Doğu Türkistan'daki Çin Eylemleri

Doğu Türkistan'daki Çin Eylemleri

Yrd. Doç. Dr. İKLİL KURBAN*
(Bu. yazı, Türk Yurdu dergisinin Eylül 1992 tarihli 61. sayısında
basılmıştır. Aradan 10 yıl geçtiği halde, yazı halen güncelliğini koruduğu
için, az çok ekleme ve düzeltmelerle tekrar basılmasında. yarar gördüm.
İklil KURBAN)



Türkistan, Asya'nın tam göbeğindedir. Yani tam anlamıyla Orta Asya'dır.
Burada,Türkistan'ın dört tarafının da denizden aynı uzaklıkta bulunduğunu ve
dünyada denizden en uzak tek bölge olduğunu da söyleyebiliriz. Cengiz'in ve
Timur'un,dünyanın ve tarihin en büyük fatihleri olabilmelerinin sırrı,
Türkistan'ın Karalar Çağı'ndaki bu coğrafi konumunun sağladığı imkanlarda
yatmaktadır. Uçsuz bucaksız Türkistan bozkırlarındaki ve dağlarındaki atlı
insan, Türkistan'dan Avrupa-Asya karalar okyanusunun dört tarafına yayılan
Cengiz ve Timur ordusunun güç kaynağı olur. Kuzey Buz Denizi'nden Hint
Okyanusu'na kadar, Büyük Okyanus'tan Atlantik Okyanusu'na kadar uzanan
kervan yolları Türkistan üzerinden geçer. Türkistan'da yoğurulan bu Kuzey.
Güney, Doğu ve Batı'nın ticari ve medeni değerleri, Türkistan insanlarının
hem maddi hem manevi kaynağı olur. Fakat, çağ değişir, müspet bilimler
gelişir. Moğol'u ve Türk'ü coşturan atın hızı deniz kıyılarında kesilir.
Avrupalılar gemi ve pusula ile okyanus ötesindeki bilinmeyen karalara gider.
Karalar Çağı (Orta Çağ) kapanır, Deniz Çağı (Yeni Çağ) başlar. Karalar çağı
kapanınca, Türkistan da karalar okyanusundaki rolünü kaybetmeye başlar.
Artık Türk'ün de karadaki fatihlik çağı yavaş yavaş kapanır. Dünyamız,
denizci yeni fatihler tarafından işgal edilir.

Böylece bir zamanlar fatihlerin ana yurdu olan Türkistan,doğuya yayılan
Ruslar ile batıya yayılan Çinliler arasında paylaşılır. Batı Türkistan'da
1870'li yıllarda gerçekleşen Rus istilası ile 1878 yılında Yakup Bey
Devleti'ni yıkan ikinci Çin istilası'na kadar, Türkistan'ın bu iki bölgesi
arasında siyasi sınır yoktur. Doğu Türkistan'daki Çin'e karşı bütün
isyanlar, Batı Türkistan'daki hanlıklar tarafından desteklenir. Çin
katliamından kaçan Doğu Türkistanlılar, zaman zaman Batı Türkistan'daki
hanlıklara sığınırlar. Yakup Bey'in Batı Türkistan'dan gelerek, Doğu
Türkistan'da bir devlet kurması (1865-1878), Türkistan tarihindeki milli
dayanışmanın en canlı örneğidir. Bu yüzden Çinliler 110 yıl (1755-1865)
süren ilk istila eylemlerinde başarılı olamamışlardır. Fakat, Ruslar'ın Batı
Türkistan'ı hızlı bir şekilde işgale kalkması yani Türkistanlılar'ın hem
batıda hem doğuda iki dev düşmana karşı iki cephede savaşmak zorunda
kalması, Türkistan'ın kaderini büsbütün değiştirir. Türkistan'ın
paylaşılmasında Ruslar ile Çinliler dayanışma içine girer. Yakup Bey
Devleti'ne karşı seferber edilen kalabalık Çin ordusunun yiyeceği Ruslar
tarafından karşılanır (Sadri 1984:297).

