Salih Tuna, Gül ve Davutoğlu'na sordu: Ahmet Kekeç size ne etti?

 


Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, geçtiğimiz gün uzun süredir gördüğü kanser tedavisi sırasında bulunduğu hastanede koronavirüse yakalanarak vefat eden Akşam yazarı Ahmet Kekeç’in ardından kaleme aldığı yazısında, eski Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakan Davutoğlu’na şunu sordu: “Ahmet Kekeç size ne etti?”


Tuna'nın sorusunun aynı başlık altında yayınlanan yazısı şöyle;


Sayın Erdoğan sayesinde cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili, hatta genel yayın müdürü olan malum eşhas Kılıçdaroğlu kadar olamadı.


Bir başsağlığı mesajını veya bir rahmet dileğini bile çok gördüler.

Kemal Bey can arkadaşım Ahmet Kekeç yoğun bakımdayken oğlu Hakan'ı arayıp şifa dileklerinde bulundu. Eyüp Sultan Camii'ndeki cenaze törenine de çelenk gönderdi.


Üstelik, kendisini eleştiren yazılarından dolayı mahkemeye verdiği halde.


Aramızdan ayrılan ünlü bir gazeteci veya çok önemli bir köşe yazarı değildi sadece. Öyküde, denemede, romanda Türk edebiyatının seçkin örneklerini veren bir sanatçıydı.


Kemal Bey olması gerekeni yaptı.

Yazık ki yazık, Cumhurbaşkanımız Erdoğan sayesinde makam ve mevki sahibi olanlar onun kadar bile olamadı!


Ahmet Kekeç olsaydı, "Boş ver abi!" derdi. (Boş ver yerine başka bir ifade kullanırdı ya, şimdi yeri ve zamanı değil.)


Hayır, ben keyif bağışlamayacak soracağım:


Ahmet Kekeç size ne etti?

Sizi o mevki ve makamlara getiren Erdoğan'ın hukukunu savunmaktan başka?


Ne etti söyleyin?


"Erdoğan'a muhalefet etmeye başlayınca bizi eleştirdi" diyecekseniz, Kılıçdaroğlu'nu bin kat daha fazla (hem de kıyasıya) eleştirdi.


Hepsinden geçtim, bir "taziye" tweet'i atmaktan bile sizi alıkoyan ne?

Mesela siz, Sayın Gül?


Cumhurbaşkanlığı makamına geliş sürecinizde ve akabinde sevgili kardeşim Ahmet Kekeç'in sizi arkalayan onca yazısının bir rahmet dileği kadar da mı hatırı yoktu?


Şuncacık (insani) şeyden "imtina" etmenizin nedeni nedir?


"İçişlerinizi düzenlemezseniz, darbe ve dış müdahale kaçınılmaz hale gelir" sözünüzü hatırlatıp bunun, "parti içi muhalefet" değil, en hafif tanımlamasıyla, dış müdahaleyi ve darbeyi meşrulaştırmaktır dediği için mi?


Ya siz, Sayın Davutoğlu?


"Kim ne derse desin ben sözüme sadığım, Cumhurbaşkanımızla kurduğum vefa ilişkisini son nefesime kadar sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhinde tek söz duymadı. Duymayacak..." sözlerini size hatırlattığı için mi?


Şu anki halinize bakınca, evet, sözünüzü size hatırlatmak gerçekten de çok ağır olmuş!


Ama bunda can arkadaşımın suçu ne? Siz maalesef busunuz!...


Ya siz?


Vaktiyle aynı gazetede yıllar yılı birlikte çalıştınız. Hatta birçoğunuzla özel hayatında da arkadaşlıklar yaptı.


N'oldu da bir rahmet dileğini bile çok gördünüz?!


Bu kararmış kalplerinizle yatacak yeriniz var mı acaba?

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.