31 Aralık 2009

[anadoluhaber:37008] Özel Harp Dairesi Nedir? Derin Yapının Neresindedir?

Özel Harp Dairesi Nedir? Derin Yapının Neresindedir?

Özel Harp Dairesi savaş dönemlerinde düzenli birliklerden önce hedeflenen coğrafyaya ulaşan ve düşman içinde çalışmalar yapan, tespitlerde bulunan ve düzenli birliklere bilgi, destek, lojistik gibi bilgiler temin eden, düşmana karşı psikolojk harekât yapan, düşmanın direncini kıran, mücadele yeteneğini tespit eden çalışmalar yapar. Bu çalışmalarıyla ordunun ve düzenli birlikerin başarılı olması için gerekli her türlü zemini ve şartları hazırlar. Özel harp, özel kuvvetler gibi adlarla anılan ve düzenli birliklerden farklı görevleri olan bu kuvvetlerin normal bir ülkedeki normal misyonu Osmanlı’da ki Akıncı birliklerine benzer.

Özel Harpçilerin bir başka misyonu da ülke işgale uğradığında halkı ülke savunmasına hazırlamak ve gayrı nizami harple ülkeyi düşman işgalinden kurtarmaktır. Dünyada hemen bütün ülkelerin farklı isimlerde benzer misyona sahip kuvvetleri vardır. Bunlar faklı meslek ve alanlarda çalışan insanlardan oluşan ekiplere, guruplara sahiptirler ve ülkenin bir nevi sigortası, görünmeyen ihtiyati kuvvetidirler. Askelik yapan sivillerden askerlik döneminde göz dolduranlar bu ekibe seçilirler ve sivil hayatta bunlardan yararlanılır. Belli aralıklarla eğitimler verilir. Yani Özel Harp Dairesinin siviller içinde uzantıları vardır.

Buraya kadar anlattıklarım özel harp dairesinin normal, olması gereken özellikleridir. Pek çok vatandaş; “Ordumuz tabiî ki bu tür bir örgütlenme içinde olacak! Milletimizi savaş dönemlerinde, işgal zamanlarında korumak ve kurtarmak için çalışacak! Bunda yadırganacak ne var?” diyebilir.

Ama bizdeki Özel Harp Dairesi veya Seferberlik Tetkiki Kurulu veya farklı dönemlerde farklı isimler alan bu organizasyonlar çok farklı misyona sahiptir. Bu tür örgütlenmeler milletiyle problemi olmayan, sinirleri ele geçirilmemiş ülkelerde, milleti ve ülkeyi dış düşmana karşı korumak ve düşman güçlere karşı milleti örgütlemek ve toplumun dinamiklerini düşmana karşı harekete geçirmek gibi amaçlar güderler. Milli bir devlet yapılanmasına ve milletle barışık sivil-askeri bürokrasiye sahip ülkelerde bu tür yapılanmalar yararlıdır.

İşte bizdeki problem tamda burada başlamaktadır. Zira başta silahlı güçler olmak üzere asrın başında devletin önemli aygıtları milleti korumak değil, “kontrol etmek”, “gütmek” ve “terbiye etmek” üzere yapılandırılmıştır. Tek Parti dönemi boyunca milletin kontrolü sivil-askeri bütün devlet birimlerinin işbirliğiyle sağlanmıştır. Demokrat Parti iktidarından sonra sivil bürokraside ve siyasette millet lehine değişiklikler olunca ve sivil alan tam kontrol edilemeyince toplumu yönlendiren ve milleti kontrol eden araçlar silahlı güçler içine yerleştirilmiş, oradan misyon görmeye başlamıştır. Devlet ve toplum başlangıçta kurgulanan ve planlanan çizgiden her kaydığında Özel Harp Dairesi’nin katkılarıyla ve askeri müdahalelerle yeniden istenilen çizgiye çekilmiştir.

