Bazen devlete yakın kurum dernek vs’in başında ya da içinde olan kişiler ile de yazışmalarımız da muhatap oluyoruz. Bu durumda etkili pozisyonlarda bulunan kişilerde fark ettiğim ortak payda halkımız cahildir konusunda ki görüş birlikteliğidir. Kendilerini ve halkı 1930’lu yıllardan bir türlü kurtaramamış ve değişen dünya ve ülkemizdeki vatandaş profilini algılayamayan bu görüşteki önemli bir kişi ile yaptığımız yazışmayı dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Çünkü ülkemizde halkın değil kendilerini aydın olarak tanımlayanların cehaleti yerinde saydırıyor. Halkın cahil olması doğru olsa idi bile aydınların cehaleti ve de çokbilmişlikleri ile kıyaslanamayacak kadar ürkütücüdür.
Henüz her hangi bir yeni cevap alamadığım söz konusu yazışmaya geçiyorum.
Sayın Beyefendi
Cevaplarımı daha anlaşılabilir olması ve karışmaması amacı ile sizin yazınızın satır aralarına eğik ve mavi ile yazıyorum.
Sayın Ahmet Doğan Şimşek,
Sayın xxxxx hanım ile yaptığınız yazışmaları bizlerin de görmesinin çok yararlı olduğu düşüncesindeyim. Özellikle sizin yazdıklarınız benim için öğretici olmuştur.
Teşekkür ederim. İnsanlar boş defter gibi bir beyinle gelirler. Sonrada doğdukları yerlerin ve yaşadıkları ortamın doğal beyin programlamasına göre programlanıp o program sınırları içinde düşünmek zorunda kalırlar. İnsan yapısı ve psikolojisinde önce alınan bilgi doğru bilgi, sonradan gelen bilgiler ise ilk alınan bilgilere uyumlu ise doğru değilse virüs tanımlaması gibi yanlış bilgi olarak algılanır ve ya silinir yada zarar vermesin diye insanın bazı doğal refleksleri tarafından karantinaya alınıp etkisizleştirilirler. Bu yüzden binanın temeli gibi herkes başlangıçta beynine konulmuş olan kelimeleri bir binanın temeline konulmuş taş şeklinde düşünce ve bilgi evini o temel üzerine kuralar. Bu durum bir şok meydana gelmezse ömür boyu aynı yapıya aynı türden eklemeler ile sürer gider. Sonradan belli bir yerlerde buluştuğumuzda bazen aynı kelimeleri kullansak dahi farklı anlamlar yükleyerek kullanır ve hepimiz meramımızı anlatmamıza rağmen karşımızdaki o kelimelere kendisi tarafından yüklenmiş anlamlarından çıkan manaları anlar. Hele bizler gibi ülkemizi işgal edenler tarafından kültür değiştirilmesine tabi tutulmuş deney insanlarınım aralarında anlaşmaları doğal insan türlerine göre çok daha zordur. Çünkü artık insanların sorgulanamaz kabul ettikleri aslında yanlış olan kendi doğruları vardır. Bu yüzden beyinlerimizde PC’ler gibidir ve yüklü programlar dışında düşünemez ve sorgulama yapamazlar. Bunun içinde sorgulama yetisi bazı dogmalar ile sınırlanmış olanların çevreyi ve başkalarını anlaması imkânsızlaşır. O artık kendince doğru kabul ettiği dogmaları anlatmak ve paylaşmak ister. O dogmalarına aykırı gibi görünen hiçbir şeyi kabul edemeyecek şekilde adeta bir ipek böceği gibi kendi dogmalarından oluşturduğu kozasını örer ve içine kendisini kilitler. Artık ona ulaşmak imkânsızlaşır. Bu uzun girizgâhı yapmamın nedeni sizin Atatürkçü veya başka bir şeyci bir idealist olarak kendinizi tanımlamış olmanızdan dolayı anlaşma noktalarında, benim bağımsız ve özgür bir beyne ve fikir yapısına sahip doğamla çıkabilecek çatışmaları hoş görmenizi ve dogmalarınıza karşı sözlerim olursa beni mazur görmenizi anlatmaya çalışma amaçlıdır.
