Cezayir 1990’lı yıllara geri dönüşün endişesini yaşarken, saldırıları El Kaide bağlantılı örgütün üstlenmesi Fransa’yı da tedirgin etti.
Cezayir’de Mayıs ayında yapılacak seçimler öncesine denk gelen olaylar, Avrupa’ya karşı da dolaylı bir tehdit olarak yorumlandı.
Cezayir’de Çarşamba günü Hükümet Sarayı girişinde ve bir polis karakolu yakınında düzenlenen iki saldırıda 33 kişi öldü, 200 kişi yaralandı. Salı günü Fas’ın ekonomi başkenti Casablanca’da üç intihar eylemi sonucu bir polis öldü. Bir intihar eylemcisi de üzerindeki bombaları patlatamadan öldürüldü.
Cezayir’deki saldırıyı El Kaide İslami Magreb Örgütü üstlendi. Ülkede aktif olan son silahlı İslami örgüt GSPC geçtiğimiz Ocak ayında isim değiştirdiklerini duyurmuştu. Örgütün adını ‘’Kaide İslami Magreb Örgütü’’ koymasının ardından antiterör uzmanları Cezayir ve Avrupa’daki daha kanlı eylemler olacağı endişesini dile getirmişti.
ÜÇÜNCÜ KUŞAK FAALİYETLER
Fransız Le Monde gazetesinin ele geçirdiği Fransız istihbarat servislerinin kısa bir süre önceki gizli notları isim değişikliğinin El Kaide’nin çekirdek kadrosu ile GSPC arasında karşılıklı çıkarlara işaret ediyor.
Araştırmacı Olivier Roy, ‘’FIS (İslami Selamet Cephesi), ardından GIA (Silahlı İslami Gruplar)-GSPC’den sonra üçüncü kuşak faaliyetlerle karşı karşıyayız’’ diyor. Roy, dağlık alanlarda savaş üzerine kurulu olan ve bağımsız bir İslami devlet isteyen GIA’nın artık işlemediğini belirtirken, yeni kuşağın hiçbir kitlesel katılım stratejisi olmadığını kaydediyor. Roy, ‘’onlar küresel, uluslarüstü bir projeye peşinden gidiyor. Geliştirilmiş bir politik proje için bunlar çok ‘modernler’. En büyük medyatik etki yaratacak şekilde sadece vurmak istiyorlar’’ diyor.
Fransa Antiterörist mücadele Koordinasyonu Birliği (UCLAT) Başkanı Christophe Chaboud, Fas, Tunus ve Cezayir’deki İslamcılar arasında muhtemel bağın ideolojik olduğunu düşünüyor. ‘’Kuşkusuz operasyonel bir bağ’’ olmadığını belirten Chaboud, bu ülkelerde son aylarda benzer saldırılar olduğunu ancak hepsinin bağlantılı olduğunun söylenemeyeceğini ifade ediyor.
90’LI YILLARIN KABUSU
Casablanca saldırılarından bir gün sonra Cezayir’de düzenlenen saldırılar 1990’lı yıllar geri dönüş endişesi yarattı. Cezayirli Liberté gazetesi, ‘’Cezayir saldırıları sınırlandırıldığına inanılan bir şiddetin ruhlarını yeniden uyandırdı’’ yorumunu yaptı. Cezayir İçişleri Bakanı Nurredin Yazid Zerhuni, saldırıların 17 Mayıs’ta yapılacak genel seçimleri engellemek ve şiddet yıllarını sayfasını çevirme çabalarını torpilleme amaçlı olabileceğine dikkat çekti.
Saldırılar sonrasında polis güvenlik önlemlerini artırdı. 60 yaşındaki bir kişinin ‘’korku geri geldi’’ endişesi basına yansıdı: ‘’Genç oğlumdan kamu ulaşım araçlarına binerken dikkat etmesini istedim. Ne olacağını kimse bilemez’’
Echorouk gazetesi 500 kg bomba yüklü bir siyah bir Mercedes polis şefinin evinin yakınında etkisiz hale getirildiğini belirterek, saldırıların boyutlarına dikkat çekiyor. Cezayir gazetelerinde Hydra semtinde Muhammed isimli bir mekanisyenin ‘’teröristleri bir duvara dayayıp kurşuna dizmek gerekiyor’’ ifadelerine yer veriliyor. El Watan gazetesinde yazı işleri müdürü Omar Belhuşet, ‘’1990’lı yılların kabusunu canlandırmak anlaşılmaz, kabul edilemez, şok edici’’ diye yazdı.