Her ne kadar Özel Harp Dairesinin NATO sonrası kurulduğu ifade edilmekte ise de, milleti kontrole ve yönlendirmeye yönelik derin-karanlık-yasadışı işlere imza atan kurum ve kuruluşlar devletin organlarının bir gurup ecnebi azgın azınlık tarafından ele geçirildiği 1908 ihtilaline kadar gider. Bu tarihten itibaren Türkçü ve İttihatçı zarfı altında ecnebilerin ele geçirdiği devletin içine gizli, gayrı milli, karanlık örgütler, infaz ekipleri, provakasyon merkezleri kurulmuştu. NATO’ya gireceğimiz ve çok partili döneme geçeceğimiz zamana kadar bu tür faaliyetler gizleme ihtiyacı duyamadan, devletin görünür organları eliyle de yapılabilmekteydi. Millet asla kale alınmıyordu, yönetimde milletten kopuk homojen bir yapı bulunmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni müttefikimiz ABD’nin talimatları doğrultusunda çok partili hayata geçildi ve bu karanlık örgütler, organizayonlar daha örtülü ve silahlı kuvvetler odaklı hale getirildi. Zira çok partili hayata geçildikten sonra sivil bürokrasi daha güvensiz ve kontrolsüz hale gelmişti. NATO’ya girişimiz ve çok partili siyasal hayata geçişimiz aynı zamanda derin devletin el değiştirdiği bir dönemdir. Osmanlı sonrası Ortadoğu’yu yapılandıran ve Türkiye’deki devleti ve derin devleti inşa eden ingiltere, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ligden düşmüş ve coğrafyamızın ve Türkiye’nin patronajını ABD’ye bırakmıştır. İşte NATO’ya girişimiz bu el değiştirmenin, yani İngiltere güdümünden yine Anglasakson olan ABD güdümüne girdiğimiz tarihtir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyadaki dengeler değişmiş, Avrupa ve Atlantik yeniden yapılandırılmaya başlanmıştır. Sovyetlerin ve Demirperde bloğunun dünyada önemli bir aktör haline geldiği bu dönemde, ABD liderliğindeki batı kulübü dünyada demokratik yönetimleri ve çok partili hayatı teşvik etmiştir. Bu dönemde batı kulübünde veya ittifakında bulunan ülkelere yoğun bir komünizm korkusu pompalanmış ve bu gerekçe üzerinden müttefik ülkelere komünizmle mücadele için gladyo türü paramiliter derin yapılar oluşturulmuştur. Türkiyenin demokratikleşmesi batı kulübünün bu genel stratejisinin gereği olmuştur. Ülke ABD ve NATO etkisine girdikten sonra derin yapılar-paramiliter guruplar yeniden düzenlenmiş ve sistematize edilmiştir.

Bizdeki derin devlet ve özel harp türü yapılar NATO çerçevesinde batıda kurulanlardan farklıdır. Batı ülkelerindeki Gladyo türü yapılar, komünizme kaymayı engellemeyi ve mevcut yönetimleri NATO çerçevesinde maniple etmeyi hedefliyordu. Bizdeki derin yapılar ve onun karanlık kirli elleri ise bizzat milleti ve medeniyetimizi hedef almaktaydı. Batı güdümündeki azgın azınlığın devlet, kurumlar ve toplum üzerindeki gayrı milli hakimiyetini sürdürmeyi amaçlamaktaydı. 

Çok partili hayata geçildikten sonra, asrın başında ülkenin sinirlerine konuşlandırılan derin ecnebi yapılar daha örtülü ve kamufleli hale getirilmiştir. 1952 yılında dönemin Yüksek Savunma Kurulu'nun kararıyla ve ABD’nin desteğiyle Milli Avcı Birlikleri kurulmuş, birliğin temel eğitimi ve teçhizatı A.B.D.den karşılanmıştır. İlerleyen zaman içerisinde Milli Avcı Birlikleri, Seferberlik Tetkik Kurulu-Özel Harp Dairesi-Özel Kuvvetler Komutanlığı adlarını almıştır.

