2 Şubat 2011

[anadoluhaber] MİLLİ BİRLİK RUHU'NDAN

 Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken... -1-

http://akincilar.web-rpg.org/t1879-maripli-gencler-batc-diktatorleri-devirirken#4628

Murad Salih

 
30.01.2011
[Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar´dan mı? Tunus´dan m, Cezayir´den mi?

Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi

Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;

O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?](*)

Mağrip?..

Garp/Batı kelimesiyle ilişkisi aşikâr...

Lügatta “Batı taraf. Garb/Batı. Güneşin battığı cihet. Akşam vakti. Afrikanın kuzey tarafı. Türkiye'ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir tarafı” yazıyor...

Bugünkü mağrip ülkeleri Osmanlı çökerken Batı’nın pençesine düştüler...

Trablusgarb’ın yakın tarhimizde önemli bir yeri var...

“Vikipedi, özgür ansiklopedi”ye göre bu bölgenin siyasî tarihi kısaca şöyle:

[Mağrip (Arapça: el Mağrib el Arabi), kuzeybatı Afrika bölgesi. Tarihte, Müslüman idaresi sırasında İber Yarımadası, Malta ve Sicilya'yı da içerirdi.

Günümüzde Mağrip, dar manada Tunus, Cezayir, Fas ve Batı Sahra'yı içerir. Libya ve Moritanya'nın da bunlara eklenmesiyle "Geniş Mağrip" diye adlandırılabilecek bölge ortaya çıkar.

Afrika'nın geri kalanından Atlas Dağları ve Sahra Çölü ile ayrılan Mağrip ülkeleri, Akdeniz coğrafi ve kültürel olarak Akdeniz havzasının bir parçası sayılabilir.

Bölge Araplar tarafından fethedilmesinin ardından 8. yy'da merkezi bir siyasi idareye kavuştu. Muvahhidler döneminde (1159-1229) tekrar birleşen bölge ardından tekrar birleşmemek üzere parçalandı. Osmanlı idaresi, doğu Mağrip ülkeleri olan Cezayir, Tunus ve Libya üzerinde hüküm sürdü. Bu dönemde, Türk kültürü ve etnik Türkler de bölgeye yerleştiler.

19.yy'dan itibaren Mağrip ülkelerinin büyük bölümü Fransız idaresine girdiler. Batı Sahra ve Fas'ın bazı şehirleri ise İspanyatarafından ilhak edildi. Buna karşılık Libya, İtalya kontrolüne girdi.

20. yy'da Fas'taki İspanyol şehirleri Ceuta ve Mellila hariç bu bölgeler bağımsızlıklarına kavuştular.]

Tunus (**) Mağrip/Kuzey Afrika ülkelerinin tam orta noktasında küçük bir ülke Batısında Cezayir, Doğusunda Libya...

Bütün Mağrip ülkeleri Batıcı Diktatörler tarafından yönetiliyor...

Bu diktatörlerin kimi kral kimi devlet başkanı, kimi cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor olsalar da asıl ortak özellikleri başka :

Hepsi Batı emperyalizminin en sadık köpekleri...

Hepsi kendi halkına ve halkının değerlerine kuduz bir köpek gibi düşman ve saldırgan...

Hepsi kaatil, işkenceci ,hırsız, uğursuz, yağmacı, talancı, sefih, ahlâksız, ve Karun kadar zengin... Hem de bütün sülaleleriyle birlikte...

Tunus’un cesur yürekli gençlerinin bir tekmede devirdikleri Batıcı diktatör Bin Ali’nin Batı bankalarında yatan şahsî servetinin 5 Milyar dolardan fazla olduğu belirtiliyor...

10 milyonluk bir ülkenin gençleri işsizlikten, halkı yoksulluktan, kıvranırken gözü doymaz hırsızın bu halkktan çalıp biriktirdiği servete bakınca...

O ülkede niçin açlık, yoksulluk ve işşsizliğin devasa boyutlarda olduğunu anlamak için başka bir parametraye başvurmaya ihtiyaç var mı?

Tunus’un nüfüsu 10 milyon civarında...

Batıcı diktatör’ün Batı bankalarında yatan şahsî parası 5 milyar dolardan fazla...

Bu yalnızca nakit serveti...

