T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[anadoluhaber:36255] Dağın Şeyhi - Hasan Sabbah - Haşhaşiler







 

Marco Polo anlatıyor...

1273 yılında İran'dan geçen ve mezhebin ge­nel karargahı olan Alamut Kale­si'ni gezen ünlü gezgin Marco Po­lo şöyIe anlatıyor:

"Onların dilinde yaşlı adama Alaaddin deniyor. O. iki dağ ara­sında bir vadide, dünyadaki her türlü meyve ile dolu, çok büyük ve güzel olan bir bahçeyi duvarla çe­virtmiş… Orada, her tarafı yaldızlı ve güzel resimlerle süslü, eşi gö­rülmemiş güzel evler ve güzel saraylar bulunuyor. İçinden şarap, süt, bal ve su akan kanallar var. Burası, her türlü müzik aleti çal­masını, çok güzel şarkı söylemesi­ni ve iyi dans etmesini bilen dün­yanın en güzel kadın ve kızlarıyla dolu... Şeyh onları, bu bahçenin cennet olduğuna inandırıyor. Bu bölgedeki insanların gözünde, bu­rası  gerçek bir cennet. Bu bahçe­ye, Haşhaşi yapmak istediği kim­seler hariç hiç kimse giremiyor. Bahçelerin girişinde, hiç kimsenin ele geçiremeyeceği kadar müstahkem bir şato var. Şeyh, hüküm­darlık sarayında, kendisinin silahlı adamı olmak isteyen 12-20 yaş arası yöre gençlerini alıkoyuyor ve onlara Muhammed, cenneti nasıl benim size söylediğim şekil­de tasvir etmiş' diyor, Onlar da şeyhe inanıyorlar. Gençleri onlu, altılı veya dörtlü gruplar halinde birbiri ardından bu bahçelere so­kuyor, Ardından onlara, içeni der­hal uyuşturacak olan bir içki içiri­yor, sonra da onları bahçesine ta­şıyor. Gençler, uyandıklarında kendilerini bahçede buluyorlar. Bulundukları yerde kendile­rini o kadar güzel bir du­rumda görüyorlar ki, haki­katen bir cennette oldukla­rını düşünüyorlar. Kadınlar ve kızlar, bütün gün onların isteklerini yerine getiriyor­lar, Öyle ki, her isteklerini elde ettikleri için oradan asla kendi rızalarıyla çıkmı­yorlar. Size söylediğim şeyh efendi, muhteşem ve büyük bir saraya kapanıp etrafın­daki basit insanları kendisi­nin büyük bir peygamber ol­duğuna inandırıyor. Haşhaşilerden birini bir yere gön­dermek İstediğinde, bahçe­dekilerden birine içki verip sarayına getirttiriyor. Adam uyandığında kendini cennetin dışında, şatoda bulunca çok üzülüyor. Şeyh onu huzura getirttiriyor ve ona nereden geldi­ğini soruyor. Adam, cennetten geldiğini ve cennetin Muham­med'in anlattığı şekilde düzenlen­miş olduğunu söylüyor. Cenneti duyan, fakat onu görmemiş olanlar oraya gitmek için büyük arzu duyuyorlar ve oraya gitmek için ölmeyi istiyorlar. Şeyh önemli biri­ni öldürtmek İstediğinde onlara, “Gidin ve filan kimseyi öldürün; döndüğünüzde sizi meleklerim va­sıtasıyla cennete göndereceğim. Eğer iş başında ölecek olursanız meleklerime sizi cennete götür­melerini emredeceğim” diyor. Onları buna inandırıyor. Adam­lar da tekrar cennete dönme ar­zusuyla, hiçbir tehlikeden korkmaksızın onun buyruğunu yerine getiriyorlar. Şeyh, bu şekilde on­lara istediği her kişiyi öldürtüyor. Hükümdarlar, duydukları aşırı korkudan dolayı onunla barış ve dostluk sürdürmek için kendisine vergi veriyorlar.”

 Batı dünyası, Hasan Sabbah'ın fedailerini haşhaş içirerek eyleme gönderdiğini, Marco Polo'nun anılarından öğrenmiştir.

 

 Hasan Sabbah ve Haşhaşiler kimlerdi?

