[anadoluhaber] İnsani yardım konvoyu ve faşist Siyonistler

 

Bir mail grubunda sürmekte olan Gazze’ye insani yardım konvoyunu engellemek için İsrail de Yaşayan Türkiye den göç etmiş Yahudi cemaatinin başkanı, yardım konvoyuna cemaatleri adına bazı protesto girişimlerinde bulunuyor.  Bu haksız protesto girişimine karşı da mail gruplarında Türkiye’den gösterilen tepkilere itiraz eden başka bir yazar. Birinci dünya savaşında subay olan babasının Suriye’de savaştığı sırada birliğinden ilk şehit olanın bir Yahudi subay olduğunu dile getirip, Türkiye’yi ve insani yardım konvoyunu protesto eden Yahudilere destek çıkıyor. Onlara karşı çıkan Türkleri kınıyor.

Protestocuların başındaki Türkiyeli Yahudiler cemaat başkanı ise kendisini hem Yahudi hem Siyonist hem de Türk milliyetçisi olduğunu iddia ediyor. Hem de ev sahibini bastıran yavuz hırsız misali Müslüman kimliğinden dolayı da bir arkadaşımızı nerede ise millet düşmanı ilan edecek kadarda haddini aşıyor. Arkadaşımızın Kürt kökenli oluşunu ima ile nerede ise kendini Türk onu Kürtçü ilan etmeye kadar gideceğini ima edecek bir tavır sergiliyor. Ne günlere kaldık varın hesap edin.

Bir Siyonist eğer Türk milliyetçisi ise buna inanmak için insanın aklını peynir ekmekle yemiş olmak gerekir demek için tüm şartlar da yerli yerine oturuyor.

Savaşlarda vatandaşlar zorunlu olarak askere alınır ya da muvazzaf olarak  kendisi orduya girer ve sonrada savaş meydanlarında ölür yada dönerler. Şehitlik denilen kavram sadece Allahın son kitabı Kuran da sadece Müslümanlara has oda sadece Allahın rızasına uygun olarak ve zulümden kaçınarak savaşmak şartlı olarak ihsan edilmiş bir kavramdır. Gayrimüslimlerde kendi amel ve dinleri üzere zorunlu yada gönüllü katıldıkları savaşlara göre dinlerinin hükmüne ise öyle anılırlar. Ancak şehitlik Allaha İslam dairesinde inanmak ve amacı hakkı yüceltip zulme engel olmak şartı ile Allahın bir lütfü olduğundan yasal tanımlamaların karşılığı dünyevidir.

Kimin nasıl öldüğü ve şehit olduğu ise gidince öğreneceğimiz bir husustur. Babanızın Yahudi arkadaşı eğer İslam’a girmiş ise ve niyeti bu idi ise onunla değilse  Musevi şeriatında hakkında ne deniyorsa, yada dinsiz idi ise kendi durumuna göre Allahın takdiri ne ise onunla karşılaşır. Biz kullar tarafından dinince dinlensin temennisi ile anılmakla iktifa edilir.

GKB lığı yapmış general Yaşar Büyükanıt’ın babası içinde bir Osmanlı subayı olarak Filistin de öldüğü için aynı şekilde şehit olduğu söylenmek istenmiş ancak hem gayrimüslim olduğu için hem de Osmanlı ordusunda göre yaparken değil sonradan Osmanlıyı İngilizlerle ortak çalışarak askerlerimizi satan Osmanlı Kripto Yahudileri olan paşalar ve kadrolardan olup olmadığını bilmesek de parçalanan Osmanlı topraklarında İsrail’in kurulmasına çalışırken öldüğü anlaşılmıştır. O cephelerdeki tüm Osmanlı subayları bir şekilde imha edilirken o imha edilmemiş ve muhtemelen

Osmanlı subayı olarak Araplar arasındaki kazandığı güven sayesinde, İsrail’in kuruluşu çalışmaları sırasında  İsrail açısından büyük başarılar, Müslümanlar ve Türkler açısından ise büyük ihanet sayılan faaliyetleri sonucunda, vatanlarını koruyan Müslümanlar tarafından 1925 de deşifre olmuş olmalı ki öldürülmüştür. Yaşar Büyükanıt'ın GKB olduğu sırada İsrail hükümeti babasının İsrail’e yaptığı büyük hizmetlerden dolayı mezarını anıt mezar halinde yeniden imar etmiştir. Ordumuzun 30 yıldır süren PKK savaşı sırasında mesafe bile alamayışımızda da ordumuzun ve yargımızın önemli makamlarında bulunan Yahudi kripto general ve bürokrat kadrolarının ve NATO gladiosundaki devletimiz ve PKK  da aynı etkilere sahip merkezlere bağlı etkili konumlardakilerin vatanımıza ve milletimize ihanet boyutunda İsrail çıkarlarını önceleyerek hareket etmelerinin çok büyük rolü olmuştur.