Bu yapı, yani Özel Harp Dairesi en seçme askerleri ve istihbaratçıları bünyesine alarak bunlara gerilla eğitimi dahil her türlü eğitimi verir. TSK’nın kurumsal yapısından ayrı tutulan ve özel ihtimam gösterilen, herkesin alınmadığı, üst düzey komutanların dahi faaliyetlerinden haberdar olmadığı bu yapı, dünyadaki emsalleri gibi çalışmamaktadır. Türkiye’de Özel Harp Dairesi, düşmana PH yapmak, ülkeyi işgalden kurtarmak için organizasyonlar yapmak, savunma planları hazırlamak, ülkeye kasteden düşman ülkeler üzerine askeri bilgiler toplamak gibi faaliyetler yapmaktamıdırlar emin değilim. Ama bu ve benzeri yapıların provakatif pek çok eylemin arkasında olduğu, ölümü sansasyon oluşturacak kimselere suikastler düzenlediği, Türk insanını darbeye hazırlamak için PH faaliyetleri yaptığı, insanımızı kamplaştıracak projelere imza attığı, sivil hükümetlere karşı pek çok darbe ve eylem planı hazırladığı ve bunları icraata koyduğu bilinmektedir. Türkiyenin en karışık dönemlerinde en yetkili isimler (Ecevit, Özal gibi) bu yapıların faaliyetlerinin farkına varmışlar, ama bu yapılarla mücadele edememişlerdir. Hatta liderler bu yapılar tarafından suikasta maruz kalmışlardır.

12 Mart sonrası darbeciler tarafından darbecilikten sorgulanan kurmay albay-yazar, Talat Turhan; 1990 yılında Milliyet gazetesinin kendisiyle yaptığı röportajda Özel Harp Dairesi’nin kuruluşu ve faaliyetleriyle ilgili şunları söylemektedir:

“Sahra Talimnamesi-31'e göre gayrı nizami harp unsurları yerüstü ve yeraltı olmak üzere iki gruptan müteşekkil. Yeraltı grubu, işte bu bahsedilen ve bütün NATO ülkelerinde ortaya çıkarılmaya başlanan örgütün kendisidir. Baktığınız zaman bu örgütün içinde ne var? Köye kadar inmiş bir örgütlenme bu. İstihbarat birimleri, sabotaj birimleri, cinayet birimleri var. Bakınız faaliyetleri arasında neler var? Resmi talimnameden aynen okuyorum: 'Adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm haline getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj.' Ve yine talimnamede bu örgüt için şöyle bir ayrıcalık var. Yine resmi talimnameden aktarıyorum: 'Bir gayrınizami kuvvetin yeraltı unsurları kaide olarak kanuni statüye sahip değillerdir.'"

"Söz konusu ettiğim ST-31.15 nolu kontrgerilla talimnamesini Kara Kuvvetleri Komutanlığı yayınladı. Girişinde de, o zamanki komutan Ali Keskiner'in imzası var. Anayasal bir ülkede, resmi bir gizli örgüt cinayet işler diye yazarsanız, suçlusunuzdur. Adamı mezardan çıkarıp asarlar. Sadece Kara Kuvvetleri sorumlu olmaz. Devrin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay da, devrin Başbakanı S. Demirel de bundan sorumludur. Bugün 'vardır-yoktur' diye lafı gevelemekle olmaz bu iş. Olay bu boyutta... ST-31.15 talimnamesinde bir yeraltı örgütü var. O yeraltı örgütünün yapacağı işler arasında adam öldürme de var. Öldürülenin sağcı ya da solcu olması farketmez. Yeter ki cinayet bu örgütün amacına hizmet etsin. Şimdi, devlet içindeki bir örgütün kuramında adam öldürme varsa ve o ülkede faili meçhul siyasi cinayetler işleniyorsa, kuşkunun birinci odağı bu örgüt olur." MİLLİYET, 16 KASIM 1990

Düşmana karşı olağanüstü dönemler için organize olmuş, dış düşmana karşı kurgulanmış bu tür özel birimlerin olması kabul edilebilir. Ne var ki bizde bu tür yapılar dış düşmana karşı değil, millete karşı ve milleti kontrol etmek, devleti milleten korumak ve sivil hükümetlerin etkinliğini kırmak için; militer güçlerin devlet ve toplum üzerindeki etkinliğini sürdürmek için yapılandırılmıştır.

