20 Ağustos 2009

İRAN'IN DIŞ POLİTİKASI


Tebriz’de Safevi devletinin kurulduğu yıl olan 1501, modern İran tarihinin başlangıcı kabul edilir. Fakat aynı zamanda İran’ın Orta Asya’yla bağlarının kopmasının da milâdıdır.
Türkistan olarak adlandırılan Orta Asya’da Özbeklerin hakim olduğu Sünni hanlıklar ile Azerilerin hakim olduğu Şiî Safeviler arasında başlayan mezhep savaşları, daha önce organik bağları olan Türkistan ile İran’ı birbirinden koparmıştır. Öte yandan, Rusların 19. yüzyılda Kafkasya ve Orta Asya’yı işgal etmeleri ve bunu 1813 Gülistan ile 1828 Türkmençay Antlaşmalarıyla İran’a kabul ettirmeleri, İran’ın Azerbaycan’ın kuzeyini kaybetmesinin dışında söz konusu kopuklukta bir değişiklik yaratmamıştır. Tarihi bir süreç olarak İran’ın Türkistan ve özellikle Hazar bölgesine karşı olan son derece yakın ilgisinden de anlaşılacağı üzere İran yine ŞİA ve FARS karışımı bir faşizm ile bölgede yer edinme peşindedir.

Kafkas-Hazar Bölgesinin Denetimi

Geçen yazımızda da sizlere hatırlattığımız İbrahim Karagül’ün yaşanan Karabağ sorununa dair yazdığı “Ermeni birlikleri İran sınırına yaklaştığında İran ordusu hemen sınırın Azeri tarafına geçip tampon bölge oluşturdu. İşte burada Rus-İran stratejisi uygulandı. Altınordu devletinin yıkılmasından bu yana aynı strateji hep canlı tutuldu. Rusya ve İran’da yönetimler ne kadar değişirse değişsin bu strateji hiç değişmedi. Doğu-Batı Türk dünyasını, Sünni dünyayı ikiye bölme stratejisidir bu. Geçmişte olduğu gibi bugün de başarılı oldu. Hazar, bugünkü Azerbaycan işte bu oyunun yüzyıllardır sahnelendiği yerdir” diye tarif ettiği bu hadise geçmişten, günümüze uzayan ve sadece Osmanlı devleti değil, ondan önce kurulmuş Sünni devletler ve özellikle Müslüman Türk olan Sünni devletlerin İran tarafından çıkarılan fitnelerle nasıl tarihten silindiği veya yıkıldığının da delilleri olarak gözükmektedir.

Bildiğiniz gibi Doğu ve Batı Müslüman Türk dünyasını ayırıcı hareketi Sovyetler Birliği döneminde yapan Ruslar, ilk etapta Türk adını unutturmak için Türkistan yerine Orta Asya demeyi tercih ettiler. Batılı ülkeler ve “uzak batı” diyebileceğimiz Amerika bu tercihi destekledi. Bizlerin Uluğ Türkistan olarak anmak mecburiyetinde olduğumuz bölgenin doğusuna Çinliler Sinjiang dediler. (Yeni kazanılmış ülke). Rusya ise, Uluğ Türkistan’ın kendi payına düşen batı kesimini; Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan olarak 5 parçaya böldü. Hazar Denizi’nin batısına da Azerbaycan dedi. Türkiye ile Azerbaycan arasına Ermenistan’ı da bir hançer gibi soktu. İşte bu hamle tamamı ile bugünlere uzayan tarihi Rus stratejisinin bölgedeki en önemli stratejik taktiği olmuştur. Türkistan ile Türkiye’nin arasına resmen Ermenistan inşaa edilmiştir.

İran ise Rusların bu stratejisinin farkında olduğundan, kuruluşundan itibaren Hazar’ın denetimini de elinde tutma gayesi ile Azerbaycan’a karşı Ermenileri desteklemiş ve Ermenistan bugün İran’ın Kafkasya politikasında bir kaldıraç işlevini üslenmiştir. Ermenistan’ın Azerbaycan’la gergin ilişkisi, Azerbaycan’ın büyümesini ve İran’daki Türkler için bir çekim merkezi olmasını engellemektedir. Ayrıca Azerbaycan-Ermenistan çatışması, her iki devleti İran’a doğru itmektedir.