İşte, Batı Türkistan veya Rus Türkistanı, Doğu Türkistan veya Çin Türkistanı
adları, bu iki yönlü istiladan sonra ortaya çıkar. Ruslar, 1920'li
yıllardaki Batı Türkistan'da kurduğu (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Türkmenistan, Tacikistan) yeni idari kurumlarının oluşmasına kadar, bu
bölgeyi genel olarak Türkistan kabul eder ve bütün Batı Türkistan için
''Türkistan Valiliği'' adı altında bir idari kurum kurarlar. Türkistan'ı
Uzak Doğu'ya bağlayan demir yoluna TÜRKSİB (Türkistan-Sibirya) Demir Yolu
adını vermeyi sakıncalı görmezler.

Fakat, Çinliler İkinci Çin istilası'na kadar Doğu Türkistan'da siyasi ve
idari bir kurum kuramamışlardır. Çinliler'in her şehir yanına birer savunma
kalesi kurarak, orada bıraktığı askeri birlikleri, zaman zaman Türkler
tarafından yok edilir. Sadece Çinliler'in yerleştiği bu savunma kaleleri,
sonradan Kaşgar Yeni Şehri, Aksu Yeni Şehri, Yarkent Yeni Şehri şeklinde
adlandırılmıştır. Çinliler bu yeni kurduğu savunma kalelerine ''Hençin''
(Çinli Şehri), eskiden var olan şehirlere ''Huyçin'' (Müslüman Şehri), adını
verirler (LİU 1988:991). ''Türk Şehri'' adını hiç kullanmamışlardır.
Çinliler Doğu Türkistan'a hakim olduklarını ancak 1884 yılında, İkinci Çin
İstilası'ndan sonra, burası için ''yeni toprak'' veya ''kazanılmış toprak''
anlamıma gelen ''Şin Can'' adını kullanarak ifade ederler (Hayıt 1975:
147-148).

Fakat, bu 1878 yılında başlayan İkinci Çin Istilası da, Çinliler için Doğu
Türkistan'da tam bir istikrarlı ortam yaratamamıştır. Bu dönem içinde Tanrı
Dağları'nın güneyinde 1933 yılında, Tanrı Dağları'nın kuzeyinde 1944 yılında
cereyan eden isyanlar sonucu 1 0 yıl ara ile iki milli devlet kurulur
Birinci Milli Devlet 1933-1934 yılları arasında bir yıl yaşar. Hoca Niyaz
Hacı başkanlığındaki Nisan 1931'de başlayan Kumul İsyanı; Mahmut Muhiti
başkanlığındaki Ocak 1933'te başlayan Turfan İsyanı ; Mehmet Emin Buğra
başkanlığındaki Şubat 1933'te başlayan Hoten İsyanı gibi ciddi silahlı
eylemler sonucu, 12 Kasım 1933'te Sabit Damolla başkanlığında Kaşgar'da
''Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti'' adıyla bir Türk devleti kurulur (Buğra
1952:29,30,42). Fakat, Ruslar'ın böyle bir devletin kendi hududu yanında
yaşamasına hiç tahammülü yoktu. Ruslar'ın koyu desteğiyle 12 Nisan 1933'te
İrümçi'de hükümet başına gelen Çin ordusunun albayı Şın Şi Sey, hem barış,
hem terörden ibaret iki yüzlü politika takip ederek, bu Kaşgar'daki Türk
devletini ortadan kaldırmaya muvaffak olur. Hoca Niyaz Hacı İrümçi'deki Şın
hükümetinin başkan yardımcılığına getirilir ve bir müddet sonra hapsedilir.
1942'de boğularak öldürülür (Ötkür 1985:416).

