Date: Mon, 11 Oct 2010 10:39:13 +0300
Subject: [anadoluhaber] GÜNDEME ZORLA SOKULAN YABANCI MADDE:"Türban" // hafize sultan
From: kotanlartr@gmail.com
hafize sultan hafizesultann@gmail.com
11 Ekim 2010 09:13
GÜNDEME ZORLA SOKULAN YABANCI MADDE:"Türban"!..
Siyasi mücadelenin temeline “silahlı mücadeleyi” koyan bir hareket, kısa aralıklarla “ateşkes” ilan eder ve sivil halk içindeki uzantısı olarak bilinen ‘toplum örgütleri’ aracılığı ile sürekli “barış” yapmayı teklif ederse, bu durumu doğru okumamız gerekir? Bu işte bir iş var demek gerekir!
Terör örgütü, silahlı mücadeleden vazgeçmeye mi karar vermiş, yoksa ona lojistik ve siyasi destek verenler, işin sonuna mı geldiler? PKK’nın arkasındaki destekler, “silahlı mücadele”yi daha fazla sürdüremeyecek duruma gelmiş olabilirler!.. “Silahlı mücadele”yi esas alan bir strateji, biz fark etmesek de, günümüzde geçerliliğini yitirmiş olabilir. ‘Silahlı mücadele’ ile amaçlanan gayenin, bundan böyle başka bir yoldan elde edilmesine karar verilmiş de olabilir? Ortaya bir sürü soru ve yanıt dökülse de, sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor… PKK eskiden olduğu gibi rahat değil!..
ABD’yi, yeniden tasarlamak istediği Orta Doğu’da en çok zorlayan ülke Türkiye’dir kuşkusuz. Önce bu gerçeği kabul etmek gerekir. Emperyalistler ülkemiz yönetimi üzerinde son derece etkili oldukları halde, istedikleri yere hala gelemediler. Akademisyenleriyle, siyaset adamlarıyla, medya organlarıyla sabah akşam halkı bombardıman ettiler, buna bir diyeceğimiz yok... Ama, yapmak istedikleri asıl işi, planladıkları zamana yetiştiremediler bir türlü, bu da bir gerçek. Onların acelesi bu yüzden. Acelesi olan biz değiliz!.. Dünyanın en önemli enerji kaynaklarını barındıran bu petrol ve doğalgaz denizine hala güvenilir bir ‘bekçi’ yerleştiremediler… Kendi ‘coniler’ ise, iyice huysuzlanmaya başladı; evlerine dönmek için sabırsızlık içindeler!..
Oysa, Türk halkının derdi, onların yarattığı gerilime bağlı değil. Halkın birinci sıradaki sorunu, açlık ve yoksulluğun üstesinden gelebilmek; arkasından sağlık, eğitim ve güvenlik sorunları geliyor. Atadan kalma üretim tarzı, kum taneleri gibi akıp gitti avuçlarımızın içinden… Ahırlarımızın içinde hayvanlarımız bağırmıyor sabahları. Kahvaltıya gelen süt ürünleri bile ithal. Tarlalar yıllardır ekilmiyor, ekilenler para etmiyor pazarda. Traktörler yedieminlere teslim edilmiş, evler haciz tehdidi altında köylünün!..
Tavuklarına yem vermek için erkenden kalkan vatandaşa, sabahtan başlayarak akşama kadar TV ‘dizileri’ gibi satılan, ya ‘türban’, ya da ‘Kürt meselesi’!… Halkın gerçek gündeminde ise, bu iki kavramın yeri, olmadı hiçbir zaman. Her ikisi de ‘yapay’, her ikisi de masa başında üretilerek, kahvaltı soframıza kadar getirilmiş; alışık olmadığımız yemekler gibi!..
Oysa, büyük planın mimarlarının asıl hedefi başka. Onların istediği Türkiye’nin ulusal birlik ve bütünlüğünü bozmak! Ancak o zaman, bu topraklarda istekleri gerçekleşebilir. Parçalanmış bir Türkiye’den türetilmiş, küçük ve uydu bir devletçik, ABD’nin ve AB’nin isteklerini, ancak o zaman yerine getirebilir! Dikkat edilirse, son yıllarda milliyetçilik, öcü olarak, bir tek Türkiye’de gösterilmekte!?.. Ne hikmetse, şu anda Irak için istenen ‘ulusal birlik, Türkiye için ‘tehlikeli madde’ gibi sunulmaktadır. Aynı konu, gece gündüz üç vardiya halinde Kıbrıs için de işlenmektedir. Hiç düşündünüz mü, Kuzey Kıbrıs’ta kurulmuş devletin tanınmamasının nedeni nedir? Parçalanmış birçok devletten ortaya çıkartılmış onlarca yeni devlet varken, Kıbrıs için bu kadar direnmek, inat etmek acaba nedendir?
