Demokrat Parti'nin (DP) 14 Mayıs 1950 yılında iktidara gelmesiyle birlikte CHP’nin 23 yıllık hükümeti muhalefet konumuna düştü. Dönemin DP başkanı olan İstanbul Milletvekili Adnan Menderes'in 19. Cumhuriyet Hükümetini kurmasına rağmen hükümet bir yılını doldurmadan 8 Mart 1951 tarihinde istifaya sürüklendi. 20. Cumhuriyet hükümeti Adnan Menderes tarafından kuruldu ve Menderes DP Genel Kongresinde tekrar genel başkan seçildi. Bu dönemde "Atatürkçü düşünceye zarar vermek ve dini siyasete ilan etmek" suçlamasıyla MP’nin (Millet Partisi) faaliyetleri 8 Mart 1953 tarihinde durduruldu. 1954 tarihinde ise mahkeme partinin dini karakterde olduğu kanısına vararak partinin kapatılmasına karar verdi.
1954 yılında yapılan seçimlerde DP parlamentoda üstünlüğü sağlayarak CHP’nin 31 sandalyesine karşı 489 sandalye ile büyük bir üstünlük kurdu. Sandıktan zaferle ayrılan DP 17 Mayıs 1954 tarihinde 21. hükümeti teşkil etti. Meclisten güven oyu alan 21. hükümet başkanı Adnan Menderes 1955 tarihinde Fuad Köprülü’yü Başbakan yardımcısı ve Fatih Rüştü Zorluyu ise Devlet ve Dışişleri Bakanlığına getirdi. DP’nin meşruluğu artmaya başlarken parti içinde karşıt sesler yükselmeye başladı. 1955 yapılında parti genel kongresinde Adnan Menderes başkan seçilirken muhalif görülen 9 milletvekili partiden ihraç edildi. Bu ihraçları da 10 adet milletvekilinin vefa istifaları izledi. İzleyen dönemde meclis kurulundaki tartışmalardan dolayı Sıtkı Yırcalı, Hasan Polatkan ve Fatih Rüştü Zorlu bakanlıklardan istifa etti. İstifaların ardından bütün kabinenin istifası gündeme gelince de Adnan Menderes dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a hükümetin istifasını sundu ve hükümet düştü.
Cumhurbaşkanının yeni bir hükümet kurulması istemi üzerine Adnan Menderes 9 Aralık 1955 tarihinde 22. hükümeti kurdu. 22. Hükümetin ömrü de 1957 seçimlerine kadar sürdü. 1957 seçimlerinde DP 519, CHP 173 ve Cumhuriyet Millet Partisi (CMP) ise 4 koltuk kazandı. Seçim sonuçlarına göre 25 Kasım 1957 tarihinde 23. Cumhuriyet Adnan Menderes tarafından kuruldu ve bu dönemden itibaren siyasi karşıtlıklar ivmelenmeye başladı. DP 1958 meclis konuşmasında CHP’ye faaliyetlerinden dolayı gözdağı vermeye başladığında CHP’den bir karşı açıklama gelerek "CHP, Cumhuriyetin ve hükümetin koruyucusu olduğu için demokrasinin en büyük garantörüdür" denildi. Bu sıkıntılı dönem yaşanırken kışlada da değişiklik sinyalleri gelmeye başladı. 22 Ağustos 1958 tarihinde Genel Kurmay Başkanlığına Rüştü Erdelum, Kara Kuvvetleri Komutanlığına Orgeneral Cemal Gürsel getirildi. Fakat siyasiler arasındaki ipler gerilmeye devam etti. İsmet İnönü ve Menderes arasında yaşanan “idam sehpası” ve “yumruk atma” polemiği tarafları birbirine daha da karşıt hale getirdi.
"Ezan Arapça okunacaktır" kararı
Adnan Menderes hükümeti Arapça Ezan için serbestlik çıkararak halkın dini duygularını yaşaması için ortam hazırladı. Fakat bu durum başta ordu olmak üzere bu karara muhalif kişilerin dikkatlerini üzerine çekti. Bu karşıtlığı meclisteki CHP milletvekillerine tepki ve Kırşehir’in ilçe olması izledi. DP, Arapça Ezan yasağını kaldırılması ile birlikte "Cumhuriyetçi yapıyı yıkmaya çalışmak ve Cumhuriyete ihanetle" suçlandı ve Celal Bayar Arapça Ezan yasağının kaldırılmasını köşkte uzunca süre bekledi. Menderes de bu süreçte tepki olarak İsmet İnönü'nün fotoğrafını paralardan çıkardı. Bunun üzerine Üniversiteler, Harp Okulları ve milletvekilleri karşıt söylemlerle orduya mesajlar göndermeye başladılar. Ordu ise bu sürede ABD’nin Menderes ile çatışmasını bekledi ve beklenen oldu. Menderes bu dönemde ABD’den beklediği desteği göremeyince denge politikası güderek Sovyet Rusya ile ilişkilerini kuvvetlendirme yoluna gitti.
