siyasi parti oluşumları içinde en güçlü ideolojik tabanı olan ve "Milli Görüş" olarak hem Türkiye içinde ve hem de dünyada tanınan bir gruba "kaynağı belirsiz bir takım siyasi partiler..." tanımı yaparak sadece kendi bilgi ve deneyim eksikliğini ortaya koymuş olmazlardı.

4- Türkiye Cumhuriyeti'nde 1969 yılından bu yana çeşitli isimli partiler vasıtası ile aktif siyaset yapan ve "Milli Görüş" olarak bilinen ideolojinin kökleri ta Kurtuluş savaşına ve Çanakkale mücadelesine kadar giden eski ve güçlü bir ideolojiye dayanmaktadır.

5- Büyük Çin lideri Mao Tse Tung ile emperyalizme karşı büyük mücadele veren Çinlilerin, aynı Batı emperyalizmine karşı büyük mücadele verip, bunu zaferle kazanan Türkiye'nin bu köklü ideolojisini tanımış olmaları gerektiğini düşünmekteyiz.

6- Saadet Partisi ve esasen adı ne olursa olsun Milli Görüş partileri her zaman için zulme, haksızlığa, kanunsuzluğa ve şiddete karşı çıkmıştır. Yurt içinde ve dışında böyle bir duruma maruz kalanların yanında olmuş ve onlar için de sesini yükselterek, "insaf çağrısında" bulunmuştur.

7- Parti olarak "insan"ı merkez kabul eden ve çalışma prensiplerinde "insanın hak ve hukuğu; insanın korunması ve insanın ekonomik refahını" hedef olarak alarak çalışan ve bayrağında ki en büyük yıldızı da "insanın saygınlığı ve izzetine" ayıran bu parti, yani Saadet Partisi'nin her zaman için doğrular ve prensipler için çalışacağı bilinmelidir. Bunu bilemeyenler zaten Türkiye'deki dinamikleri tam olarak anlayamamışlar demektir.

Zulme "Dur" dedik
Çin'in Ankara ve İstanbul'daki büyükelçilik temsilcilerinin Doğu Türkistan'da zulmü protesto için Çağlayan'da yapılan ve yüz binlerce kişinin katıldığı miting ile ilgili "kaynağı belirsiz bir takım parti ve örgütler" açıklamalarına Saadet Partisi'nden sert tepki geldi. Saadet Partisi Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Oya Akgöneç, "Çağlayan Miting'i Türk toplumunun duyduğu öfke, üzüntü ve zalim davranış karşısında gösterdiği tepki ve zulme "DUR" çağrısıdır" dedi.

60 yılda 5 milyon şehit
Eski Doğu Türkistan Parlamentosu'nun Başkanı, sürgündeki Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı, kendilerini yalnız bırakmayacağını ortaya koyduğu için Türkiye'ye minnettar olduklarını, sivil toplum örgütleri ve medyanın katliamı dünyaya duyurmak için büyük gayret gösterdiğini belirterek, 'Bu bizim için bir cesaret ve ümit kaynağı olmuştur' dedi. 'Doğu Türkistan'da Çin Sorunu' konulu panelde konuşan Prof. Dr. Kaşgarlı, Doğu Türkistan'da bir vahşet ve soykırım yaşandığını, bu soykırım ve vahşeti Çin'in 60 yıldır devam ettirdiğini söyledi. Bağımsız Doğu Türkistan Devleti'nin Çin tarafından ortadan kaldırılıp işgal edildiğini vurgulayan Kaşgarlı, 'Bir de bize 'Size refah getirmeye geldik' dediler, ama ülkemizi her geçen gün biraz daha işgal ettiler. Doğu Türkistan'ı adeta bir sömürge haline getirdiler' şeklinde konuştu.

Çinliler'in 60 yıl boyunca 5 milyon Türk'ü öldürdüğünü öne süren Kaşgarlı, özellikle 11 Eylül'den sonra Çin'in Doğu Türkistan halkına terörist muamelesi yaptığını ve radikal İslamcı ilan ettiğini anlatarak, Doğu Türkistan'daki her türlü demokratik hareketin bastırıldığını ve insanların zindanlarda öldürüldüğünü öne sürdü. Halkın korku, şiddet içinde yaşatıldığını ve köleleştirilmeye çalışıldığını dile getiren Kaşgarlı, Türk halkının karakterinde kölelik ya da sömürge mantığının yer almadığını vurguladı. Prof. Dr. Kaşgarlı, şöyle konuştu: 'Doğu Türkistan halkının yaşadığı bu kanlı olaylar karşısında Türkiye, kardeşlerine yapılanlara tepkisini çok içten bir şekilde ortaya koydu. Özellikle Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, bunu 'katliam, vahşet ve soykırım' olarak niteledi ve bu katliamı yapanların cezalandırılması gerektiğini söyledi. Aynı şekilde Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız, Dışişleri Bakanımız ve İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri de 'Doğu Türkistanlı kardeşlerimize sahip çıkın' mesajı vererek, konuyla ilgili hassasiyetlerini dile getirdiler. Türkiye'ye minnettarız, bizi yalnız bırakmayacağını ortaya koydu. Sivil toplum örgütleri ve medya bu katliamı dünyaya duyurmak için büyük gayret gösterdi. Bu bizim için bir cesaret ve ümit kaynağı olmuştur.'

Prof. Dr. Salih Aynural'ın konuşması Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Aynural da Türkiye'nin çok büyük bir etki alanı olduğunu, dünyada bu potansiyele sahip çok az ülke bulunduğunu ifade ederek, ancak Türkiye'nin bu şansını iyi değerlendiremediğini ve Türk devletleri ile bağlarının yeterince kuvvetli olmadığını öne sürdü. Aynural, 'Etrafımızdaki Türkler'i tanımıyoruz. Eğer kendinizi bu devletlere tanıtmaz ve kendi potansiyelinizin farkında olmazsanız nasıl büyük devlet olacaksınız? Türkiye bu potansiyelinin farkına varırsa çok büyük bir kitleye hitap edebilecek' dedi.

Kaynak:Milli Gazete

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.