RE:

Değerli Kardeşim AYHAN  ALTINTAŞ.
Sizi Tanımadan Kardeşim diye hitab ettiğim için Lütfen bağışlayın
Ben Yazar,ilim adamı filan değilim,Sıradan Türkiyeli haklarının bir ferdiyim,hasbelkader bir kaç yıl 1968-1973 yılları arasında bir üniversitenn,bir fakültesine  devam etmiş,bitirmeden Avrupa sokaklarına yine hesbil kader yaşamış halk çocuğuyum.
Ben Üniversiteye devam ettiğim Tarihlerde Dev-Genç,Fikir Kulupları ve Milli Türk Talebe Birliği gibi Derneklerin var olduğu yılların sözde öğrencisiydim.O Tarihlerde Ülkü ocaklkarıdaa bu derneklere yeni yeni katılmıştı.Solcumuz,Sagcımız Filistine gidip,Filistin halkının yanında yer alıp bu siyonist Yahudilere karşı savaşan O Zamanın Gençlerini çok iyi biliyorum.
Keşke bu Tarihlerdede siz gibi düşünen Üniversiteli Gençlere sahip olabilseydik,varsada ben
gibi altmış yaşını geçmiş yaşlılar olarak bilememekteyiz.Size Allahutealanın Huzurunda yemin ediyorumki bu yaşımla O Topraklarda şu an olmayı,siyonistlere karşı geri cepheden olsa dahi yardım etmeği canı gönülden çok isterdim.Yazınızın bazı bölümlerindede belirtiğiniz gibi Afganistana,Filistine benzeri ülkelere gidip gelen gençlerimiz oldugunda gel bakalım sen neden?niçin O Ülkelere gidip geldin şeklinde ifadeler alınmakta veya GOTUMALI Cehennemi gibi yerlerde işkencelere maruz bırakılmakta.
Gelmiş Geçmiş Bazı Ülke yöneticilerimizin devamlı kimlerin yanında yer aldıklarını sizce malumunuz,devamlı Müslüman Arap halklarına çeşitli hakaretler açık açık ifade etmekteydiler.Şunuda belirtmeden gecemiyeceğim Keşke bu güne kadar gelmiş Geçmiş Ülke yöneticilerimiz Adalet ve kalkınma Partisi Hükümeti gibi birazda olsa Müslüman Arap Halkının yanında yer aşmış olsalardı,zulum görenlerin,katledilenlerin,aç ve susuz bırakılan çocuk ve bayanların yanında olmuş olsalardı.
Bu Yaşıma kadar hiç bir Parti üyesi veya siyasi partiye oy vermiş deyilim,sadece 2002 Seçimlerde tesadüfen olsada AKP Partisine oy vermiş oldum ve iyi oyumu bu Partiye kullanmış oldum diyorum vijdanen müsterihim.
Benim Dogup büyüdüm İl Hırıstiyanları,Yahudilerin,Şeytana tapan Yezidilerin vede Müslümanların yane Havraların,Kilislerin,Camilerin bol olduğu bir ilin,Arapların,Kürtlerin,Türklerin,Çeçen vede Çerkezlerin yaşadıkları bir ilin Çocuğuyum.
Bunların haricinde 1975 Yılından Beri İskandinav Ve Tüm avrupa Ülkelerinde Yaşamış halen O ülkelere gidip gelen,Hırıstıyan  Ülkelerini iyi bilen bir Türkiyeli ferdim.
O Ülkelerde Hastahanelerine veya Cezaevlerine gittiğinizde İlk karşılaştığınız Kiliselerdir,Hastahanelerin Yüzde Yetmişi Afangeliş,katolik,Ortodoks kilise isimleriyle adlandırılmış veO hastahaneler kiliselerin malıdır.Mesela:Oglum 1976 Da Ortodoks kilisesinde  Dogmuştu.Ben Beşyıl Üç Ay Cezaevlerinde yattığımda Defalarca Deyişik Cezaevlerine Her sürülüşümde İlk karşılaştıgım Katolik Kiliseleri ve katolik Papazları Cezaevlerinin içinde Dokunulmazlıklara dahi sahip papazları,hatta Türklerin,Arapların ve Kürtlerin tercümanlıkların bir kısmını yaptıgım için Sık sık Papazlarla görüşmem gerekliliği duyduğum için Cezaevi kilise papazlarıyla ilişkilerim oldugundan,bir kaç yıl Türkiyede eğitim gördüğümden,cezaevi müdürleriyle sık sık savcılıklara ifade verdiğimden cezaevi Papazları ve Cezaevi içindeki Okul ve Polis karakolu komserlleriye muhattap olmak mecburiyetindeydim.Benim veya diğer Halkların insanları için Dillerine tercüman olduğum için.
