Salih Mirzabeyoğlu: "Kemalizmin son demleri...."

Şehadetinin 2. yıldönümünde rahmet ile andığımız 28 Şubat döneminde onlarca yıl zindanda tutulan işkence gören Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun 1996 yılında Akıncı yol dergisinde yayınlanan ''Kemalizmin son demleri'' adlı yazısı...
''...Bu "anlamda, lâik görünen müslümanlarla, müslüman görünen laikler, karşılıklı istismarcıdır. Bunun böyle olduğunu bilmeyenler de, -üzerinde duracağım, düpedüz salak... İkincisi: İçinde zümreden değilken, onların aleyhine olarak menfaat devşirmeye bakan... Bu ikisinin kendi içlerindeki ve birbirine girmiş şekillerindeki sayısız tonlar üzerinde durmak lüzumsuz; iş giderek "taktik", “casusluk" gibi alındığı yere göre değerlendirmekten tutun da. doğrudan doğruya bu .hususların kıvırma payı hâlinde istısmarı meselesine kadar varır...
İşin apaydınlık bir şekilde ortaya konulması için, 'lâiklik" ve “şeriat” mefhumlarının hiçbir istismara yol vermeyecek şekilde belirtilmesi gerekir; biz de bunu yapacağız... Lâiklikten başlayalım: Mesele sanki "şeriat ve lâiklik" çelişkisi veya ilişkisi değilmiş gibi, laikliğiin doğumundan bağlayarak geçirdiği macerayı hikaye etmenin ve malûmatfüruşluk taslamanın alemi yok.
Herkesin pekala bildiği tarifle “din ve devlet işlerinin ayrılması”... Burada ortaya çıkan mesele şu: Ya din 'devlet nizâmı' olmaya dair bir muhteva belirtmez ve bu yüzden tabiî olarak; "din ve devlet işleri ayrıdır" neticesi çıkar; yahut din "devlet nizâmı" şartlarını vazeder ve lâikliğin mevzuu yoktur.
Problem de sözkonusu ikinci durumda ortaya çıkar... Şu: Şeriatın en küçük hükmünü bile reddetmek küfürdür ve bir müslûman lâik olamaz... Şeriat da su: Kur'ân'dan başlayarak, merkezden muhite doğru bütün mukadder oluşlarıyla, dinin heyeti mecmuası.,.
Netice: Ya lâik düzen, yahut şeriat— İçinde bulundukları rejim ne ise, İslâm’ın tam da ona uygun olduğunu göstermeye yeltenenlerin haline, bizdeki maymunların aksi bir misâl: Komünist rejimin mevcut olduğu dönemde, Bulgaristan'dan Hacca gitmek üzere yola çıkmış bir Müftüye, İstanbul Havaalanında Müslüman bir gazeteci, "Allahsız komünizm!' edebiyatına katkı bir cevab alacağını umarak soruyor: "Komünist, bir memlekette Müslümanlara çok eziyet ediyorlar .mı?" Dîn gayretini başkasının sırtından tatmine kalkan bu pişkin soru karşısında adam, bizzat karşısındakinin hâlini işaret etmesi gerekirken, malum sebeble ona birşey diyemiyor ve aynı malum sebeble -aslında pekçok vesile ile şahit olduğumuz- şu sözü sarfediyor: "Din bir inanç işidir, ona kimse karışamaz. Zaten İslâm. isçinin alnının teri kurumadan ücretinin verilmesini ister ve kardeşlik dinidir. Kardeşlik ise, kardeşler arasında eşitliği gerekli kılar, işçi sınıfı iktidarı İslâm'a uygundur!",.. Al sana mantık!..
Hemen belirteyim: Muhtevasız -boş- kelime ambalajcısı denilen soydan adamların, şartlarına mâlik olmadıkları bir rahatlıkla, ağızlarından birbiri ardına çıkan kelimelerin kulaklarına yansıyan uyumundan pek memnun edalı konuşmalarında, bu kadarcık bile alâka cehdi yok...
