Bazı saygın bilim adamlarımızın farkına bile varmadıkları mevcut sistemin yönlendirmesi ile İran'ı Türkiye ile kıyaslamak istemeleri, bana göre çok yanlış bir kıyaslama olarak görünüyor.
İran İslam dinine çok farklı dini kökenlerden geçerek girmiştir ve İslam’ı kendilerine ve dini kökenlerine uyumlu yorumlayarak Şii İslam dediğimiz günümüze kadar gelen anlayışla, İnsandan Ayet olarak kabul ettiği Ayetullahlar (Arapçada birleşik kelimelerde, ilk kelime sonraki kelimeye aittir) mesela Kalemahmet, derseniz, ahmedin kalemi. Resulallah derseniz, Allahın resulü. Ayetullah deyince de Allah’ın ayeti demektir.
Ayetullah kuralının kökleri biraz araştırılırsa İslam öncesi tanrı krallara dayanır. İslam’ı kabul ettikten sonrada bazı ekollerince Hıristiyanlıktaki Tanrı İsa figürünün yerine benzer Hz. Ali Allah dır yorumuna ve Hıristiyanlıktaki Baba oğul ruhülkudüs üçlemesi de Şia da ve bizdeki bazı alevi akımlarda Allah bir Muhammed ali üçlemesi ile bir üç üçte bir halinde anılır. Ancak bu durum şöyle izah edilir.Ey erenler bu bir sırdır sırrını saklayan erdir.
Mısralarındaki gibi dile getirilir. Detayını ben araştırmaya girişmeden isteyenlerin kendilerine bırakıyorum.
Ayetullah olan kişi, Allahın ayeti olduğu için kendisine Kuran-ı natık da denir. Yani konuşan kuran denilir. Bu yüzden Ayetullah’ın sözleri Allahın sözleridir ve asla tartışılamaz sadece uyulur ve itaat edilir. Bu tip bir kültür dönemi TC devleti kurulana kadar hiç bir tarihte Türklerde devlet bazında uygulanmamış Belki Şah İsmail dönemi Türk pers ortak devletinde uygulandığı için Türklerde de uygulamasından vebali Perslere ile paylaşılarak bir uygulama olduğundan söz edilebilir. Sadece Atatürk’ün ölümünden sonra bazı Alevi ve Nusayri (Arap Alevileri Hatay ve güney doğu yöresinden) kaynaklardan kişilerden bazıları Atatürk’ün tenasüh (ruh göçü) yolu ile zamanımızda yeniden doğmuş Hz. Alinin ruhunu taşıdığını iddia etmiş ve pek çokları da buna inanmıştır. Bu mezheplerde geçmişte aynı İran gibi Zerdüşti din ve benzerlerinden İslam’a geçtikleri için Şiilerdeki Ayetullah makamını bir yönü ile Atatürk’ü yeniden bedenlenmiş Hz. Ali algısı ile Ali Allah’tır Anlayışının Atatürk ile sürdürülmesini sağladıkları ve bunu kullanan bazı oryantalistler ile Sabataist Yahudi tarikatları ile yine gizemci bir tarikat olan Mason tarikatları tapınak şövalyelerinin Kudüs’teki tapınaklarına yöneltemeyecekleri Türkleri bu sayede bir benzerini Anıt kabir adı altında inşa ederek ve Atatürk hakkındaki bu görüşteki Türkleri de kullanarak Atatürkçülüğü bir din haline dönüştürerek Türk İslam’ına karşı bir din olarak sunmuşlar ve bunda da önemli ölçüde başarılı olmuşlardır.
Bilindiği gibi Türklerin ne İslam öncesi döneminde ne Selçukluda nede Osmanlıda tanrı Kral dönemi asla kabul görmemiş, hilafet dönemleri de dahil şeyhülislam (Diyanet işleri başkanı) daima devletin, Müslüman olan ahalisinin din işlerini idare ile meşgul olarak Hahambaşılık ve patrik gibi asıl irade olan Padişahın yani devletin emrinde yer almışlardır. Türklerde şeriat dönemi diye bir dönem başka İslam ülkelerinden, ne Şiilerdeki nede Sünnilerdeki halklarda zaman zaman uygulanan modellerden biri şeklinde hiç uygulanmamış ve çok dinli çok kültürlü bir devlet olarak zamanının en laik ve demokratik çok hukuklu anlaşmazlık halinde baş vurulan bir üst mahkemenin olduğu bir düzen sağlanmış ve zamanında çağdaşları arasında en modern ülke olarak varlığını sürdürmüştür. Diğer iddialar genellikle Türklerden kurtulma planları yapan oryantalist batılıların sürekli propaganda yolu ile bizlere kabul ettirdikleri safsatalardır. Eğer şeriat uygulanmış olsa Osmanlının son dönem ahalisinin rüşvet, hırsızlıktan, zimmete geçirmelerden elerinin dirseklerine yakın bir yerden kesilmiş olması ve Osmanlının bir çolaklar ülkesi olması gerekirdi.
