T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[anadoluhaber:35519] Batı Dünyasının Gerçek Yüzü!

 
BATI DÜNYASININ GERÇEK YÜZÜ!

 

 

 

            Şimdiye kadar ülkemizdeki siyasilerin daima dost olarak kabul ettiği aslında bunun gerçek olmadığı batı dünyası (Avrupalılar, genel olarak Hıristiyanlar) tarihleri utanç verici karanlık uygulamalarla doludur. Hıristiyan dünyası kendi dışındakilere daima sömürme, aşağı görme, gerektiğinde ortadan kaldırılması gerekenler olarak bakar. Bu bakış açısını aynı zamanda daha fazla olarak siyonist yahudilerde de görmek mümkündür. Batı tüm tarih boyunca kendi dışında kalan milletlere adalet, yardım götürmek gibi bir faydaya hiçbir zaman sahip olmamıştır. Girdikleri ülkelerin yer altı, yer üstü tüm kaynaklarını sömürmüşler, o toprakların esas sahiplerini köle durumuna getirmişler, karşı gelenlere acımasızca öldürmüşler, adalet değil kanla, gözyaşı yaymakla meşhur olmuşlardır. Tüm Avrupa ülkelerinin tarihleri bu gibi insanlık dışı uygulamalarla doludur. Onların merhamet anlayışı ancak kendi içlerindedir. Avrupa ırkından olmayana bu merhamet anlayışı hiç hem de hiç bulunmamaktadır. Bu kadar kötü, karanlık bir geçmişe sahip olmalarına rağmen kendilerini sütten çıkmış ak kaşık misali dünyaya insanlık, demokrasi dersi, merhamet dağıtmaya sözde devam ederler. Ülkemize dayattıkları ermeni, kürt meselesi gibi. Kendi tarihleri ise tam tersi sindirmeler, asimile etmeler, cinayetlerle doludur.

 

            Hangi Avrupa ülkesine bakarsak bakalım bu tür utanç verici olaylarla karşılaşmamız mümkündür. Bir dünya haritası açtığımızda koskoca büyük okyanusta Avrupa ülkelerine ait zamanında işgal edilmiş, sömürge haline getirilmiş adacık devletleri görürüz. NORVEÇ’te daha 1977’lere kadar Taterlara (göçerlere) karşı biyolojik kısırlaştırma uygulanması, İngilizlerin Avusturalya yerlilerini katletmesi; 1070’lere kadar toplam 100 bin yerli çocuğu zorla ailelerinden alınarak beyaz ailelere işgücü olarak verildi, Almanların 2’nci dünya savaşında yapmış olduğu soykırımlar, Belçikalıların Afrika’daki katliamları… Bütün Avrupa tarihi soykırımlarla doludur.

 

            Fransızlar CEZAYİR’de 1830 ile 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirliyi katlettiler. Bu süre içerisinde her türlü işkence, kültürel soykırım, tecavüz yöntemleri uygulandı. Cezayirliler tıp deneylerinde kobay olarak kullanıldı. Fransızlar 8000 köyü yok ettiler. Birçok Cezayirli korkunç işkenceler altında hayatını kaybetti. (Bkz. Batı Tarihinde İnsanlık Suçları, Sefa M.YÜREKLİ)

 

            Köle ticareti ve kölelerin ucuz işgücü olarak kullanılması o zamanlar o kadar karlı bir işti ki 19’ncu yüzyıla kadar olan zaman içerisinde İngiliz, Portekiz, İspanyol, Danimarkalı, Norveçli, Fransız ve Hollandalı köle tacirleri tarafından, 12 – 13,5 milyon arasında Afrikalı zorla kaçırılarak Amerika’ya götürüldü. Bunların yüzde 25’i uğradıkları ağır koşullar nedeniyle ilk 18 ay içerisinde öldüler. Yolculukta kötü koşullara dayanamayarak ölenlerin yüzde 12,5 ile yüzde 50 arasına olduğu tahmin edilmektedir. O zamanlar bütün Afrika nüfusunun 40-70 milyon arasında olduğu tahmin edildiği bir devirde bu rakam çok büyük boyutlardadır. Dünyaya demokrasi, merhamet havarisi kesilen ABD’de kendi tarihlerine, uygulamalarına bakmadan daha 1950’lere kadar Afrika kökenliler kanunen hala ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekte idiler. Bugün her ne kadar kanuni kısıtlamalar kalkmış gözükse de fiili durum ne yazık ki devam etmektedir. Şu bir gerçek ki Avrupalı beyaz adam her zaman kendisini diğer milletlerden üstün, efendisi durumunda görmüştür. Şu anda dünyanın en yaygın dini kabul edilen İngilizce, İngilizlerin kendi dillerini işgal ettikleri ülkelere dayatmalarının bir sonucudur. Bu dünyaya kan kusturan, dünyada huzur, düzen bırakmayan emperyalizm ancak Müslüman ülkelerin kendi aralarında Türk İslam Birliği’ni kurmaları, kendi Birleşmiş Milletlerini oluşturmalarıyla önlenebilir. D-8 ülkelerinin oluşturduğu bu birlik, ERBAKAN hükümetinin 28 ŞUBAT darbesiyle birlikte fiilen son bulmuş, AKP hükümeti, emperyalizmin  önündeki bu en büyük engeli, (D-8) ülkemize maddi ve manevi büyük fayda sağlayan bu oluşumu desteklemek yerine TÜRKİYE’nin kurtuluşunu 1000 küsur senedir İslam/Türk düşmanlığı yapan ülkelerin birliğinde, Hıristiyan kulübüne (AB), D-8 yerine de G-20’ye sığınmakta Türk Milletinin faydasına görmüştür!