‘’Terörizmin Cezayirlileri korkutmadığını’’ söyleyen Belhuşet, ‘’terörizm uygulandı, yaşandı, karşı konuldu ve yenildi’’ ifadelerini kullanıyor.
AVRUPA’YA DOLAYLI MESAJ
Cezayirli radikal İslamcılar FIS örgütünün 1992 yılında seçimleri kazanmasına ramak kalmışken iptal edilmesinin ardından silahlı mücadeleye başladılar. Bu tarihten sonra yıllarca süren iç savaşta 200 bini aşkın kişi öldü. Çatışmalar aslında hiçbir zaman sona ermedi. Ama Cezayir’in güney dağlarında sınırlı kaldı. Bazı gözlemciler bu son saldırılarına aslında hükümetin dağlara yönelik operasyonların başarılı sonuç vermesinden kaynaklı olduğunu savunuyor. Liberté, ‘’Terörist odaklara karşı askeri baskı artıkça, terörist hareket büzülüyor ve daha radikal hale geliyor’’ yorumunu yapıyor.
Le Monde gazetesine göre ise bu saldırıların iki anlamı var. Birincisi; 17 Mayıs’taki seçimlerden bir ay öncesinde Cezayir iktidarına karşı bir meydan okuma. 2005 yılındaki referandumun ardından ‘Ulusal Uzlaşı’ politikasının ‘başarı kurgusunu’ paramparça ediyorlar. Bu politika 1990’lı yılardaki sivil savaş ve 2000’li yılların başına çizgi çizmeyi amaçlıyordu. Bu saldırılar gazeteye göre ayrıca Fas’ta daha önce denenmiş El Kaide taktiğinin Cezayir’de de uygulandığını doğruluyor. Diğer bir ifade ile mevcut silahlı gruplar aracılığı ile hükümet üzerinde baskı kurmak ve Magreb ülkelerinin iç politikasında bir aktör haline gelmeyi amaçlıyor.
Cezayir’deki saldırılardan en fazla endişelenen ülke ise Fransa oldu. Zira saldırıları üstlenen örgüt Fransa’yı da uyardı. Le Monde gazetesine göre saldırılar, dolaylı olarak Avrupa’ya uyarı anlamına geliyor. Gazete bu tehdidin özellikle Fransa’ya olduğuna dikkat çekiyor. Cezayir Devlet Başkanı Buteflika ve hükümetin bu El-Kaide dinamiğinden sorumlu olmadığını belirtirken, bu örgütü Arap ülkelerinin modernizasyonu ve demokratikleşmesini ‘’yaman düşmanı’’ olarak tanımladı. Le Monde, ‘’Ancak sosyal sorunlar ve gençliğin bir kısmının umutsuzluğu karşısındaki hareketsizlik, görünüşte demokrasinin uygulamaya konulması Cezayir’de olduğu gibi diğer Arap dünyasında da İslami şiddete gerekçe sunuyor’’ diyerek Arap hükümetlerini eleştirdi.
SARKOZY: SALDIRILAR FRANSA’DA YAŞANABİLİR
Fransa eski İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy de Cezayir’deki saldırıların Fransa’da da meydana gelebileceğini söyleyerek, ‘’tehdit gerçektir’’ dedi. Fransa’da 2005 yılında ‘’terörist aktivitelerle ilişkili’’ 138 kişi tutuklanmıştı. Bu yılın başından beri bu sayı 32 olarak kayda geçti.
Ocak ayında Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika’nın uzlaşma önerisini reddeden silahlı grup, Fransa’daki militanlarına yaptığı çağrıda bulunmuştu. ‘’Müslüman Cezayir halkına’’ başlıklı mesajda ‘’Topraklarımızı işgal eden Fransızlar ve haçlı memurları savaşınız’’ çağrısı yer almıştı. Eski GSPC’nin lideri Abdülmelik Drukdel kod adlı, Ebu Musab Abdül Dawud, ‘’kapıdan çıkan Fransa bugün Cezayir’e pencereden giriyor’’ ifadelerini kullanmıştı.
Giderek daha da uluslararası bir mücadele niyetinde olduklarını belirten örgütün El Kaide ile bağlantısı 2006 11 Eylül’ünde resmileşmişti. O tarihte yayımlanan bir video bandında El Kaide’nin iki numaralı ismi CSPC ile ilişkilerinin resmileştiğini açıklamıştı.