İkinci Mi1li Devlet 1944-1949 yı1ları arasında beş yıl yaşar. İli
vilayetinin Nılkı nahiyesinde, Kazan Türkleri'nden Fatih Müslim'in
başkanlığında ortaya çıkan isyan, kısa bir zaman içinde 12 Kasım 1944 günü
Gulca'da ''Şarki Türkistan Cumhuriyeti''nin kuruluşunu sağlar. 1945'te bu
cumhuriyete Altay ve Tarbagatay vilayetleri de katılır. Ne yazık ki, bu
cumhuriyet de, 1949 yılının ikinci yarısında, Stalin ve Mao işbirliği
altında tertip edilen Üçüncü Çin: istilası ile yıkılır. Cumhurbaşkanı
Ahmetcan Kasimi başta olmak üzere, cumhuriyetin ileri gelen şahsiyetleri,
Pekin'deki kurultaya davet edilme gerekçesiyle bir Rus uçağına bindirilir ve
''uçak kazası'' süsü ile öldürülür. Dünyamızda 1990'lı yı1larda cereyan eden
büyük değişim sonucu ortaya çıkan olgular, bu ''uçak kazası süsü ile
öldürülmenin'' bugünkü Kazakistan'ın hudut şehri Almatı'da gerçekleştiğini
kanıtlamaktadır (Kurban 1994:33­34). Bu siyasi faciadan sonra, Doğu
Türkistan tarihinin iki komünist devlet arasındaki çaresiz ve en karanlık
günleri başlar.

Böylece Doğu Türkistan üzerindeki Çin istilasını üç büyük devreye
bölebiliriz : 1755-1865 yı1larını kapsayan Birinci Çin istilası Devri. Bu
devreye değişik bir ifadeyle isyanlar Yüzyılı da denilmektedir. Çünkü bu
devrede 9-1 0 defa büyük isyan meydana gelmiştir. 1878-1944 yı1larını
kapsayan İkinci Çin. İstilası Devri ve.. 1949'dan başlayan Üçüncü Çin
Istilası Devri. Bu Üçüncü Çin İstilası Devri'ne, değişik bir ifadeyle
Komünist Çin İstilası Devri de denilebilir.

Yakın çağımızın dünyasında, hiçbir yöre Doğu Türkistan kadar çok isyanlara
ve tekrar tekrar istilalara sahne olmamıştır. Hiçbir topluluk Doğu
Türkistanlılar kadar zulüm ve katliamlara maruz kalmamıştır. 250
(1755­-2002). )yıllık esirliğin birikimini halen taşımakta olan Doğu
Türkistanlılar kadar bahtsız ve zavallı başka bir topluluk yoktur.

Türkistan'ı paylaşarak istila eden bu iki milletin (Ruslar'ın ve
Çinliler'in) kültürü ve geleneği birbirinden çok farklı olduğu için, onların
sömürge politikaları da, istila edilen topluluğa karşı tutumları da çok
farklıdır. İngilizler'in ve Ruslar'ın sömürge politikası, sömürgelerin
hayranlığına dayanır. Fakat, Çinliler'in sömürge politikası daha değişiktir.
Uzun tarihi boyunca, başkalarının istilası karşısında sayıca üstünlüğü ile
ayakta kalabilen bu millet, sayıca üstünlüğü ile elde ettiği sömürgelerini
de, sadece sayıca üstünlüğüne dayanan ırkçı bir politikayla ellerinde
tuttular. Yapımı yüzyıllarca süren Çin Seddi, işte bu insan çokluğunun,
insan horluğunun ürünüdür. Çinliler'in başkalarına verebileceği ancak
Çinciliktir. Bu yüzden Çinliler, Doğu Türkistan'ı istila ettikten sonra,
Türkler'in milli benliğini ifade eden ''Türk'' (Çince telaffuzu Tu Cü)
sözcüğünün yerine Huy Huy (Müslüman) sözcüğünü, ''Türkistan'' sözcüğünün
yerine Şi Yü (Batı Bölgesi) sözcüğünü kullanırlar. ''Türk'' (Tu Cü)
sözcüğünü hiç ku1lanmamışlardır. Elbette bunun sebebi çok açıktır. İstila
edilmiş topluluk için, onların milli kimliğinin yerine dini kimliğini
kullanmak, istilacıların işine gelmektedir.

