2 Ocak 2010

[anadoluhaber:37058] MARKSİST SOLDAN İSLAMİ SOLCULUĞA

MARKSİST SOLDAN İSLAMİ SOLCULUĞA
 NAMIK KAYA/KONYA

Sağ ve sol, siyasetin değil sosyal bilimlerin terimleridir. Siyaset, pek çok şeyi olduğu gibi bu terimleri de çirkinleştirmiştir. Ancak sağduyu sahibi kimse, politik zafiyetlerine ezilenler gibi konuşmamalıdır. Taraf tutma, fanatizm bir tür hastalıktır; ümmet, bu hastalıklardan kurtulmanın yolunu aramalıdır. Aksi takdirde mağlubiyet ve mağduriyet yeryüzünde devam edecektir. Müslümanlar, kavram kargaşası içinde rüzgar gibi savrulup gidiyor. Sıradan bir insan olmak yerine, entelektüel bir Müslüman olmanın zamanı gelmedi mi diye kişiler kendilerini sorgulamak zorundadır. Kendini, hayatı, devleti, aileyi, eğitimi, savaşları, dünya barışını yeniden ve Müslümanca bir bakışla değerlendirme zamanı geçmemiştir.

İlahi bir dini insan karihasının son dönem ürünü olan sağ ve sol kavramlarının içine katmak mümkün müdür ? Din ile dünyevi kavramlar ne ölçüde örtüşebilir. İlahi / semitik / İbrahimî bir din olan İslam, Musevilik ve Hristiyanlık dininin maruz kaldığı gibi ideolojik çatışma içine düşebilir mi ?! İslam, ideolojik çatışmalara hiç alet edilmiş midir?... Sorularımızı artırabiliriz. Sağ ve sol kavramlarının Doğu toplumlarına ait olmaması bizi şaşırtmamalı. Solun tarihsel geçmişindeki materyalist bakış solla eşleştirilmemeli. Sol, bir bakış açısıdır; tıpkı sağ gibi. Hayata, insana, eşyaya, tabiata, ekonomiye, geleneklere karşı belirginleştirilen bakış tarzı bir düşünceyi sol veya sağ yelpazeye yakın tutar.

Sol ve sağ, bir Müslümanın zihninde farklı çağrışımlara sebep olur. Mesela mezheplere bakışımızda, devlet sistemlerini ve tasavvuf hareketlerini değerlendirmede, Kur’an’ın hukuk normlarını hayata uygulamada, cemaatçi teşkilatlanmalardaki rehber şahsa mutlak itaat prensibinde sağın ürettiği argümanlarla solun alternatifi farklılık arz eder. Dinin çıkış biçimini bile sağ ve sol çerçeveye oturtmamız imkan dahilindedir. Sol, İslamla yan yana gelince Türkiye tecrübesi nedeniyle antipati oluşturabilir. Çünkü geleneksel ve ideolojik Türkiye solu materyalizmle flört eden bir akımdır ve Karl Marx’ın ‘’ Din, halkların afyonudur; din, zenginlerin fakirleri / mağdurları / mazlumları aldatmak için ürettikleridir. ’’ tezini esas alır. Marks’ın tezi Hristiyanlık ve Musevilik tarihinde geçerli bir tesbittir. Bununla birlikte kitaba uyan değil de kitabına uyduran Müslümanlar’ın tarihinde din sadece Allah-insan ilişkisi olarak kalmamıştır. Bunun en tuhaf örnekleri de insanları zorba sistemlere itaat ettirme, saltanata boyun eğdirme, şeyhlere bel bağlama, idarecilere itirazda bulunmama; yönetici, zalim / fasık olsa da susma ve sabrı tercih etme gibi tüm kabuller dinleştirilmiştir. Sıraladığım uygulama ve anlayışlar İslamî bir tavır olmayıp geleneksel teamüllerdir ve dinleştirilmiş bir Ortadoğu zihniyetidir. Marks’ı eleştirirken şûrâdan saltanata, Kur’an’dan mezhep taassubuna, ümmet bilincinden kavmiyet hastalığına, tevhitten tefrikaya batmış sözde Müslümanları arındırmak hatasına düşülürse yanlışın ekmeğine yağ sürülmüş olur. Şûrâyı terk eden toplumun, saltanatı haklı çıkarmak için kardeş katlini ve dolayısıyla devlet terörünü caiz gösterme tavrı, suçun kabahatten fazla olması bahtsızlığıyla eşdeğerdir. Şûrâ sistemini, hele hele sıradan bir bakanlar kurulu zanneden mantığı ciddiye almak, ciddiyetin onuruna dokunur.