Tarihin her döneminde siyasi ve dini gerekçelerle krallar, hüküm­darlar, prensler öldürülmüştü ama, bu eylemleri ilk kez, bir örgüt kura­rak gerçekleştiren Hasan Sabbah ve onun Haşhaşiler'iydi. Amaçları, dini olmaktan çok siyasiydi.

Haşhaşilerin kurucusu Hasan Sabbah, İran'da Kum kentinde dünyaya geldi. Kesin doğum tarahi bilinmemekle beraber 11.yy ortaları olarak tahmin edilmektedir. Emire Zerrab adlı bir daiyle dostluk kurmuş ve etkilenmiş. Daha sonra yolları ayrılır. İsmaili kitaplarla araştırmalarına devam eder. Yakalandığı ölümcül bir hastalıktan kurtulur. 1078 yılında Fatımî halifesine biat etmek için Mısır’a gider. Ülkesine 1081 yılında döndüğünde bütün İranı dolaşır.  

Hasan Sabbah, sürekli gezilere çıkıyor, hiç durmadan yer değiştiriyordu. Amacı, sa­dece taraftar kazanmak değildi; misilleme görmeksizin Sel­çuklular'la mücadele edebileceği bir yer arıyordu. Sonunda, Elburz Dağları'nın tam ortasında, dev gibi bir kayanın zirvesinde, 1.800 metreden fazla bir yüksekliğe kurul­muş Alamut Kalesi'ni seçti. Kaleyi ele geçirme niyeti anlaşılan Hasan Sabah kaleden kovulur. 1090 yılında gizlice sızdı Alamut Kalesi’ni ele geçirir.

Selçuklular kaleye iki sefer yapsalarda başarılı olamadılar.

Bu arada Sabbahçılar, adam öldürme sanatını da geliştirmişlerdi. Bu konudaki ilk büyük başarılarını da bu sıralarda kazandılar. Kur­ban olarak, düşmanları Selçuklula­r'ın güçlü veziri Nizamülmülk'ü seçmişlerdi. Ha­san Sabbah, cinayet planını titiz bir şekilde hazırladı. 1092'de Nizamülmülk öldürdü. Böylece, birçok hükümdarı, prensi, generali, veliyi ve hatta İsmaili öğretilerini kınayan ilahiyatçıları öldürecek iyi planlanmış bir terör başladı.  Haş­haşiler, sadece Hasan Sabbah'ın idaresi süresinde 50 kadar cinayet işlemişler. Bir Arap vakanüvise bakılırsa, "hiçbir kumandan veya subay, evinden korumasız olarak çıkamı­yordu. Hepsi elbisesinin altında zırh taşıyor; bizzat Vezir Ebu'l-Hasan bile zırhtan bir gömlek giyiyordu. Berkyaruk'un üst rütbeli subayları bir suikast olasılığına karşı huzara silahla çıkabilmek için Sultan'ın iz­nini almışlardı..."

Selçuklu sultanları taht kavgasındaydı. Sultan Sencer diğer kardeşlerine üstünlük sağladı. Bu arada Hasan Sabah’a Alamut Kalesi’ne seferler düzünlensede pek başarı sağlanamadı. Hasan Sabbah, Sencer'le barış yapmak istiyor, elçiler gönderiyor, ama hediyeleri reddediliyordu. So­nunda, sultanın nedimlerinden ba­zılarının yardımını sağladı. Bu nedimlerden biri, Hasan Sabbah'ın gönderdiği hançeri sarhoşluktan sı­zıp kalmış sultanın yatağının yanı­başına sapladı. Sultan, sabah uyan­dığında bu hançeri gördü, ama kimden şüpheleneceğini bilmediği için olayı gizledi. Bunun üzerine Hasan Sabbah ona mesaj gönderdi.

"Ben sultanın iyiliğini istememiş ol­saydım, o hançer yatağın yanına değil, sultanın göğsüne saplanmış olurdu..." Bunun üzerine Sencer korkuya kapıldı ve hemen Hasan Sabbah'la barış yapmaya çalıştı; onun saltanatı süresince de İsma­ilîler davalarını geliştirdiler...

Hasan Sabbah, 1124'ün Mayıs ayında hastalandı... Kendisi yerine geçecek dört kişiye görev dağıtımında bulundu; "imamın, kendi devleti­nin idaresini ele almak üzere geri döneceği zamana kadar dördünün birlikte hareket etmesi" ni emrede­rek kendi mekanına çekildi ve daha sonra onu kimse görmedi...