Çünkü ''Türk'' sözcüğü,bütün Türk boylarını birleştiren ve tarih boyunca her
zaman iktidar anlamıyla ortaya çıkan bir kavram olduğu için,Çin'in milli
devlet geleneği olan ''Başkalarını birbirine karşı kışkırt ve parçala, yut''
(Barthold 1990:405), politikasına ters düşecektir. Çinliler'e göre,
Çinliler'in işgalindeki herkes, kesinlikle Çinli olmalıdır. Zaman ve değişen
rejimler Çinliler'in bu milli öze1liğini değiştirmemiş belki de
geliştirmiştir. Çin komünistleri azınlık haklarının koruyucusu görünümü
altında, Doğu Türkistan için ''Şin Can Uygur Özerk Bölgesi'' adını
ku1landıkları halde, buradaki Uygur ve Çinli oku1larını ''yapay ayrılık''
diye, Uygur ve Çinli çocuklarını aynı okula toplamaları ve Çin'den çok
sayıda göçmen getirerek, Uygurları kendi yurdunda azınlık durumuna
düşürmeleri, Çin Komünist Partisi ve Devleti'nin kurucusu Mao tarafından
geliştirilmiş tipik bir Çin ırkçılığının uygulanışıdır. Sözde ırkçılığa
karşı olan komünizm, Çin ırkçılığını daha çok körüklemiştir. Komünizm, Çin
ırkçılığı yararına, istila edilenlere karşı ku1lanmada en güçlü felsefi bir
silah oluvermişti. Gerçi bugün Çin komünistleri, komünizmin iktisadi
ilkelerinin iflas ettiğini, kendi çıkarları açısından, uygulamada kabul
etseler bile, komünizmin diktatörlük ve ırkçılık için hayati önemi olan tek
partili ve tek uluslu idari ilkelerinden vazgeçmediler. Fakat, günümüzdeki
hızlı değişim sonucu gittikçe yaşamın vazgeçilmez ilkesi haline gelen
özgürlük ve demokrasi karşısında, bugün Kızıl Çin çaresizdir. Onun
ilişkilerindeki, uygulamalarındaki yalan gülümsemeleri geçersizdir. Özgürlük
ve demokrasi kavramı, Kızıl Çin'in ölüm fermanıdır.

Komünist Çin yakın geçmişte,''Özerk Bölge'' diye adlandırdıkları Doğu
Türkistan'da bütün kadroları Çinlileştirmek için şu sloganı kullanırdı:
''Amacımız millileştirmek değil, komünistleştirmektir''. Böylece Çinliler,
bir taraftan, ''özerksiniz'' diye aldatıyor, öbür taraftan komünizm
kalkanına sığınarak, özerkliğe karşı cephe alıyorlardı. Onlar, ülkenin asıl
sahibi olan Uygurlar'ın milli benliğini, gururunu ezik tutmak için,
''Yaşasın Ulu Çin Milleti'' sloganını, devletin yüksek siyasi hayatından
başlayarak, fertlerin aile ve özel hayatına kadar güncelleştirdi. Bir
Çinliye ''Çapak Hitay'' (Çapak Çinli) diyebilen bir Uygur, ömür boyu hapse
mahkum edildi veya öldürüldü. Komünizme bilhassa Çin'e karşı siyasi suç söz
konusu ise, Çin polisi bir suçluyu yakalamak için bin adamı hapsetmekten
çekinmez. Çin mahkemesi bir suçluyu öldürebilmek için bin adama ölüm hükmü
giydirmekten çekinmez. Ölümden kıl payı kurtulabilen siyasi suçluların
toplandığı Taklamakan Çölü'ndeki ''Tarım Toplama Kampı'' ünlüdür. Çarpıcı
sloganlara en çok ihtiyaç duyan rejim komünizm olduğu gibi, çarpıcı
sloganları en çok seven ve kullanan millet de Çinlilerdir. Çünkü sloganlar
haksızlıkları ve zayıt1ıkları kapatmanın en kolay ve etkisi geçici de olsa
en etkili çaresidir. Sloganlar en iyi afyon yutturmaca yoludur. Burada, Çin
milletinin kendine özgü en tipik özelliği, mantık yerine iradeden yani somut
eylemden yana psikolojik yapıya sahip olduklarını ayrıca belirteyim.
Komünizm, Çin'in toplum ve karakter yapısına uygun gelen bir hayal ürünü
olduğu için, bu ilkenin sahipleri olan komünistlerin vaatlerinin ve
sözlerinin gerçek hayatta yerine getirilmemesi sorumluluk arz etmez. Onlar
için önemli olan, bu hayal ürününün sözde olsa bile yaşatılması ve bu
sözlerin arkasına sığınan Çinliler'in, bu yalanların kurbanı olan
milyonların hesabına rahatça geçinebilmesidir. İnsanlık ve adalet adına taht
sahibi olan Çinli dahilerinin (!), aldatılan bu milyonların üzerinde bir
istibdat olarak saltanat sürebilmesidir. Bu yüzden, Uygurlar'ın cesur
milliyetçisi Abdurehim İsa kendisinin öldürülmesine sebep olan şu hükmü
söyler: ''Çinliler'in özerk bölgesi olmaktansa, İngilizler'in sömürgesi
olmak daha iyidir''. Evet, Çin komünizmi, klasik sömürgeciliği özleten,
gelişmiş yirminci yüzyıl sömürgeciliğidir. ''Kapitalizm ile klasik
sömürgeciliğin haksızlıklarına karşı, dünyaya, hiç kimsenin hiç kimseyi
sömüremeyeceği yeni düzen ve adalet getirdiklerini'' söyleyen, iddialarında
çok inatçı ve son derece cahil olan Çin komünistlerine karşı böyle bir yalın
mantık ile ortaya çıkmak, elbette yalnız cesaret işi değil, aynı zamanda Çin
komünistleri hakkındaki doğru ve derin bilginin de sonucudur. Abdurehim İsa,
Çin komünistleri hakkındaki bu bilgiyi, Çin komünistleriyle beraber
çalıştığı 8 (1949-1957) yıllık çalışma hayatı sırasında elde etmiştir.
Fakat, Çinliler ile beraber çalışmak, Çinliler ile beraber yaşamak hiç de
kolay değildir. Bu yaşam her şeyden önce yalan ve haksızlıklara katlanmak
demektir. Çinlilerle beraber yaşarken cesurluğu ve dürüstlüğü seçmek ölümü
seçmek demektir.