Bugün Rusya-İran stratejik işbirliği sayesinde İran dolaylı yoldan bölgeyi kontrol altında tuttuğunu düşünmektedir. İki ülkenin ortak stratejisi, bölge ülkelerinin Moskova ve Tahran’a (şüphesiz daha çok Moskova’ya) olan bağımlılıklarının korunması biçiminde özetlenebilir. Bu işbirliğinde bir değişiklik olmadıkça İran’ın pozisyonunu değiştirmeyecektir. Yani Hazar bölgesindeki emellerini uygulayıcı hamlelerine devam ederek bölgede İran’a arkabahçe olacak yerler oluşturacaktır.

Türkiye ve bizler için önemli olan ikinci boyut ise, İran’ın, Ermenistan’ı Türkiye’nin Kafkasya’daki etkinliğini sınırlandırmanın araçlarından biri olarak görmesidir. Velhasıl Sünni dünyayı ayırma stratejisi de burada ortaya çıkmaktadır ki; Türkiye Sovyetler zamanında kurulan Ermenistan isimli devlet ile nasıl Türkistan’dan ayrıldı ise aynı şekilde Sünni olan diğer Türkistan devletleri ile de irtibatı, RUS-İRAN işbirliği ile kopartılmaktadır. Türkiye’nin etkinliğinin bölgede Türk milliyetçiliğini körükleyebileceğini ve bunun İran içindeki Azerbaycan Türkleri arasında yankı bulabileceğinden korkmaktadır. İran ve Ermenistan arasındaki özel ilişkinin ise, Türkiye’nin etkinliğini sınırlandırma çerçevesinde şekillendiğini söylemek mümkündür.

İran bir taraftan da Avrupa ve ABD’deki Ermeni diyasporasının kendisine küresel politikalara müdahil olacak bazı kapılar açabileceğini düşünmektedir. Ve hatta Ahmedinecat’ın ABD ziyareti ve ABD-İRAN ilişkilerinde Ermeni Diasporasının Ahmedinecat ile Amerika arasında gelişen yakınlaşmada büyük bir pay sahibi olduğu da çeşitli yorumlarda dile getirilmişti. Azerbaycan-Ermenistan meselesinde İran’ın tarafsızlığını açıklaması bile aslında taraf olduğunu gösterir. Kimilerine göre bu tavır Şiî devlet kimliğiyle de çelişmektedir. Biri Hıristiyan olan ancak diğeri Şiî olan bir çatışmada tarafsız kalınması ve hatta pek çoklarına göre Ermenistan’ın İran tarafından desteklemesi, İran’ın Kafkasya’daki jeopolitik kaygılarını ideolojik emellerinin önünde tuttuğuna en güzel örnektir.

İran’ın Şiî ve Fars ideolojik hesaplarını ilk defa Kafkas ve Hazar Bölgeleri üzerinde jeopolitik üstünlük elde etmek için değiştirdiğini söylemek mümkündür. Ancak Şia’nın tarihi seyrine baktığımızda Sünni olan topluluklara karşı giriştiği hamleleri her zaman aynı olmuş ve Şiîleştirmeye yönelik faaliyetleri devam etmiştir. Yani İran’ın ideolojik kaygılarını ikinci plana itmesi, emellerinden tümüyle vazgeçtiği anlamına gelmemektedir. Azerbaycan’ın Şiî olmasına rağmen Ermenistan’ın İran tarafından sahiplenilmesi veya desteklenmesini de Azerilerin Türk olmasında aramak geçerli sebep olacaktır.

Zira Azerbaycan’ın diğer Sünni Türk Devletleri ile olan irtibatı İran ile olan ilişkilerinden daha iyi ve gelişmiştir. Azerbaycan’da Türk (Sünnî) kimliği her daim Şiîliğin önüne geçmiş ve Türkiye’nin Türkistan’a açılması için Azerbaycan önemli bir konumda olmuştur.


Baran Dergisi/Tuncay Aksoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.