[anadoluhaber] Atatürk'ün ölümünü açıklar gibi yapanlar

 

Atatürk’ün ölümünü açıklar gibi yaparak daha da karartmak

Bir internet yazı Atatürk’ün ölümü ile ilgili bilinen iddiaları dile getiren bir yazı yazmış olmalı ki, bir Prof. Dr. Mesleki bilgisini de ortaya koyarak hem Atatürk’e yapılan suikast iddialarını, inkar ve hem de sirozdan öldü iddialarını tekzip amacı ile söz konusu siroz’un alkol kaynaklı olmadığını şu sözleri ile kanıtlamaya çalışmıştır.

 

 O GUNUN TIBBI BILGI VE KOSULLARINDA BU TANIYI KOYABILMEK KOLAY DEGILDIR. DOGRU TANI POST NEKROTIK SIROZDUR.. HERKESIN ILERI SURUP SAVLADIGI GIBI ALKOLIK SIROZ DEGILDIR KI BU TANI O YILLARDA BIR FRANSIZVE IKI TURK TABIB TARAFINDAN BELIRTILMISTI. POST NEKROTIK SIROZ GECIRILMIS HEPATITIS B YADA C YADA DELTA YA BAGLI OLARAK IYILESME SURECINDE ANTIKOR YAPIM EKSIKLIKLERINDE YADA C VE DELTA TIPINDE IMMUN YANIT SEKLINDE ORTAYA CIKAR. ATATURK 1918 YILINDA SURIYE'DE GOREV YAPARKEN SIDDETLI BIR SARILIK RAHATSIZLIGI GECIRIR

 

Şeklinde bir açıklama getirerek karaciğerinin Suriye den beri hasta olduğu şeklinde açıklamak ister. Sayın yazarda bu cevabı eski yazısını ilave etmeden yorumsuz olarak yayına gönderir.

Sayın Profesör yazısında kendisinin de mason olup olmadığını ve ya Sabataist Yahudi, ya da ülkemizdeki egemen azınlık Levantenlerden olup olmadığını açıkça belirtmeli idi sanıyorum. Çünkü bu ülkede gizli azınlıklar iktidarını pekiştirmek için çok sayıda devlet adamı ve değerli kişilerin başlarına gelenler, Atatürkçü aydınlarından öldürülmüş olmaları herkes tarafından artık bilinmektedir.

Bu ülkede sen ben bizim oğlan düzeni şeklinde bozacının şahidi şıracı gibi pek çok kirli bilginin yaygın olduğu ve bu bilgi kirlenmesinin devletin içinde yer alan bazılarının yada onların etkisindeki kişi ve organizelerin işi olduğu bilinmektedir. Ve bu cinayet ve sabotajların tümü Müslümanların üstüne yıkıldığı halde hiç birinin bu kesimden kaynaklanmadığı da artık açıklığa kavuşmuştur.

Üstelik Orgeneral rütbesinde Kuvvet komutanları bile tutuklu yargılanırken, TC. Devleti Başbakanı Ecevit’i zehirleyip öldürmeye kalkışmaktan da şüpheli ve tutuklu  Prof. Haberal bir yıldır tutuklu yargılandığı halde ilk tutuklanması dışında  bir gün bile mahkeme huzuruna çıkmamış hapiste geçirmemiş akıllara durgunluk verecek şekilde sanki Türkiye’deki müstemlekecilerin özel yetkili valisi imişçesine telekonferans ile ifadesi dahi bin bir güçlükle alınmaya çalışılmış adeta Türk milleti ve yargısının onu sorgulayamayacağı gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Kim bilir beklide bazı uluslar arası gizli anlaşmalar ile böyle bir durum zaten eskiden beri süregelmektedir.

Bu durumda pek çok konu öyle ben profesörüm demekle kapanacak gibi değil daha da şüpheli hale gelmektedir. Danıştay saldırısında kameraların arızalı olduğu bilgisi resmi olarak verilmiş bir bilgi iken TÜBİTAK oradaki kayıt kameralarını incelemiş ve arızalı olmadığı gibi disklerdeki olay anına dair kayıtların silinmiş olduğunu ve bazılarının kurtarıldığını açıklamıştır. Kesin olarak araştırılamamış bir konuda ben profesörüm diyerek muayene etmediği zaten araştırılmasına asla izin verilmemiş bir konuda üstelik her derde deva gibi Müslümanlara gerici yaftası takıvermekle sözünü doğrulattım zannı ise bir bilim adamına yakışmayacak kadar tuhaf bir durumdur.

Eldeki bilgileri inceledim diyorsa, zaten problem eldeki bilgilerin cinayeti organize edenlerin ortaya koyduğu Danıştay cinayetindeki veriler gibi asla güvenilmez olduğunu nasıl izah edecektir. Bu ülkede son padişahların da dâhil bir biri ardına öldürülmeleri ve ya düşürülmeleri Cumhuriyet döneminde dahi aynı şekilde sürdürülmüş ve halada sürdürülmeye çalışılmaktadır. Türklere gerici yaftası takıp kendileri Türkçülük ederken kripto azınlıkların, sürekli arkasına saklandıkları gerici ve irtica kelimelerinin dahi aslı olmadığı ve bu iddiaların Danıştay saldırısı Sivas Ve Başbağlar köyü olaylarından, K.Maraş Malatya Çorum olaylarına kadar hepsinin kendi provokasyonları olduğu artık bilinmektedir. Gerçek Atatürkçü Türk aydınları onların bazı bilgilerine ulaştıkları için öldürülüp sonrada her derde deva deterjan gibi işi irtica kelimesi ile yıkayıp temizlediklerinden ise artık kimsenin kuşkusu yoktur. Hatta bu duruma artık inanmıyorum diyemeyenler dahi hem inanmakta hem de kesin olarak bilmekte oldukları halde, ar edip eski iddialarından dönememektedirler.