Gayrımenkulleri şusu busu bu hesaba dahil değil...

Karısının, çocuklarının, kemdi hısım akrabasının, karısının hısım akrabasının Tunus halkından çalıp çırparak biriktirdiği haram servet de yok bu hesabın içinde...

Karısı olacak aç gözlü orospu, kaçarken Merkez Bankası’nı açtırıyor ve oradaki 1,5 ton altını uçağa yüklettikten sonra uçağa biniyor.

Altının gramı 70 lira...

Kilosu 70.000 Lira...

Tonu 70.000.000 lira..

1,5 tonu 105.000.000 lira...

Yalnızca bu şerefsizlerin çaldıklarını geri alıp Tunus halkının yaralarını sarmaya kullansan... Ne açlık, ne işşzizlik, ne de yoksulluk kalır...

Batı, bu köpeğinin cinayetlerine, hırsızlıklarına, uğursuzluklarına 23 yıl göz yumdu...

O göz yumdukça köpeği zenginleşti...

Köpeği zenginleştikçe halkına karşı daha pervasız, daha acımasız, daha saldırgan oldu...

Tunus halkı ise daha yoksul, daha mağdur, daha mazlum hale geldi...

Sonunda bardak taştı...

Tunus’un gençleri “Artık yeter” diye ayaklandı...

Batıcı Diktatör pezevenk, çoluğu çocuğu toplayıp kaçtı...

Ama yerine bıraktığı köpek ille de başbakan olacam diye tırmalıyor...

Onu da bir kaç gün içinde herhalde hallederler..

Böylece Devrim’in birinci aşaması tamamlanır...

Ama risk henüz ortadan kalkmış olmaz...

Diktatör bir daha dönemez ama...

Batı emperyalizmi onun yerine daha ılımlı/yumuşak halkın ağzına bir parmak bal çalabilecek güvenilir bir eleman arıyor...

Turgut Özal, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen karışımı birini bulsa hemen buyur diyecek...

Batı emperyalizmi bunu ararken...

Hesapta olmayan işler de oluyor...

Tunus’un gençlerinin yaktığı devrim ateşi kıvılcım kıvılcım Bütün mağribi sararken, Mısır’ı da alevlendirdiği Gibi Ürdün’den Yemen’e ve Arnavutluk'a kadar vardı...

Mısır kilit ülke bir tarafta Süveyş, diğer tarafta İsrail...

Bir düşerse...

Batı emperyalizminin hem kolu hem kanadı kırılmış olacak...

Düşer mi?

Batıcı diktatör Mübarek çoluğu öocuğu Londra’ya postaladığına göre, Mısır’ın Cesur Yürekli gençlerinden sağlam tırsmış demektir...

Mısır’ın cesur yürekli gençleri kurtuluşa doğru attıkları adımı geri çekmezlerse İllâki düşer...

Mısır’ın Batcı diktatörü düşerse...

Yemen’deki de...

Ürdün’deki de...

Suudi Arabistandaki de...

Libya’daki de...

Fas’taki de...

Azerbeycan’daki de

Pakistan’daki de ve diğerleri de düşer...

Batı emperyalizmi bütün düşen Batıcı diktatörlerin yerine; “Turgut Özal, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen” karışımı birilerini nereden bulacak?

Baksanıza Turgut Özal’ın hesaplanmamış ölümünün doğurduğu krizi aşmak için Natocu generallere 28 Şubat’ı yaptırıp müslümanları bunlara yıllarca hırpalattıktan sonra Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’e ikna edebildi...

Zaten diktatörlerin elinden canı burnuna gelmiş hallkarın başına daha insafsızlarını getiremeyeceğine göre?

Her an siyasî bir krize dönme riskini taşıyan devasa bir iktisadî kriz ile boğuşan ve artık gücünün sınırlarına geldiğini gören Batı emperyalizminin gücü, alev alev devrim ateşinin sardığı ve saracağı ülkelere asla yetmiyecek ve yetişemeyecektir...