Orhun Abideleri'nde, Çin hakkında 1300 yıl önceki ölümsüz Türk ikazı bugün
de geçerlidir : ''Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı
sözle yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış.
Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili
insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti,
akrabasına kadar barındırmazmış'' (Ergin 1 980: 18).

Çin tehlikesi ve kötülükleri hakkındaki yalın tarihi gerçek şu ki, Türkler
güçlü veya zayıf dönemlerinde olsun, tarih boyunca, Çinliler'in karşısında
bir kaya gibi onların etrafa genişlemesine engel olmuştur. Türkler'in
sayesinde kuzeydeki ve batıdaki bir çok milletler bu arsız ve zalim milletin
olası istila ve zulmünden kurtulmuştur. Yani, Türkler bir kalkan gibi Batı
uygarlığını bu ''Sarı tehlike''den korumuştur. Türkler tarihteki bu rolleri
itibarıyla insanlık ve uygarlık adına övünmekte haklıdırlar. Fakat, Türkler
bu hizmetine karşılık Batı milletlerinden yardım görmek şöyle dursun,
onların da saldırısına uğramıştır. Türkistan'a yönelik Arap, Fars, Rus,
Kalmuk saldırıları, Türkler'i çoğu zaman iki cephede savaşmak zorunda
bırakmıştır. Yine de bu millet, düşmanlarının bu kadar çok olmasına rağmen,
tarihteki görevinin bu kadar ağır olmasına rağmen, ırkının, dilinin asilliği
ve yaşam biçiminin hareketliliği sayesinde günümüze kadar gelebilmiştir. Ne
acıdır ki, bu ağır görev bugün sadece Uygurlar'a yüklenmiş gözükmektedir.
Batı Türkistan'daki Türk cumhuriyetleri Çin ile çeşitli anlaşmalara imza
atarak,Çin'in dostluğunu kazanmaya çalışırken, Türkiye Cumhuriyeti, Çin
Devlet Başkanı Jiang Zemin'i Devlet Nişanı ile ödüllendirdi (20. 04. 2000).

