66.ders.19.05.2010[çarşamba] Asa-yı Musa Birinci Kısım Meyve Risalesi Dokuzuncu Mesele[4] BİRİNCİ NOKTA[3] Hem bütün zîhayatın[canlıların] ihtiyacat-ı fıtriyeleri[yaratılışları gereği ihtiyaçları ] için dualarına ve hâl[Durum ] diliyle edilen bütün ilticalara[Sığınmalara ] ve arzulara vakti vaktine[zamanında], kast[amaç] ve ihtiyar[tercih] ve iradeyi[*1] gösterir bir tarzda hadsiz in’âmlarıyla[verdiği nimetleri,ihsanlarıyla] ve nihayetsiz[sınırsız] ihsanatıyla[ikramlarıyla] fiilen[bizzat] ve halen sarih[apaçık] bir surette konuşan bir Mütekellim-i Alîm[*2], hiç mümkün müdür, hiç akıl kabul eder mi, en cüz’î[küçük] bir zîhayat[canlı] ile fiilen[bizzat] ve halen[hal diliyle] konuşsun ve tam derdine derman yetiştiren ihsanıyla[ikaramıyla] derdini dinlesin ve ihtiyacını görsün ve bilsin; ve bütün kâinatın en müntehap[Seçilmiş,seçkin,güzide,mümtaz] neticesi ve arzın[yeryüzünün] halifesi[Vekili] ve ekser mahlûkat-ı arziyenin[yeryüzünde yaratılmışların çoğunun] kumandanları olan insanların mânevî reisleriyle[temsilcileriyle] görüşmesin? Onlarla, belki her zîhayatla[canlılarla] fiilen[bizzat] ve halen[hal diliyle] konuştuğu gibi, onlarla kavlen[sözlü olarak] ve kelâmen[sözle] konuşmasın ve onlara fermanları[Emirleri, buyrukları] ve suhuf[sahife] ve kitapları göndermesin? Hâşâ, hadsiz hâşâ! Demek, iman-ı billâh[Alllah’a iman], kat’iyetiyle[keisinlikle] ve hadsiz[sınırsız] hüccetleriyle[delilleriyle] ve bikütübihî[Onun kitaplarına] ve rusülihî[resullerine], yani peygamberlere ve mukaddes[noksansız,kutsal] kitaplara imanı ispat eder. Hem hiç bir cihet-i imkânı var mı ve hiç akıl kabul eder mi ki, bütün masnuatıyla[sanatlı yaratıklarıyla] kendini tanıttırana ve sevdirene ve teşekküratı fiilen[bizzat] ve halen isteyene mukàbil[karşılık], kâinatı[yaratılmış herşeyi] velveleye[şaşkınlık] veren hakikat-i Kur’âniye[Kur'ân'a ait olan gerçekler] ile Zülcelâl[büyüklük, izzet ve azamet sahibi Allah] o San’atkârı ekmel[her şeyi san'atlıve müükemmel] bir tarzda tanıyıp ve tanıttırıp ve sevip ve sevdirip ve teşekkür edip ve ettirip ve Sübhânallah[*3], Elhamdü lillâh[*4], Allahu ekber[Allah en büyüktür]’lerle küre-i arzı[yeryüzünü] semâvâta[gökyüzüne] işittirecek derecede konuşturup ve kara ve denizleri cezbeye[*5] getirecek bir vaziyetle, bin üç yüz sene zarfında nev-i beşerin[insanlığın] kemiyeten[çoğunluğun] beşten birisini ve keyfiyeten[nitelik, kalite] ve insaniyeten[insanlığın] yarısını arkasına alıp o Hâlıkın bütün tezahürat-ı rububiyetine[*6] geniş ve küllî[ Çok büyük, umumi] bir ubudiyetle[kullukla] mukabele eden[karşılık veren] ve bütün makàsıd-ı İlâhiyesine[Allah'ın maksatlarına,gayelerine] karşı Kur’ân’ın sûreleriyle kâinata[yaratılmış herşeye] ve asırlara[yüzyıllara] bağıran, ders veren, dellâllık[Îlân] eden ve nev-i insanın[insanlığın] şerefini ve kıymetini ve vazifesini gösteren ve bin mu’cizatıyla[*7] tasdik edilen Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, en müntehap[Seçilmiş, seçkin] mahlûku[yaratılmış] ve en mükemmel[Kemale erdirilmiş, tamamlanmış] elçisi ve en büyük resûlü[peygamberi] olmasın? Hâşâ ve kellâ[kat'iyen,kesinlikle], yüz bin defa hâşâ! Demek, Eşhedû en lâ ilâhe illâllah[*8 ] hakikati, bütün hüccetleriyle ve eşhedû enne Muhammede’r-Resulullah[*9] hakikatini ispat eder. [*1]: irâde: bir şeyi yapma veya yapmama konusunda karar verebilme ve bu kararı yerine getirme gücü, Bir şeyin yapılmasına da, yapılmamasına da gücü yeten canlının, bunlardan birini ayırıp seçmesi ve olması veya olmamasına belli bir zaman içinde kendi isteğiyle hükmetmesi, padişahın fermânı, arzusu. [*2]: mütekellim-i Âlîm: Gizli ve âşikâr herşeyi bilen ve kendi zatına has olarak konuşan Allah [*3]: sübhânallah: Allah'ı her türlü eksiklikten, ayıp ve kusurlardan, her çeşit noksan sıfatlardan tenzih eder, bütün mükemmel sıfatlarla muttasıf oduğunu kabul ederim manasına gelen zikir ve tesbih sözü. [*4]: elhamdülillâh: 1-Allah'a hamdolsun, hamd Allah'a aittir. 2-Allah'a şükür. 3-Ne kadar hamd ve medih varsa, kimden gelse ve kime karşı olsa ezelden ebede kadar hastır ve layıktır; o Zat-ı Vacib-ül Vücud'a ki, Ona "Allah" denilir. [*5]: cezbe: Rûhî heyecan, coşkunluk, Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer hale gelme, manevi hal, vecd hali [*6]: tezahürat-ı rububiyetine: Allah'ın her zaman, her yerde, her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye, tedbir ve mâlikiyeti ve besleyiciliği, keyfiyetinin, sahiplikliğinin görünüşleri, ortaya çıkışları [*7]: mu'cizât: Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri büyük harika işle [*8]: Eşhedû en lâ ilâhe illâllah: Kâinâtın sonuna, kıyamet kopuncaya kadar (sonsuza kadar) Allah'ın varlığına ve birliğine şehadet ederim. [*9]: ve eşhedû enne Muhammede’r-Resulullah: “Şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın resulüdür Devam edecek: 78 Bu Sayfaya Yeni Notunuz |
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.