Türkiye ile İsrail bölgemizde kıran kırana bir nüfuz ve soğuk savaşları halindedirler. Bu yüzden savaş sırasında rakip ülkelerin Irkdaş ve soydaşları dikkatle takip edilmek ve kritik görevlere getirilmemek gibi uygulamalar tüm dünyada geçerli iken bizdeki

Siyonist etkileri sonucu sahte irtica iddiaları ile Müslüman milletimiz 1.  tehdit olarak gösterilip İsrail lehine PKK birinci tehdit olmaktan çıkarılıp

İsrail’in kuzey Irakta ve doğu, güneydoğu Türkiye de nüfuzunu genişletmesi 28 Şubat da Siyonist egemen ordu üst kadrolarınca kollanmış  ve korunmuştur.

28 Şubat da İsrail’in Türkiye’yi içten tehdit ettiği, o sırada İsrail cumhurbaşkanının uçakta Türkiye’ye ziyarete gelirken bir gazetecinin sorusu üzerine Türkiye de generaller Refah partili bir hükümetin kurulmasına izin vermezler demesi ile gün yüzüne çıkmıştır. İsrail’in Türkiye Yahudi, Sabataist ve Masonlarını da gerek zaten gönüllü, gerekse tehdit yolu ile ABD, İngiltere ile birlikte kendi kontrolünde tutanlardan biri olmuştur. Üzeyir Garih'in Mosad’ın tehditlerine rağmen para (Haraç) vermek istememesi ölümüne sebep olmuştur. 28 Şubat hareketi Tam anlamı ile  ABD, İsrail destekli Siyonist bir projedir ve Gazze de kendi orduları ile Müslümanlara reva gördükleri zulüm ve işkenceleri, Türkiye’de de kendi ordumuz ve yüksek yargımızdaki daki Yahudi ve Mason yargıç ve generaller eli ile uygulatmak istemiş ancak kısmen muvaffak olsa da çıkacak iç savaşın kaybedeni olacaklarını anlayınca sürecin akışlı içinde vazgeçmek ve ya plan değiştirmek zorunda kalmışlardır.

Ne mutlu Türküm diyene sözü siyaset gereği ve o zamanın anlayışında Türk ve Müslüman kelimeleri eş anlamlı kullanıldığı için söylenmiş ve tepki çekmemiş bir kelimedir. Zaten Lozan anlaşması ile Gayrimüslimler azınlık haklarına sahiptirler.

