[anadoluhaber:37711] Köye Hapsetme Enstitüsü

Köye Hapsetme Enstitüsü

Köy Enstitülerinin çağdaşlığı(!), devrimleri köye taşımak gibi bir misyonu olsa da en büyük amacı, köy çocuğunu köye hapsetmek, şehre ulaşamamasını sağlamaktı.

Erol Battal / Özgün Duruş

Cumhuriyet’le birlikte eğitim, hem müfredat hem öğretim metodu hem de fiziksel donanım bakımından kökten bir değişime uğramış; özellikle Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla birlikte birçok okul kapatılmış, onların yerine süreç içerisinde amaçları, öğretim metot ve araçları hep tartışılan yeni okullar kurulmuştur. Bu okullardan iki tanesi var ki kuruldukları günlerden bugüne kadar, her konunun içerisine çekilmiş, bütün tartışmaların merkezine oturtulmaya çalışılmıştır. Bunlardan biri Köy Enstitüleri, diğeri ise İmam Hatip Liseleri’dir.

 

Köy Enstitüleri ve İmam Hatipler

Tartışılan bu iki okul türü, sanki birbirlerinin alternatifiymiş gibi, her tartışmanın karşılıklı unsurları olarak ele alınmış ve çoğu zaman bu okullardan birinin gerekli olduğuna inananlar, diğerinin toplumun ifsat araçlarından biri olduğunu söylemişlerdir. Aslında ikisinin de kuruluşu aynı döneme denk gelmektedir. Her ikisi de aynı zihniyet tarafından, aynı amaçla kurulmuş ve budanmaları, hatta kapatılmaları(!) da yine aynı zihniyet tarafından gerçekleştirilmiştir.

İHL’lerin özellikle 1924-1930 arası kurs şeklinde açılmış olanlarıyla, Köy Enstitülerinin amacı birebir aynıdır: Batıcı, çağdaş, cumhuriyet ideolojisine bağlı, Kemalist vatandaşlar yetiştirmek. Bu iki okul için tek değişen, sadece hedef kitleleridir. Biri, eğitmenler yetiştirip, bu eğitmenler aracılığıyla köy çocuğunu “doğumundan ölümüne kadar” çağdaşlaştıracak; diğeri, cami kürsüsünden köylüye çağdaşlığı anlatacaktı.

Bu dönemde açılan İmam Hatip kurslarının, Köy Enstitülerinden ayrılan en büyük avantajı, muhatabı olarak belirlenen dindar, muhafazakâr kesimin; bu kursların amacını anlayıp, bu nedenle bu kurslar aracılığıyla kendi dünyasını kurmak adına, büyük beklentiler içerisine girmek yerine, farklı alternatifler bulup, bunları, bedelini çoğu zaman ağır bir şekilde ödeyerek gizli saklı da olsa hayata geçirmeleridir.

Köy Enstitülerininse, belki de en büyük dezavantajı bugün bile hala muhataplarının, bu okulların amaçlarını kavrayamayarak; bunlar aracılığıyla kendi dünyalarını kurmak hevesiyle büyük beklentiler içerisine girmeleri, kapatıldığında da yine kendi dünyalarını gerçekleştirmek adına arkalarından ağıtlar yakmalarıdır.

 

Köye hapsedilen nesiller

Bu ağıtı, bu okulların kurulmasını sağlayan Cumhuriyetin Kemalist kurucu elitleri yaksa, anlaşılabilir, ancak bu ağıtı, özellikle kendini sosyalist sanan, buralardan “yarım münevver” olarak yetişenlerin yakıyor olması, bu okullar aracılığıyla hedeflenenin bu kesimler tarafından hala fark edilemediğini gösteriyor.

Yakılan içli ağıtların bir kısmını nostalji diye değerlendirmek mümkündür, çünkü Türk solunun meşruiyetini ve kalıcılığını nostalji üzerinden sağlamaya çalışması sadece Köy Enstitülerine yakılan ağıtlarla sınırlı değildir. O kesimin metodolojisinde ağıt, oldukça işlevseldir. Buradan kendileri adına her zaman belli sonuçlar da almışlardır. Bu sonuç alma hali, bireyler adına yakılan ağıtlarda da böyledir, toplumsal olaylar adına yakılan olaylarda da aynıdır. Nisan 1960 üniversite olaylarına da, K. Maraş olaylarına da, Sivas olaylarına da baksanız aynı manzarayı görürsünüz. Hepsinde masum, mağdur ve kahraman. Hiçbirinde “acaba kullanıldık mı” sorusuna yer vermeyen değerlendirmeler. 