 

            Başbakan ERDOĞAN, ABD’deki konuşmasında BM eleştirmiş, küresel sorunların  çözülebilmesi için BM’nin yapısı hakkında haklı eleştirilerde bulunmuştur. Buna mukabil iktidar olduktan sonra TÜRKİYE’nin hiçbir sorunu yokmuş, sanki hepsi halledilmiş gibi AB’ye girebilmek için ne dinimize ne de Türk örf ve ananelerimize uygun olmayan tamamen İslam ve ahlak dışı avrupa’nın kanun ve uygulamalarını, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehlikeye düşürecek AB’nin dayatması kanunları da çıkartmakta bir beis görmemiştir. Cumhuriyet tarihinde AKP hükümeti kadar hiçbir hükümet tamamen adalet, insanlık duygusundan zerre kadar nasibini almamış Avrupa devletlerine (AB) benzemeye de kalkışmamıştır. Başbakan, BM Güvenlik Zirvesi’ndeki nükleer silahları imha kararı alan 5 üye ülkeye “hemen imha edin” çağrısı ve İsrail’i ima ederek özellikle Ortadoğu’da kimsenin nükleer silaha sahip olmamasını istemesi bizi sevindirici girişimlerdir. Ancak hükümetin dedikleri ile uygulamaları tamamen farklıdır. Daha yaklaşık bir hafta önce sahip olduğu nükleer silahlar sebebiyle İsrail aleyhine bir karar çıkmasını engellediğini hatırlarsak dedikleri ile uygulamalarının tamamen çelişkili olduğunu görebiliriz. AKP ve Hıristiyan dünyasının görmemezlikten geldiği İsrail’in elindeki nükleer silahları bir tehdit olarak düşünmezken, İRAN’a vurma tehdidine kadar varan bir engellemenin reva görülmesi, AKP’nin bu konuda tüm dış politikasında da olduğu gibi tam bir net politikasının bulunmaması üzücüdür. Ama dost ve kardeş İRAN’a bir harekat düzenlenirse hiç şüphesiz hükümet her zamanki gibi bu hareketi de destekleyecektir. Şimdiye kadar AKP’nin, ABD, AB ve İsrail dış politikalarına sahip çıktığını gördüğümüzden bu kanaate varmamız doğaldır. İRAN’a bu kadar yüklenilmesinin sebebi esasında “BOP Projesi” nin önündeki en büyük güçlü engeli teşkil etmesidir. İRAN şu anki hali hazır güçlü durumuyla İsrail’in muharref Tevrat’taki vaat edilmiş topraklarının tam da üzerinde durmakta, üstelikte işbirlikçi bir hükümetin başta olmaması sebebiyle acele olarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Eğer ki hükümet IRAK işgalinde olduğu gibi bu hayasızca saldırıya karşı çıkmazsa yine milyonlarca Müslüman kanı dökülecektir ki, bu kadar insanın hayatının kaybetmesi kimseye hayır sağlamaz. Başta AKP olmak üzere.

