İnsanı ve olayları doğru okuyup, hayatın atmosferinin de aynen hava
durumu gibi, kimi güneşli, kimi karlı yağmurlu olduğunu bilerek,
fırtınanın dineceğine dair inancını yüreğine kilitleyip kendine düşeni
yaparak gözümüzü ufka, dilimizi Esmaül Hüsna ya bağlayıp beklemektir.
- Tohumun, karanlıkta bekleyip olgunlaştığında yarılıp gün yüzüne
çıkması gibi, sabrı tohumdan öğrenip, tohumun çatlayacağı ve yeryüzü
ile merhabalaşacağı zamanı, saniye saniye saymaktır. Varlığını ortaya
koymak, varlığa sevgiyi ve umudu katmaktır.
- Bizde bu haftanın haber dosyasını,araştırmaya yönelik bilimsel bir
makale konusunda geleceğin "Tarım Politikasına yön verecek tohum
üzerine açıyoruz.
Ben köyde büyüdüm. Haliyle kendimize yetecek kadar sebze meyve
yetiştirirdik. Örneğin salatalık tohumu ayırtacaksak ta rahmetli
babaannem salatalıkların en gürbüz en dolgun olanını belirler, onun
kökenine bir bez bağlardı. O bezi gören anlardı ki bu salatalık
tohumluktur, koparılmayacaktır.
Bu salatalık iyice olgunlaşıp,kökeninden kendiliğinden kopuncaya kadar
bekletilir. Köçeğinden koptuğunda, çekirdekleri çıkarılıp, kurumaya
bırakılır, her üründen sonra bu olay tekrarlanırdı.Bu sayede tohum
sıkıntısı çekilmezdi.Ancak şimdi böyle olmuyor
Tohum tohumcu firmalardan alınıyor.Tabi bu olay seracılığın
yaygınlaşmasıyla birlikte gelişti. Pazarlama kaygıları, ürünün
dayanıklılık sürelerinin hibritleme yöntemiyle arttırılması, tohumun
ticarileşmesini beraberinde getirmiştir.
Ancak hibrit tohumun içinden üreme geninin çıkarılması kötü niyetli
bir uygulamadır.Tekelleşme amaçlıdır. Bu gidişle tüm floranın tekeli
ABD'li ve İsrail'li firmaların eline geçecektir.Bu ise çok tehlikeli
bir durumdur.
Küresel ısınmanın ve çevre kirliliğinin baş müsebbipleri olan ABD ve
İsrail, sürekli kutuplara tohum depoluyorlar.
Sebebi; küresel ısınma sonucunda bu günkü yaşam alanları çölleşecek ve
buzulların erimesiyle yaşam alanları kutuplara doğru kayacakmış. ABD
ve İsrail işte o zaman şimdiden stokladıkları tohumlarla bitkisel
yaşamı kutuplarda tekrar yeşerteceklermiş(!)
Ne kadar bencil bir düşünce...
Bilmem hala köylerde kendi tohumunu yetiştiren köylülerimiz var mı?
Eğer varsa bilinmelidir ki; o tohumlar altın değerindedir.
Onun için,belki de Recep Konuk, "Ayşe Teyze tohumuna sahip çık"
dedi .Ve yer olarak ta
Altınekin'i seçti.
Bunun Yahudi düşmanlığıyla bir ilgisi yok. Hiç bir ulusa karşı ön
yargılı düşmanlıklar beslemiyoruz. Ancak dünyadaki tüm insanların
ortak yaşam alanı olan doğayı da emperyalistlerin tekeline bırakmamak
gerekir. Doğa hepimizindir. Dünyada tohumculuk piyasasının hakimi
halen Hollanda ancak İsrail kısıtlı toprak ve sulama imkanlarına
rağmen Hollanda'nın hemen ardında ikinci sırada.
Tohumculukta "hibrid" denilen kavram pek çoğumuzun bilmediği bir şey.
Kısaca şöyle anlatmak gerek.
Doğal şartlarda yetişen bir domatesin tohumundan fıtri kanunlara göre
yeniden bir domates elde etmeniz gerekir. Ancak "melez azmanı" olarak
genetik çalışmalar ve suni seleksiyonla fıtratın dışına çıkarılan
"hibrid tohumlar" bu sonraki nesille benzeşme normalinin dışına
çıkarılmıştır.
Bir hibrid tohumdan elde edilen ve normal görüntü gösteren domates
bitkisinin tohumu toprağa yeniden ekildiğinde bizim "f1" dölü
dediğimiz ikinci nesil bitki ve meyveler ilk nesille aynı özellikleri
göstermemektedir. Sonraki nesiller de "f1" ile benzeşmemekte ve bir
kaç nesil sonra domatesle uzaktan yakından alakası olmayan bir bitki
ile karşılaşmaktasınız.
Peki sorun nedir?
İşin biyolojik açıdan tehlikeli olan boyutu elbette önemli neticede
genetiği oyanmış tohumlardan elde edilmiş meyveleri götürüyoruz. Ancak
bunları tüketmiş insanlara uzun vadede bir zararı olup olmayacağını
anlamak için uzun yıllara ihtiyacımız var.