Sayenizde;
- ömrünün yarısını Ankara'da "batılı diplomatlar arasında" geçirmenin gerçekleri göreyi engellediğini,
Efendim bunu engelleme olarak değil de, bazen beni o güne kadar ne biliyorsam ve öğrendi isem, tüm bilgilerimi formatlayabilecek değerde ülkemizde vatandaşlarımız arasında bilinmeyen bilgilere rastlamış olmam ile de izah etmek mümkündür. Ayrıca insan kendisinden çok farklı kişi ve düşünce oluşumları ile karşılaştığında kendisindekini karşıya aktarmak ister. Halbuki benim çok mütevazi bir pozisyonum olduğundan çoğunlukla dinleyici olarak kalmanın ve sessiz kalmamın sayesinde yanımda konuşulan bizlerin kendimiz ve ülkemiz hakkındaki batıların düşüncelerini duymuş ve görmüş olmanın avantajını da hesaba katmak gerekir sanırım.
- Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, Yüksek Yargı'ya ve sayıları çok azalmakla birlikte Atatürk'çü bilim adamlarına savaş açmış 'yürütme'nin "milli irade"yi temsil ettiği yanılgısına 72 yıllık tecrübenin yetemeyeceğini,
Mesela burada kişiyi nasıl bilirsin kendim gibi kuralınca beni kendi düşüncenizin karşıtı olarak ele alıyorsunuz. Çünkü sizin asla sorgulamaya razı olamayacağınız mutlak doğrularınız var. Ve o bilgilerinize uyum sağlamayan benim sözlerimi bir virüs ve imha edilmesi gerek bilgi tanımlaması olarak görmekte beni anlayabilmenize engel olmaktadır.
- "Anayasa değişiklik paketi milletin kendi egemenliğine sahip çıkıp Yargıyı azınlık boyunduruğundan kurtarıp adalet dağıtan asli görevine iade etme girişimidir. Bu şansı yitirirsek uyanmak ve kurtuluş mahşere kalabilir" türünden bir cümleyi kurmak için illa ki cahil ve kör olmak gerekmediğini,
Türkiye de aydın kesimlerimizin çoğunun ülkemizdeki mevcut yapıyı ciddi olarak bilmediği maalesef bir gerçekliktir. Mesela Yargıtay Danıştay ve HSYK dediğimiz yapıların sen ben bizim oğlan düzeni ile kurgulanmış ve sayıları on iki bin civarında olduğu söylenen Kürsü hâkimleri ve savcılarımızın bu yapıda söz sahibi olma şanslarının olmadığı ve bilgi ve becerilerindeki üstünlük değil de, ideolojik yandaşlık esasına göre bu yapıya girilebildiğini bilemeyebilirler. Bu sayede çok çalışmak yerine fanatik yandaş olmanın kişinin şansını artırdığını bilenler ilerler. Diğerleri taşrada çok çalışır ama esas yapıyı bilmezler. Bilenlerde ideolojik nedenler ile varsın böyle olsun yoksa irtica diye bir öcü varmış gelip bizleri yermiş diye çocuklara masalardan hatırlarında kalanlar yüzünden sağlıklı düşünce yetileri koruma refleksi ile sınırlandırıldığından adaleti değil ideolojiyi öncelerler. Buda ülkemizin içinde olduğu rüşvet mafya, çek senet mafyaları. Adamın fabrikasına çökmek elinde olanı almak gibi halkın pek azının bildiği ama uyuşturucu, beyaz kadın ticareti öksüz yurtlarından eşcinsel, tetikçi, her işe elverişli farklı kişiler üretildiğini ve bunların iç karışıklıklarda kullanıldığını bilmezler. Bu kullanılanlarında ihtilal gerekçesi üretiminde ya da seçilmiş iktidarların muktedir olup egemen sınıfların yetkilerini sınırlamasına karşı anarşi terör vs. de kullanıldığını da çoğumuz bilmeyiz.
- "Adalet Mülkün Temelidir" sözünden "Adaleti (yargıyı) ele geçir ki yüce divan seni aklayan paklayan çamaşır makinesine dönsün" çıkarsamasını yapanlara kanmak (kandırılarak inandırılmak) için bir ton kömür veya beş kilo makarnaya muhtaç olmanın şart olmadığını...
öğrendim...
Efendim bu sözlerinizden Adalet, yargı ve hukuk kavramlarına olduğundan farklı anlamlar yüklediğinizi görüyorum.