Azınlıklar zorunlu kalmadıkça kendi kökenlerini gizlememişlerdir ve Osmanlıdaki gibi Türk ve Müslümanlardan farksız ve özgürce yaşamak istemişlerdir. Ancak Siyonist Yahudiler kasıtlı olarak sürekli Türklük vurgusu yaparak kendilerini ne mutlu Türküm diyene çerçevesini sanki bir doğa yasası gibi sahiplenip hem Türklüğü ırk bazına indirgemişler hem de Türkçülüğü Öztürk. Türk gibi soyadları alıp şerefle taşıyan asli unsurlardan Kürtleri ve diğer ırklar skalasında İslam’ın en güzel birleştirici gökkuşağı içinde yerini tereddütsüz almış kavim ve aşiretleri Aşırıya sevk ettikleri bazı geri zekalı Türkleri de kullanarak sürekli siz Türk değilsiniz. Türkler sizin ananızla bile konuşmanıza izin vermiyor diyerek başında kendi soylarından generallerin bulunduğu kışkırtıcılar vasıtası ile bölücülüğe itmişler ve melanetlerini de Türkler böyle yapıyor şeklinde gösterip milletimizi kabile kabile bölmek ve parçalamak istemişlerdir. Atatürk onlar için kullanılıp işi bitince imha edilerek cenazesini diledikleri gibi kendi hizmetlerinde konuşturmakta kullandıkları pek çok gizlice şehit edilmiş milli figürlerimizden birisidir. Atatürk Atatürkçü böyle bir şeyi asla kabul edecek mizaçda bir kişide değildir. Kendisine yapılan Hilafet teklifini dahi kabul etmeyip Hilafet yetkisini RBMM ne teslim etmiştir. Zaten Yahudilerin ve masonların milli irade ve meclis düşmanlığının asıl nedeni de budur.  Çünkü Atatürk ileride dünyada süper güç olmak sırrının anahtarını TBMM si uhdesine vermiştir ve halada orada durmaktadır. Meclisin yetkilerini gasp eden mahkemelerin ihdas edilmesi de bu yolu kapatmak ve Türkleri süreç içinde imha projesini sürdürebilmek azminden kaynaklanmaktadır. Atatürkçülük, Atatürk’ün asla kabul etmeyeceği, insan düşüncesini başka bir faninin ömrünün bir kesitine mahkûm edip değişen zaman ve mekan dan koparılmış statik bir mankurtlaştırma sürecine razı olması asla mümkün olmayacak kadar özgür bireyler yetiştirmek isteyen bir kişidir  Siyonist ve batı çıkarlarını korumak amaçlı kullanılan ve Türkleri Türk ten başka bir şeye çevirip ahmaklaştırma projesi olarak kullanılan Atatürkçülüğün, aslında  halkımızı bölüp bir birine düşürüp ileride İsrail’e yem etmek ve Batılıları Türklerden temelli kurtarmak projesi olarak geliştirilmiş bir proje olduğu ise açıktır.

Birinci dünya savaşı sonrası Avrupa dan, Kafkaslardan ve her taraftan akın akın Anadolu ve Rumeli’ye akan insan kafilelerinin hepsi kendilerini Türk kabul eden Müslüman kafilelerdir. Bulgarlar Macarlar da Türk kökenlidir ama onlar artık kendilerini Türk saymadıkları gibi mevcut Türk milleti de onları Türk saymamaktadır.

Halbuki Orta Asya’daki Müslüman kavimlerin tümü kendilerini Türk olarak kabul ettikleri gibi bizlerde onları Farsça konuşan Taciklerde dahil Türk kabul ederiz.

Yani ne mutlu Türküm diyene sözünün doğal kapsama alanı Müslümanlardan kendilerini Türk kabul edenler ile sınırlıdır. Yani doğal tanımlamamızda Her Türk Müslüman’dır, Türkler ile kader birliği etmiş ve bu ahitlerini asla bozmamış her Müslüman kavimde Türk’tür. Türklerin yaşadığı ülkelerdeki gayrimüslim herkes saygın ve ayırım görmeyen vatandaşlık haklarına sahip vatandaşlarımızdır. Komşularımızdır. Tasada ve kıvançta sevinç ve tasalarımızı paylaştığımız  dost ve arkadaşlarımızdır. Onlara sen Türküm diyeceksin diye bir zorlama yağma hakkımız yoktur. Zaten bunun imkanı da yoktur. Dinleri ve ırkları ile özgürce yaşama hakları vardır. Buna Yahudilerde dâhildir.  Ancak idealleri ve projeleri doğaları gereği Türkler ile çatışan Siyonistler daima dikkatli olmak zorunda olduğumuz kişilerdir.  Çünkü gerek Türkiye’deki ihtilallerdeki kışkırtıcılık ve destekleri ve gerekse Gazze deki yaptıkları Türk karakterine tamamen ters ve asla uzlaşamayacağımız. Dost olunamayacak sadist katil ve cani mizaçlı kişilere has katliamları ve bu katliamdan zerre kadar üzüntü duymamaları yüzünden mesafeyi korumak zorundayız. Çünkü bugün Gazze de yaptıklarını ellerine ilk fırsat geçtiğinde burada bizlere de yapmaktan zerre kadar çekinmeyecekleri açıktır. Nitekim 28 şubatta her eve ve her arabaya üç ceset torbası bulundurma mecburiyeti getirtme çabaları bizlere kendi mezarlarımızı kazdırma çabasının başlangıcı olarak düşünülmüş bir tasarıdır. Eğer başarılı olabilselerdi şimdi Türkiye’nin yerinde yeller esiyor olacaktı. Zaten o sırada komuta kademesindeki komutanlar çoktan Türk milletini İsrail’in hizmetindeki koruma orduları haline getirip İsrail’in komşularını bizlere kırdırıyor olacaklardı.