Ancak asıl önemli olan sorun şu;
Hibridlerin yüksek verim düzeyi nedeniyle yerli çeşitlere alternatif
olarak gösterilmeye başlandığı yıllardan bu güne kadar Türkiye'de
tohumundan yeniden aynı bitkiyi elde edebileceğimiz yerli çeşitler
nerdeyse kalmadı. Yani Allah göstermesin İsrail ve Hollanda bize tohum
satmayacağını söylese ayvayı bile yiyemeyeceğiz. Yani midemizden
yakalanmış durumdayız. Bu tehlikeye uzun yıllardır taşra personeli
dikkat çekmektedir. Ancak Bakanlık uygulamaları özellikle 1995 ten
sonra "hibrid" uygulamalarına dönük demonstrasyonlarla
doldurulmuştur.Gelelim başka bir gelişmeye(bu konuda beni
bilgilendiren,"Mustafa Erol" ve Nadide Ülkü Altıparmak" kardeşlerime
teşekkürü borç bilirim)
(1)"Hazera (İbrani'ce de Tohum demektir) Tohumculuk Şirketi, 1938
lerde İsrail de Kurulan "Hazera Tohum Üretme ve Tedarik Kooperatif
Birliği" nin daha sonra Hazera Genetics adını alan şirketin Türkiye
`deki iştirakidir.
2004 de kurulan Hazera Tohumculuk şirketinin sahibi olan Hazera
Genetics ise Fransız Vilmorin şirketine aittir.Sebze tohumunda
Monsanto `nun Seminis şirketi 464 milyon Euroluk satış cirosu (2007)
ile dünya birincisi, Vilmorin ise 345 milyon Euro ile ikinci
durumdadır.% 80 Vilmorin iştiraki olan Limagrain Verneuil Holding
(LVH) ise bugün Avrupanın tahılda birinci, mısır tohumunda ise ikinci
büyük tohum şirketidir. , Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ,
Hazera Tohumculuk Şirketi ile tohum kaynaklarının toplanması için bir
proje geliştiriyor. Proje ile ilgili genel bilgi ise şu, Proje konusu
olan sebzenin Latince ve yöresel ismi, yetiştirildiği bölge ve yayılma
alanı, eğer varsa farklı kullanım amaçları, yörede ne kadar zamandır
bilindiği ve yetiştirildiği, yok olma tehlikesinin bulunup
bulunmadığı, tohum çimlenme süresi, tohum çimlenme yüzdesi, tohum
ekiminden fide aşaması ve çiçeklenmeye kadar geçen süre, meyve bağlama
tarihi, meyve üzerinde yapılan C vitamini, kuru madde değeri, meyve
eti sertliği, raf ömrü, depolama süresi gibi veriler saptanacak bir
rapor halinde proje koordinatörlüğüne ve poster halinde de proje
değerlendirme komitesine sunulacaktır. Juri tarafından değerlendirilen
projelerde birinci olana diz üstü, iki ve üçüncüye masa bilgisayarı
hediye edilecek, fakültelerinde 1. olan tüm yarışmacılar danışmanları
ile birlikte Antalya`da 5 yıldızlı otelde 1 hafta misafir
edileceklerdir.
Bu bilgilerin ışığında yukarıdaki proje tekrar irdelendiğinde, insanın
kafasında bir takım soru işaretleri belirmektedir. Bu tohumlar nasıl,
ne için ve nerede kullanılacak? Bu tohumlukları bugüne kadar
geliştiren çitçilerin hakları nasıl korunacak? Bu tohumlukların
genetik özelliklerini değiştirmeye çalışan uygulamalara karşı Fakülte,
şirketten ne tür garantiler alacak? Bu tohumlukların ticari mal olarak
haklarını Hazera isimli şirket mi alacak?"(1) (Kaynak: Ekoloji
Kolektifi )
Zengin yerli gen kaynaklarıyla, tarımsal biyolojik çeşitliliğimizle
övündüğümüz Anadolu, silahsız bir işgale dur diyecek tek yapı
Altınekin'de Tohum Üretme ve İşleme Tesisi ile birim alanda verimi
arttıracak tohum ıslahı çalışmalarının sanırım ülkeye katkısını
anlamışınızdır.
Umarım Altınekin de geleceğe atılacak, babaannemim tohumlarına benzer
yapılaşma hakkında bilgileri yakında,Anadolu Holding bünyesinden Sefa
Beyden,alacağız.
KÜRESEL ISINMA
Çok değil, otuz yıl önce
Sabah erkenden heyecanla açılan
Kocaman düğmeli,radyolarımız
Her gün aynı saatte dinlenen
Arkası yarınlarımız vardı.
Ekmeğin tadını
Kışın rengini
Kaybetmediği yıllardı
Herkes kendi sahnesinin
dekorunu kurardı düşlerine
Henüz küstürmemiştik iyi adamları
Siyah beyaz ilk filimler
buram buram biz kokardı
Hepimiz mahallenin,en iyi delikanlısı
olma telaşında
Bir fincan kahvenin,kırk yıl hatırı vardı,
Çocuklar,henüz teknoloji tarafından kandırılmamış
Masum hırsızlığında komşu bahçesinin
İp atlayan,uçurtma uçuran
Üstü başı çamura bulanmış
Elifçe bir sevdanın yorgunluğunda
erkenden yatardı
Önce çocukluk kahramanlarımızı küstürdük
Sonra dertleştiğimiz bakkalı
Herkesin adresini ezbere bilen
daha nice sokak elemanlarını
Bozacıyı,pamuk helvacıyı
Sessizce uğurladık
Ne kalaylı kaplarımız
ne sonsuz sevdalarımız
Ne de yağ tenekelerine ektiğimiz
fesleğen çiçeğimiz yok artık
Sadece onlar mı
Özenle katlanan,gözyaşıyla ıslanmış
Bir ucu yakılmış mektuplarımızda yok
Uçurtmalar takılmıyor artık tellere
Ve biz yüksek binalardan seyrediyoruz şehri
Küçük kaygılar içinde stres biriktirirken,heybemize
Aşk falı baktığımız papatya
kapımızın önüne gelen,sütçü
Gazete,dağıtan o,esmer çocuk yok artık
Şehir çılgın çocukluğunu kaybetti
Pastörize geçen bir ömrün
son deminde
Mevsim,küresel ısınma
Yıl, ikibin yedi
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.