 

            TÜRKİYE’nin AB’ye ilk müracaatının üzerinden yaklaşık 50 sene geçmiş bulunmaktadır. Bu süre zarfında AB hiçbir zaman bizi içerisine alacak bir tavır takınmamış fakat normal şartlarda dayatamayacağı/yaptıramayacağı; ülkemizin bölünmesine, Türklüğümüze, Müslümanlığımıza özgü dini, milli ve ahlaki kimliğimizi kaybetmemize neden olacak bize zarardan başka hiçbir fayda sağlamayacak olan kanunları çıkarttırmış, işin esas üzen tarafı bu kanunlar çıkarıldıktan sonra AKP’ye oy veren, veren kesimin de üstelik ağırlıklı muhafazakarlardan oluşmasına rağmen seçim öncesi, seçimde ve seçim sonrası hiçbir tepki gelmemiş olması bizim için ne büyük bir gaflet/bilgisizlik içinde bulunduğumuzun bir göstergesidir. Buradan çıkartılan şöyle bir mana da bu yapılanların halkımız tarafından uygun bulunduğu, onaylandığıdır.

 

            AKP iktidar olduktan sonra ilk işi AB’ye girme girişimleri olmuş, geldikleri mecrada tamamen karşı oldukları, Hıristiyan Kulübü olarak niteledikleri bu örgüte girmek için nasıl çaba harcadıkları hepimizin malumudur. AB’nin ilk zamanki imkanları artık yoktur. Kendi içinde bile üye ülkeler tarafından sorgulanmakta, her şey gibi AB’de ömrünü tüketmek üzeredir. Üstelik üye olsak bile üye ülkeler arasında dolaşım hakkımızın olmadığını, ama onların istedikleri gibi ülkemize gelebileceklerini, çalışma haklarının bulunduğunu biliyor muyuz? Yapmış olduğum incelemelerde AB’nin bizim yararımıza tek bir faydasının olmadığını ancak tavizlerle dolu bir üyeliğimizin bulunacağını gördüm. Benim bu gördüğümü AKP’nin de görmüş olacağını umarım. AKP halkımızı iktidarları boyunca AB masalıyla oyaladı/uyuttu. Bunca sorun, başta işsizlik, bozuk giden ekonomi AB duvarının arkasına sığınılarak saklandı, gizlendi. Ama artık mızrak çuvala sığmamaktadır. AB’ye girilemeyeceğini hükümette bal gibi bilmektedir. Fakat AB şekeri kaldırılırsa bu sefer ülkemizin esas sorunlarıyla baş başa kalacaklardır. Şimdi AB aldatmacası, oyalamacısıyla durumu idare ediyorlar ne gerek var ki gerçeklerle karşılaşmaya. Esasında çözülemeyecek sorunlar değildir fakat bu sorunların çözülmesi ABD, AB ve israil eksenli ekonomik ve siyasi politikalardan ayrılmakta geçmektedir. Bu da AKP’nin işine gelmez. Milli bir politika şimdiye kadar ATATÜRK, İNÖNÜ ve ERBAKAN hükümetleri dışında izlenmemiştir. Batıya dönük, onların istekleri doğrultusunda iç ve dış politikalar izlenmiş, sonuç olarak da şu anki bulunduğumuz duruma gelinmiştir. Hıristiyan, yahudi milletinden medet ummak, onların gözüne girmeye çalışmak çok büyük bir gaflettir. “AB bir Hıristiyan Birliği’dir. Müslüman bir TÜRKİYE’yi kesinlikle almazlar.” Dinimizi de değiştirsek, Türklüğümüzden vazgeçsek de olmaz. Ayet-i Kerimede de buyurulduğu gibi “Sen onların dinine girmedikçe asla senden razı olmazlar” buyuruluyor. Bu en güzel şekilde her şeyi özetlemektedir.

 

            Batı, Hıristiyan dünyasının ne kadar Müslümanlara yardımcı olduğunun! en güzel örneğini bize Fatih GENCER’in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı Amerikan Yakın Doğu Yardım Komitesi isimli kitapta sözde dostumuz ABD’nin bizlere nasıl yardım yaptığının çok güzel örneklerini bulabileceğiz.

 

1919 senesi HAZİRAN ayında bir amerikan yardım kuruluşunun GİRESUN’da nasıl bir faaliyet izlediğini anılan kitaptan alıntı yaparak veriyorum.

 

“GİRESUN’da faaliyet gösteren bir amerikan heyeti Rum ve Ermeni yetimhanelerine yirmişerbin lira yardımda bulunduğu halde, Türk yetimhanesine sadece yüz elli lira vermişti.”