Problem Özel Harp Dairesi gibi yapıların bulunması değildir. Problem, şimdiye kadar bu yapıların milli duyguları istismar edilmiş figüranlar üzerinden millete karşı, demokrasiye karşı, milli iradeye karşı kullanılmasıdır. Bizim Kek Türklerin ve analitik düşünemeyen millici kesimlerin aldandığı nokta burasıdır. Bunlar dünyadaki diğer örneklerinde olduğu gibi bu yapıların devleti, milletin menfeatlerini korumak üzere çalıştığı yanılgısına düşmektedirler.

Peki, özel harekât türü karanlık işlere, eylemlere bulaştırılan yapılar derin yapının neresindedir?

Bu tür yapılar Türkiyedeki derin yapının kurumsal icra organlarıdırlar. Buralara milli duyguları güçlü, ama beyin faaliyetleri zayıf Kara Türklerden subay assubaylar alınır ve bunlara “devlet hizmeti”, “özel görev” vs denerek karışık, karanlık, kanlı eylemler yaptırılır, cinayetler işletilir, provokasyonlar yaptırılır. Bu ekiplerin sivil hayat içinde “Yeşil”, Abdullah Çatlı tarzı kullandığı tetikçiler vardır.

Bu yapılar, ülkenin üzerine karabasan gibi çökmüş derin yapının kirli işlerine bakan kanlı elleridir, asla karar verici, planlayıcı değildirler.

Asrın başında milleti kontrol etmek üzere bazı silahlı kurumları milletin kaderine hâkim kılan ve milli iradeyi bloke etmeyi hedefleyen batı güdümündeki ecnebi-sebatay kesimler bu kurumu sadece bir araç olarak görmektedirler. Derin yapılar silahlı, güçlü bir kurumun sırtından projelerini uygulamaktadırlar, ancak Derin yapının beyni, karargâhı, planlama merkezi bu kurumda değildir. Silahlı kuruma özel özen gösteriliyor, orası steril, kontrol altında tutulmak isteniyorsa da; derin yapının beyni, karargahı sanılanın aksine bu kurumun dışındadır, sivildir.

Savcıların Seferberlik Tetkik Kuruluna yaptığı baskın, veriler silinmiş ve tedbir alınmış olsa dahi demokratikleşme ve şeffaflaşma adına psikolojik eşikleri, engelleri tarumar etmiştir. Cesur savcılar ve hâkimler sayesinde millet ülkedeki bütün karanlık odalara girilebileceğini, herkesin sorgulanabileceğini görmüştür.

Seferberlik Tetkik Kuruluna girilmesi yüz yıldır milletin tepesine tebelleş olmuş derin, kanlı yapıların deşifre edilmesi, çözülmesi adına Ergenekon davasından sonra atılan en önemli adımdır.

Bu yapının toplumun faklı kesimlerinde kullandığı elemanlar, gazeteciler siyasetçiler, vs kozmik odaya girilmesinden çok rahatsız olmuşlar ve “devlet sırları ifşa ediliyor!”, “kurumlar arası savaş var!”, “asker darbe yapmalıdır!” şeklinde çığırtkanlıklar yapmaktadırlar.

Bu kesimlerin asıl endişesi devlet sırlarının ifşası değil, kendilerinin millet aleyhine yaptıkları işbirliğinin ifşa olması ve gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasıdır.