Hasan Sabbah ve Haşhaşileri, düşmanın gözünde, din ve topluma karşı şuç işleyen, kanlı entrikalar güden güdümlü fanatiklerdi. İsma­ilîler'in gözünde ise, imamın düş­manlarına karşı mücadele eden seç­kin bir müfrezeydiler... Zalimleri cezalandırarak imanlarının en güç­lü kanıtını gösteriyor ve böylece ebedi mutluluğu kazanıyorlardı.

 

Yeni Davet (ed-Da'vetül-cedide)...

İsmailîliğin Mısır'da sönmeye başladığı bir sırada, Hasan Sab­bah, İran'da ona yeni bir dinamizm kazandırmıştı. (1094) Fatımî halifesi el-Mustansır'­ın ölümü, İsmailîler arasında ciddi bir bölünmeye neden oldu; halife hayatta iken büyük oğlu Nizar'ı veliaht tayın etmesine rağmen, devle­tin ileri gelenleri Mustansır'ın oğlu el-Mustali'ye biat etmişti. Hasan Sabbah da, Musta'li'yi tanımayıp Nizar adına propaganda yapanlar­dan biriydi.

Böylece İsmailîler ikiye bölünmüş oldu; batı İsmailîler'i, ya­ni Mısır, Kuzey Afrika ve Suriye ta­rafındakiler Musta'li'yi. İran tarafın­dakiler ise Nizar'ı halife olarak tanı­dılar. İsmailîler'in Hasan Sabbah'la başlayan yeni propagandaları da "Yeni Davet" (ed-Da'vetü'i-cedide) adıyla tanındı.

Alamut'a yerleşen Hasan Sab­bah, mesajını bu eski İsmailîler'e ulaştırmak için adamlarını Suriye­'ye göndermişti. Amacı, kurulu si­yasi ve sosyal düzeni çökertmek ve halkı kendi inançlarına çevirmekti. Bu inançlara karşı çıkan Abbasiler ve onların koruyucuları durumun­daki Selçuklular'ı hiç sevmiyorlardı. İki yüzyıl boyunca Büyük Selçuklu­lar'ı oyalayan Haşhaşiler, bir süre­dir batıya sefer düzenleyen Moğol­lar'ın Alamut Kalesi'ni 1256'da ele geçirmesiyle ezildiler.

 

Alamut'un yıkılması ve son imamın ölümü...

Cengiz Han'dan sonra tahta ge­çen Büyük Han Möngke, oğlu Hülâgü'yu, bütün İslam ülkelerini ele geçirme­si için batıya gönderdi. Moğol askerleri (1256) Ala­mut Kalesi'ne girdiler.

Büyük Moğol Hanı Möngke, oğlu Hülâgü'ye haber göndererek, bütün mezhebin ortadan kaldırılması ve bütün unsurlarının imhasını emret­ti. Bunun üzerine, İmam'ın yakın akrabalarının bir kısmı Moğolis­tan'a gönderildi; geri kalan binler­cesi ise, sayım yapılacağı bahane­siyle bir araya toplanarak idam edildi. Böylece, 1257 yılının sonun­da, İran Dağları'nda birkaç tane Haşhaşi'den başkası kalmadı. Suri­ye'deki Haşhaşiler ise, henüz Mo­ğol etkisi dışındaydılar.

Haşhaşiler, Alamut'ta felsefe ve gizli bilimlerle ilgili büyük bir kütüphane kurmuşlardı. Hülâgü, Ata Melik Cuveynî'yi bu kütüpha­neyi gözden geçirmesi için Ala­mut'a gönderdi. Cuveyni, burada bulduğu Kuranlar, bilimsel ve ta­rihi eserleri ayırdı; gizli bilimlere, mezhebin öğretilerine ait kitapla­rı da yaktırdı.

 
 

Bu yazı Focus dergisinin Eylül/98 sayısından alınmıştır.

Derginin tamamını PDF olarak aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

 

 

PDF formatında
Resim olarak taranmıştır
28 Mb  
 



--
http://groups.google.com.tr/group/ayna-?hl=tr

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.