 

GİRESUN’daki Amerikalılar yine insaflı! İmiş. Kazım Karabekir Paşa, KARS’taki Amerikalıların tutumunu şu şekilde dile getiriyor: “Depoları tıklım tıklım dolu olmasına rağmen Amerikalılar bizim çocuklara bir şey vermediler. Binlerce Ermeni çocuğunu insanlık namına diye bol bol giydirip besleyen ve yetiştiren Amerikalıların bizimkilere karşı kayıtsız kalmaları herkese ve hele çocuklara çok fena tesir ediyordu.” (S. 124)

 

Yine: “Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Rus istilasına uğrayan doğu vilayetlerindeki durumu tetkik etmek ve oradaki muhtaç nüfusa yardımda bulunmak amacıyla 1919 yılında imdat heyetleri göndermişti. Bölgeye giden heyetler, TRABZON yöresinde karşılaştıkları Amerikalılarla işbirliği içerisinde çalışmak istemişler, fakat  Amerikalılar “sürgün” ve “katliamlara” maruz kaldıklarını iddia ettikleri Rumların ve Ermenilerin daha fazla yardıma ihtiyaçları olduğunu ileri sürerek öneriyi geri çevirmişlerdir.” (S. 122)

 

Bir noktadan sonra, Amerikalılar Müslümanlara az da olsa yardım etmeye başlar.       O nokta, Türklerin Amerikan mandasına girip girmemeyi tartışmayı başladığı dönemdir. Şirin görünmek gibi bir şey. Buraya kadar vermiş olduğum örnekler biraz da olsa batının (Hıristiyanların) Müslümanlara, Türklere bakış açısını, vermiş olduğu değeri anlatmaya yeterlidir. 1950 yılından beri sözde aldığımız amerikan yardımları acaba ülkemize ne kazandırmıştır? Bunu incelersek bize batının kazandırdığının ne olduğunu ya da olmadığını görmek açısından bize kısa bir misal oluşturur.

 

Müslümanların batılılar karşısında düştükleri acziyetleri de çoktur. Bu insaftan, insanlıktan, merhametten uzak milletleri kendilerine hayat tarzlarını, yaşamlarını, giyimlerini örnek almışlar, kendilerini ona göre yönlendirmişlerdir.

 

Batılıların  sömürdükleri ülkelerinin halklarını nasıl etkilediklerini, kendi kültürleriyle karıştırıp onları bozduklarına güzel bir örnek, Osman Nuri KOÇTÜRK’ün “Sessiz Savaş” isimli eserinde, 1960’lı yılların IRAK’ında tanık olduğu bir olayı şöyle anlatır:

“Halk sinemada İngiliz filmini izlemektedir. Filmin bir sahnesinde İngiliz ulusal marşı söylenmektedir. İstisnasız tüm seyirciler emir almışçasına hep birden ayağa kalkar ve marşı sonuna kadar esas duruşta dinlerler.” Bu olay IRAK’ın bize emperyalist ABD ve İngiliz orduları tarafından kolaylıkla işgal edilmesini anlamayanlar için bir cevap olmaktadır.

 

            Siyonist İsrail, ABD ve İngiltere veya herhangi bir batılı ülke ne yaparsa yapsın asla zalim ve terörist kategorisine girmez. Ama terörle bir alakaları olmadığı halde sadece hakkını arayanlar, ülkelerinde emperyalistleri görmek istemeyenler, bu uğurda gerekli haklı mücadeleyi verenler otomatik olarak terörist olarak damgalanmışlardır.

 

            Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra emperyalist Hıristiyan batı kendilerine yeni bir hedef/düşman aramış, yayılmacılıklarına, sömürü düzenlerini sürdürmeye/kurmaya en büyük engelin İslam olduğunu görmüşlerdir. Gerçektende İslam’ın emir ve prensipleri; sömürüye, cinayete, haksız kazanç sağlamaya engeldir. Bu sömürücü, emperyalist, soykırımcı batının işine gelmemekte, dolayısıyla tarihte pek çok örnekleri görüldüğü gibi İslam’a savaş açmışlardır. Bu ülkelerdeki işbirlikçileri sayesinde gerek işgal ederek, gerekse işgale gerek kalmadan sömürü düzenlerini sürdürmüşler, ülkelerini koruyan, emperyalistleri istemeyenler, bu uğurda mücadele verenler terörist iftirasına ve ülkelerindeki işbirlikçi yöneticileri ve emperyalistlerce en ağır ceza ve hitamlara maruz kalmışladır.

 

            Halen ülkemiz ve tüm Müslüman ve mazlum milletler geçmişte olduğu gibi şimdi ve hatta ileride de emperyalist tehdidi/sömürüsü altında bulunmaktadır. Tüm Müslümanlar bu tehdide karşı daima teyakkuz halinde bulunmalıdır. Çünkü tehlike küçümsenmeyecek kadar büyüktür.

 

Selam, saygı ve dualarımla.

 

Yakup MUSA

 

03.10.2009

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.