Tekrar ediyorum. Kuvvet komutanları dahi tutuklu yargılanırken Prof Haberal da Mahkemece tutuklanmasına karar verildiği halde neden birkaç saatliğine olsun ifade vermek için hastaneden çıkarılamamaktadır. Tam tutuklandığı gün hastalanıp bir yıldır mahkemeye gelecek kadar bile tedavi edilemeyen bu kişinin durumu inandırıcımıdır. Van da tarihi eser kaçakçılığından tutuklu Ermeni (Muhtemelen Ermeni Yahudi’si ve Mason) Rektörün yargılanmasını, CHP genel başkanı Baykal Rektörün yargılanması Cumhuriyetin yargılanmasıdır diyerek savunmuş ve ABD dış işleri sözcüsü Rektörün yargılanmasını uygun bulmadığını resmi olarak açıklamıştır. Ne zaman biliyor musunuz? Tam da TC. Ordularının KKK'ı Yaşar Büyükanıt'ın ABD ziyareti sırasında. Ne tesadüf değil mi?

Kendimizi kandırmayalım. Atatürk de diğer devlet erkanımız gibi devleti şer güçlere tehdit oluşturacak kadar tanığı ve duruma hakim olmaya başladığı için öldürülmüş olmasından daha mantıklı bir açıklama yoktur. Bu konu da ciddi bir araştırma yapılamamış olması ile kesinlik kazanmaktadır. Osmanlıda da Cumhuriyet döneminde de devlet adamlarımız Kripto egemenlerin çarkına çomak sokacak kadar devleti tanıdıkların da öldürülmüş yada bir şekilde diskalifiye edilmişlerdir.

Genç Osman, Sultan Abdülaziz, Abdülhamit han, Pek çok paşa ve devlet erkanı, Atatürk döneminde de bu durum sürmüş ve Atatürk, Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Turgut Özal, Eşref Bitlis ve çok sayıda değerli subay, Bilim adamı araştırmacı, Parlamenter farklı şekillerde imha edilmişlerdir. Belki üç yüz yıldır süre gelen ihanet daha yeni yeni mahkemelere konu olabilmiştir. Ve burada bile vatandaşlarımız, içimizden bilmeden de olsa ihanetlerde kullanılanları kahramanlar sanmaktadır. En Son ihanette kullanıldıklarını anlayanların ilk sıralarında gelen ve vatanı için konuşma sırası bekleyen Muhsin Yazıcıoğlu bilindiği gibi apaçık bir şekilde kaza adı altında susturulmuştur.

Söz konusu yazıdaki Atatürk konusunu karartmaya çalışan Profesör gibi tüm bu kazalarda ve cinayetlerde de anlı şanlı bilirkişiler kaza raporları hazırlamışlardır. Hatta Eşref Bitlis suikastının tanıkları dahi yok edilmiş ve bir bilim heyetinin bu kaza değil sabotajdır raporu bile dikkate alınmadan GK tarafından kaza denilerek üstü kapatılmış yada kapatılmak zorunda kalınmıştır.

Doğrusu ben Söz konusu yazıyı gönderen sözde bilim adamı profesörün üslubunun bile sahte iddiaları ileri sürdüğünün delili olarak görüyorum. Bir bilim adamı sadece konu ile ilgili görüşlerini belirtmek ile yetinir. Suçlu aramak başka meslek bilim adamlarının işidir. Atatürk’ün ölümü ile ilgili iddiaları kimin dile getirdiğini dile getirirken suçluyu da irticacılar olarak tespit edivermek aşırı kolaycılığın yanı sıra bir şeylerin saklanmaya çalışıldığının da delili olabilir.  Eğer Uzman bir tabip olarak konuşuyor ve verdiği tıbbi görüş raporu ya da nazariyesinin kimler tarafından dile getirildiğini her işi kapatmakta kullanılan irticaa havale ederek aslında bu işi kurcalayanların ve haklı olarak da en ciddi şekilde kurcalaması gereklerin samimi Atatürkçüler olduğunu bilmiyordu mu diyeceğiz. Aslında gayet iyi bilip onları bakın bu işi kurcalamayın sonra size de irticacı etiketi yapıştırır hayatınızı kaydırırız demek istenilmektedir. Bilindiği gibi bu vasıflar ile itham edilenlerin aklanma yolları, aklayacak olanlarında aynı şekilde suçlanma ihtimali yüzünden kapalıdır. Öyle ki bu duruma düşen kişinin kıyamete kadar vallahi ben sıkı laikçiyim diye her gün Anıtkabire çiçek taşısa bile kendisini aklayamazsınız tehdidi savuruyor.

Eskilerin deyimi ile tipik Yahudi taktiği. Suçüstü yakalanınca saldırıya geçip, hem vurup hem de beni dövüyorlar diye feryat etmek. 

Doğrusu ben bu maili pek çok yönden hiç ama hiç inandırıcı bulamadım. Ama nasıl olsa araştırmalar eninde sonunda bu konuya da gelip dayanacağından çok da önemsemiyorum.

Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir âdeti vardır. İşte Danıştay provokasyonu ve işte dört yıl sonra geliştirilmiş silinmiş diskleri kurtarma programları.

A.D.Şimşek  

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.