03 Ocak 2010, 23:02
Masal bu ya, biz NATO’ya girdikten sonra, olası bir Sovyet işgaline karşı gayrı nizami harp yürütecek bir “yer altı ordusu” kurulmasına karar verilmiş.
Sevk ve idareyi asker yapacak ama ordu büyük ölçüde milislerden oluşuyor.
Milis?
Bildiğimiz sivil yani... İçlerinde muslukçusu da var, tüpgaz dağıtıcısı da, profesörü de, gazetecisi de...
Ben en çok “gazetecisi”nin kim olduğunu merak ediyorum...
Bir tarihte, “kod adı siyah, “kod adı Rüstem”, “kod adı Hüsamettin” gibilerden birilerinden söz ediliyordu; bunlar 28 Şubat sürecinde karargah karargah dolaşıp tekmil veriyormuş; “emir ve görüşlerine hazırız komutanım, yayınlanmasını istediğiniz başka belgeler var mı?” diye...
Ben Mehmet Eymür’ün yalancısıyım...
Eymür, kod adı “Fabrikatör” olan birilerinden de söz ediyordu. Kendisini “solcu”gibi gösteren ama yayınları ve eylemleriyle “sol muhalefeti bölen” bir arkadaşımız. Günahı vebali Eymür’ün boynuna...
Bu yer altı ordusu, önceden yeraltına gizlenmiş konvansiyonel silahları kullanacak. Silahların seri numarası var mı, envantere kayıtlı mı bilmiyoruz.
Deniyor ki, NATO’ya üye tüm ülkelerde benzeri yapılar var; soğuk savaş, küresel ekonomik savaşa elverince, bunlar işlevsiz kaldı ve tasfiye edildi; işte Almanya’nın milli terör örgütü (Baader Meinhof), Yunanistan’ın 17 Kasım’ı, İtalya’nın Kızıl Tugaylar’ı...
Bunlara, kısaca “Glaido” adı veriliyor.
Bizde de, 1953 yılında, benzer bir örgütlenmeye gidilmiş...
Rahmetli Bülent Ecevit, kendisine “örtülü ödenekten para” talebiyle gelen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’a, “Bu parayı ne yapacaksınız?” diye sorunca iş açığa çıkıyor.
Bu para kontrgerilla örgütünün faaliyetleri için sarf edilecekmiş.
Peki ne yaparmış bu örgüt, merkezi neredeymiş, başında kim bulu
nuyormuş?Bu örgüt, o sıra, JUSMATT adı verilen bir Amerikan kuruluşunun binasında kiracı... Başında kim var, bilmiyoruz. Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı... Görevi, yukarıda da belirtildiği üzere, “olası bir Sovyet işgaline karşı yer altı direnişini örgütlemek ve işgale mukavemet etmek...”
Kontrgerillaya evsahipliği yapan JUSMATT’ın 1952’de Türkiye’de faaliyete geçtiği söyleniyor.
Doğru mu?
Değil.
Ev sahipliği yapan kuruluş, tek parti döneminde (1947’de) Türkiye’ye yapılan askeri yardımı koordine etmek üzere Balgat’ta ofis açan JAMMAT’ın (Joint American Military Mission for aid to Turkey’in) evcilleştirilmiş ve Türkiye’ye uyarlanmış hali... Biz mi NATO’ya girdik, NATO mu bize girmiş, belli değil...
JUSMATT’ın gözetiminde yararlı faaliyetlerde bulunan örgüt, süreç içinde bir iki kez isim değiştiriyor; soğuk savaş bitiyor, Sovyet işgali tehdit olmaktan çıkıyor ama varlığını da bir şekilde devam ettiriyor.
Bugün “kozmik oda”sına girilen “derin yapılanma”nın öyküsü kısaca böyle.
Peki, “gayrı nizami harp yürütsün, memlekete bir faydası dokunsun” diye kurulan yer altı ordumuzu sadece NATO’yla mı irtibatlandırmalıyız?
Hayır...
Kemal Tahir “Yorgun Savaşçı”da anlatır:
Bekir Sami Bey, “teslim bayrağı” çeken Osmanlı ordusunun yer altına gizlediği silahların izini sürer ve bunları “salimen” ortaya çıkararak Yunan işgaline karşı Batı cephesini örgütler... Bizdeki derin yapılanmanın tarihi oldukça eski yani...
İşin hazin tarafı şu:
Kemal Tahir, Atatürkçü olmamakla suçlanıyor ve eserinden uyarlanan film yakılıyor... İşgale karşı konuşlanan yer altı ordusu da kendi vatandaşına karşı faaliyet yürütüyor,“karşı istihbarat” çalışması yapıyor, “darbe” ve “suikast” kovalıyor...
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.