Cezayir’de Mayıs ayında yapılacak seçimler öncesine denk gelen olaylar, Avrupa’ya karşı da dolaylı bir tehdit olarak yorumlandı.
Cezayir’de Çarşamba günü Hükümet Sarayı girişinde ve bir polis karakolu yakınında düzenlenen iki saldırıda 33 kişi öldü, 200 kişi yaralandı. Salı günü Fas’ın ekonomi başkenti Casablanca’da üç intihar eylemi sonucu bir polis öldü. Bir intihar eylemcisi de üzerindeki bombaları patlatamadan öldürüldü.
Cezayir’deki saldırıyı El Kaide İslami Magreb Örgütü üstlendi. Ülkede aktif olan son silahlı İslami örgüt GSPC geçtiğimiz Ocak ayında isim değiştirdiklerini duyurmuştu. Örgütün adını ‘’Kaide İslami Magreb Örgütü’’ koymasının ardından antiterör uzmanları Cezayir ve Avrupa’daki daha kanlı eylemler olacağı endişesini dile getirmişti.
ÜÇÜNCÜ KUŞAK FAALİYETLER
Fransız Le Monde gazetesinin ele geçirdiği Fransız istihbarat servislerinin kısa bir süre önceki gizli notları isim değişikliğinin El Kaide’nin çekirdek kadrosu ile GSPC arasında karşılıklı çıkarlara işaret ediyor.
Araştırmacı Olivier Roy, ‘’FIS (İslami Selamet Cephesi), ardından GIA (Silahlı İslami Gruplar)-GSPC’den sonra üçüncü kuşak faaliyetlerle karşı karşıyayız’’ diyor. Roy, dağlık alanlarda savaş üzerine kurulu olan ve bağımsız bir İslami devlet isteyen GIA’nın artık işlemediğini belirtirken, yeni kuşağın hiçbir kitlesel katılım stratejisi olmadığını kaydediyor. Roy, ‘’onlar küresel, uluslarüstü bir projeye peşinden gidiyor. Geliştirilmiş bir politik proje için bunlar çok ‘modernler’. En büyük medyatik etki yaratacak şekilde sadece vurmak istiyorlar’’ diyor.
Fransa Antiterörist mücadele Koordinasyonu Birliği (UCLAT) Başkanı Christophe Chaboud, Fas, Tunus ve Cezayir’deki İslamcılar arasında muhtemel bağın ideolojik olduğunu düşünüyor. ‘’Kuşkusuz operasyonel bir bağ’’ olmadığını belirten Chaboud, bu ülkelerde son aylarda benzer saldırılar olduğunu ancak hepsinin bağlantılı olduğunun söylenemeyeceğini ifade ediyor.
90’LI YILLARIN KABUSU
Casablanca saldırılarından bir gün sonra Cezayir’de düzenlenen saldırılar 1990’lı yıllar geri dönüş endişesi yarattı. Cezayirli Liberté gazetesi, ‘’Cezayir saldırıları sınırlandırıldığına inanılan bir şiddetin ruhlarını yeniden uyandırdı’’ yorumunu yaptı. Cezayir İçişleri Bakanı Nurredin Yazid Zerhuni, saldırıların 17 Mayıs’ta yapılacak genel seçimleri engellemek ve şiddet yıllarını sayfasını çevirme çabalarını torpilleme amaçlı olabileceğine dikkat çekti.
Saldırılar sonrasında polis güvenlik önlemlerini artırdı. 60 yaşındaki bir kişinin ‘’korku geri geldi’’ endişesi basına yansıdı: ‘’Genç oğlumdan kamu ulaşım araçlarına binerken dikkat etmesini istedim. Ne olacağını kimse bilemez’’
Echorouk gazetesi 500 kg bomba yüklü bir siyah bir Mercedes polis şefinin evinin yakınında etkisiz hale getirildiğini belirterek, saldırıların boyutlarına dikkat çekiyor. Cezayir gazetelerinde Hydra semtinde Muhammed isimli bir mekanisyenin ‘’teröristleri bir duvara dayayıp kurşuna dizmek gerekiyor’’ ifadelerine yer veriliyor. El Watan gazetesinde yazı işleri müdürü Omar Belhuşet, ‘’1990’lı yılların kabusunu canlandırmak anlaşılmaz, kabul edilemez, şok edici’’ diye yazdı.
