4 Ocak 2010

[anadoluhaber:37125] Bingöl ve 33 asker - Eser KARAKAŞ



Bingöl ve 33 asker

Eser KARAKAŞ

Cumartesi günü (2 Ocak 2010) Bingöl Belediye Başkanı Sayın Serdar Atalay’ın davetlisi olarak bir konferans için Bingöl’e gittim.

Bingöl fakir bir ilimiz ama en çok dikkatimi çeken insanlarının köklü bir tarihten gelmenin verdiği süzülmüşlükten kaynaklanan bilgeliği oldu.

Bingöl’ün havaalanı şimdilik yok, bu nedenden bu ilimize civar illerin havaalanlarından ulaşılıyor, bendeniz de Bingöl’e Elazığ üzerinden gittim.

Elazığ-Bingöl arasında yeni yapılmış çok düzgün, yaklaşık 140 kilometrelik bir duble yol mevcut.

Bu yoldan Bingöl’e giderken, Elazığı il sınırları içinde önce ünlü Yeşil’in senelerce bordrolu olarak gözüktüğü Ferro Krom tesislerinin önünden geçiyorsunuz ve geçerken de aklınıza bu bordroların düzenlendiği tarihlerde görev yapan bu tesisin müdürü, bu tesisin bağlı olduğu Genel Müdür, Genel Müdür’ün bağlı olduğu Bakan hakkında ne gibi işlemler yapıldığı sorusu takılıyor ama bu konuyu tehlikeli buluyorsunuz ve kafanızdan uzaklaştırmak istiyorsunuz.

Ama güzergah öyle steril bir güzergah değil ve birazdan aklınıza daha başka, en azından Yeşil meselesi kadar netameli başka konular takılıyor.

Bingöl’e yaklaşırken 33 erimizin şehit edildiği köyün çok yakınından geçiyorsunuz ama 33 askerin otobüslerinin durdurulduğu ve ölüme yürüyüşün başladığı nokta tam da karayolunun üzerinde.

Bu noktada bir anıt dikilmiş ve PKK tarafından şehit edilen erlerin sayısı kadar bayrak dikilmiş.

Anıtın önünde arabayı durduruyorsunuz, bir resim çekiyorsunuz ve bu faciaya neden olanlara, kastı ya da ihmali olanlara, 33 askere tetik çekenlere lanet okuyorsunuz.

Araba Bingöl’e doğru yola devam ediyor, mekanın oluşturduğu ilk şoku atlatıyorsunuz ve konu üzerinde düşünmeye başlıyorsunuz.

Sivil giyinmiş erler Malatya’dan yola çıkıyorlar, Elazığ’da bir askeri bölgede bekletiliyorlar, kendilerine kasıt ya da ihmal nedeniyle silahlı eskort verilmiyor ve Elazığ-Bingöl arası ölüm yolculuğu başlıyor.

Şimdi 33 bayrağın dikili olduğu yerde otobüs durduruluyor, 33 er karayolunun hemen yakınındaki bir köye doğru götürülüyorlar ve köyün biraz ilerisinde, köylü kadınların PKK’lılara yalvarmalarına rağmen infaz gerçekleştiriliyor.

Otobüsün durdurulup silahsız erlerin aşağıya indirildiği noktada PKK’lılar çok rahat hareket ediyorlar, acele etmiyorlar ama olayın olduğu karayolu noktasının yaklaşık birer kilometre iki tarafında askerler trafiği durduruyorlar, bu noktalarda konvoylar oluşuyor ama bir nedenden olaya müdahale edilemiyor ve facia oluşuyor.

Bölgedeki askerler Elazığ’daki Kolordu Komutanlığı’na bağlılar ve dönemin Kolordu Komutanı Korgeneral Necati Özgen olay bölgesinin en sorumlu ve en yüksek rütbeli subayı.

Üzerinden yaklaşık on yedi sene geçen bu olay hakkında çok farklı yorumlar yapılıyor.

Müessif olayın gerçekleştiği gün TBMM’de kürt meselesinin çözümüne ilişkin bir adımın atılacağı gerçeği yorumları daha da karmaşık yapıyor.

Çok net söylüyorum, bendeniz bu konunun altında bir kasıt olabileceğine inanmak istemeyenlerdenim; böyle korkunç bir ihtimalin konuşulması bile yeterince korkunç.

Kasıt meselesini bir kenara koysanız dahi ortada çok ama çok vahim bir ihmalin olduğuna hiç ama hiç kuşku yok; ihmalin, korkunç, utanç verici ihmalin bedeli de 33 can.

Peki, bu tartışılmaz, 33 cana mal olan ihmal sonrası kimler ceza almıştır?

Maalesef ortada ciddiye alınabilecek verilmiş hiçbir ceza yoktur.

Üstelik dönemin ve bölgenin en üst rütbeli sorumlusu Korgeneral Necati Özgen ödüllendirilmiş, orgeneral yapılmış ve daha da ileriye gidilerek TSK’ya kilit komutanlar yetiştiren Harp Akademileri’nin başına geçirilmiştir.

Düşünebiliyor musunuz, silahsız erleri sevk sırasında koruyamayan bir komutan, komutan yetiştiren bir Akademi’nin başına geçirilebilmiştir.

Sadece bu olayın anatomisi bile TSK’ya yönelik eleştirilerin ne kadar haklı eleştiriler olduğunu ortaya koymaktadır.

“Er sevkiyatının tedbirini bir korgeneral mi alır?” diye sorabilirsiniz, bu doğru bir sorudur ama düzgün işleyen kurumlarda vahim sonuçlar doğuran ihmallerin sorumluluğu objektif olarak mutlaka en tepedeki kişinindir, bunu da unutmamak lazım.

 
 
 



--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.