Parti Genel Başkanından, Parti Genel Sekreterine, öğrendiği hammaddelik bilgileri alelacele satmaya çalışan heveskâr kılıklı dinamik!!) milletvekili'nden, "Sosyal Siyaset Kürsüsü" bilmem neyine kadar -utanmadan- şu lâfı. tekerlerler: "Din bir inanç mevzuudur. Dinin siyasallaşması, onu ideoloji yapar. Bu ise bizzat dine yapılan en büyük kötülüktür!".-.'Yahu sen "din ve inanç1 bir yana, ideloji ile siyasetin de ne olduğunu bilmiyorsun!..
Başın başında: Zamanın mekanda tecellisi gibi, her inanç en küçük çapta bile bir düşünceyi gerektirir ve düşüncenin olmadığı yerde inanç mevzuu kalmaz. Allah ve Resûlü'nün kendini "düşünen varlığa" bir İman teklifiyle bildirmesinden tutun da, Kelime-i Şehâdet'in kalb ile tasdikinin dil ile ikrarı şartına kadar.
Bir kalenin etrafında üç kere dününce gol yemeyeceğini fikrederek inanan (mesalâ tesadüfen bulunan bir veriyi, yapılması gereken diye inanç sırasına sokan) ve iradî her fiilin en küçük Çaplar içinde bile bir fikir belirtmesinden hareketle "gol yememe'' inancını "üç kere kale etrafında dönme" fikrine tercüme ettiren kaleciye kadar... MADDE BİR: En ulvisinden en süflisine kadar her inancın bir düşüncesi vardır...
MADDE İKİ: İdeoloji fert ve toplum arası inanılan ve bağlanılan fikirler manzumesidir. Yâni, ferdin ve toplumun inşâındaki bütün esasları veren fikirler manzumesi...
Bununla ilgili birinci açıklama: Şöyle veya böyle, ulvî veya süfli veya keleş, rejime geçmek isteyen her düşünce veya rejimin görüntüde verdiği düşünce, bir ideolojidir... İkinci açıklama: Sakar ve sersem bir adama "düşüncesiz adam!' derken, kasıt “düşüncenin mevcut olmayışı” değil, düşüncenin yanlış veya keleşliğidir.
Bu anlamda da, insan ve toplum meselelerini, topyekûn kainat muhasebesinin halli hâlinde veya içinde sunan ideolojiye nisbet, kadük ve güdük ve düdük oluşumlara veya olamayışlara "ideoloji" haysiyeti biçilemez. 70 senedir ne idüğü bir türlü ortaya koyulamayan Kemalizm gibi...
Üçüncü açıklama: "At martini Debreli Hasan dağlar inlesin!" hesabı, bazı çok bilmişler, komünizm ve faşizm gibi ideolojilerin çöküşünden ilham alarak, bugün ideolojilerin devrinin geçtiğinden" dem yururlar. Geçen, ideoloji devri değil, bir takım ideolojilerin devridir.
MADDE ÜÇ; Bir insanda hayatiyetini devam ettirmek için takındığı tavırlar ne ise, bir ideolojiye nisbette siyaset de odur... İslâm’da siyaset olup olmaması tartışılamaz; tartışılabilecek olan, doğru siyasetin ne olduğudur kî, bu da lâikleri enterese etmez... Son olarak bir pişkinliğe daha temas etmek istiyorum: Adam liberal demokrat, sosyal demokrat, yahut yalnızca demokrat, yahut ''milliyetçi" yaftalı, veya laik, falan, filân, filân… İslâm safında duran muhatabına, Müslümanlık yalnız sizin tekelinizde mı?" demez mi.,. Hiçbir mevzu hiç kimsenin tekelinde değildir ama, namus iddia ederken pezevenklik yapanı da aslî karakteriyle tanımak zor olmasa gerek; İslâm pazarlıksız teslimiyettir ve taksitli, çekinceli imân olmaz...
DEDİ — Kendinize sorulmasını istediğiniz bir soru varsa, lütfen cevabı.

DEDİM— "Dinci başka dindar başka” diyen salaklara Türkçe dersi vermek isterdim ama üzerinde çalıştığım üç eser var, onlara dönmek zorundayım.

1996-Akıncı yol

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.