Yazar: Yusuf GEZGİN

Yorum Oku

Türk Medyası; Gladyo Tarlası
Orçun Lemi Ak
Herkes EU-STK'daki Genelkurmay 2.Başkanına bağlı ÖKK bünyesindeki KOZMİK BÜROLARI konuşuyor.Halbuki o büroları ayakta tutan, işlerlik kazandıran MEDYADAKİ KOZMİK Bürolar oldukça önemli..Mustafa Balbay'ın Sarı Basın Kartını Gösterip Karargah Gazeteciliği-SARI GAZETECİLİK yaptığını itiraf etmesi; öteki Balbayları unutturmamalı..Halen 2371 gazeteci-yazarın Gladyoyla doğrudan veya dolayısıyla temas içerisinde olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan 580 kadarının belli medyada sadece sigortası ödeniyor!..Sadece orada çalışıyor görünüyorlar!..Ama bambaşka, yani Gladyo adına işler çeviriyorlar...Bazıları çalıştıkları gazeteye veya TV'ye iki-üç yılda bir uğruyor..Bunlardan bir kısmı y
31 Aralık 2009 Perşembe 20:06

CESARET
BERKCAN ERMANER
"yapının beyni dışarıdadır, sivildir" diyor sayın yazar fakat açıklama getirmiyor. o halde meraklılarına bir katkı olması açısından, S.t.k'nun ilk kurmay başkanlarından Kemal YAMAK'ın kitabında hangi iş adamına sevgili dostum dediğine ve bu iş adamının ara ara K. Yamak'la görüşme - onu kontrol etme ( memurunu kontrol etme) saikine bakılsın derim. (tabii K. Yamak bunun farkında değil.)
31 Aralık 2009 Perşembe 18:06

yusuf gezgine
bayram
sayenizde gerçekleri öğreniyoruz .yazdıgınız hreyazıyı okuyorum ve takip ediyorum.
31 Aralık 2009 Perşembe 17:53

Bayan Başbuğ: Pisi pisine şehit..
Nurullah
Geçenlerde Doğan Avcıoğlu'nun eşi vefat etti. Cenaze törenine Prof.Dr. Yalçın Küçük de katıldı.Anladık da..Genelkurmay Başkanının eşi S. Başbuğ'un katılmasını pek anlayamadık.İlker Paşa ve eşi de mi; Soner Yalçın-Yalçın Küçük-Doğan Durdakul ekibinden..Büyük Kulüpçü İlker Paşa'nın ulusal solcularla, YÖN'cülerle ne ilişkisi olabilir?Bu bu Sabetayist yazarlarıyla aynı karede yer almak nasıl bir duygu? Ne diyordu Prof.Y.Küçük; mitingte: "Apo kardeşime, Kürdistan dağlarındaki GERİLLAYA SELAM!" Uf!....
31 Aralık 2009 Perşembe 17:46

teşekkürler yusuf bey
ahmet
Bizi her konuda aydınlatıyorsunuz Yusuf Bey sağolun.Yazılarınız en önemli bilgi kaynağımız.Devamını bekliyoruz.
31 Aralık 2009 Perşembe 17:19

Kozmik Büro işi, bir ayda bitmez!
Nurullah
Aramalar-taramalar, sadece Ankara'daki EU Seferberlik Tetkik Kurulu-KOZMİK BÜRO ile sınırlı kalmamalı.TSK içindeki bütün KOZMİK BÜROLAR;NATO amaçlı TSK tesislerinde de;NATO İstasyonlarında da sürmeli.Buralarda İngilizce bilen hakim ve savcılarla; arama ve araştırmalar genişletilmeli.Tek bir sivil hakimle olacak iş değil bu; en az 50 kişilik bir ekip oluşturulmalı..Bu olay; çok çok önemli..Kıbrıs Barış Harekatından daha önemli..KKTC'de de STK ve Kozmik Büronun Çelik Kasaları, Çelik İstihbarat Arşivleri, Çelik Operasyon üsleri var!..KKTC, kuruluşundan günümüze KONTRGERİLLA devleti ve üssüdür.Karanlık olayların hemen hemen yarısının KKTC ile doğrudan ve dolayısıyla ilgisi vardır.E.s
31 Aralık 2009 Perşembe 16:54