Gündemde bunlar yaşanırken Başbakan Adnan Menderes Türkiye ve Yunanistan görüşmeleri için Londra’ya hareket etti. Menderes’in uçağı 17 Şubat 1959 tarihinde Gatwick Havaalanı yakınlarında düştü. Yaşanan uçak kazasında 14 yolcu hayatını kaybederken Adnan Menderes mucizevi şekilde kurtuldu
1960 yılında iç siyaset daha da kızıştı. Siyasiler arasındaki söz düelloları günlük hayatın bir parçası haline geldi, karşıt eylemler daha da ivmelendi. İnönü 1959 Mayısında Uşakta taşlı saldırı ile yaralandı, 3 gün sonra İstanbul’da tekrar saldırıya uğradı. CHP otobüsleri Çanakkale ve Denizli’de saldırıya uğradı, saldırılardan sonra CHP, DP ve Said Nursi arasında bir antlaşma olduğu iddialarını kuvvetlendirdi, fakat Adnan Menderes 8 Ocak 1960 tarihinde bir meclis konuşmasında bu iddiaları yalanlayarak CHP’yi “nifak cephesi” olarak nitelendirdi. CHP üzerindeki bu baskılar devam ederken İnönü tarafından DP cephesine bir uyarı mesajı geldi. DP cephesinde bu bir kışkırtma olarak görüldü ve 18 Nisan 1960 tarihinde CHP hakkında basın ve faaliyet soruşturması açıldı.
27 Mayıs'a giden yol
Lakin olayların ardı arkası kesilmedi. Ülke içerisinde artan şiddet içerikli eylemler ve nefret söylemleri askerin dikkatini çekti. Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel 3 Mayıs 1960 tarihinde Savunma Bakanı Ethem Menderes’e bir mektup yazdı ve mektuptan sonra 5 Mayıs 1960 tarihinde Harbiyeli öğrenciler Ankara Kızılay’da bir gösteri düzenlediler. Başbakan Adnan Menderes olay yerine gittiğinde öğrencileri yatıştırmak yerine ülke içi gerilimin de etkisi ile uzlaşmacı bir tavırdan çok sert bir tavır takınarak olayların daha da kızışmasına sebebiyet verdi. Olayların ardından Celal Bayar ve İçişleri bakanı olan Namık Gedik arasında olaylara müdahale edilmesi gerekliliği konuşuldu. Gösterinin ardından Adnan Menderes ise İzmir gezisine çıktı.
Bazı Harp Okulu ayaklanmaları da ordunun içerisinde bazı kesimlerin DP'yi istemediğini gösterdi. 22 Mayıs tarihinde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından haberleşme ve kişiler arasındaki toplantılara yasak getirildi. Menderes’in gezisi sırasında 27 Mayıs’ta da Harp Okulu öğrencileri “Zafer Anıtı”na kadar sessizce yürüdüler. 27 Mayıs muhtırasının ardından Osmanlı Devletinden kalan 10 bin altın devredilerek 3 Ocak 1961 tarihinde Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu adında bir fon oluşturuldu. Üyeliği zorunlu olan kuruma subay ve astsubayların maaşlarının %10’u ve yedek subayların maaşının %5’i aktarıldı.
26 Mayıs gecesi DP karşıtı general ve subaylardan oluşan 38 kişilik komite 27 Mayıs sabahı tanklarla beraber Albay Alparslan Türkeş tarafından radyoda okunan bildiri ile hükümete el koyduğunu bildirdi.
1960 Darbesi sonrası Türkiye Siyaseti ve Milli Birlik Komitesi
Darbenin hemen aynı günü Milli Birlik Komitesi (MBK) kuruldu ve başına Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel getirildi. 28 Mayıs’ta kurulan yeni hükümetin başına da Cemal Gürsel getirildi. 23. Hükümetin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve 7 Bakan TSK gözetiminde tutuldu.
29 Mayıs 1961 tarihinde Kara Harp Okulu’nda İçişleri Bakanı Namık Gedik "intihar etti" ve gözaltında olan 150 kişi Yassıada’ya sürgüne gönderildi. Tutuklamaların ardından 30 Mayıs tarihinde Cemal Gürsel, 24. Cumhuriyeti kurdu. 12 Haziran tarihinde Milli Birlik Komitesi geçici anayasayı kabul etti. 11 Temmuz tarihinde idam cezasındaki yaş sınırı kaldırıldı ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar Yüce Divan’a sevk edildi.
Yassıada davaları
11 ay 1 gün süren davaların başlangıcı 14 Ekim 1960 tarihidir. 203 davaya bakıldı ve toplam 872 oturum yapıldı. 19 davaya bakan mahkeme toplam 1068 tanığı dinledi. 15 Eylül 1961 tarihinde tutuklular vatana ihanet, meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, Kırşehir’in ilçe yapılması CHP’nin mallarına el koymak gibi bir takım suçlardan dolayı suçlu bulundu. Yassıada duruşmalarında 6-7 Eylül olaylarından DP sorumlu tutuldu. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Fuad Köprülü, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Emniyet Müdürü Alaaddin Eriş, İzmir Valisi Kemal Hadımlı, Selanik başkonsolosu Mehmet Ali Balin ve diğerleri Selanik’te Atatürk’ün evini bombalanması ve Rum halkının evlerinin yağmalanmasından sorumlu tutuldular. Bu suçlamalarda Celal Bayar beraat ederken Adnan Menderes ve Zorlu 6 yıl, diğer isimler ise 4’er yıl hapis cezası aldılar.
Mahkemeler son bulduğunda 15 sanık idam cezası aldı. Bu isimler sırasıyla Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Refik Koraltan, Rüştü Erdelhun, Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişoğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman.
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961 tarihinde sabaha karşı ve Adnan Menderes ise 17 Eylül tarihinde 13:30 sularında idam edildiler. Bütün ceza muhakemelerinde idamlar sabaha karşı yapılırken Menderes öğleden sonra idam edildi. Çünkü o sıralarda Türkiye yabancı devletler tarafından idamlardan vazgeçilmesi yönünde telkinler almaktaydı. Üç idamın ardından ABD Başkanı Kennedy ve II. Elizabeth’in uğraşlarıyla diğer mahkumların idam cezaları müebbet hapse çevrildi.
Kaynak: Mepa News, Tarihi Olaylar
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.