Kısaca Bir Siyonist’in aynı zamanda bir Türk milliyetçisi olduğunu iddia etmesinden daha inanılması imkânsız tek yalan kendisinin aynı zamanda meşhur Lavrens’e asla benzemediğini iddia etmesi halinde söyleyeceği yalandır.

Yurt dışında kırk yıla yakın bir süre önce tanıdığım Yunanistan da yaşayan eski bir vatandaşımız olan yaşlı bir Yunanlının İstanbul da yaşadığı çocukluk yıllarında bazı Yahudilerin adeta Ermeni avcılığına çıktıkları ve sürgüne gönderilmemek için gizlenen Ermenilere rastladıklarında onları takip edip tam bir polisin yanından geçerken polise duyurmak amaçlı yüksek sesle heeey Antranik nerelerdesin bire kuzum diye bağırıp polisin dikkatini çektikleri ama polislerin görmezden gelmeyi tercih etmeleri karşısında hemen polisi kolundan tutup polis efendi bu arkadaşta ermenidir ama çok iyi adamdır diyerek Polisi onu yakalamazsa şikayet edeceği iması ile tehdit ve o kişi kurtulursa da polis tanıdıktı seni ben kurtardın numarası çektiklerini anlatmıştı.

Hatıralarımda o zamanlar pek bir anlam veremediğim bu davranış İsrail’deki Türkiyeli Yahudiler cemaat başkanı Siyonist Yahudi  kişinin, hem Siyonist’im hem de Türk milliyetçisi bir Atatürkçüyüm iddiaları ile Gazze’ye gidecek yardım konvoylarının önünü kesmek için İsrail de yaşayan Türkiyeli Yahudileri de kışkırtması ve onların önüne düşüp TC: Hükümetini tehdit etmeye kalkışmasını hatırlatıyor. O ihtiyar Yunanlıya bu kıssayı anlattığı ve beni uyardığı için içim minnet ve şükranla doluyor.

Eski GKB. Büyükanıt’ın Yunanistan’ı resmi ziyaretinde bir devletlerimizi Yunanistan’la beraber kurduk sözleri de anlam kazanıyor. Demek ki Selaniklilerden bazıları da orada Yunanistan’ı ele geçiriyormuş. Sonrada bizleri Yunanistan ile gerilim içinde tutup ABD deki Silah tüccarı Siyonistlere çalıştırıyorlarmış. Ömrümüz bir birimizden korkup tüm kazancımızı Siyonist silah tüccarlarına kaptırmakla geçti.

Siyonist denilince duracak ve iyice düşüneceksin. İnsaflı Yahudiler bile kara kara düşünüyorlar. Bakın bazı Yahudiler ve din adamları da Siyonizm den nasıl yakınıyorlar. Kısa yolu tıklar ya da arama çubuğuna yapıştırır enter’e  basarsanız yazıya ulaşabilirsiniz.

 

http://armagedonsavasi.com/haham-ahron-kohen-israilin-uyguladigi-vahsetin-dinimizde-yeri-yoktur/

 

Gazze deki bebek kadın çocuk mazlum ayırmadan fosfor bombası ile yakan katil ve canilerin BM’ler binalarından okul ve hastanelere kadar yakıp yıkanları aklayıp birde açlıktan öldürmeye çalıştıkları ve aşağılayarak ölümle bir lokma ekmekten birini tercihe zorlamak istiyorlar. Muhasaraya aldıkları mazlum halkı sadistçe açlık ve sefalet ile evlerini başlarına yıkıp öldürerek imha etme projelerini kırmaya çalışan uluslar arası yardım konvoyunun yardım girişimini engellemeye çalışmaları, insanlık dışı zalim ve faşist yaratıklar olduklarının yüzlerine vurulması anlamına geldiğini fark edip utanmak yerine daha da saldırganlaşıyorlar.

Ama artık kimse bu derece zulmün yanında yer alma lüksüne sahip değildir. Aksi halde onların yanlarında yer alanlar da onlar gibi olmakla suçlanacaklardır.

A.D.Şimşek

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.