Büyük Doğu-Asya, dünya siyasetinin Osmanlı’dan sonra Batı merkezli hesaplar içinde belirlendiğinin kabul edildiği günden bu yana süreç, artık Batı’yı zorlayan ve birçok yönden aşan hâl ve şartlara bürünmüştür.
Bu hâl ve şartlar dahilinde Batı’nın en büyük korkusu, İslâm dünyasının içinden bu dengeleri altüst edecek yeni aktörlerin çıkma ihtimâlidir. Batı, çıkarlarıyla örtüşen Asya ülkeleri içinde geniş jeopolitik manevra sahaları bulduğu Rus, Çin ve Hind coğrafyalarından sonra yeni aktör olarak İslâm milletini görmektedir.
Diğer her üç ülkenin tarihinde, Batı’yı zıt ve düşman saha kabul edecek düşünce ve geleneğe rastlanmadığına göre, Batı karşıtı dünya görüşünü kuranın, coğrafyanın da sahibi olarak ortaya çıkacağı ve Batı’nın Büyük Asya’daki hayatiyetine son vermeye başlayacağı anlaşılmaktadır.
Başyücelik Devleti’nin inşaında, “Beklediğimiz İnkılabın Yönleri” arasında “Asyacılık” vardır.
İdeolocya Örgüsü’nden:
“Aslında koskoca insanlığa şâmil dâvamızın, belli başlı bir mekân ve saha hükmiyle Asya üzerinde kümelenmesi ve bir bölüm zoruna düşmesi şu yüzdendir kî, bütün beşeriyet vak’ası, zâhirde, Asya mekânında tecellî eden ruhla Avrupa mekânında zuhura gelen ruhun çarpışmasından ve dünyayı iki vazıh bölüme ayırmasından ibarettir.”
Büyük Asya sahasına zıt ve düşman AB-D emperyalizminin çullanışı, hâlihazırda devam ediyor ve bu coğrafya, tek ve dünyada çapında ‘güç merkezi’ haliyle henüz tam kıvam ve şeklini bulmuş değil...
Bununla birlikte bu gerçek, Batı emperyalizmine karşı çıkacak güç merkezinin dünya çapında olmak borcunu ihtar ediyor:
Ya dünya çapında olacak, ya dünya çapında; bu kaçınılmaz.
Bu “diyar”dan gitmeyeceğimize göre, bu diyarı istilâya kalkışırken kendi hayat tarzını yerleştirmekte yer yer “etkili” olan Batı’nın en büyük kaygısı, bu coğrafyayı örgütleyip tek mefkûre etrafında birleştirebilecek hareketler olacaktır.
Asyacılığı jeopolitik anlayışların da üzerinde, bir dünya görüşü hasrında belirttikten sonra, Afrika kıtası da dahil “bütün beşeriyet vak’ası”nı takip ettiğimiz Büyük Asya-Büyük Doğu’da neler oluyor, kısaca bakalım…
KIRGIZİSTAN SEÇİMLERİ
Amerikalıların, Avrupalı ile çıkar birliği içinde, Asya’nın yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının başına uzun vadede sorunsuz yerleşmek hesabıyla “aday” tayin ettiği ülkelerden biri de Kırgızistan’dı. Asya içinde Batı’nın emperyalist iştahına karşı set olarak düşünülüp kurulan Şangay Beşlisi ile birlikte emperyalizm, karşılıklı etkileşim sonucu, Büyük Asya’da İslâm’ın önünü açıcı rol ve yapılarıyla değerlendirilebilir.
Amerikan dış politikasının kurucuları başta olmak üzere İslâm’ın Büyük Asya’da etkili olmaya başlaması, 90’lı yıllardan beri göz hasmını tanır hesabı, dillerdeydi zaten… Bu noktada Asya’da çok nazik ve bütün coğrafyayı büyük ölçüde etkileyecek mevkii ile Kırgızistan, konjonktürel olmaktan öte, bölgedeki çıkar çatışmalarının sahalarından biri olarak belirmeye başlamıştır. Devlet Başkanı Bakiyev’in karşısına “anamuhalefet” kimliğiyle çıkarılan ve son seçimleri kaybedeceği anlaşılır anlaşılmaz çekildiğini ilân eden “Atambayçik” namıyla maruf Atambayev, Kırgız Meclis Başkan Yardımcısı tarafından ‘kendisine inananları satan adam’ ilân edilmişti.
Ülkedeki Müslüman tabanı şahsına bağlayıcı bir rol biçilerek “halk adamı” geçinen Atambayçik’in rezilliğine, kendisinin ne mal olduğunu bilen Asyalıların Atambayçik’i bir şarkıcıyla enseler vaziyette ele geçirdikleri görüntüleri de ilave ederseniz; (bkz. BARAN 133.)
Batı politikalarının altına imza atacak kirli bir elin daha kırılıp, sahibinin alnına silinmez bir leke yapıştığını bölge halkı gözüyle anlayabilirsiniz. Batılılar, MANAS üssünün ömrünün uzatılması akabinde seçimleri de kendi lehine sonuçlandırmak için Atambayev’in hesabına dolar basmıştı, olmadı. Bakiyev’in seçim zaferini ilk kutlayanlar, ‘Atambayçik’i sevmeyip, aralarında Şangay Beşlisi’ne de üye ülkelerin bulunduğu, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan gibi anti-amerikan unsurlar barındıran Türkî cumhuriyetlerdi. Avrupa’nın tanımak zorunda kaldığı, AB-D’nin ise fazla bir süre geçmeden tanıdığı Bakiyev’in seçim zaferi, Büyük Asya’daki çıkar ve hesap çatışmalarının bir süre daha devam edeceğine işaret...