Bazı ülkeleri parçalamak için kullanılan ‘milliyetçilik’ bazı ülkelerde bütünlüğü sağlamak için kullanılan bir tutkal. Türkiye’de, ‘milliyetçilik’ her iki amacı elde etmek için hala revaçtadır. Bir yandan “Kürt milliyetçiliği” kaşınarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ülkeden koparılmak istenirken, öte yandan, buna karşılık olarak, etnik temele dayanmayan “Atatürk Milliyetçiliği” ile ‘ulusal bütünlük” korunmak çalışılmaktadır!.. Türkiye ilginçlikler ülkesidir!.. Tuhaf ama gerçek, milliyetçiliğe karşı milliyetçilik bir tek bizde savaş halindedir… Milliyetçiliği gözden düşürebilecek tek olgu ise, ‘dindarlık’ kisvesi altında yürütülen ‘ümmetçilik’; din ve dince kutsal sayılan bütün değerler, bu yüzden insafsızca savaş alanına sürülmektedir… Bundan beklenen yarar, yükselen milliyetçiliğe karşı ümmetçiliğin panzehir etkisidir… Ümmetçilik, aynı zamanda ‘ilahi’ bir kaynaktan beslendiğinden, halka daha kolay anlatılabilen yabancı olmadığımız bir kavramdır!…
Dünyanın tanımadığı ve hiç bir zaman da tanımayacağı kesin olan KKTC, fiilen Türkiye’ye ait bir toprak parçasıdır! Biz de bu gerçeği en az ABD kadar kabul edelim artık. Geçenlerde TSK’ni Kıbrıs’ta ‘işgalci’ olarak gösteren karar tasarısını anımsayınız. ABD Temsilciler Meclisi’nde yaşanmıştı bütün bu gelişmeler. Karar durup dururken alınmış değildi. Bizim için ‘kazık’ etkisi yapan bu sürpriz kararı, salt İsrail ile bozulan ilişkilerimiz ile açıklamak pek inandırıcı değildir. İsrail bir bahane olabilir sadece. ABD Irak’ta kendi işgaline son verince, bize de diyebilir ki:”Siz de Kıbrıs’taki işgalinizi sona erdirin artık. Kıbrıs AB üyesi bir ülke; soydaşlarınız için ise, bundan böyle endişelenmenizi gerektirecek bir olay yaşanamaz bu yerde”. Buyurun çıkabilirseniz çıkın işin içinden… Türkiye’den bu yöntemle ilk toprak parçası kopartıldı mı, direncimiz de testi gibi kırılıp düşecek ayalarımız üstüne!?...
Ondan sonrası kolay, önümüze Sovyetler Birliği, Almanya, Yugoslavya ve Çekoslovakya örnekleri getirilecek… Hemen ardından “sizin bu ülkelerden farkınız, özelliğiniz nedir” denecek! Hukuki sebepler ise, çok önceden hazırlanmıştı. ‘Onlar da mı ne’ dediniz? Hemen yanıtlayalım. Sözü getirmek istediğim yer de burasıydı zaten: ‘Ulusların kaderlerini tayin hakkı’ ile ilgili evrensel ilke. Türkiye tarafından 36 yıl önce imzalanmış olmasına rağmen, yakın zamana kadar TBMM’nde görüşülmemiş olan ve adına ‘ihanet yasaları’ da denilen bu yasalar, bu dönemde görüşülüp çıkartılmıştır!.. Gözünüz aydın olsun!..
APO’yu lider olarak hangi halk için hazırlıyorlar?… Pek çok eyaletinde idam cezası olan ABD, idam cezasına karşı olduğu için mi APO’nun asılmasını önledi? Kütlerin ‘serhildan’ adı verilen ‘sivil itaatsizlik’ eylemleri ile, sabrı sınanan hangi ulustur? PKK’lilerin Habur’dan yurda girişlerinde yapılan bir prova değil miydi? Yerel yönetimleri güçlendirilip, geniş yetkilerle donatmak bir ihtiyacın karşılığı olsa gerekir! Bu yasaların çıkartılmasını isteyen kimlerdir? Soruları biraz daha uzatabiliriz dilersek. Gerek yok, çünkü, bir adım sonrası ‘özerklik’tir. O da daha şimdiden seslendirilmeye başlamadı mı? Başbakan, çatışma çıkmasın diye vaktiyle NATO kuvvetlerini o bölgeye çağırmayı önerdi! O konuya da alıştırılmış kulaklarımız. Yangını tutuşturması için sadece küçük bir kıvılcım kaldı…
