[anadoluhaber] Ağla yavrum ağla şimdi!

Umur Talu
Ağla yavrum ağla şimdi!
24 Mart 2010 Çarşamba, 16:48:30

1.YAŞ kararına yargı yolu hiç yoktan demokratikleşmedir..
2.HSYK kararına yargı yolu hiç yoktan demokratikleşmedir.
3.Sivillere askeri mahkemenin kapanması hiç yoktan demokratikleşmedir.
4.Memura toplu sözleşme hiç yoktan demokratikleşmedir.
5.Parti kapatmanın zorlaşması hiç yoktan demokratikleşmedir.
6.12 Eylül’e yargı yolu açılması hiç yoktan demokratikleşmedir.
Ne ki, AKP’nin “12 Eylül Anayasası operasyonu”, toplumu cenderede tutan nice mengeneyi kırmak bakımından da “hiç yoktan” kör ve sağır. Zaten o yüzden yepyeni Anayasa yok!
12 Eylül’ün lök gibi YÖK vasiyeti dahi sefa sürmeye devam ediyor.
“Birkaç madde demokrasi”ye takdirin yanı başında;  “Bizden olmayan demokratikleşsin, bizden olan otomatikleşsin” sakatatı da buram buram kokuyor.

***

Bu “oportünizm” elbet tek AKP’ye ait değil.
 “Anayasa Mahkemesi, HSYK, parti kapatma”daki değişiklik hedeflerini, “Yargının kuşatılması; daha ötesi, yargının ele geçirilmeye çalışılması; kuvvetler ayrılığı ilkesinin çiğnenmesi” diye değerlendiren “Yüksek Yargı muhalefeti”ne şapka çıkarmak isterdim.
En azından, “hakim ve savcı kovalayan iktidar” manzarası ortadayken.
Lakin onlar da ezelden beri kovalıyor!
Şapka çıkarırdım; onlar bir gün şapkadan tavşan çıkarıp mucize gerçekleştirmiş olsaydı:
Kendilerinden bir kez bile, “12 Eylül Anayasası ve askeri vesayet düzeni, yargının silah tarafından kuşatılmasıdır; daha ötesi, ele geçirilmesidir, işgalidir. Kuvvetler ayrılığının Silahlı Kuvvetlerce kökten çiğnenmesidir” diye yakınma duymadık.
Ülkenin “şimdi(lik) muhalif” hukukçuları, darbeyle ezilmiş, ruhu iğfal edilmiş hukuk ve yargı düzenine 30 yıldır neden “muhalif” olmadıklarını hiç izah etmedi.
Çünkü mesele demokratik, bağımsız yargıyı ilke sayan hukuk felsefesi değil; vesayetin her türlüsüne muhalif hukukçu vicdanı hiç değil.
Aynı, HSYK yapısını 9 yıl önce parti raporunda yerden yere vuran CHP’ninki gibi.
Sayıştay’ın yargı denetimine “kamuya, millete ait” garnizonları kapatan, yargıya sürekli müdahale eden üniformayı dert etmeyen “yargı bağımsızlığı” palavrasının her köşeden sahibi gibi.

***

Onca “az açılım” töreni üstüne; kızdığında herkesi bol azarlayan, tehdit edebilen, “halkın seçim oyunu ebedi büyük harfli BEN” sayan, soruşturma ve davaya koşturan başbakan ve hükümet ahvali, elbet “kağıt üstünde demokratikleşme”nin kağıtta çürüyeceği endişesini hep diri tutar.
Demiryolu memurunu ufacık direnişte suçlu sayan, özelleştirilen itfaiyenin itirazcısını, Tekel işçilerinin dayanışmasını aşağılayan ve tehdit eden, sendika nefreti körüklemiş “tikleşme”nin “memura toplu sözleşme” vaat eden “demokrat” niyeti elbet hep su götürür. Zaten hani ya “grev hakkı”!
Buna karşı söylenecek şey, Yargıtay Başkanı’nın, bir zamanların sömürgeci zihniyetinin “Bon pour l’Orient”, yani “Şark’a müstahak” deyişi gibi, “Her ülkenin kendine özgü koşulları var” diye buyurmak değildir.
Tam tersine…
Hukuk adına, hak adına, halk adına, hakikat adına, özgürlük adına, demokrasi adına, imtiyazsız cumhuriyet adına; kuşatmanın her türlüsüne dün, bugün ve yarın tavır almaktır!
Buyruğun, buyurganın her cinsine muhalif olabilmektir. İktidarın niyetinden daha fazla hak ve özgürlük telaffuz edebilmektir.

Samimiyetsizlik bu zaten!
Siyasi iktidarınki de öyle; içten pazarlıklı “muhalif iktidarlar”ınki haydi haydi öyle!
Yorumu Grup Yorum’la bitireyim:
Dindirsin içindeki acıyı gözyaşların
Sönsün toz duman arasında hıçkırıkların
Ve kalksın artık
Kanlı duvarlarından kuşatmaların
Ağla yavrum ağla şimdi!

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.