OŞ BÖLGESİNDE RUS ÜSSÜ
NATO’daki Amerikan hegemonyasından memnuniyetsizliğini gizlemeyen ve Batı’ya sevkedilen enerjinin en büyük satıcısı olarak Amerikan baskısını kıran etkisiyle Rusya, her ne kadar Asya’da yükselen İslâm’ı istikbalinin hasmı olarak görse de, Amerikan emperyalizminin Asya’da etkisizleştirilmesi bakımından İslâm mücahidlerinin anti-Amerikan tehdidini dış politikasına yakın bir mevkide tutuyor, bunun yanında tabanı Müslüman halk nazarında etkili olan şahsiyetlerin elini, Amerikan istilâsı karşısında güçlü kılacak vaziyeti ister istemez almak durumunda kalıyor. Bundan bir süre önce Amerika’nın Asya’da kritik öneme sahip MANAS üssünün varlığı tehlikeye düşünce Cumhurbaşkanı A. Gül’ün uçarcasına devreye girip, “hizmet madalyası” alacak türden girişimiyle MANAS’ın ömrü, iki yıl daha uzatılmıştı.
Kırgızistan üzerinden Asya’daki dengeleri etkileyici potansiyeliyle MANAS’ın Amerikan hizmetinde kalması “Rus jeopolitiği”ne ciddi bir darbe olarak algılandı ve Putin yönetimi, bölgenin en büyük askerî üssünü inşa etmek üzere, OŞ bölgesini seçti. Rusya’nın Avrupa’ya satılan enerjiden gelecek parayla ücretini ödeyeceği üssün yıllık kira bedeli, 60 milyon dolar…
BARAN’ın Asya’daki bağımsız ve güvenilir kaynaklardan elde ettiği bilgiler sonucu bu gelişmenin Ruslara has bir metodla acil tarafından masaya yatırıldığına ve OŞ bölgesindeki bu Rus hamlesinin, Türkiye dahil dünya basınına yansımadığına ayrıca dikkatinizi çekeriz. Türk dışişleri ise, muhtemelen bu hamle karşısında gayri ihtiyari ensesini kaşımak durumunda kalmıştır. Afganistan ve Pakistan’daki Türk büyükelçiliklerinde terör örgütü NATO’ya oda tahsis eden ‘çiçeği burnunda’ dışişleri bakanı Davutoğlu, “komşularla sıfır sorun” dış politika söyleminin tersine, Asya topraklarında Batı kaynaklı şiddeti körükleyen girişiminden sonra,
Oş için neler düşünüyor acaba?
İstikbâl Asya’da!
Evin en az ayak basılan yeri neresidir? Tabi ki çatısı! Asya, ‘dünyanın çatısı’dır. Keşfedilmeyi bekleyen su, gıda, toprak, maden, petrol ve doğalgaz rezervleriyle Asya, önümüzdeki süreçte sahip olduğu yer altı kaynaklarından ötürü yerin üstündeki bütün sınırların yerinden oynayacağının izlerini taşıyor ve bu sınırları depreştirecek siyâsi dengeler içinde “güç merkezi”nin Müslümanların hâkim olduğu topraklardan, yani Büyük Doğu’dan fışkıracağına dair işaretler veriyor.
Meselâ su… Kırgızistan’ın geniş su rezervleri, Özbekistan’ın da elektrik santrali olduğu biliniyor. Özbekler, Kırgızistan’dan satın aldığı su ile ürettiği elektriği Pakistan’a satıyor. Kırgızistan’da vuku bulan ABD aleyhindeki her gelişmede ise, tepesi Amerikancı Pakistan’ın elektrik aldığı Özbekistan’ı etkiliyor; bu da zincirleme olarak Pakistan’da enerji krizine yol açıyor ve dolayısıyla ülkedeki muhalefete güç kazandırıyor. Bu defa AB-D-İsrail, ülkede etkili ve yandaş bulduğu muhalefeti desteklemek durumunda kalıyor. Zira Pakistan’da bulunan nükleer silahların, anti- amerikan güçlerin eline geçme tehlikesi, her kargaşada baş gösteriyor. Bu tehlike karşısında AB-D İsrail’in mevzilendirdiği Hind Okyanusunda bulunan ve pek bilinmeyen Garcia üssündeki 3000 Haçlı-siyonist “komando birliği” hazır kıta tutuluyor. ‘Demokratikleştirmek’ üzere bölgede yapılacak ‘darbe’nin zamanını kolluyor. Allah’ın mülkünde kendi halinde akan zengin su rezervlerinin bütün bölgeyi siyasî bir elektrikle tutuşturması ve beklenmedik hadiselerin cereyanına yol açacak cazibesi...
Asya... İstikbâlimiz…
İstikbâl Asya’da!
BARAN DERGİSİ 134, SAYI/Cumali DALKILIÇ
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
KESKEE HERKES OKUSAA BUU GUZEL YAZIYII
YanıtlaSil