Yıl 1877 Mayıs, Yakup Bey hayata gözlerini kaparken, Çinliler'in öç alma
hırsı şiddetle devam eder. Çin birliklerinin Kaşgar'ı işgal ettikten sonra
yaptıkları ilk iş, Yakup Bey'in mezarını bulup, cesedini ateşe vermek olur.
(Sayrami 1986 : 611 )

1221 yılında Horasan'ın Merv şehrini işgal eden Tuluy komutasındaki Moğol
ordusu, Selçuklu Sultanı Sencar'ın mezarını bulup, cesedini ateşe
vermişlerdi (Howorth 1876 : 87). Avrupalılar bu Moğollar'ı ''barbar'' olarak
nitelendirmişti. Fakat, aradan 700 yıl kadar zaman geçtikten sonra, Orta çağ
Moğolları'nın yaptıklarını yapan Yeni çağ Çinlileri'ni nitelendirmek için
nasıl bir sözcük kullanılabilir? Sömürgecilik ve komünistlik utanç veren bir
eylem ve kavram olmaya başladığı günümüz dünyasında, Çinliler'in bu eylem ve
kavrama sıkı sıkı sarıldığının sebebi nasıl izah edilebilir?

İngiliz ve Rus istilası ve sömürgeciliği, bilgi arayışıyla güçlü olma
isteğinden ileri gelmişse, Çin istilası ve sömürgeciliği başkalarına
zulmetmek zevki ile geçim derdinden ileri gelmektedir. Zulümden zevklenmek
tipik bir Şark geleneği olup, bu geleneğin asıl kaynağı Çin'dir.
Sömürgecilik ve komünizm Çin'in geleneğine ve asıl karakter yapısına,
isteklerine uygun geldiği için, sömürgecilikten ve komünizmden Çin, hiçbir
zaman kendiliğinden vazgeçmez.
Çinliler'in, Türk komünistlerini yani vatan hainlerini kullanarak, ister
siyasi bakımdan olsun, ister maddi ve manevi bakımdan olsun, Doğu
Türkistan'da yürüttüğü bütün eylemleri, bazen sinsi, bazen açık olarak, Doğu
Türkistan Türklüğü'nü top yekun yok etmeye yöneliktir. Bu yüzden Doğu
Türkistan Türkleri'nin Çinliler'e karşı duyduğu kin ve nefret sonsuzdur. Bu
kin ve nefretlerin 250 yıllık birikimini, patlamaya hazır bir bomba gibi
Kalbinde taşıyan Doğu Türkistan Türkleri, istiklal ve özgürlüğünü elde edene
kadar geçmişte olduğu gibi yine birçok isyanları ve olası acımasız kanlı
katliamları göze alacaktır. İnsanlık ve adaletten nasibini almamış gaddar ve
zalim bir istilacı karşısında, Doğu Türkistan Türkleri'nin, geçmişte olduğu
gibi bugün de isyandan başka seçeneği yoktur. İsyan, yaşamın ağır bir yük
olduğu, sadece başkalarının yaşaması için yaşayan topluluklarda kaçınılmaz
bir olaydır. İsyan, mazlumların son çaresidir. İsyan, kan ve can pahasına
olsa bile, mazlumların acısını dindiren, yaşamını tazeleyen, insanlık
aleminin, insanlık tarihinin fırtınasıdır. İnsanlık aleminde zalim ve mazlum
var olduğu müddetçe, zalimlere korku, mazlumlara ümit veren bu isyan da var
olacaktır. Sömürmekten ve zulmetmekten kendiliğinden vazgeçmek gibi akıllı
bir eğilim, İngilizler'de ve Ruslar'da var, Çinliler'de yoktur.
Bu yüzden Doğu Türkistan Türkleri'nin kurtuluşu için tek yol isyandır.


Bu yazı Gökbayrak Dergisi'nin 42. Sayısından alınmıştır


--

-----------------------------------------------------------------

"DOĞRU DÜŞÜNCE OLMADAN DOĞRU DÜŞÜNCE FAALİYETİ DE OLMAZ"
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.