Evet, özellikle köy kökenlilerin, bu okullara ağıtlar yakmasını bir türlü anlamak mümkün değildir. Çünkü bu okulların, çağdaşlığı(!), devrimleri köye taşımak gibi bir misyonları olsa da, en büyük amaçları köy çocuğunu, köye hapsetmek, şehre ulaşamamasını sağlamaktı. Öyle ki köyünden çıkan çocuk, asla şehre ulaşamayıp bir ovanın ortasında, kendi kültüründen, aile yaşam biçiminden uzak; bütün eğitimi boyunca şehri, kesinlikle yaşayamayan ve hep şehir özleminde olan, onu ulaşılması kesinlikle mümkün olmayan bir yıldız olarak gören; okulu bittiğinde de yine şehri sadece hayallerinde yaşatabilen, meslek hayatının ilk 20 yılını yasal olarak köyde yaşamak zorunda olan; bunu aşıp mesleğinin 20. yılında şehre, hevesi kaldıysa varabilen; ancak bir türlü artık orada yaşamaya ayak uyduramayan; hayalleri, tahayyülleri hayattan kopmuş bir insan tipi.

 

Doğal bir ölümle son buldular

Bu ağıt yakıcılar bugün bile hala kendilerinin sosyalist olmadıklarının bilgisinde değiller. Onlar, yıllarca kendilerini sosyalist zannederken aslında devletçi sol görünümlü Kemalistler olarak yetiştirilmişlerdi. En büyük eylemleri ise, koltuklarının altına Cumhuriyet gazetesini yerleştirmekti. Bu gazeteyi koltukaltı taşımayı şanlı mücadele sayan, burada yayınlanan reklamları bile kutsal gören bir eğitimci tipi.

Yine bu okulları kuranların sosyalist olmadıklarını, bu okullarda okuyanlar ve onlar adına ağıt yakanlar hiçbir zaman fark etmediler. Ne Başbakan İsmet İnönü, ne bu okulların temelini ilk atan Saffet Arıkan, ne geliştiren Hasan Ali Yücel ne de “baba” denilerek ayrıca yüceltilen İsmail Hakkı Tonguç, hiçbir zaman sosyalist olmadılar.

Bu cümlelerden sosyalistliğe bir paye verdiğim anlaşılmasın. Ağıtçıların bu manadaki vurgularının bile ne kadar gerçeklerden uzak olduğunu belirtmek içindir bu söylediklerim.

Bir diğer aldatmaca ise, bu okulların kapatıldıkları efsanesi üzerinedir. Bu okullar kapatılmadı ve de söylendiği gibi, Demokrat Parti tarafından da budanmadı. Burada eğer bir budanma yaşandıysa, bu, 1946 yılından başlamak üzere CHP’nin tek parti iktidarında İsmet İnönü’nün başbakanlığında gerçekleşmiştir. Bu da aslında çok önemli bir olaydır ki bu konu üzerinde uzun uzun araştırma yapılmalıdır. Çünkü bu budanmanın gerekçesi Köy Enstitüleri adına ağıt yakanların söylediği bütün sözleri çürüttüğü gibi, halkımız adına uydurulan birçok yalanı da ortaya döker. Çünkü 1950 seçimlerine hazırlanan CHP, “halka şirin gözükmek adına” bu okulları budarken, yine aynı amaçla İmam Hatip Liselerini de daha işlevsel kılmanın çabası içerisinde olmuş ve onların yapısını değiştirmiştir.

Peki, bu okullar ne idi, nasıl kuruldular, kimler kurdu, hangi amaçlar güdüldü, hangi eğitim verildi, hangi sonuçlar alındı ve nasıl kapandı? Bunları, gelecek hafta nasip olursa, burada yazmış olacağız.

 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.