Yani Tunus’un cesur yürekli gençleri, umulmadık bir anda -göklerden bir ilham gelmişcesine- başlarında çöreklenmiş Batıcı diktatöre karşı isyan bayrağını çekip devrim ateşini yaktıklarında; bu ateşin önce bütün Mağrb’i sonra bütün bölgeyi sonra da bütün dünyayı sarabileceğini ne hesaplamış, ne planlamış, ne kurgulamış ne de hayal etmiş değillerdi...

Ama Allah onların bu cesaretine öyle bir rahmet ve bereket ihsan etti ki...

Önce kendi diktatörlerinden kurtuldular...

Sonra da bütün Mağrib’in ve bütün dünyanın Batıcı diktatörlerinin zulmü altında inleyen mazlum halklarının gençlerine ilham verdiler, örnek oldular...

Ve dünya ilk defa örgütsüz, lidersiz, plansız, promramsız, spontane ve zincirleme gençlik devrimlerine şahitlik ediyor...

Kendini dünyanın efendisi zanneden ABD’nin Dışişleri Bakanının Tunuslu gençlerin yaktığı devrim ateşinin ilk kıvılcımlarının düştüğü Mısır hakkında açıklama yaparken suratındaki şaşkın ve çaresiz ifadeyi farkedebildiniz mi?..

Bu devrimler zincirinin AB-D emperyalizminin kurgusu olduğuna dair komik iddilar öne sürenlere rastlarsanız -ki, rastlamanız kaçınılmazdır- bu iddilar; ya Mahir Kaynak ve saz arkadaşlarının yıllardır “görev” icabı ortaya attıkları komplo mavallarıdır.

Burada “Görev” Psikolojik savaş metodlarını kullanarak AB-D emperyalizminin her şeye kaadir yenilmez bir tanrı olduğunu zihinlere yerleştirerek, bu yolla insanları AB-D’ye itaat ve biata zorlamaktır ...

Veya bu psikolojik savaş yoluyla hasara uğrayan zihinlerden kaynaklanan evham mahsulü iddilardır...

Bu iddilar 11 Eylül’de ABD’nin kendi kendini vurdurdurduğu iddiaları kadar deli saçması ve komiktir...

Bunlara gülüp geçiniz...

Gülüp geçiniz ki...

Batı emperyalizmini kasıp kavuracak bu spontane/kendiliğinden devrimler zincirinin finalini taçlandıracak olan “Büyük Devrim”e katılımcı olma şansını kaybetmeyin...

Dipnotlar:

* Yahya Kemal Beyatlı’nın “Süleymaniye´de Bayram Sabahı” başlıklı şirinden.

** Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis 1556’da Gafsa’yı, 1558’de Kayrevan’ı ele geçirdiler. Tunus’un doğu ve güney sahilleri Türklerin eline geçti. Cerbe Adası deniz üssü olarak kullanıldı. Barbaros Hayreddin Paşa, İspanya’daki Endülüslü Müslümanlardan 100.000 kadarını kurtararak Kuzey Arfika’ya getirdi. Nihayet 1574’te Uluç Ali Reis ile Sinan Paşa, Tunus şehrini (Halkul-Vad Kalesini), ele geçirmek suretiyle bütün Tunus, Osmanlı Devletinin bir eyaleti haline geldi.

(Devam edecek)


Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken... -2-

Murad Salih

31.01.2011

“Büyük Devrim”?

“Büyük Devrim”in ne olduğuna dair İpuçlarının Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Manzara” başlıklı şiirinden süzülebileceğini düşünüyorum::

[MANZARA

Demokrasi bu halka,

Burunlarda bir halka.

Hürriyet mi diyorlar;

Balık ağzında zoka.

Bilmezler ki hürriyet,

Teslim olmaktır Hakk’a

Naylondan bir hükûmet;

Kanun okları ıska.

Beri gel, kargaşalık,

Fitne fesat, tefrika!

(..)

Bütçe, dibi çatlak küp;

Gel de deliği tıka!

Habire bas parayı;

Toplasın onu banka.

Peşinden çuval çuval,

Semayedara toka.

Budur yüzde kırk faiz

Oyununda entrika.

Tek, bozulsun dengeler,

Kavuşmaz olsun yaka.

Kırk şişkoya kan versin,

Kırk küsur milyon sıska.

Ölsen, kefen pahalı;

Bilmem kaça patiska?

Yaşasan, kaça pişer,

Bir tencere kapuska?

