BU BİR PEYNİRİN HİKÂYESİDİR yazan: MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI
Bugüne kadar hep güzel gıdalarla beslendiğimi zannederdim. Keşke de öyle zannedeydim. Keşke de öyle bileydim de acizliğimden haberim olmayaydı. İlla öğrencem. Ne var sanki öğrenmesem.
Çok değil birkaç hafta önceydi. Masumdum. Ülke Sevdalısı olarak her zaman ki gibi bana göre ucuz, ekonomik olan Hiper marketlerin mahalle aralarına konulmuş küçüklerinin kapısına gitmek kalıyordu. Cepte üç beş kuruş ya vardı ya da yoktu. Eski bakkal amcalarımız sizleri inanın ki çok arıyorum. Artık yoksunuz biliyorum. Ama en azından sizler yüreğimin köşesinde yaşıyorsunuz. Hatta en yakın zaman da birkaç kuruş bulursam “bakkal amcan nur içinde yat” yazısını kendim yazıp çerçeveletip duvara çivileteceğim. Gelen giden bazı arkadaşlarımla birlikte ara sıra bizlerin arasına derin çizgilerle maddiyatın girmediği yılları anacağım.
Neyse kahraman bakkallar artık yok. Pirince taş atanlar. Süte su karıştıranlar. Biri ona satanlar. Yok deyip karaborsaya yol açanlar artık ne oldu bilmekteyiz. Diğer namuslarıyla çalışanlar da artık ben namusumla çalışmıştım demeye dahi utanır oldular. Çünkü artık utanılacak şey maalesef ki ben namusumla çalıştım demek oldu. Oradan biri çıkıp ta e yani çalıştın da ne bok oldu diyecek diye korkar oldular.
İşte zaman bu oldu. Zamanın da içine ettiler. Mekânında. İster beğen ister isen de beğenme deyiveriyorlar. Kaçanın çalanın yanına kar kalıyor. Hele birde A! dedin mi ananı da al git deyiveriyorlar. İşte durum bundan gayri böyle olmuştur. Sen bu satırları okurken diyorsun ki ben buna ne etmeliyim ne yapmalıyım ki elini ayağını kaydırayım. Nafile diyorsun. Ben senin gibi pek değilim. İstersen sen bir daha düşün.
Konumuz peynir ya. Yavaş, yavaş oraya gelmeye başlayayım. Bir gün bir kitap okumuştum. Adı da peynirimi kim kaptı idi. Yazar kitabın adını, böyle koymuş satılsın diye. Akıllı adam. Ama içerik tembellik ve miskinlikten ibaret! Ve yazar bunu açık seçik bir şekil de savunuyor. Hele yurdumun insanı deyi vereyim ama bir de üstüne kitap ecnebi yani ta nerelerden bu kitap getirilmiş çevrilmiş ve pazarlama taktikleriyle güzelim ülkemiz de satışa sunulmuş. Peynirimi kim kaptı? Hangi peynir. Peynir nerde? Ben peynir falan görmedim. Ağabey vallaha da billahi de ben kapmadım. Nerde bizde öyle şans!
Asıl konumuz peynirdi ya. Ben peynir konusuna hâkim olacak kadar bilgili bir zat değilim. Ama ortada bir ürün varsa bu ürününde bir maliyetinin olacağını da bilecek kadar ehliyet sahibiyim. İşte mağazalardan alırdım hep peynirin en ucuzunu. Bakardım şöyle böyle sadece kilo fiyatına aha derdim bu benim kapmam gereken peynir. Böyle bir üçgendi benim yaşamım. Yaşar giderdim. Kendi halim de bir başıma ta ki o pahalı olan peyniri alıncaya kadar. O pahalı olan peynir hayatıma girdi. Girmez olaydı. Mahvetti beni. En ucuzundan yiyiveriyorduk. Geçinip gidiyorduk. Öyle herkesin görebileceği yere pahalı peynir konulur mu hiç. İnsan demez mi alayım biraz da şundan da öteki tarafa gitmeden bakıvereyim bir tadına diye. İşte ben de öyle dedim. Demez olaydım. Dedim bir kere. İşte o gündür bu gündür de taktım ben bu peynir işine. Varsa paran sen de al. Yoksa tadına bakma. Bakarsan tadına anlarsın anyayı konyayı be benim güzel insanım. Anlama ki yaşayasın. Yaşa ki vergi KDV veresin. Ver ki yeni, yeni zincirler kurulsun. Hayır, kurumları açılsın. Açılsın ki birilerinin Allah için cebi dolsun.
MERSİN İÇEL İLİNDEN YAZAN BURAK CANLI
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.