Tahran zirvesinde ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında tüm Astana sürecinde Türkiye’nin taleplerini yok sayma, öteleme boyutu gergindi. En başından, Haleb’ten başlayan süreç, Türkmendağı’nın, Hama kırsalının sürece dahil olması... 2015 Temmuz gibi Cisru’s Şuğur alındı. Muhalifler Lazkiye’ye dayandı. Şam’a 5-6 km kadar ilerlendi. Bu da otomatik olarak Rusya’yı harekete geçirdi. O sürecin 7 Eylül Tahran zirvesine kadar bütün olarak ele alınması lazım. Rusya’nın “Esed düşüyor” noktasında devreye girmesi önemli. İdlib son perde... Buna paralel olarak Rusya Tel-Rıfat’tan çıkmadı. Tel Rıfat’ta patron Rusya. Orada 27-28 köy var, Mare’ye kadar uzanan. Buralardan Rusya’nın çıkmaması aynı diplomatik pragmatizmin göstergesi. İran politikasının parçası. Erdoğan’ın Tahran zirvesinde kurduğu cümleler bunu çok net gösteriyordu.
Rusya ve İran’ın HTŞ-Nusra gerekçesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
HTŞ hakkında Türk medyasında çok farklı şeyler yazılıyor. HTŞ denen grup, 2015’te İdlib’i alan yapı. İdlib’e nereden geldi falan gibi başlıklar atılıyor. Ayrıca Halep neden yakıldı, yıkıldı; kim yaptı? Guta mesela? Ceyşü’l İzze, Feylaku’r Rahman, Feylak’uş Şam? ÖSO grupları vardı orada? Humus’ta HTŞ mi var? Hatta Türkmen bölgeleri oralar. Dera’yı neden yaktılar? Nereden baksan 180 km2 alan. Bunların hiçbiri HTŞ gerekçesiyle olmadı? HTŞ son kertede üretilmiş bir “terör” kalıbı.
Peki esas mesele nedir?
Esas mesele net, söyleyeyim; Suriye’yi sünnîsizleştirme... Bu amacın son halkası İdlib. Nereden baksanız 50 yıl Suriye’deki Nusayri iktidar Sünnî varlığı ezdi. İran hakeza... Irak’ta yine öyle. Necef-Bağdat-Musul-Kerkük-Şam-Humus-Haseke-Dera... Akdeniz’e kadar aynı politika. Bu bize bir şey anlatıyor; İdlib son halka. Sünnîsiz Suriye hedefleniyor. Düşünsenize; 11-12 milyon insan savrulmuş yerinden. Zaten 22 milyonluk nüfusun geri kalanı da yüz yıl daha döver, söver.
“Asıl Mesele Suriye Halkı”
ABD’ye karşı nasıl konum alınıyor burada? Fırat’ın batısının Rusya’ya, doğusunun ABD’ye terkedilmesini mümkün kılan bir anlaşmanın varlığı söz konusu mu?
HTŞ bu meselenin merkezinde değil. HTŞ’yi herkes tartışabilir. Meselenin merkezinde Suriye halkı olması lazım. ABD herhangi bir yapıyı tartışmaya açacak durumda değil. Biricik unsuru PKK. Rejim içinde 65 tane terör örgütü sayabilirim oysa? Hizbullah başta olmak üzere, Ehl’ül hak, Fatimiyyun, Zehra Tugayları, Mihraç Ural’ın Mukavemet’i dahil. Bu vasatta “kimin terörü iyi” hesabı mı yapılıyor? İran destekli Şii milislerle birlikte hareket etti Rusya. Hepimiz gördük. Ve aynı Rusya 2015’te Afrin’den PKK’yı çıkarttı. Tel-Rıfat’tan Hörbil’e, Şeyh İsa’ya kadar hava kalkanı altında 35-36 köye yerleştirdi. HTŞ söylemi üzerinden yapabilecekleri ne insani, ne siyasi bir açıklama olabilir mi?
Bir de ÖSO unsurları var. “Vatan cephesi” adıyla konuşlanan?
ÖSO savaşçılarının sayısı toplamda 60 bini buluyor. Onlara Afrin, Azez, Cerablus, ve El-Bab bölgesinden katılan 33 bin kişilik “Ulusal Ordu” vardı. Bölgeye kaydırılacak. 30 bin civarı ÖSO askeri. Suriye dışişleri açıkça hedeflerinin Hatay olduğunu açıkladı. Rejimin internet yayınlarında görüldüğü gibi o kadar şımarılmış ki, Hama, Dera’yı aldıktan sonra “yüzyıllık hesap görülecek” diyorlar.