Hukuk Hak kavramının ifade edildiği kelimenin yani Hak’ın çoğuludur. (Haklar anlamında) Adalet hakları yerli yerince sahiplerine teslim etmek ve her türlü hukuk dışılıktan (Haksızlıktan) sakınıp sokaktaki hamal ile Cumhurbaşkanı açısında fark gözetmeden haklarını güçlerine değil haklarına göre tevzi etmektir.
Yargı Hakları tevzi işini hukuka uygun olarak tevzi işinin teknik bölümü olup bilindiği gibi evrensel olarak, muhataplarını görmesin ki ayrım yapmasın diye gözleri bağlı, bir elinde adalet terazisi ve diğer elinde adalet kılıcı olan bir bayan şeklinde sembolize edilmiştir.
Tüm bu öğrettiklerinize rağmen hâla anlamakta zorlandığım bir sorum olacak size;
- İstiklal savaşı veren bir siyasi iktidarın başındaki kişi baş emperyalist Amerika Birleşik Devletleri'ne neden 27 kez gider ve o emperyalist ülkenin başkanı ile görüşmeden, kendi ordusuna sınır ötesi operasyon izni veremiyor? Dahası, emperyalist ülke başkanı (G.W. Bush (Jr)) emriyle sınır ötesindeki ordunun geri dönmesi emrini verebiliyor? Lütfen bunları da öğretirmisiniz... Belli ki sizin deyiminizle "siyaseti bilmek ve anlamak sanıldığı kadar kolay değildir"...
(istiklal savaşı veren sözü benden alıntıdır)
Sorunuz gerek ülkemiz gerçeklerinden gerekse dünya gerçeklerinden kopuk bir sorudur. Şimdi ülkemiz AB ye girerse bağımsızlığını kayıp ederiz diye bağırıyoruz ya. Çünkü artık yargımızda, parlamentomuzda AB merkezindeki kurallara bizimde gönüllü katıldığımız bir iradeye teslim edilecektir. Bu yüzden bağırmaktayız. İşte bunun gibi Ordumuzda ABD’nin Patronu olduğu NATO ya bağlı ve bağımlıdır. Kendi kafasından Kıbrıs’a çıktı diye senelerce ambargolar ile boğuşmuş ve hem ticaretimiz daha da kösteklenmiş hem de ordumuz o çıkıştan bir iki yıl sonra Yunanistan’la bile savaşamayacak hale getirilmiştir. (Erbakan Ecevit Hükümeti iktidardadır) Zaten Kıbrıs’a atacağımız bombamızda olmadığından Ankara da yedi Arap ülkesinin Büyük elçileri toplanıp Türkiye’ye tam destek vererek petrol ve imkânları ölçüsünde kendi silah ve mühimmatlarını vereceklerini beyan etmişler. O sıradaki THY uçaklarının koltukları sökülüp komşu Arap ülkelerinin ellerindeki Sovyet bombalarını ülkemize taşımışlardır. Uçak personelinden Libya da Kaddafi’nin bile bizzat hamallık yaparak bomba taşımakla jest yaptığını dinlemişimdir. Bizim ideolojik düşünenlerimizin Ordumuzun savaş gücü aslında nedir ve kiminle ne kadar süre savaşabilir konusunda bir fikri yoktur. Bu süre tahmin edemeyeceğiniz kadar kısadır. Ben söylemek istemiyorum. Bilenlerden sorunuz. Eğer NATO takviye sağlamazsa ne olur diye. Saddam’ın ordusu da Cumhuriyet muhafızları da pek meşhurdu ama Saddam’a yaramadı, Bizi de İdeolojimiz kurtarmaz. Tekrar sorunuza dönüyorum.
