[anadoluhaber] Ya ben Istanbul'u, ya Istanbul beni alır

 

Ya ben İstanbul'u alırım ya da İstanbul beni, Her iki halde de dünyanın neresinde olursam olayım İstanbul'dayım. Hepimiz İstanbulluyuz. İnkar bile etsek biz gönül âlemimiz de daima İstanbul’dayız. İstanbul bizim içimizdedir. Bizde hep İstanbul'dayız. 

Önce Dünya Türk Birliği Grubundan aldığım bir yazı

Sayın Rektörler,

 1. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti Ankara'dır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı resmi işerini Ankara'da yürütür. Üniversite rektörleriyle toplantı yapacağı zaman, bilime saygı gereği, onları ayağına çağırmaz. Toplantı ya Ankara'daki üniversitelerden birinde (tercihen en eskisinde), ya da YÖK'de yapılır, Sayın Başbakan oraya teşrif buyurur. Sayın Rektörler, sizin İstanbul'da, Dolmabahçe sarayında ne işiniz var? Sizler Türkiye Cumhuriyeti'nin üniversitelerinin rektörleri misiniz, Osmanlı'nın medreselerinin eminleri mi?

   2. Dışarıda öğrencileriniz, yani Türk halkının size emanet ettiği çocukları cop, tekme, gaz bombası vd. yöntemlerle öldüresiye dövülür, dahası cinsel tacize maruz kalırken, sizler içeride bu olayların baş sorumlusuyla birlikte olmaktan hicap duymadınız mı?
   Ben sizlerden hicap duydum ve sizleri kınıyorum.
   Prof.Dr.Süleyman ÇELİK
   Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi
   Samsun Akademik Elemanlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Yukarıdaki yazıya istinaden yazdığım ve diğer yazışmalarına katıldığım gruplar gibi benimde üyesi olmakla gurur duyduğum aynı grupta da yayınlanacağını da umduğum yorumum.

Tarihimizin azamet ve şahaneliğinin tecelli ettiği en müşahhas eser İstanbul’dur. Ankara milletimizin en kara günlerini Viyana önlerinden çekile çekile geldiğimiz son noktayı ve Asya içlerine sürülüp Anadolu’dan çıkarılmak istendiğimizi hatırlatır. Ankara da karanlık günlerin kasveti ve anıları geleceği değil esaretten nasıl kurtulacağımız, hatta kurtulup kurtulamayacağımızın belirsizlikleri içinde insanımızın en kasvetli günleri hatırlanır. Düşmanın geri çekilme şartları yüzünden milletimizin akmakta olduğu yatağından kendi yolunda akmaya devam edemesin diye önümüze kurulmuş baraj duvarları ve barajlar yüzünden doğal mecramızda akmamıza değil, batılı efendilerin tarlalarını sulamak ve onların değirmenlerini döndürmek ve onların operasyonlarında doğu karakolunda hizmet etmek vardır. Bunun dışındaki her şey hamaset edebiyatı ile bu karanlık tabloyu militarist marşlar çalarak halkı bu acıları yüzünden moral çöküntüye uğramaktan koruma çabaları vardır. Ankara zafer diye anlatılmak zorunda kalınmış bir ricattır.(Ricat=geri çekilmek zorunluluğu). Bu ricatın durdurula bildiği son noktayı kabul edip içselleştirmek ise burada barınmayı da zora sokacaktır. Çünkü Asya içlerinden akarak gelen koskoca milli ırmağımızın Viyana önlerinden Ankara’ya püskürtülmesini kabul demek olur ki, batılıların buradan da Hazar'ın arkasına atılmamız için işlerini kolaylaştırmaktır.

Ama İstanbul Milletimizin Batılıları Viyana'ya kadar sürdüğü medeniyetler savaşında zirveye vardığımız şehirdir. İstanbul umutlardır, zaferlerdir, ilimde fende edebiyatta askerlikte medeniyetin her alanında gerçek ve üstün medeniyetin dünyaya tevzi edildiği, adını anarken bile yüreklerimizin titrediği, gemileri karada, dağlarda yüzdürebildiğimiz, çağları değiştiren topları döküp zalim saltanatları yıktığımız. Bunun yerine adalet ve insanlık tevzi ettiğimiz yerdir. İstanbul Bizanslı rahiplerin, Papazların şehrimizde kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederiz demelerine sebep olan batının vahşeti ile milletimizin adaletinin çatıştığı ve galip geldiğimiz misli görülmemiş medeniyetler çatışmasındaki en zirve yerdir. İstanbul aydınlıktır. İstanbul milletimize Peygamber tarafından tapusu verilmiş, milletimizi dünyanın efendiliğini temsil eder kılmış tüm medeniyetlerin ulaşabilecekleri nihai zirvedir. İstanbul'dan uzak kalmak milletimizi çeşitli komplekslere  düşürüp yok edecek kadar milli tarihimizin sonu  olur. İstanbul Genç Fatih Mehmet Han'ın tüm milletimiz ve tarihimiz adına, ya ben İstanbul'u alırım ya da İstanbul beni dediği hayaller ötesi masallar ülkelerinden çok daha fazla aşık olunacak ve hasreti ile de vuslatı ile gerçek bir aşık ve şehit olarak ölünecek yerdir.