teşekkürler
abdulkadir çelik
Göremediklerimizi gösterdiğiniz, anlayamadıklarımızı anlattığınız için çok teşekkür ederim. Sizin gibi yazarlara bu milletin çok ihtiyacı var.
31 Aralık 2009 Perşembe 16:28

tespit
METİN PİDECİ
Yazdıklarınıza inanın samimiyetle katılıyorum. AKP nin kuruluş ve iktidara taşınış süreci analizinizi merak ediyorum. "Şu aşamada Ülkemiz menfaati ile ABD nin menfaatleri parelellik göstermiş olabilir." Bu durumu AKP yi aklamak için kullanmayınız.
31 Aralık 2009 Perşembe 15:32

yusuf ezgin'e
önder aytaç
Yazdığınız her yazıyı okuyorum ve hatta arşivime de alıyorum. Büyük bir çpğunluğu itibarıyla da elinize, gönlünüze, aklınıza sağlık. Ancak bu dediklerinizin altını doldurmak bağlamında da kaynaklar verebilir misiniz? Her bir cümlenize eminim kaynak bulabilir siniz. Ya da sizinle tanışmak isterim. Ne dersiniz?
31 Aralık 2009 Perşembe 15:16

ben adolf hitler e küfrediyorum şimdi
asıl
tüm milletler için zehir olanların hepsini öldürmediği için
31 Aralık 2009 Perşembe 14:28

öküzlük ama nereye kadar
derin doğu
ya insan murat gökçe gibileri görünce hayattan zevk alma duygusunu yitiriyor. ne kadar akli ve mantıki ve bununla beraber belegeye dayalı konuşsan da söylediklerin adeta duvara çarpıp geri dönüyor gibi etkisiz kalıyor. insan, anlattığı şeylerin anlaşılması halinde hayatın zevkli yanıyla tanışır ve anlaşılmış olmak insana mutluluk verir. ama böyleleri adeta kütük gibi, anlat ne anlatırsan anlat hatta bu işleri yapanların bizzat kendilerine bile itiraf ettirsen böylelerinin diyeceği tek şey "inanılmaz mantıksız bilinçli bir şekilde kafa bulandırıcı birşey" olacaktır.
31 Aralık 2009 Perşembe 14:15

Bizdeki Yapının Halleri
Yusuf Alper
Yazıdan çıkaracağımız şu oluyor... Bizdeki Özel Harp Osmanlıdan itibaren Kılıktan kılığa girse de TEPE NOKTASI KRİPTO ECNEBİLERİN GÜDÜM VE KONTROLÜNDE TÜRK MİLLETİNİ VE İMANINI OLDURMAMAYA ODAKLANMIŞ.. BU YAPIYA HİZMET EDEN ALT BİRİMLER İSE KARA TÜRKLER VE KEK TÜRKLER DENİLEN SAFTORİKLER GÜRUHU OLUYOR.Yani TÜRKLÜK ADINA , VATAN ADINA FEDAİLİK YAPTIĞI ZANNEDEN KARA-KEK TÜRKLER ASLINDA KRİPTO ECNEBİLERİN EMELLERİNE HİZMET EDİYORLAR.. MANKURTLAŞTIRILMIŞLAR GÜRUHU OLUYOR.. Evet Yusuf bey yüreğinize sağlık , kaleminize sağlık.VECİZ İFADELER HER ŞEYİ DEŞİFRE EDİYOR.
31 Aralık 2009 Perşembe 14:03

gordugum en ilginc
murat gokce
inanilmaz, mantiksiz ve bilincli sekilde kafa bulandirici bir yazi. ilk defa gordum. kesinlikle bu kisinin doktora gorunmesi lazim.
31 Aralık 2009 Perşembe 13:31