Siz sanıyor musunuz ki Askeriyemiz Irak’a girmek isterse hükümetin o sıradaki iç egemen ordumuza boyun eğmekten başka yapacağı bir şey vardır. Öyle olsa Konjektür müsaitken ve kuzey Irak Kürtleri de Türkiye’ye katılmak için yalvarırken Özal’ın girelim kararına GKB istifa ederek cevap vermiştir. Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi katliamı sırasında doğu bölgemizde askeri manevralar yapan ordumuz için Özal ne olur yani siz karşı tarafa birkaç top mermisi düşürün diplomatik problemleri biz hallederiz dediğinde maalesef karşılık alamamıştır. Kuzey Irak’a Uçaklarımız girdiğinde ABD uçakları ile kafa kafaya geleceklerdi, zor bir karadı. Buna rağmen sanırım iki F 16’mız (fazlada olabilir) sınırı ihlal edip karşıya geçerek deneme yaptı. Ne oldu biliyor musunuz? Uçaklarımız havada kayıp oldular. Aygıtları uydu sinyali ile tamamen devre dışı bırakıldı. Sadece gözle ve tahmini uçuşla benzinlerinin bitmesine ramak kala kalktıkları değil ilk buldukları hava alanına inebildiler. (Daha kötüsünün de yapılabileceği ihtarı almış olduk)
Ayrıca Bizim uçakların yazılımı NATO uçaklarını dost olarak tanımlar ve ateş açamaz. Silah sistemleri kilitlenir. Hâlbuki ABD uçaklarında tanımlama bilgisini anında manüel olarak değiştirmek pilotun elindedir. Bu konuda Türkiye’ye kendi yazılımını kazandırmak isteyen ASELSAN’ın üç genç mühendisi arka arakaya intihar ettirilmiştir!? (Subluminal yayınlar ile bilinç altını ele geçirerek) Bu işler sanıldığı gibi öyle kolay verilecek kararlar değildir. Bizim aydınlarımızın dünyadan haberleri bile yoktur. Atılan bir tek bombanın bile dudak uçuklatan fiyatı ve tedariki onları ilgilendirmez. Onlar ideoloji masalları ile düşmana Atatürk posteri ile savaşılır zannederler. Sonradan Hükümetin uçaklarımızın yolunu açan girişimleri sayesinde uydu desteği de sağlanmıştır. Ama hırsız evin içinden yönetilmektedir. Bu arada Hükümetin girişimleri arasında General Büyükanıt’ın sınırda konuşturulması da vardır. Ne demiştir biliyor musunuz?
Bu bölgede Türkiye’nin ABD ye rağmen yapabileceği bir şey yoktur. Ama engel olabileceği çok şey vardır. Bu sözler şimdiki dışişleri bakanı o zamanlar dış işleri müsteşarı olan Davutoğlu’nun gergef işler gibi diplomasiyi uygun işlemesi sayesinde söylenebilinmiştir. Belki bazıları konuşanlar kendileri konuşuyor zanneder ama işler o kadar basit değildir.
"Bu hükümet durumu toparlamamış olsa idi şimdi çok tan bölünmüş yada bölünmek için iç savaşın içinde perişan edilmiş olacaktık." diyorsunuz. Demek ki Ankara'da fazla kapalı kalmışsınız. Ankara'dan çıkmanızı ve halkın sürüklendiği sefaleti, açlığı, çaresizliği gözlemlemenizi salık veriyorum. İşsiz babaların evine bile girmek istemediğini, otobüs bileti parası veremediği evladının kilometrelerce okul yolunu yürürken o anne-baba'nın konu komşuya karşı kızaran yüzünü göremediğiniz için olsa gerek "toparlanmış bir ülke" zannediyorsunuz Türkiye'yi.
Sayın arkadaş konuşulan konular kendi disiplini içinde konuşulur. Şimdi çok ayrı bir konuya girip onu tartışmaya dalmak konudan kopmak demektir. Yoksa bu konuda da mukayeseli söylenecek çok söz var ve olması gerekenden çok daha iyi durumdayız yoksa şimdi açlıktan iç savaşa başlamışta olabilirdik.
Konuya dönüyorum. Bu Hükümet olmasa o bölgeden oy alan bir Türkiye partisi kalmayacaktı ve tüm oylar bölücü parti yada onların bağımsızlarına verilecekti.
Bu durum TC. Devletini orada işgalci durumuna düşürecekti. Bölücülerin kullanıldığı devletin ve ordunun içindeki sızmaların ya da bilinçli olarak olmayan irtica kamuflajı ile kollanan PKK’nın yardımcılarının da katılımı ile iş bölge savaşı haline döndürülecek ve o bölge ile aramıza BM. Barış gücü sokulmasına sebep olacaktı. Bölgemizde İsral ile boy ölçüşebilen bir güç istenmediğinden o bölge sonunda başlangıç olarak Saddam’ın kuzey Irak’ına dönüştürülecek, uçaklarımızın o bölgede uçması yasaklanacak ve sonrada Türkiye’den koparılacaktı. Arkasından Yugoslavya’ya dönmek bile vardı. Belindeki tabancan da kaç mermi kaldığını saymadan kalabalık bir silahlı güce kabadayılık yapanın haline dönecek ve işte Sevr görüşmesi o zaman başlayacaktı.