Her an bir savaş kopabilir anlamına mı geliyor bu?
Şu an bu aşamaya gelindiğini söyleyemeyiz. İdlib bölgesinde 12 gözlem noktası var. Türkiye bu bölgeyi kolay teslim etmez. Rejimin genel itibariyle 40-45 bin kadar askeri var. Esed rejimi terörden alıyor gücünü. Bir terör bileşeni bu. Rusya da bu bileşeni çıkarlarının devamı için değerlendiriyor. Tarihinde ilk defa Rusya “sıcak denizler”e bu kadar güvenli şekilde iniyor. Türkiye de milli güvenlik kapsamında orada. İdlib düşerse Esed’le komşu olunacak. Rejimle aramızda sadece 20-30 km’lik bir sınır olsa da şu an komşu sayılmaz.
“İdlib, Hama ve Haleb Gibi Olmaz”
Türkiye, HTŞ bileşenleriyle “ılımlı muhalifler” dediği unsurları ayırıp diğer çatışmacı unsurların da zamanla ikna edilebileceğini, böylece sivil kaybının engellenebileceğini, saldırıların devamı durumunda ılımlı unsurların da çatışmacı grupların yanına itileceğini vurguluyor sürekli. Fakat Rusya saldırmakta ısrarlı. Rusya Türkiye’nin bölgedeki unsurları dönüştüreceğinden çekiniyor olabilir mi?
İdlib aslında Hama ve Dera olmayacak. Halep olmaz. İdlib demek, Türkiye’nin güvenliği demek. 130 km. Beşar Esed TİKKO, DHKP-C’yi besliyor. PKK ile temasını sürdürüyor. 12-13 ülkeyi terörize eden İran, Lübnan, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn gibi ülkelerde El-Muhaberat dedikleri yapı var.
Bir yandan da İran milisleri, Haşdi Şabi uzantıları var?..
Şu an 80 binden fazla İran destekli milis var sahada. Rejime bağlı Mihraç Ural’ın Mukeveme-i Suriye’si, Liva İskenderun, TİKKO, bunların hepsinin bölgede kampları var. Ural, 30 yıldır Esed rejimi korumasında yaşıyor.
İdlib içinden Türkiye’yi çağıran bir halk varken...
Başka bir umut görmüyorlar. Esed ordusu Dera’ya girdiğinde en az 6-7 yüz kişiyi infaz ettiler. Kim oldukları bilinmiyor. Hama ve Guta için de böyle. İşkence, hapis, infazla karşılaşan insan sayısı 3-4 bini aştı. Rejimin karakteristiği bu. Nusayriler devlet değil ki, çete. Can, namus, mal, her şeye saldırıyorlar.
“Esed’le görüşülmeli” fikri sık sık dillendirilmeye devam ediyor?
Esed’le görüşülsün demek, batan gemiye bizi de bindirmek anlamına gelir. Esed bu kadar katliamdan sonra hiçbir meşruiyet sağlayamayacak.
Rusya saldırıyorken Türkiye’yi bu hususta test ettiğini düşünebilir miyiz?
Cenevre sürecinden bu yana konuşulan, modern bir anayasa, hapisteki muhaliflerin bırakılması, işgal edilen alanlarda nüfusun yeniden belirlenmesi, evlerini terk eden insanların evine dönmesi, ardından özgür bir seçim. Bunlar sürecin hülasası. Suriye halkı evine dönerse, Esed yüzde 8 civarı Nusayri tabana sahip, onun da yüzde 2’si telef oldu. Şimdi bu tabanla Esed’in seçilmesi akıl işi mi? Savaş da bunun için uzatılıyor zaten. Bir milyon insan katletmiş birinin elini tutmak nasıl açıklanabilir? Bu da zulümdür.
O halde İdlib’i kurtarmaktan başka çare görünmüyor; öyle değil mi?
İdlib’i gözden çıkaramayız. Nasıl olur, İdlib’in üçte ikisini kurtarmış olsak da Rusya’nın ısrar ettiği Cisru’s Şuğur hattındaki M-4, M-5 otoyolları var. Humeymim’den Şam’a rahat gitmek, Tartus ve Lazkiye’den Haleb’e, Haseke’ye geçişlerde ulaşım rahatlığı istiyor.
