Kadir gecesi özel ibadet ve duaları, bunlarla ilgili donanımları, teşrifat ve merasimleriyle Osmanlı toplum hayatında zengin bir gelenek oluşturmuştur. Ramazanla başlayan hatimlerin Kadir gecesinden önce tamamlanması ve o gece duasının yapılmasına dikkat edilmiş, değişik camilerde hâfızlar ve duahanlar tarafından sanatkârane ifadelerle duada bulunma âdet haline gelmiştir. kutlamalarında Ayasofya Camii etrafında âdeta özel bir folklor ve gelenek oluşmuştur. Fâtih Sultan Mehmed zamanından başlayarak müzeye çevrilişine kadar beş asra yakın bir süre 'nde düzenlenen , İslâm dünyasında hiçbir camiye nasip olmayan bir ihtişamla yapılagelmiştır.
Kur'an'ın nâzil olmaya başladığı Kadir Gecesi Osmanlılar'da da özel olarak yâd edilmekteydi. İstanbul halkı, geceyi, şehirdeki başta selâtin camileri olmak üzere cami ve mescidlerde ibadetle geçirmeye ihtimam gösterirdi. Kadir Gecesi, Koca Mustafa Paşa, Bekir Paşa, Davud Paşa gibi camilerde minarelere kaftan giydirilir, yani minarelerin külahlarından şerefelerinin alt kısımlarına kadar olan bölümleri kandillerle aydınlatılırdı. Teravihten sonra da kandil uçurtma yapılır, uçurtmacının aşağıya sarkıttığı ipe aşağıdakiler şeker ve çeşitli hediyeler bağlardı.
Kur'an'ın nâzil olmaya başladığı Kadir Gecesi Osmanlılar'da da özel olarak yâd edilmekteydi. İstanbul halkı, geceyi, şehirdeki başta selâtin camileri olmak üzere cami ve mescidlerde ibadetle geçirmeye ihtimam gösterirdi. Kadir Gecesi, Koca Mustafa Paşa, Bekir Paşa, Davud Paşa gibi camilerde minarelere kaftan giydirilir, yani minarelerin külahlarından şerefelerinin alt kısımlarına kadar olan bölümleri kandillerle aydınlatılırdı. Teravihten sonra da kandil uçurtma yapılır, uçurtmacının aşağıya sarkıttığı ipe aşağıdakiler şeker ve çeşitli hediyeler bağlardı.
YABANCILAR KUTLAMALARI TAKİP EDEBİLİYORDU
Evliya Çelebi, 1045 senesi Ramazanının (Mart 1636) Kadir gecesinde Ayasofya müezzin mahfelinde Kur'an okurken güzel sesini duyan IV. Murad'ın iltifatına mazhar olarak Enderun'a alınmasını, Kadir gecesini Ayasofya'da ihya etmesinin bereketi olarak izah eder. bakımından önemli bir özelliği de İstanbul'daki sefirlerden başlayarak pek çok yabancının buradaki kutlamaları caminin üst katında takip edebilmesine imkân verilmesidir.
Uygulamanın ne zaman başladığı tesbit edilemese de Paul Hérigaut adlı bir Fransız'ın kaleme aldığı ve Ahmed İhsan Bey'in Rus Ateşi adıyla Türkçe'ye çevirdiği işgal yılları İstanbul'unu anlatan bir romanda (İstanbul 1926, s. 54-60) bunun uzun uzadıya anlatılması konunun yabancılara ne kadar ilginç geldiğini göstermektedir.
Ayasofya avlusunda namaz kılmaya hazırlananlar
Minarelere Kadir gecesine has mahyalar çekilmesi, tek minareli camilere "kaftan giydirme" denilen uygulama (Ali Rıza Bey, s. 195; Ünver, s. 11), Osmanlı ülkesinin Ortadoğu ve Mısır gibi bölgelerinde minarelerde kandil yakılarak bayrak çekilmesi, camilerin iç mekânlarının bu gece daha özenle aydınlatılması, İstanbul'a ait bir özellik olarak mihrap üstünde iç mahya kurulması da bu geceye ait uygulamalar arasındadır.
Yıl 1931, Ayasofya Camii'nde 'Kadir Gecesi'
Şinâsi'nin, Sultan Abdülmecid'in Kadir gecesinde Tophane'yi ziyaret etmesi dolayısıyla Nusretiye Camii minarelerine mahya olarak çekilmesi için yazdığı, "Ferr ü şevketle bu şeb azm ederek şâh-ı cihan / Oldu tophânesine bedr-sıfat nûr-efşan // Leyle-i Kadr'i kadar kadr bulup her gecesi / Eyleye her günü mahiyyet-i ıyde rüçhan" beyitleri, son devirlerde Kadir geceleri padişahın gideceği camide kurulan mahyaların mahiyeti hakkında fikir verdiği gibi bu tarz dualara örnek olması bakımından da önemlidir.
Süheyl Ünver de Osmanlıların son döneminde Süleymaniye mahyacısının, Kadir gecesinde minareler arasında köprü üzerinde hareket eden araba ve altında balıklar resmederek hareketli mahya kurmasını anlatır.
DUALARININ KABUL EDİLECEĞİNE OLAN İNANÇ
Osmanlı döneminde İstanbul'da yaşayanlar Kadir Gecesi'ni Ayasofya'da geçirmeye gayret ederlerdi. Bunun sebebi Kadir gecesi teravih namazını Ayasofya'da kıldıklarında dualarının kabul edileceğine dair yaygın olan inançtı. İstanbullular, iftardan önce camiye gelerek oruçlarını açtıktan sonra akşam namazını da Ayasofya'da kılarlardı.
1636 Ramazan'ının Kadir Gecesi'nde Ayasofya'da Kur'an-ı Kerim okuyan
'nin güzel sesini duyan Dördüncü Murad meşhur seyyahımızı Enderun'a almıştı. Evliya Çelebi, sultanın iltifatına mazhar olarak saraya girmesinin Kadir Gecesi'ni Ayasofya'da ifa etmesinin bir bereketi olduğunu söyler.
Kadir Gecesi padişah büyük bir alayla Topkapı Sarayı'ndan Ayasofya Camii'ne, bazen de başka bir camiye giderdi. Bu alaya "Kadir alayı" adı verilirdi. Sultan, şayet yazlık bir saraydaysa bu tören için Topkapı Sarayı'na gelirdi. Bâbüssaâde'den Ayasofya Camii'ne kadar uzanan yolun iki tarafı alayın geçişi için kandiller, fanuslar ve meşalelerle aydınlatılırdı. Padişahın saraya dönüşü de geldiği gibi alayla olurdu.
19. yüzyılda padişahların Beşiktaş'taki saraylara taşınmasıyla bu tören de daha ziyade bölgedeki camilerin birinde yapılmaya başlandı. İkinci Abdülhamid zamanında Hamidiye Camii'nde yapılan bu törende teravih namazı bitinceye kadar Yıldız Meydanı'nda havai fişekler atılırdı.
TDV, İslamansiklopedisi - Mustafa Uzun
Erhan Afyoncu- 'Kadir Gecesi teravih namazı Ayasofya'da kılınırdı'
Erhan Afyoncu- 'Kadir Gecesi teravih namazı Ayasofya'da kılınırdı'
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.