Müslümanların tarihinde Sünnilik / Ehl-i Sünnet ve-l Cemaat mezhebi, sağ karakterlidir. Sünnilikteki sünnetin tarihsel anlamı, Müslüman toplumun geneli tarafından kabul gören anlayış ve davranış biçimleri anlamını taşır. Sünnet bugünkü anlamını H.3.yy’dan sonra kazandı. Ehl-i Sünnet ifadesini ilk kullanan Emevi kralları, devletin zulmüne ses çıkarmayan, sabırla köşesinde bulunup idareyi sorgulamayan, sadece ahireti düşünüp etliye sütlüye karışmayan insan tipi üretmenin simgesel sözcüğü olarak üretip kullandılar. Sünnet kelimesine yüklenen bu anlam zamanla peygamber tavrıymış gibi ümmete de yutturuldu, bilenler de kendilerini tekkelere attılar yahut sustular. Tüm saltanat sistemli Müslüman devletler, Emevi tarzı İslam anlayışını diri tuttular. Sünniliğin siyasetteki en yaygın uygulamalarından biri Osmanlı’nın ‘’ Zillullah-ı fi’l-Arz (yeryüzünde Allah’ın gölgesi) ’’ yakıştırmasını padişahlara mahsus bir ünvan biçiminde kullanmasıdır. Bu ünvan hem eski Türk hakanlarına verilen kutsallıkla ilişkilidir hem de Emevi hokkabazlığının yansımasıdır.

Sağ; otoriteyi yüceltme, statükoya sorgusuz itaat, tepkisizliği toplum ahlakı haline getirme, milliyetçi olma, töreleri toplumun belirleyici ana unsuru sayma, ataları yüceltme, toplumsal tabakalaşmayı (soylu, efendi, ağa, paşa…) benimseme, muhafazakarlığı hayat biçimi yapma anlayışıdır ve Kur’an’ın tezleriyle çatışmayı temsil eder. Sol; düşünce özgürlüğünü, adil paylaşımı, insanlığın hukuki eşitliğini, değişim yanlısı olmayı, gelişim sürecini kabullenmeyi, toplum tabakaları arasındaki sosyal adaletsizliği gidermeyi ifade eder. Solu Sovyetlerle, Küba’yla, Çinle eşdeğer tutmak yanlıştır. Onlar, ateist ve mutlak maddeci bir dünyanın solcuları olup Hristiyanlık’ın sapkın tanrı tasavvuruna ve ruhbanlık sistemine -haklı olarak- başkaldırdılar. Sol, komünizme taraftar olmak değildir, ancak komünist solcular da vardır. Marksist, Leninist ve Maoist solcular dünyaya evrimin, ateizmin, zulmün başka bir tarafı olarak katıldılar. Sol ile ateizmin veya sol ile zulmün birleştirilmesini reddetmek gerekir; Allah ile barışık solu tercih etmek Müslümanca tavırdır. Rahmetli Nurettin Topçu, ’’ Sosyalizm, asrımızda hiç benzeri görülmemiş şekilde çiğnenen kul hakkı davasıdır. Sosyalizm, bahtiyar beldenin hayat planıdır. ’’ der. Bunda şaşılacak nokta bulamıyorum. Hatta yine rahmetli Nurettin Topçu’nun ‘’ Sosyalizm, devrimizin şeriatıdır. (yasasıdır, hukukudur) ’’ demesine şaşmamak gerekir. Çünkü o, Kur’an’ın dinamiklerini seslendiren anlayışın şimdi sol yelpazede yaşandığını anlatmaya çalışmaktadır. Ancak solculuğu tabulaştıran anti-demokrat solcuları bu gerçeklerden tenzih ederim.

Sol yelpazeden İslam’ı yorumlamak klasik kabullere ters görülebilir. İslam’ın sol yorumu, tasavvufun ve Bâtınî te’villerin yorumuyla içselleştirilmiş günümüz İslam anlayışıyla örtüşmeyebilir. Bu gerçek bir yana İslam’ın sol yorumunu şu şekilde anlayabiliriz:

1. İman ve akıl mı daha önce gelir denilince ‘’akıl, imandan önce gelir.’’ düşüncesini kabul etmek.

2. İnsanı özgür kabul edip alın yazısı kavramını reddetmek.

3. Akıl ve nakil karşı karşıya geldiğinde aklı esas alıp nakli yorumlamak.

4. ’’ Hayır, Allah’tan; şer, insandandır ’’ fikrini benimsemek.