(..)

Sen, Kafası tam montaj,

Adı, yerli fabrika!

Bizim saf verimimiz,

Günde kırkbin ton kaka.

Yılda dört milyon çocuk,

Hediye, vardan yoka.

Köylerde boş kalan ev,

Şehirlerde baraka.

İnsan kalmadı, insan;

Dert, ne lokma, ne hırka.

Bizde en büyük cahil,

Okur-yazar tabaka.

(..)

Şu dil belası nedir?

Vakvaka ve lâklâka.

Aramızda ne kaldı,

Kargalarla fârika?

Mektep isyan ocağı

İmana ve ahlâka.

İnkılâp, insanlıktan

Hayvanlığa irtika!

Akıl namussuzdadır;

Namuslu hebenneka.

Namus, namus ve namus,

Müzelerde antika.

Son moda bölücülük,

Türk’ü bastırmak faka

Türkiye’de Türk’e yok,

Köşe, bucak, mıntıka.

Her yandan kuşatılış,

Her taraftan abluka.

Bu hale akıl çatlar

Ve tutulur nâtıka.

(..)

Yılgın, şaşkın ve bitkin,

Bir sefil politika.

Hayat hakkı âlemde

Sadece müstahakka.

(..)

Hız verdin iktidarda

Para dolabı çarka.

Uzaksın halisliğe,

Her türlü istihkaka!

İslama uzak adam;

Uzak, vecde ve aşka!

Dini hafife satmak,

Ne dert istersin başka?

Küfre verdiğin taviz,

Küfürlük bir vesika.

Ya sen ey din lüpçüsü

Yeter bunca sâbıka!

İslam dâvası dedik;

Sen çıktın çıka çıka!

Rezil ettin dâvayı

Mâğribe ve Meşrika.

İşin, gücün, kelâmın

Üfürükçüden muska.

Bâtıl dersin, hep bâtıl;

O sendin filhakika!

(..)

İşte devrimin sonu,

Çeneye geçmiş şapka!

Türk neydi ve ne oldu;

Soralım müsteşrika!

Garptan kovulmuş olmak,

Yabancı kalmak Şarka.

Tersimiz yüzümüzde;

Semavi bir harika!

Şahikalar uçurum,

Uçurumlar şahika.

Gidiyor koca devlet;

Gidiyor şaka-maka!

Gözümüz kaldı mı ki,

Gözümüzden yaş aka?

Ya ol, ya öl, son ihtar,

Bağlantı hangi şıkka?

Bu durumda haltetmiş,

Kâğıt, kalem ve hokka.

Demirden bir el lazım,

Havan topu bazuka!

Heyûlaî bir zuhur

Bir şimşek, bir sâika.

Mutlaka büyük devrim,

Büyük devrim, mutlaka!]

Demirden bir el lâzım...

Havan topu bazuka...

Heyûlaî (hayalleri bile zorlayacak) bir zuhur...

Bir şimşek...

Bir saika (Semadan gelen şiddetli ses)...

Mutlaka büyük devrim...

Büyük devrim, mutlaka!...

Merhum Üstad, güncel siyasete dair düşüncelerini mısralara döktüğü bu şiiri 1970’lerde yazıp yayınlamıştı...

Bunun altını çizdikten sonra...

2006 Yılında Beklenen Nizam dergisinde Büyük Devrimci Ilich Ramirez Sanchez (Çakal Carlos) ile yapılan bir röportajdan kısa bir iktibasa gözatalım:

[B. Nizam: Müslümanlar ile İslâm coğrafyasında iktidarı elinde tutan işbirlikçi iktidarlar arasındaki fayın, her geçen gün daha da büyük sosyal ve siyasî kırılmalara, depremlere yol açması beklenmekte. Bu kırılmalar, “Devrimci İslâm”ın iktidara gelmesine yol açacak gibi duruyor ki, bu da Üstadımız Necip Fazıl’ın (Allah ona rahmet etsin) on yıllar önce ifade ettiği, “Bundan sonraki ihtilâller kıtalar çapında gerçekleşir” şeklindeki tespitini doğrular neticelere sebep olacağı gözüküyor. “Kıtalar Çapında İhtilâller Çağı” hakkında ne dersiniz?