Size kıssa bir anımı Aktarmak istiyorum:Şöyle Cezaevi Hastahaneleri hep özel hastahaneler bendede O tarihlerde Belfıtıgı oldugundan sık sık Cezaevi Hastahanelerinde yatardım,Her üçyüz veya Beş yüz mahkumdan bir kaç Mahkum tehlikeli mahkumlar olarak Muamele görüyorlardı bende bu Tür Mahkumlardan biriydim.1900 yıllarında yaptırılmış F Tipi cezaevlerinden bahs ediyorum.İşte bu tür muameleye maruz bırakıldıgım için bu F Tipi Odam buna benzer bir kaç oda Duvarların içinde çelik levhalarla kaplıymış sözde ben tipi mahkumlar her an kaçırılma veya kaçma tehlikesinde oldukları için Maallesef iki kez bende kaçma teşebbüsünde bulundugumda başarılı olamadım.
İşte Cezaevi Hastahanelerindede bu tür Katlar mevcuddu benide bu Tür oda değilde katta yatırıyorlardı İşte iki kez Katımdaki Mahkum Kimdi biliyormusunuz ADOF HİTLERİN SAG KOLU KONUMUNDAKİ  HES  HANIMEFENDIYDI,İKİ BÜKLÜM OLMUŞ SEKSEN YAŞINI ÇOKTAN GEÇMİŞ HANIMEFENDİ,SÖZDE HİTLER ZAMANINDA YAHUDİLERİN CANLI CANLI DERİLERİNİ KOCASI İLE BİRLİKTE YÜZÜYORLARMIŞ,BİLEMİYORUM TABİİ NE KADAR GERÇEK VEYA NE KADAR GERÇEKLERLE İLĞİSİ OLMIYAN YÖNLERİ VARDI.KÜCÜCÜK KORİDORU HAVALANDIRMA YERİNE BAYAN HES İLE ORTAK KULLANIYORDUK,SAÇINI OKŞAR,KOLUNA GİRER O HOLU BİRLİKTE ARŞINLARDIK.SAGLIK TEŞKİLATINDAN BEYAZ ÖNLÜKLÜ GARDİYAN VEYA SAGLIK MEMURU KONUMUNDAKİ BAY VEYA BAYANLAR BANA ŞUNU DERLERDİ SÖĞÜT BU BAYAN SENİN ESMER IRKINI ÇOK KESMİŞ ŞU AN O ESKİ KONUMUNDA OLMUŞ OLSAYDI SENİDE KESER ŞEKLİNDE BENİMLE VE BAYAN HES İLE ESPRİ YAPARLARDI.AMA İNANIN ÖLDÜRMEĞE KARŞI OLMAMA RAGMEN O BAYANIN YAPTIĞI MÜCADELESİNDEN DOLAYI ONU O TARİHTE OKŞAR VE SEVERDİM.YEMEK İKRAM EDERDİM.HİÇ KİMSEYLE KONUŞMAZDI,BEN DAHİL
BENİM KAVGAM İSİMLİ HİTLERİN KİTABI KESİNLİKLE TÜM ALMAN HAPİSHANELERİN İÇİNDE HALEN YASAK.YANE YAHUDİLERİN TÜM AVRUPA ÜLKELERİNDE ETKİNLİKLERİNİ GÖSTEREN BİRER CANLI BELGE DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
Mehmet Sait Söğüt
Tel:0533.658.11.47
Mail: savur4706@hotmail.com
Elimde bir kaç yüz sahifelik aynı cezaevinde yatan bir Türk Bayanın işlemiş olduğu Cinayetin türkçe yazılmış savcı soruşturması.Alman Savcı, bayanın Çocukluk Günlerinde Cinayeti İşlediği saate kadar Alman Psikoloğların nezaretinde alınmış hikaye veya ifademi diyelim aslında güzel kitap veya Seneryo olabilecek konumda bu bayanın elimdeki yüzlerce sahifelik ifadesi.
NOT:Çok uzun oldu lütfen kusura bakmayın.Halen Avrupa,İskandinavya ve çeşitli arap ülkelerine gider gelirim.Üç yabancı dil konuşuyorum Başta ana lisanım Arapça tabii
bu ve benzeri konularla ilğilenirseniz elimde yüzlerce,hatta binlerce sahifelik benimle ve almanyada yaşıyan cezaevlerinde 44 yılını tamamlamış mahkumlarla dökümanlar var elimd
Hoşçakal