‘’Terörizmin Cezayirlileri korkutmadığını’’ söyleyen Belhuşet, ‘’terörizm uygulandı, yaşandı, karşı konuldu ve yenildi’’ ifadelerini kullanıyor.
AVRUPA’YA DOLAYLI MESAJ
Cezayirli radikal İslamcılar FIS örgütünün 1992 yılında seçimleri kazanmasına ramak kalmışken iptal edilmesinin ardından silahlı mücadeleye başladılar. Bu tarihten sonra yıllarca süren iç savaşta 200 bini aşkın kişi öldü. Çatışmalar aslında hiçbir zaman sona ermedi. Ama Cezayir’in güney dağlarında sınırlı kaldı. Bazı gözlemciler bu son saldırılarına aslında hükümetin dağlara yönelik operasyonların başarılı sonuç vermesinden kaynaklı olduğunu savunuyor. Liberté, ‘’Terörist odaklara karşı askeri baskı artıkça, terörist hareket büzülüyor ve daha radikal hale geliyor’’ yorumunu yapıyor.
Le Monde gazetesine göre ise bu saldırıların iki anlamı var. Birincisi; 17 Mayıs’taki seçimlerden bir ay öncesinde Cezayir iktidarına karşı bir meydan okuma. 2005 yılındaki referandumun ardından ‘Ulusal Uzlaşı’ politikasının ‘başarı kurgusunu’ paramparça ediyorlar. Bu politika 1990’lı yılardaki sivil savaş ve 2000’li yılların başına çizgi çizmeyi amaçlıyordu. Bu saldırılar gazeteye göre ayrıca Fas’ta daha önce denenmiş El Kaide taktiğinin Cezayir’de de uygulandığını doğruluyor. Diğer bir ifade ile mevcut silahlı gruplar aracılığı ile hükümet üzerinde baskı kurmak ve Magreb ülkelerinin iç politikasında bir aktör haline gelmeyi amaçlıyor.
Cezayir’deki saldırılardan en fazla endişelenen ülke ise Fransa oldu. Zira saldırıları üstlenen örgüt Fransa’yı da uyardı. Le Monde gazetesine göre saldırılar, dolaylı olarak Avrupa’ya uyarı anlamına geliyor. Gazete bu tehdidin özellikle Fransa’ya olduğuna dikkat çekiyor. Cezayir Devlet Başkanı Buteflika ve hükümetin bu El-Kaide dinamiğinden sorumlu olmadığını belirtirken, bu örgütü Arap ülkelerinin modernizasyonu ve demokratikleşmesini ‘’yaman düşmanı’’ olarak tanımladı. Le Monde, ‘’Ancak sosyal sorunlar ve gençliğin bir kısmının umutsuzluğu karşısındaki hareketsizlik, görünüşte demokrasinin uygulamaya konulması Cezayir’de olduğu gibi diğer Arap dünyasında da İslami şiddete gerekçe sunuyor’’ diyerek Arap hükümetlerini eleştirdi.
SARKOZY: SALDIRILAR FRANSA’DA YAŞANABİLİR
Fransa eski İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy de Cezayir’deki saldırıların Fransa’da da meydana gelebileceğini söyleyerek, ‘’tehdit gerçektir’’ dedi. Fransa’da 2005 yılında ‘’terörist aktivitelerle ilişkili’’ 138 kişi tutuklanmıştı. Bu yılın başından beri bu sayı 32 olarak kayda geçti.
Ocak ayında Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika’nın uzlaşma önerisini reddeden silahlı grup, Fransa’daki militanlarına yaptığı çağrıda bulunmuştu. ‘’Müslüman Cezayir halkına’’ başlıklı mesajda ‘’Topraklarımızı işgal eden Fransızlar ve haçlı memurları savaşınız’’ çağrısı yer almıştı. Eski GSPC’nin lideri Abdülmelik Drukdel kod adlı, Ebu Musab Abdül Dawud, ‘’kapıdan çıkan Fransa bugün Cezayir’e pencereden giriyor’’ ifadelerini kullanmıştı.
Giderek daha da uluslararası bir mücadele niyetinde olduklarını belirten örgütün El Kaide ile bağlantısı 2006 11 Eylül’ünde resmileşmişti. O tarihte yayımlanan bir video bandında El Kaide’nin iki numaralı ismi CSPC ile ilişkilerinin resmileştiğini açıklamıştı.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.