Çakal Carlos: Sizinle aynı fikirdeyim; yeni devrimler artık kıtalararası olacaktır, doğru; ancak derecesini ve tarzını, patlamanın yaygınlığı ve İslâmcılarla İslâmcı olmayan devrimciler arasındaki stratejik bağlar belirleyecektir.]

Bu röportajda soruyu soran gazetecinin merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten mealen naklettiği “Bundan sonraki ihtilâller kıtalar çapında gerçekleşir” şeklindeki istikbale dair öngörü...

O’nun “İhtilal” isimli eserinin 337. sahifesinde şöyle izah ediliyor:

[GELECEKTE İHTİLÂL

Artık (monarşi - krallık idaresi) diye basit hedeflere karşı bir ihtilâl mevzuu kalmamıştır. Bunlar son Afrika ve Anadolu cenubundaki memleketlerde görülen mini ihtilâllerle ortadan kalkmıştır. Ortada birkaç mostralık ülkeden başka da, «melik» veya «kral» unvanı altında bir örnek yoktur. Fakat feciin fecii ve günden güne modalaşmakta şu hal vardır ki, eski «melik»lerin yerine, hemen hepsi asker, diktatörler ve onların (oligarşi - hizip idaresi) tipleri geçmiştir. Sadece, ellerine silâh emanet edilmiş olmanın imtiyazından faydalanarak (monarşi)lerini deviren ve (oligarşi)lerini kuran bu tipler, Afrikanın şimalinden başlayarak Asyanın Anadolu cenubu Akdeniz kıyılarını yalayan ve oradan Basra körfezine doğru uzanıp Mezopotamyayı içine alan ve Pakistan'a kadar ulaşan, zelzele hattına benzer bir şerit üzerinde, sefil, komik, fikirsiz, çilesiz, mazi ve istikbal murakabesinden yoksun, en sığ plânda taklitçi ve yafta bilgilere dayalı bir ihtilâlcilik oyununa rejisörlük etmektedir. Öz nefsinin gafili olduğu kadar, taklide yeltendiği Batının da cahili bu tipler, hakikatte, Doğu âlemini Batı kültür emperyalizmasına ezdirmiş, türlü ülkelerde türlü örnekleri yaşayan mücerret bir küfür modelinin aynı kalıptan dökülme maketleridir; ve istikbâlin ihtilâlleri bakımından başlıca hedefi teşkil etmek mevkiindedir. Batının madde terakkileri önünde kendisine yeni bir ruh arama buhranına düştüğünden habersiz ve bu feci buhranın 19 uncu Asır ortalarından başlayıcı seyrinden bilgisiz bu tipler, kolayca başardıkları ihtilâlleri, muazzam bir ideolocya plâtformasına dayalı, en zor bir ihtilâl şekline devr ve tazmin etme borcundadırlar. Bunlar, hem büyük mütefekkir eksikliği sebebiyle asırlardır içinden, hem de son asırda bedavacı mukallitler vasıtasiyle dışından çökertilen Doğu âlemini, iki dünya arası mahsup sırlarına âşinâ, yepyeni, şahsiyetli ve bütün insanlığa aradığı muvazeneyi vâdetmekte liyakatli bir nesle bırakmak zorunun kılıcı altındadırlar. Yıktıkları bîçare idarelere karşılık ülkelerini çaresiz kılan bu (enkizisyon) rahipleri, karşılarına çıkarılacak, atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle büyük ihtilâl dâvasının İstikbalde Şark bölümünü ihtar ediyorlar.]

Aynı eserin 339. sahifesinde röportajda mealen nakledilen o hüküm:

[Görülüyor ki, istikbalin büyük hareketleri, artık, parça ve ucuz ihtilâl sınırını aşmış ve hem içeriye, hem dışanya doğru, kıt'a ihtilâl ve inkılâbı çapına ulaşmıştır.]

Bu eserin basım yılı 1976(***)...

Dipnotlar:

*** İHTİLÂL, Necip Fazıl Kısakürek, b.d. yayınları Nisan 1976- İST.


Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken... -3-
Murad Salih

01.02.2011

Yani günümüzden 35 yıl önce bu ülkenin bir mütefekkiri diyor ki:

- Artık (monarşi - krallık idaresi) diye basit hedeflere karşı bir ihtilâl mevzuu (konusu) kalmamıştır. Bunlar son Afrika ve Anadolu cenubundaki (güneyindeki) memleketlerde görülen mini ihtilâllerle ortadan kalkmıştır...