 



 

From: rambo.2006@hotmail.com
To: domino_etkisi@googlegroups.com
Subject: FW:
Date: Sat, 23 Jan 2010 13:10:58 +0000


 



Mossad Terör Örgütü'nün Türkiye Yapılanması Çökertilsin

04.12.2009, 15:58:10

Yazdır | Yorum Yaz Yazı Boyutu: [ + ] [ - ]
Ayhan ALTINTAŞ

Ayhan ALTINTAŞ

Vahyin ilk geldiği günden bu güne; Allah'ın kelâmının yüceltilip egemen kılındığı İslâm topraklarına ya da Müslümanlara karşı bir saldırı olduğunda Müslümanlar topyekûn bir olup düşmana karşı çarpışmışlardı.

Çanakkale Savaşı'nı hatırlayacak olursa, İslâm topraklarına karşı savaşın başını İngiltere çekmekteydi. Bu savaşta Yahudiler de hilafete ve Osmanlı'ya karşı açılan savaşa destek vermekteydi. Osmanlı'nın zayıflaması ile, İngilizler, başta Filistin olmak üzere Osmanlı topraklarının birçok bölgesinde Müslümanların yaşadığı birçok belde de savaş bayrağını açmışlardı.

İngilizlerin önderliğinde Çanakkale'de savaşın başlayacağı haberleri duyulduğu zaman dünyanın farklı coğrafyalarından Müslümanlar, "kâfir İslâm topraklarına ayak basmasın, hilafet devam etsin, Müslümanların izzetine halel gelmesin" bilinç ve sorumluluğu ile hareket eden birçok genç Müslüman Çanakkale'ye gelerek canlarını bu idealler uğruna feda etti ve şehadet mertebesine ulaştı.

Tarih bu günü gösterdiğinde hiç bir şeyin değişmediğini görüyoruz; yine İngiltere, yine yahudi yine İslâm toprakları, yine kan ve gözyaşı. Ama değişen bir şey vardı; bu kez İslam topraklarını işgal eden emperyalist, haçlı ve siyonist din düşmanlarına karşı bir beldeden başka bir beldeye giden Müslümanlara "terörist" damgası vuruluyor, kendilerini kafir çizmesi altındaki İslam topraklarının özgürlük ve kurtuluşuna adayanlar "büyük bir suç" işlemişler gibi bir muamele ile karşılaşıyorlardı.

İslâm topraklarını işgal ederek savunmasız kadın ve çocukları katleden, onurlarını çiğneyip ırzlarına tecavüz eden ve yüz binlerce Müslüman'ı cezaevlerine doldurup ağır işkencelere uğratan işgalci ve kan içici zalimlere karşı Müslümanların namus, haysiyet ve şereflerini savunan, İslam topraklarının kurtuluşu için cihad, direniş ve şehadet yolunu seçen Müslümanların adı "mücahid" değil de, "uyuyan hücre" ya da "sivil hedeflere saldırı planlayan teröristler" olarak anılıyor ve "suçlu" muamelesi görüyor.