Kandırılmış çocuklar ile kadınlar, ‘canlı kalkan’ olarak, böyle önemli günlerde elbette ki en önde yürüyecekleri!?… Aynen Filistin örneğinde olduğu gibi… Bu ‘masum’ gösterileri yapanlar arasına karışmış olan “gerillalar”dan sivil halkın “korumak” için ‘çok özel bir çaba’ içine girmeleri beklenir! Meşru savunma durumuna düşürülen askerler, artık komutandan emir gelmesini bekleyecek değil herhalde. Böyle haksız bir saldırıya kuşkusuz onlar da karşılık verecekler! CNN, BBC ve daha pek televizyon kanalı, Körfez Savaşı’ndaki gibi, canlı yayın yapacaklar çatışmanın başladığı yerlerden. Sanki “Türk askeri, sivil Kürtlere ateş ediyor; bu bir soykırım!..” çığırtkanlığını yapacak adam mı kalmadı bu memlekette! Zaten bu operasyon, 1915’te Türklerin Ermenilere yaptığı ‘soykırım’ın aynısı gibi!?… Buyurun bakalım şimdi hangisini istersiniz? NATO mu girsin devreye, yoksa Birleşmiş Milletler’in askerleri mi?.. Siz seçin…
Sonrasını ezbere biliyorum bu oyunun ben. Olacaksa “plebisit”(1) olsun daha iyi… ‘Halkoyu’nu istemem, nedense ondan nefret ettim 12 Eylül’de!.. Bir de bakacaksınız oylamadan önce, İmralı’ sonuçların açıklanacağı duyurmuş. Flaş haber!.. Kürt halkının kararı, tok sesli bir “avukat” tarafından el yazısı ile yazılmış kağıttan okunuyor: ”Başkanımız, bütün dünyaya ilan eder ki, kaderimizi Kuzey Irak’taki Barzani (Kürt) Yönetimi ile birleşme yönünde tayin ettik; bu halkımızın ezici çoğunluğunun iyice düşünerek verdiği bir kararıdır. Her iki taraf için hayırlara vesile olmasını isteriz!..” Daha sonra sandıklar da açılır mı, onu bilemem. İtiraz eden olacağını da sanmam bu “demokratik” gidişe! Seçim Kurulu tarafından açıklanan kısmın ise, çok farklı olacağını aklımdan bile geçiremem!...
Hazır elleri değmişken, Alevilerin sorunları da ele alıp çözmeye başlayabilirler. Alevileri ‘etnik’ olmasa da, ‘dinsel’ kalıplarla tanımlanabilecek çok zar değil. Belki de onları, ‘ulus bilinci’ ile harekete geçirmezler, kim bilebilir; bu yüzden ‘düşünce kuruluşları’ marifetiyle, onlar için başka ‘projeler’ hazırlamıştır!.. Örneğin, Alevilerin ‘etnik’ yanlarını kaşımakla istenilen sonuç elde edilemezse, biraz çarpıtılmış tarih, birkaç tanınmış ‘bilim adamı’ndan ödünç olarak alınmış makale ile işe başlanabilir… Üstüne ‘Dersim’ masalları ile süslenmiş ‘soykırım’ sosu da katıldı mı, oldu bu iş… Alevilerin ileri gelenleri dilerseler, onlar için ‘Dersim Eyaleti’nde bir “devletçik” bile kurulabilir!? Bu öneri Alevi dedelerine inandırıcı gelmezse, her bir köylerine cami yaptırılıp, başka bir bahara kadar bekletilebilirler, zira onlar elindeki bağlama çok tehlikeli değildir!..
Bundan sonra beklenen gelişme, Ermenilerle ilgilidir!…Onların da acelesi var. Allah’tan o vakitler, Ermenistan’ın bizimle sınırı kalmayacak!.. Kürtlerle bir araya gelip, kardeşçe halletsinler!.. Böylece ‘Alican’ sorunu da, bizim açımızdan çözülmüş sayılacak! Komşuları ile ‘sıfır sorunlu’ bir ülke olunca, yeme de yanında yat! Ağrı dağının hangi yakası Kürtlerin olacak, hangi tarafı Ermenilere kalacak, sorunumuz değil!..
Köylü Mehmet Ağa’nın kafasını asıl karıştıran bu konulardır; ‘türban’ değil!..
Açıkça söylemek gerekirse, bu büyük projeyi Türk halkına anlatmakta, en çok zorlanacak ‘toplum mühendisleri” olacak. Yıllarca çalıştılar da, Türk halkını bir türlü istenilen kıvama getiremediler daha. Dolayısıyla aldıkları ücretleri de hak etmiş sayılmazlar!… Bu nedenle bu bayanların ve beylerin, düşmana daha çok borçları var,!.. En tehlikeli işlerle uğraşmaları bu nedenle olsa gerekir…
‘Eğri oturup doğru konuşalım’ şeklinde bir deyiş var ya, dilerseniz biz de öyle bitirelim: Bu halkın gerçek gündemi, ne ‘türban’ ne de ‘Kürt meselesi’ olmadı hiçbir zaman!.. Birinci sırada, ‘insan onuruna yakışır şekilde’ yaşamak için asgari koşulları yaratma mücadelesi vardı. İkinci sırada ulusal güvenliğin sağlanmasıdır…
Gerisi baştan aşağıya palavradır!...
Av. Cemil Can
--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.