haydar
ali
fatih altaylı'nın "namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça adam olmayız" diye bir sözü vardır . tarihe altın harflerle geçecek olan bir kaç iyi adamın cesur adımları sessiz ama kalben taraftar olan milyonların duaları ile devletimiz devletler muvazenesinde hak ettiği yere ulaşacaktır. ne mutlu bu yolda çalışanlara ve dualarını esirgemeyenlere...
31 Aralık 2009 Perşembe 12:42

helal olsun
seçkin
yapılan yorumların ısabetlı oldugunu düşünüyorum.kanaatım odur kı kozmık odadan bır hakımın tek basına bırseyler cıkarması cok zor.kaldıkı musade edıldıgıne göre ortalıgı temızlemıslerdır.yınede helal olsun hakıme
31 Aralık 2009 Perşembe 11:22

pa
kemal
hocam degerlı yorumlarınızı bızden eksık etmezsenız sevınırım.pa
31 Aralık 2009 Perşembe 11:04

akıllı olmak
muammer güler
esasen düşmanın gücü ve kuvvetını bılmek çok önemlı bırsey.ama en az bunun kadar önemlı olan bırseyde kendı güç ve ımkanlarını bılebılmek ve cesurca kullanabılmaktır.savcı ve hakımlerın yada dık duruşunu gösteren tüm birimlere bakarak başta cumhurbaşkanı ve başbakanımızın daha cesurca adım atma zamanı gelmedı mi?
31 Aralık 2009 Perşembe 11:02

DUA
MOLLA KASIM
allah devletimizi zayii etmesin.. milletimizi muhafaza buyursun... masum ihlaslı anadolu insanına bürokrata siyasetçiye savcıya hakime askere polise öğretmene doktora işçiye çiftçiye yardımcı olsun... cenab-ı hakk 100 yıldır tepemize cebelleş olmuş önemli yerlerde önemli köşeleri tutmuş milleti köle etmiş bu hainlerin canilerin katillerin fitnecilerin foyalarını ortaya döksün ak-kara belli olsun.. masumları korusun.. devletimizi muasır devletler ve medeniyetler arasında zirveye oturtsun.. her kurum ve kuruluşu ile dünyaya örnek bir devlet eylesin... amiiiin
31 Aralık 2009 Perşembe 10:43

Müthiş bir çalışma
Kara Türk
Her yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu sefer arayı biraz uzun tuttuğunuz için üzülmüştüm ama beklediğime değmiş. Müthiş bir çalışma olmuş. Sağ olun var olun sayın gezgin
31 Aralık 2009 Perşembe 10:39

Yazarınız!
mert aykon
Bir b. bilmiyor.Size ne Özel harp'ten ?
31 Aralık 2009 Perşembe 10:14

Sağolun
Birisi
Sizin yazılarınız sayesinde dünyanın belki de gelmiş-geçmiş en tehlikeli ve gizli yapılanmalarından birinin kozmik sırlarına vakıf oluyoruz ne diyelim Allah razı olsun.
31 Aralık 2009 Perşembe 09:39

Doğru Söze Ne Hacet
Ülkenin Sahibi Kara Türk
Sayın yazar, Yazmış olduğunuz güzel yazılarınıza bir halka daha eklemişsiniz. Özellikle yazınızın son 4-5 paragrafı çerçeveletilip tüm insanlara okunması gerekmektedir. Bu ülkenin sahipleri olan kara türkler korkak olmazlar ise, satılmazlar ise, biraz vicdan ve merhamet sahipler ise, güzel ülkem adına güneşli ve aydınlar günlerin geleceği kesindir. Her ne kadar şu an etraf sisli, karanlık, puslu bir hava olsa ve etrafta çakalların uğultuları ve homurtuları duyulsa bileşu unutulmamalık ki."şafak karanlığın en zifiri olduğu anda ortaya çıkar"..tüm kara türkler selamlar..mücadeleniz de başarılar dilerim...kalbimiz ve gönlümüz sizlerler...saygılar
31 Aralık 2009 Perşembe 02:07

olaganustu bir yazi
vatan perver
harika bir yazi olmus. mukemmel bir ozet. keske bunu her turk insani okuyabilse.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.