[anadoluhaber:37434] SİYASETİN KİRİ ve "UFAK" BURJUVA DÜŞÜNCESİ.../www.soruyusormak.com

Hayır, her şey siyaset değil...
Her düşünce, ekmeğini siyasete banmak zorunda değil...
Politikanın madrabazlıkların karşı kıyısında, siyaseti, kendisini,
evini, çoluk çocuğunu, komşularını ve tüm yurttaşlarını [yani
vatanını] korumak ve savunmak anlamında ele alabilen, bu düşüncesini
de ortak ulusal bilincin paydasına katabilen ve böylece ortaya çıkan
her neyse onu, kişiliğinin imbiğinde damıtabilen bir insan!...
Evet, o insan!..
Bakın sevgili yurttaşlarım... Ve bana bir dokunuş uzaklığında duran tüm
arkadaşlarım... Ancak, o "insan"ı yaratabilirsek... Ve o insanların
oluşturduğu bir ortamın [haydi diyelim ki, toplumun] içinde bizler de
bizzat, yer alabiliriz...
O insanı yaratmak için yola çıkmaktır siyasetin özü...
Bu yolculukta, yolun kendisi, yolun sonunda ulaşılacak hedeften daha
değerlidir; daha anlamlıdır...
Çünkü bu nitelikli yol, politika içinde olmamızın özrünü de içeren ve
onu meşru kılan bir özü ve esası içermektedir...
Siyaset kirlidir.
Ama gereklidir.
Bu kiri arıtabilme imkânını içinde barındırdığı için gereklidir. Bu
kirin kökünün kazınması zorunlu olduğu için gereklidir...
Çünkü bileşik kaplar teorisi, toplumlar için de hükmünü
sürdürmektedir.
Sizin boşalttığınız hacim, birileri tarafından doldurulacaktır.
Çünkü, eğer kamusal çıkar, adalet ve özgürlük yönündeki çaba ve
idealler mücadelenin er meydanını terk ederlerse, boşaltılan bu alan
çıkar hesaplarını meslek bellemiş kişisel menfaat erbabı tarafından
kolaylıkla doldurulacaktır...
Dünyanın merkezini ayağının bastığı yer olarak gören "ufak burjuva"
aydınımız kendine gelmelidir!..
Dünyayı tek başına kendisi yarattığı[!] halde, örgüt içinde çalışmanın
özverisi içine kendisini yerleştirmesine gönlü razı olmayan
bencilliğinden arınmalıdır.
Siyaset toplumsal bir mutabakatla başlar. Ve kitlesel bir yoğunlukla
sürer...
Ve o toplumsal mutabakatın eylem alanını [ya da yönünü] örgütsel
karar, yani toplumsal bilinç belirler...
O toplumsal bilinç ile bireysel irademiz her zaman, her an ve her olay
karşısında tıpa tıp bir mutabakat sağlayamayabilir...
İşte bu "ufak" burjuva aydınımız açısından bu nokta çok önemlidir.
O, ya ufaklığının içinde daha da küçülecektir...
Ya da bencilliğinden arınarak, toplumsal mücadelenin değerli bir
"paydaş"ı olma erdemini yüklenebilecektir...
Tabiidir ki, oluşan [ve her gün değişen] toplumsal bilinç paydası ile
mutabakatsızlığını mahfuz tutacaktır... Bu duruş, ayrı ve müstakil bir
düşünce namusudur.
Ancak...
Kitlenin "devrimci" akışı, her şeyin üstündedir.
Çünkü, mahfuz tutulan uyumsuz düşüncenin de hedefi, aslına bu aynı
devrimci akışın başarısı ve zaferidir...
Ama devrimci insan kişiliği, devrimci akışın sürekliliğini sağlayan
sağlıklı ve özgür nitelikli bu "mahfuz tutma" duruşlarının
sergilenmesi ile zenginleşebilir...
Çünkü mahfuz tutulan bu düşünceler, ırmağa doğru akan devrimci eylemin
zenginliğini oluşturmaktadır.
İşte sözünü etmeye çalıştığımız bu ufak burjuva düşünceleri, ilkin
küçük burjuva, sonra daha büyük ve bir sonraki aşamada da, gerçekten
büyük birer düşünce haline gelebilir ve hedeflenen toplumsal ve
bireysel devrimlerin hayatın içinde akıp giden ritmine çok daha büyük
bir dayanak ve kaynak oluşturabilir...
İşte diyalektik düşünce yolumuzu böyle aydınlatmakta ve dünyayı,
ülkemizi ve kendimizi değerlendirmemizde bizleri bu biçimde
aydınlatmaktadır.

www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.