Tüm bu propagandalar bir cihan devleti olan Türklerin hakimiyetini sonsuza kadar ispanyadaki Avrupa ya laikliği öğretmiş olan Endülüs Emevileri gibi temelli Avrupa dan atılmaları ve Endülüs İslam devletinin imhası gibi Türk devletinin de süreç içinde Hazar denizi arkasına sürülerek Türklerin Avrupa ve ön asadan sürülmelerini sağlamak amaçlı başlangıcı bin yıla varan derin batı projelerinin ürünüdür. Türkiye’nin İran ile ve Türklerin Perslerle karşılaştırılması çok insafsız ve haksız bir kıyaslamadır. Tarih bu iki kültüründe savaşlarını anlatmaktadır. Hatta Perslerin Şii Türklerce yönetildiği Şah İsmail dönemi Yavuz Selimin Avrupa’yı bırakıp Asya’ya dönmek zorunda kalışı bu asla uyuşması mümkün olmayan iki kültürün savaşlarının sonucudur. Osmanlıya Suudiler gibi Bazı Arapların isyanlarında da Türklerin din ve şeriat algılamasındaki yumuşak ve Laiklik türü uygulamalarının da İngilizlerce kullanılıp kışkırtılmaları sonucunu ve Osmanlının bir de arkadan kuşatılmasına sebep olmuştur. Türk milletini İrtica ve şeriat paranoyasına sokanlar milletimize bilmeden de olsa çok büyük kötülük etmekte, yargıyı ve orduyu vatandaşla karşı karşıya getirip büyük günah işlemektedirler ve bilmeden Kürtlerinde Arapların durumuna düşürülmesine sebep olup mevcut Türkiye’yi daha da küçülterek dünyada aktör olmaktan çıkarıp edilgen zavallı üç beş küçük devletçiğe kadar bölünüp sonrada imha edilmemizin yolunu açmaktadırlar.
Adeta fareden korkusundan çoluk çocuk damda yatan köylü kadına bir fare ölüsü ile böh böh diyerek çocuklarını da alıp dehşet içinde çatıdan kendisini atıp öldürmesi gibi basit bir oyun ile Türkiye imha edilmek istenmektedir.
Türkiye de Osmanlı dönemi 31 mart olayları ve cumhuriyet dönemi Kubilay olayıda dahil dahil Tüm irticai kalkışmalar diye takdim edilen olaylar tıpkı 28 Şubat olaylarına gerekçe olsun diye kotarılan sahte Aczimendi tarikatı gibi olaylardır. Şeyh denilen ali Kalkancı bir uyuşturucu fabrikatörüdür. Ergenekon Tutuklusu Veli Küçük’ün Akdeniz de personelince batırılan uyuşturucu yüklü denilen Kısmetim 1 gemisini gizlice boşalttıktan sonra diğer ortaklara pay vermemek için batırttığı zamanla ortaya çıkmıştır. Sahte ali kalkancıda bu zincirin bir yerlerindedir. Fadime Şahin ise Travesti sisi lakaplı Seyhan Soylunun organize etmekle görevlendirildiği Aczimendi irtica kumpasında masum dinci kız rolüne hazırlanmış barlarda konsomatrislik yaptığı anlaşılan bir kadındır. Müslüm gündüz Aczi mendi şeyhi denilmiştir. Önce aczi mendi diye bir tarikat yoktur ki şeyhi olsun. Müslüm Gündüz Mehmet Ağar ekolünden bir kişidir. Dolayısı ile Tarihimizde gerçek irtica olayları yoktur ve tamamı kurgudur. Tıpkı şimdi ifadeye gitmeyen 3. Ordu komutanı Berg Beyin ve Savcı Cihanın uygulamakta kullanıldığı son sahte irtica olayının Albay Dursun Çiçek’in ıslak imzası sonucu deşifre edilip açığa çıkarılmaları gibi.
Bu yüzden bu irtica masallarını artık tümden gündemden çıkarmak zorundayız.
Aksi halde bu sahte haberler hem tüm kurumlarımızı hem de bilim ve düşünce insanlarımızın akıl ve onurlarını yiyip bitirecek gibi görünüyor.
Bilim insanlarının topluca paranoyalara mahkûm oluşu sadece ezberletilen sloganları doğru kabul ederek aynı yalanları yeniden ve sorgulamadan yeniden üretmeleri ise düşünen akıl izan irfan ve basiret sahibi milletimizi süratle yiyip bitiriyor.
İnanılacak gibi değil ama maalesef aynı ile vaki.
A.D.Şimşek
--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.