5. Ahireti hayat sürecinin yeryüzündeki başkalaşmış devamı saymak.

6. Amel ve iman, birbirini tamamlar bütünlüktür; birbirinden ayrı düşünülemez görüşünü savunup imanı amelden bir parça kabul etmek.

7. Maveraünnehir Hanefilik’i, İbn-i Haldun’un tarih felsefesi, Mutezile görüşleri, Şatıbi’nin Makasıd-ı Şeria’sı ve Fazlurrahman düşünceleri etrafında bir senteze ulaşmak. 8. Sahabeyi üstün insanlar olarak değil, peygamberin eğittiği ve zaafları olan insanlar kabul ederek Vahşi’nin Kufe’de alkol komasından ölmesini, Hz.Osman’ın Ümeyye oğullarına inisiyatif sağlamasını beşeri ve tabii bir zafiyet sayıp ulaşılmazlık etiketini ve sahabe tabusunu Kur’anî bir anlayışla reddetmek.

9. Muhafazakâr, tutucu ve dogmatik kabuller yerine ‘’ Allah, her an yeni bir iş ve oluştadır. ’’ ayetinin anlayışına uygun olarak sürekli değişim ve gelişim taraftarı olmak. Bunun yolunun tabulaştırılan tüm değerlerin eleştiri, sorgulama, analizden geçtiğini fark etmek.

10. Kur’an’ın hukuk kurallarının değişken olacağını, hukuki tavsiyelerinin şartlara göre değişebileceğini, çünkü amacın korunması için tarihsel araçların konduğunu ve fıkıh geleneğindeki içtihatların bunu net anlattığını beyan edip hukuk ilkelerinin ve tevhit esaslarının değişmeyeceğini kabullenmek.

11. Ataları, şeyhleri, devlet adamlarını, fıkıhçıları (İslam hukukçusu) arızaları da olan insan kabul edip onlara olağanüstülükler vermemek ve gizli tanrılaştırma hatasından uzak durmak. 12. Milliyetçilik fikrini reddedip devleti değil, bireyi korumayı, hakkın büyüğüne ve küçüğüne bakmadan hak mücadelesini sürdürmeyi ve zulmün her türlüsüne konjonktürel yapının gereğine göre başkaldırmayı ahlak edinmek.

13. İbadetleri sosyal içerikleriyle devam ettirmek.

14. Kurtarıcı mehdiler ve mücedditler bekleme anlayışını reddedip kurtuluşun ‘’ tevhid temellerine dayanan birlik ruhuyla ’’ mücadele etmekten geçtiğini savunmak ve bu nedenle de cemaatçi yapılanma yerine, sosyal hayatın her alanında birliği yansıtan çabaları sonuna kadar desteklemek, resmi örgütlenmeleri yaygınlaştırmak.

15. Kanaat önderlerini ulaşılmaz şahıslar gibi göstermeyi hata sayıp cemaatlerin her birinin kendilerine rehber edindikleri kitapları, cemaatsel siyasi duruşları, Kur’an süzgeciyle değerlendirip yorumlamak.

16. ’’ Zulme rıza göstermek de zulümdür. ’’ prensibini Kur’an’ın zulüm anlayışı çerçevesinde benimsemek.

17. Haccı bir ritüel olmaktan çıkarıp uluslar arası bir kongreye dönüştürmek. 18. Cuma namazını Müslüman kitlenin haftalık istişare günü kabul edip Müslümanların problemlerinin çözüme kavuşturulduğu bir ortama dönüştürmek. 19. Tüm ezilenlerin hakkını savunmak, mazlumun dini tercihini önemsenmeden hakkın gerçekleştirilmesi için dünyadaki tüm barış hareketlerine katkı sağlamak ve fiili eylemlerde bulunmak. Solcu Müslümanlık, zulüm türlerinin tümüyle mücadeleyi savunur. Kur’an’da zulüm kavramı 350 yerde geçer. En büyük zulüm Allah’a ortaklar belirlemedir. Kur’an, Allah’ın anıldığı yerlere saldırmayı, tanıklığı gizlemeyi, Allah adına konuşma yapmayı, bilgisizce tafra satmayı, barışa çağrıldığında cevap vermemeyi, yetim hakkı yemeyi…’’ zulüm davranışları diye niteler. Tüm bunlarla savaşım sergilemek, Allah’ı, yaşayanların Rabbi haline getirmek ve Rab-insan ilişkisini hayatın dinamik bir bilinci yapma felsefesine düşünsel, teolojik, psikolojik ve pratik katkı sağlamak İslam’ın sol yorumudur ve dinin de ilkesel amacıdır.


http://www.sivildusunce.com/Makaleler.aspx?id=3161&author=180

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.