Cahil cesur olur ama çabucak da vurulup ölür.
Dedim ya, sayenizde çok şey öğrenmiş oldum ve yazılarınızı okurken çok daha fazlasını öğreneceğime eminim.
İnşallah ne diyeyim
Bugüne kadar cahil bırakılmış halkımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmek için çaba harcıyordum, bu günden sonra "batılı diplomatlarla" fazlaca beraber(!) olmuşların da bilinçlenmesi için çaba harcamam gerektiğine kanaat getirdim.
Değerli arkadaş ben sizin çok şey bilip işe yarar hiç bir şey bilmediğinizi ve işin kötüsü bilmediğinizi de bilmediğinizi görüyorum. Halkı küçük görenlerinde haklı oldukları bazı noktalar olabilir ama başkasını küçük görenler küçük kalmaya mahkûm olurlar. Herkesten, her şeyden, her olaydan öğrenilecek pek çok şeyler vardır. Kibir gözünü kapatıp kendisini körleştirmek gibidir.
Dostça tavsiyem kendisini küçük görenler herkesten bir şeyler öğrenip tevazu içinde kalarak çok şey öğrenirler. Bildiğini zannedenlerin ezberleri vardır. Doludurlar ve artık fazlasını alabilecekleri yerleri de yoktur. Bu yüzden ben âcizane ci çi cü ist izm vs. gibi takılar alanları ve bununla övünenleri, makam ve mevkileri ne olursa olsun pek önemsemem. Önemsediğim tek tarafları aklı ermeyen çocukların oynadıkları el bombasını oyuncak sanmaları gibi ne yaptıklarını bilmedikleri için ülkemizin başına açabilecekleri Zararlar açısından dikkat etmek gerektiğidir.
Sayın Şimşek, size ne kadar teşekkür etsem azdır. 45 yılda öğrenemediklerimi 1 günde öğrettiğiniz için. Atalarımız çok doğru demişler; "Bir musibet bn nasihatten yeğdir (iyidir)"...
Öğrendiklerimi paylaştım.
Saygı değer herkese saygılarımı sunarım.
Sayın Beyefendi
Ben hem size hem de bizleri okuyan herkese saygılarımı sunarım.
Kişinin her zaman bildiklerinden çok bilmedikleri vardır ve bir gün insan tüm bildiklerini çöpe atarak onun yerine daha değerli bilgilerden birkaç tanesini koymakla çok daha bilge olur. Bu yüzden ben naçizane kimsenin bu gününe bakmam. Kim bilir ileride daha ne çok şey öğrenecek ve değişecektir. Belki de değerli bir bilge olarak çok değerli birisi olacaktır diye düşünürüm.
Not. Ankara da Sıkışıp kalmadım. Türkiye de gezmediğim sadece bir tek vilayet merkezi kaldı. Her sınıftan insanlarla oturdum kalktım sofralarında misafir olup yedim içtim. Beş altı yılda Avrupa da kaldım. Sonradan oraları da Türkiye’den kendi aracımla gidip Londra Paris pek çok yeri Venedik’te gondolla gezmeye kadar dolaştım. Eski Alman CB. Von Weitsecker ile Berlin Eyalet başkanı iken eşi hanımefendi ile birlikte Dış işleri bakanlığımızın verdiği mihmandar ile birlikte Türkiye’yi gezdirip on gün civarında aynı otellerde kalıp aynı masalarda yemek yemek de ve çok uzun ilginç sohbetler de dâhil. Pek çok yerli ve yabancı siyasi, askeri personel ve general tanıdım. İlgi ile davranışlarını inceledim. Sokaklarda çöp toplayan dostlarım da oldu. Çok mütevazı ama dolu dolu yetmiş yıl yaşadım. Şimdi emekli olarak köşemdeyim yazılar yazıyorum. Googlede adımı ararsanız bazılarına rastlayabilirsiniz. Size ters gelsem de insanlar türdeşlerinden değil karşıtlarından veya tamamen başkalarından bir şeyler öğrenirler. Türdeşler ile sohbet aynı sakızları her gün yeniden çiğnemek ama beslenemeyerek bilgisiz kalmaya sebep olur.
Sağlıcakla kalınız
A.D.Şimşek
--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.