Baran Dergisi 609. Sayı
Aslında tüm Astana sürecinde Türkiye’nin taleplerini yok sayma, öteleme boyutu gergindi. En başından, Haleb’ten başlayan süreç, Türkmendağı’nın, Hama kırsalının sürece dahil olması... 2015 Temmuz gibi Cisru’s Şuğur alındı. Muhalifler Lazkiye’ye dayandı. Şam’a 5-6 km kadar ilerlendi. Bu da otomatik olarak Rusya’yı harekete geçirdi. O sürecin 7 Eylül Tahran zirvesine kadar bütün olarak ele alınması lazım. Rusya’nın “Esed düşüyor” noktasında devreye girmesi önemli. İdlib son perde... Buna paralel olarak Rusya Tel-Rıfat’tan çıkmadı. Tel Rıfat’ta patron Rusya. Orada 27-28 köy var, Mare’ye kadar uzanan. Buralardan Rusya’nın çıkmaması aynı diplomatik pragmatizmin göstergesi. İran politikasının parçası. Erdoğan’ın Tahran zirvesinde kurduğu cümleler bunu çok net gösteriyordu.
Rusya ve İran’ın HTŞ-Nusra gerekçesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
HTŞ hakkında Türk medyasında çok farklı şeyler yazılıyor. HTŞ denen grup, 2015’te İdlib’i alan yapı. İdlib’e nereden geldi falan gibi başlıklar atılıyor. Ayrıca Halep neden yakıldı, yıkıldı; kim yaptı? Guta mesela? Ceyşü’l İzze, Feylaku’r Rahman, Feylak’uş Şam? ÖSO grupları vardı orada? Humus’ta HTŞ mi var? Hatta Türkmen bölgeleri oralar. Dera’yı neden yaktılar? Nereden baksan 180 km2 alan. Bunların hiçbiri HTŞ gerekçesiyle olmadı? HTŞ son kertede üretilmiş bir “terör” kalıbı.
Peki esas mesele nedir?
Esas mesele net, söyleyeyim; Suriye’yi sünnîsizleştirme... Bu amacın son halkası İdlib. Nereden baksanız 50 yıl Suriye’deki Nusayri iktidar Sünnî varlığı ezdi. İran hakeza... Irak’ta yine öyle. Necef-Bağdat-Musul-Kerkük-Şam-Humus-Haseke-Dera... Akdeniz’e kadar aynı politika. Bu bize bir şey anlatıyor; İdlib son halka. Sünnîsiz Suriye hedefleniyor. Düşünsenize; 11-12 milyon insan savrulmuş yerinden. Zaten 22 milyonluk nüfusun geri kalanı da yüz yıl daha döver, söver.
“Asıl Mesele Suriye Halkı”
ABD’ye karşı nasıl konum alınıyor burada? Fırat’ın batısının Rusya’ya, doğusunun ABD’ye terkedilmesini mümkün kılan bir anlaşmanın varlığı söz konusu mu?
HTŞ bu meselenin merkezinde değil. HTŞ’yi herkes tartışabilir. Meselenin merkezinde Suriye halkı olması lazım. ABD herhangi bir yapıyı tartışmaya açacak durumda değil. Biricik unsuru PKK. Rejim içinde 65 tane terör örgütü sayabilirim oysa? Hizbullah başta olmak üzere, Ehl’ül hak, Fatimiyyun, Zehra Tugayları, Mihraç Ural’ın Mukavemet’i dahil. Bu vasatta “kimin terörü iyi” hesabı mı yapılıyor? İran destekli Şii milislerle birlikte hareket etti Rusya. Hepimiz gördük. Ve aynı Rusya 2015’te Afrin’den PKK’yı çıkarttı. Tel-Rıfat’tan Hörbil’e, Şeyh İsa’ya kadar hava kalkanı altında 35-36 köye yerleştirdi. HTŞ söylemi üzerinden yapabilecekleri ne insani, ne siyasi bir açıklama olabilir mi?
Bir de ÖSO unsurları var. “Vatan cephesi” adıyla konuşlanan?
ÖSO savaşçılarının sayısı toplamda 60 bini buluyor. Onlara Afrin, Azez, Cerablus, ve El-Bab bölgesinden katılan 33 bin kişilik “Ulusal Ordu” vardı. Bölgeye kaydırılacak. 30 bin civarı ÖSO askeri. Suriye dışişleri açıkça hedeflerinin Hatay olduğunu açıkladı. Rejimin internet yayınlarında görüldüğü gibi o kadar şımarılmış ki, Hama, Dera’yı aldıktan sonra “yüzyıllık hesap görülecek” diyorlar.