- Ortada birkaç mostralık ülkeden başka da, «melik» veya «kral» unvanı altında bir örnek yoktur...

- . Fakat feciin fecii ve günden güne modalaşmakta şu hal vardır ki, eski «melik»lerin yerine, hemen hepsi asker, diktatörler ve onların (oligarşi - hizip idaresi) tipleri geçmiştir...

- Sadece, ellerine silâh emanet edilmiş olmanın imtiyazından faydalanarak (monarşi)lerini deviren ve (oligarşi)lerini kuran bu tipler, Afrikanın şimalinden (kuzeyinden) başlayarak Asyanın Anadolu cenubu Güneyindeki) Akdeniz kıyılarını yalayan ve oradan Basra körfezine doğru uzanıp Mezopotamyayı içine alan ve Pakistan'a kadar ulaşan, zelzele hattına benzer bir şerit üzerinde, sefil, komik, fikirsiz, çilesiz, mazi ve istikbal murakabesinden yoksun, en sığ plânda taklitçi ve yafta bilgilere dayalı bir ihtilâlcilik oyununa rejisörlük etmektedir.

- Öz nefsinin gafili olduğu kadar, taklide yeltendiği Batının da cahili bu tipler, hakikatte, Doğu âlemini Batı kültür emperiyalizmasına ezdirmiş, türlü ülkelerde türlü örnekleri yaşayan mücerret bir küfür modelinin aynı kalıptan dökülme maketleridir; ve istikbâlin ihtilâlleri bakımından başlıca hedefi teşkil etmek mevkiindedir.

- Batının madde terakkileri önünde kendisine yeni bir ruh arama buhranına düştüğünden habersiz ve bu feci buhranın 19 uncu Asır ortalarından başlayıcı seyrinden bilgisiz bu tipler, kolayca başardıkları ihtilâlleri, muazzam bir ideolocya plâtformasına dayalı, en zor bir ihtilâl şekline devr ve tazmin etme borcundadırlar.

- Bunlar, hem büyük mütefekkir eksikliği sebebiyle asırlardır içinden, hem de son asırda bedavacı mukallitler vasıtasiyle dışından çökertilen Doğu âlemini, iki dünya arası mahsup sırlarına âşinâ, yepyeni, şahsiyetli ve bütün insanlığa aradığı muvazeneyi vâdetmekte liyakatli bir nesle bırakmak zorunun kılıcı altındadırlar...

- Yıktıkları bîçare idarelere karşılık ülkelerini çaresiz kılan bu (enkizisyon) rahipleri, karşılarına çıkarılacak, atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle büyük ihtilâl dâvasının İstikbalde Şark bölümünü ihtar ediyorlar.]

Bugün Tunus’ta spontane/kendinden zuhur tarzında aniden patlayan devrimin herkesi şaşırtan sirayet gücü ve yayılma hızının sebebi yukarıdaki satırlarda açıkça görülüyor...

Aynı satırlarda Mağrip’te batıcı diktatörü devirmekle başlayan bu spontane/kendinden zuhur devrimler zincirinin mukadder olan ve “atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle” zuhur edecek olan “büyük ihtilâl dâvasının (..) Şark (doğu) bölümünü”n de öncüsü/habercisi oldukları ayan beyan okunuyor...

Bu satırlar...

Hem yazıldığı zamanın şiddetli bir ihtiyacını haykırıyordu...

Hem de olması gerekenleri...

Yani o günün insanlarının ne yapmaları gerektiğini...

Nasıl bir zuhura hazırık yapmaları gerektiğini...

Yıl 2011...

Aradan yaklaşık 40 yıl geçmiş...

Bir nesil boş işler peşinde ömür tüketmiş...

O günkü İhtiyaçsa daha acil ve daha vahim bir hal almış ama...

Kitleler Pentagon-Pensilvanya- Washington-Ankara-İstanbul hattında döndürülen dolaplarla hipnotize edilmiş durumdayken...