Ah İstanbul senin kadri kıymetini bilenler bilir. Sen orada dilediğimiz an gelip senin toprağında ecdadımızın elini öpmek imkânımız olmasa yaşamanın, bayramların hayatın ne anlamı kalır. Burada Gavur İzmir Kafir vatan başlıklı eski bir yazımın kısa yolu ile o yazıdan bir kesiti eklemek istiyorum.

http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=6398

Yani vatan sevgisi imandandır. 
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda. 
Can feda olsun daha sayamadığım sevgilinin kaşı gözü sürmesi Taç mahal'i imar eden ustanın ustası Mimar rahmetli Sinan'ın İstanbul'un Edirne'nin yanağına öpücük gibi kondurduğu benleri düşünürken sarhoş oluyorum. 
Ah ezansız kalmış Ayasofya; 
Nikahını Peygamberin kıydığı Türk’e nikahlanmış güzeller güzeli Rum kızı Senin yüzünden baban, halan, amcaların, dayıların, barışık gibi dursalar da hala küsler. 
Hala ilk fırsatta bir vadide kıstırıp hep birlikte boynumuzu kesmek isterler. 
Biz onlara küs değiliz. Senin gibi bir güzeli elden çıkarmanın kahrını anlıyoruz. Ama sensiz de yaşayamayız ki. 
Senin minarelerin suskun dururken zaten çıldırıyoruz. Senin uğruna ne canlar verdik. Halada hepimizin canı sana feda olsun ey huri. 
Biz ölmediğimiz halde seni dul bıraktığını zannedenlerin elbet bir gün suratlarına tükürecek seni istiklal marşımızda ki 
Şu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli ebedi senin de minarelerin de inlemeli. Diyerek besmele ile açacağız inşallah seni bu hale düşürenler bizleri de manukyan lara köle diye satmaya kalktılar. 
Az sabret Ayasofya sabah yakın. 
Vatanım ve vatanıma aşık olan vatandaşlarım. Ne ve de kim olursanız olun diken bile olsanız sizler benim sevgilimin çiçekleri gülleri dikenlerisiniz. 
Beni taşlayıp öldürseniz bile sizleri seviyorum. Sizler benim sevgilimin kıskanmadığım gibi kendileri ile sevgilimin methini yücelttiğiniz vatandaşlarımsınız. Milletimsiniz.

Sevgili milletim Burada bazıları gibi Türküyle Kürdü ile vs.vs. vs diye sayamayacağım. Aslında sayarak ayrıştırmaya bir türlü gönlümün elvermediği milletim. Benim vatanımın sınırlarını ve milletimin de o sınırlarda yaşayan ve sınır dışında bırakmaya mecbur kaldığımız herkes olduğunu içimden geldiği gibi anlatmaya çalıştım. Bosna, Hırvatistan, Arnavutluk, Trablusgarp, Bağdat, Sofya Selanik, Şam, Beyrut, Kahire, Yemen, Gazze, Kars’tan ve Bakü den ta orta Asya'ya kadar ve daha nice yerler sakın sanmayınız ki Türkiye'den kopup temelli gittiler. Oralarda Türk düşmanlığı ile yetiştirilmiş genç nesillerde bile gönüllerin derinliklerinde bir gün eski dostlar olarak İstanbul buluşması yatmaktadır. İstanbul dan yönettiğimiz hiç bir toprak parçası yoktur ki oralarda hala Türklerin dostluğu adaleti güveni gönül ehli tarikatlarının bıraktıkları izleri ile hasretle yanan gönüller bulunmasın. Şimdi içimizde bölücülük yapanlar dahi kendilerinden diye takdim ettikleri insanlarının, İstanbul olmadan yaşayamayacaklarını İstanbul'u bırakıp gitmektense, İstanbul'a Vize ile gelmektense ölümü tercih edeceklerinin farkında olmasınlar. İstanbul sadece bizlerin iç bütünlüğümüzün değil tüm insanlığın birleşmesinde medeniyetler toplumlarının gönüllerinde duygularla yüklü ortak aşkıdır.

İstanbul tüm gönül ehli insanlığın ruh ve bedenleri ile görebilecekleri ve gönül ehli olanların hissedilen atmosferine girebilecekleri bir yeryüzü cennetidir.

Sayın Başbakanımızın Rektörler Toplantısını İstanbul da yapmakla ne kadar doğru yaptığını ve Rektörlerimizin gönül pencerelerini de kendi medeniyetimize açtığına inanıyorum

Kendisine hislerime tercüman olduğu için teşekkür ederim.

Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri
Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

Diyor ve şiir devam ediyor.

İstanbul en çok şiirler yazılıp bestelenmiş Şehirler içinde sanki ilahi bir peri surtidir.

A.D.Şimşek

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.