Her an bir savaş kopabilir anlamına mı geliyor bu?
Şu an bu aşamaya gelindiğini söyleyemeyiz. İdlib bölgesinde 12 gözlem noktası var. Türkiye bu bölgeyi kolay teslim etmez. Rejimin genel itibariyle 40-45 bin kadar askeri var. Esed rejimi terörden alıyor gücünü. Bir terör bileşeni bu. Rusya da bu bileşeni çıkarlarının devamı için değerlendiriyor. Tarihinde ilk defa Rusya “sıcak denizler”e bu kadar güvenli şekilde iniyor. Türkiye de milli güvenlik kapsamında orada. İdlib düşerse Esed’le komşu olunacak. Rejimle aramızda sadece 20-30 km’lik bir sınır olsa da şu an komşu sayılmaz.
“İdlib, Hama ve Haleb Gibi Olmaz”
Türkiye, HTŞ bileşenleriyle “ılımlı muhalifler” dediği unsurları ayırıp diğer çatışmacı unsurların da zamanla ikna edilebileceğini, böylece sivil kaybının engellenebileceğini, saldırıların devamı durumunda ılımlı unsurların da çatışmacı grupların yanına itileceğini vurguluyor sürekli. Fakat Rusya saldırmakta ısrarlı. Rusya Türkiye’nin bölgedeki unsurları dönüştüreceğinden çekiniyor olabilir mi?
İdlib aslında Hama ve Dera olmayacak. Halep olmaz. İdlib demek, Türkiye’nin güvenliği demek. 130 km. Beşar Esed TİKKO, DHKP-C’yi besliyor. PKK ile temasını sürdürüyor. 12-13 ülkeyi terörize eden İran, Lübnan, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn gibi ülkelerde El-Muhaberat dedikleri yapı var.
Bir yandan da İran milisleri, Haşdi Şabi uzantıları var?..
Şu an 80 binden fazla İran destekli milis var sahada. Rejime bağlı Mihraç Ural’ın Mukeveme-i Suriye’si, Liva İskenderun, TİKKO, bunların hepsinin bölgede kampları var. Ural, 30 yıldır Esed rejimi korumasında yaşıyor.
İdlib içinden Türkiye’yi çağıran bir halk varken...
Başka bir umut görmüyorlar. Esed ordusu Dera’ya girdiğinde en az 6-7 yüz kişiyi infaz ettiler. Kim oldukları bilinmiyor. Hama ve Guta için de böyle. İşkence, hapis, infazla karşılaşan insan sayısı 3-4 bini aştı. Rejimin karakteristiği bu. Nusayriler devlet değil ki, çete. Can, namus, mal, her şeye saldırıyorlar.
“Esed’le görüşülmeli” fikri sık sık dillendirilmeye devam ediyor?
Esed’le görüşülsün demek, batan gemiye bizi de bindirmek anlamına gelir. Esed bu kadar katliamdan sonra hiçbir meşruiyet sağlayamayacak.
Rusya saldırıyorken Türkiye’yi bu hususta test ettiğini düşünebilir miyiz?
Cenevre sürecinden bu yana konuşulan, modern bir anayasa, hapisteki muhaliflerin bırakılması, işgal edilen alanlarda nüfusun yeniden belirlenmesi, evlerini terk eden insanların evine dönmesi, ardından özgür bir seçim. Bunlar sürecin hülasası. Suriye halkı evine dönerse, Esed yüzde 8 civarı Nusayri tabana sahip, onun da yüzde 2’si telef oldu. Şimdi bu tabanla Esed’in seçilmesi akıl işi mi? Savaş da bunun için uzatılıyor zaten. Bir milyon insan katletmiş birinin elini tutmak nasıl açıklanabilir? Bu da zulümdür.
O halde İdlib’i kurtarmaktan başka çare görünmüyor; öyle değil mi?
İdlib’i gözden çıkaramayız. Nasıl olur, İdlib’in üçte ikisini kurtarmış olsak da Rusya’nın ısrar ettiği Cisru’s Şuğur hattındaki M-4, M-5 otoyolları var. Humeymim’den Şam’a rahat gitmek, Tartus ve Lazkiye’den Haleb’e, Haseke’ye geçişlerde ulaşım rahatlığı istiyor.
Baran Dergisi 609. Sayı
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.