Ne devrimi?

Herhangi bir şeye...

Kendilerine dair şahsî bir şeye bile itiraz edecek, “hayır” diyecek mecalleri kalmamış şu insan enkazlarıyla mı?..

Acaba “otoriteye” itaatsizlik mi etmiş olurum?

“Otorite”ye itaatsizlik edersem imanımı mı kaybederim?

Günaha mı girerim?

Hocaefendiyi mi üzerim?

Diye düşünmekten kıpırdayamaz duruma gelmiş/getirilmiş yığınlarla...

“Büyük Devrim” olur mu?

Büyük veya küçük...

Bir devrim için herşeyden önce mangal gibi bir yürek, çelik gibi bir irade, sağlam bir bilgi/kültür birikimi gerekir...

Var mı böyle biri?

Var...

Ve O şöyle diyor:

[VE YALNIZ BEN...

GÖZLERİM, SÖKMEYE YAKIN ŞAFAK AYDINLIĞINI SEYRE HAZIR, O OLAĞANÜSTÜLÜĞÜ BEKLİYORUM...

OLAĞANÜSTÜLÜK?..

ÖMRÜMÜN BÜTÜN GİRİNTİ VE ÇIKINTILARINI KENDİSİNE MAHSUS BİLDİĞİM BÜYÜK ZUHUR...

MUAZZAM BİR İSLÂMİ ZUHUR...

BAŞIMA NE GELDİYSE, BU YÜZDEN!..]

Ben O’nun ne dediğini yazdım...

Merak eden onun KİM olduğunu ve başına neler geldiğini nasılsa bulur...

Son bir not...

Bu türden lidersiz, örgütsüz, herhangi bir fikre istinat etmeyen, spontane/kendinden zuhur devrimlerin, devrim sonrası karşılaşmaları kuvvetle muhtemel riskler başka bir yazı konusu olsa da; riskleri var diye zamanı gelmiş bir devrimi ertemelemenin ahmakça bir davranış olacağı açıktır...

Bütün riskleri göze almadan devrim olamayacağı gibi, yaşamak da olmaz...

Çünkü risk sadece devrimler için söz konusu değildir: Risk hayatın ayrılmaz bir parçasıdır..

En basit davranışlarımızı -farkında olsak da olmasak da- sayısız risklerle karşı karşıya kalarak yaparız..

İçerken boğulma riski var diye su içmekten kaçınmak hastalıklı bir düşünce tarzı değil midir?

Riskten kaça kaça...

- “Aman oyuna gelmeyelim... Yaş tahtaya basmayalım... Provokatörlerin dolmuşuna binmeyelim... Her işin içinde ABD-İsrail parmağı var... onardan izinsiz yaprak bile kımıldayamaz... Çümkü onların gücü herşeye yeter... Biz aciz biçareleriz ne yapabiliriz ki?... En iyisi 'otoriteye' boyun eğederek onun izni olmadan hiçbir işe kalkışmamaktır...”

Diye akıllar dağıtarak lider-şeyh,yazar- çizer- kanaat önderi maskeleriyle ortalıkta dolanıp insanımızı avutup/uyutup uyuşturanu işbirlikçi hainlerin söyledikleriyle amel ede ede...

Bir bakarız ki...

Bugün olduğu gibi; tuvalete giderken bile Pentogondaki “otorite”den izin almak durumuyla karşı karşıya kalıvermişiz...

Mağrip’te yanan devrim ateşinin alevleri...

Avutulan/uyuttulan/afyonlanan yığınları eninde sonunda bu derin hipnoz uykularından uyandıracak ve -“atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle”- Büyük Devrim/Büyük Zuhur mutlaka gerçekleşecektir...

Mağripli gençlerin yaktıkları devrim ateşi sanki bunun müjdecisi...

Onları bütün samimiyetimizle destekliyor, saygı ve sevgi ile selâmlıyoruz...

[Ortalık mahşer gibi...

Kim buranın sahibi,

Kimlerin düğünü var?

Güneş batan bir bayrak;

Şu kıpkızıl ufka bak,

Ana baba günü var!](****)

Dipnotlar:

**** İHTİLÂL, Necip Fazıl Kısakürek, b.d. yayınları Nisan 1976- İST

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.