Bugün Afganistan'a, Irak'a, Çeçenistan'a giden Müslümanlara "terörist" damgası vurularak, telefonları dinlemeye alınıyor, teknik takibe maruz kalıyor. Ailelerinin ev telefonları, cep telefonları, girdikleri internet siteleri dahi takibe alınıyor. Kiminle görüşseler "potansiyel suçlu" ilan ediliyor, "aşırılık"la suçlanıyorlar. Sonuçta, "teröre yardım ve yataklık" isnadıyla gözaltına alınma korkusuyla arkadaşlarıyla ya da akrabalarıyla dahi görüşmeyerek toplumda "yalnızlaştırma" politikalarına maruz kalıyorlar. Birçok örnekte olduğu üzere, aleyhlerinde hiç bir delil olmadığı halde birçok müslüman cezaevlerine konularak işlerini, eşlerini hatta memleketlerini kaybetme durumunda kalmaktadırlar.

Aynı şekilde yurt dışına "öğrenci" olarak, "gazeteci" olarak ya da "zulme karşı durmak" için giden birçok Müslüman, daha sonra geri döndüklerinde "terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla gözaltına alınıyor. Hatta bir yere gitmese dahi cihad bölgesi olarak adlandırılan beldelerle ilgili yayın yapan bazı internet sitelerine girdiklerinde ya da evlerinde "mücadele bölgesi" diye tanımlanan bölgelerle ilgili CD'ler bulunduranlar dahi "terör örgütüne üye olmak"tan, "yasa dışı örgüt propagandası yapmak"tan, "teröristlere yardım-yataklık etmek"ten ve "askeri eğitim almış olma ihtimali"nden ceza evlerine konmaktadırlar.

İngilizler'in Filistin topraklarını işgal edip yahudilere teslim ettiği günden bu zamana, azgın yahudiler İsrail'in devlet desteğini de arkalarına alarak senelerdir Filistin'deki Müslümanlara saldırıyor, Mescid-i Aksa ve etrafını İslâmî iz ve eserlerden arındırarak yeni yahudi yerleşim bölgeleri kuruyor, "Kudüs'ü bütünüyle Yahudileştirme" planlarını sistematik bir şekilde gerçekleştirme girişimlerini sürdürüyorlar.

Azgın yahudilerin Kudüs'te her gün Müslümanların evlerini gasp ettiğini ve hayatlarına kast ettiğini biliyoruz. Muhammed Durra gibi binlerce çocuğu tüm dünyanın gözleri önünde şehit ettiğini kollarını kırdığını da biliyoruz.

Bilindiği gibi, Yahudi yerleşimcilerin ve siyonist işgal güçlerinin geri çekilmesi ile Gazze'nin yönetimi sözde Filistinlilere kalmıştı. İsraillerin ve el-Fetih'in hiç beklemediği bir şekilde Hamas yönetimi ele geçirmiş ve Siyonist İsrailin planlarını alt üst etmiş ve halkın desteğini de arkasına almıştı.

Filistin'deki Müslümanların Gazze'deki İslâmî zaferini hazmedemeyen İsrail ve Mısır rejimleri de, Filistin halkını Hamas'a karşı kışkırtmak, İslami direnişten bezdirmek amacıyla üç yılı aşkın bir zamandır sürmekte olan barbarca bir ambargoyu başlattılar. Ancak ambargoyla da amaçlarına ulaşamayacaklarını anladıkları için bu kez Gazze'ye yıkıcı ve ölümcül bir savaş kararı aldılar.

Siyonist işgal güçlerinin ölüm ve kan kusan savaş uçakları, tankları, füzeleri, fosfor bombaları ve topları çocuk kadın ayrımı gözetmeksizin, kundaklardaki bebekler dahil 1500'e yakın masum Filistinliyi katledip binlerce Filistinliyi de yaralamıştı. Bunun yanı sıra Gazze'de camiler, evler, işyerleri, okullar, köprüler, elektrik santralleri tonlarca bombalarla harabeye çevrilmiş, Gazze baştan başa bir viraneye çevrilmişti. 1 milyon 300 bin nüfuslu Gazze halkı uygulanan ambargonun etkisi altında büyük bir işkence çekerken, bu kez tam bir soykırım ve yıkım saldırısıyla karşılaşıp hayatın en zorlu anlarını yaşamak zorunda kalmıştı.

Tarihin en vahşi ve kanlı saldırısının bilinmeyen ve gözlerden ırak tutulan bir gerçeği de vardı. Siyonist İsrail rejimi, Gazze'ye yönelik bu barbarca saldırılarına başlamadan önce, tüm dünyadaki "yedek askerler"ini göreve, silah başına çağırdı. Ancak tüm buna karşın beklenmedik bir direnişle karşılaşan İsrail, tek taraflı ateşkes ilan ederek geri çekilmek zorunda kaldı.

Şimdi buradan sormak istiyoruz; kimdi bu "yedek askerler" ve hangi ülkelerden çağrılmışlardı? Acaba bu ülkelerin içinde Türkiye'de yaşayan ve işgalci İsrail'e giderek oradaki okullarda askeri eğitim alan yahudi çocukları da var mıydı? Türkiye'de, özellikle de Batı Karadeniz'de "turistik gezi" adı altında "askeri eğitim" alanlar var mıydı? Acaba, terörle mücadele şubesinin güvenlik güçleri Türkiye'ye gelen bu "turistkılıklı Yahudiler"in ülkemizdeki faaliyetlerini takip ediyorlar mı?

Türkiye'den Mossad terör örgütünde görev yapan, "askerlik yapmak için" İsrail'e giden Yahudi vatandaşların olduğunu biliyoruz. O halde, Gazze savaşı sırasında Türkiye'den asker olarak İsrail işgal güçlerine katılan yahudi çocukları var mıydı? Hangi kimlikleriyle Türkiye'den çıkış yapmışlardı? Hangi ülke üzerinden Tel Aviv'e gitmişlerdi? Merak konusu olan diğer bu nokta da; İsrail'e gidip Filistinlilere karşı savaş sırasında yaralanan Türkiyeli yahudiler hangi hastanelerde tedavi görmüşlerdi? Daha sonra da hangi yolla Türkiye'ye geri dönmüşlerdi…?

Yahudilerin Türkiye'deki başı Silvio Ovadio her ne kadar "Türkiye'deki Yahudiler farklı, İsrail'deki Yahudiler farklı" dese de, işgalci İsrail'in Türkiye'deki şer odağı konsolosluğunda bulunan sözde konsolos Türkiye'de yetişmiş ve Türkçe'yi çok iyi konuşan Türk vatandaşı bir Yahudi. Türkiye'den İsrail'e gidip yerleşen Yahudiler var. Hatta ''İYT'' (İsrail'deki Türkiyeliler Birliği) adı altında bir dernek kurmuşlar. Bu yahudiler Tel Aviv'de sürekli Türkiye aleyhinde açıklamalarda bulunmaktadırlar.

Merak ediyorum; kendilerini "İsrail'deki Türkiyeliler Birliği" olarak tanımlayan bu yahudilerin Türkiye ile bağlantıları araştırılıyor mu? Aileleri takibe alınıyor mu, telefonları dinleniyor mu?

Girip çıktıkları yerler teknik takibe alınıyor mu? Bu yüzden işlerini kaybeden var mı? Aylarca, hatta yıllarca cezaevlerinde tutuluyorlar mı? Guantanamo'da kaç tane yahudi yatıyor? Bu yahudiler her hangi bir terör örgütüne üyelikten sorgulanıyorlar mı? Gazze'ye, Cenin mülteci kampına, Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya, savunmasız ve masum kadın ve çocuklara saldırı planlamaktan, onlara kurşun sıkıp bomba atmaktan dolayı yargılanıyorlar mı?

"Ben Müslümanım" diyen ve de zulme karşı duranlara "terörist","cihatçı", "el kaideci", "Hizbullahçı", "İrancı", "Hamasçı" diye yaftalananlara, "cihada gitti", "Pakistan'a gitti", "Afganistan'a gitti" diye nice müslüman sorgulanıp yargılanırken, işkence görüp hapishanelere doldurulurken, Filistinlilere karşı savaşmak için "İsrail"e gidip eline bomba ve silah alan yahudi Türk vatandaşlarına niçin herhangi bir adli muamele uygulanmıyor, haklarında işlem yapılmıyor, işledikleri suç ve cinayetlerden dolayı sorgulanıp cezalandırılmıyor?

Bir çok Müslüman gibi ben de merak ediyorum; acaba "cambaza bak" derken hedef mi saptırılıyor..?


Live.com'u deneyin - hızlı ve kişiselleştirilmiş giriş sayfanızla istediğiniz her şey tek bir yerde. tek bir yerde.

Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.