Batum Ermeni Kilisesi'nde, 24 Nisan çerçevesinde soykırım sonucunda hayatlarını kaybedenler anısına bir etkinlik düzenlendiği, etkinlik esnasında yapılan konuşmalarda, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni azınlığa karşı bir takibatın başlatıldığı, bir milyondan fazla Ermeni’nin öldürüldüğü, bu halkın günümüze kadar dünyanın her tarafına dağıtıldığı hususlarının kaydedildiği bildirildi. Acara’da bir gazetede de 1915 olaylarıyla ilgili olarak temelsiz Ermeni iddialarına yer veren bazı yazıların yayınlandığı öğrenildi.
Gürcistan ve Acara’da Ermenilere destek veren bu tür etkinliklerin geçmiş yıllarda da düzenlendiği biliniyor. Örneğin, 24 Nisan 2002’de (Sözde) Ermeni Soykırımı etkinlikleri kapsamında Ermeni nüfusun fazla olduğu Ahılkelek Bölgesi'nde bir “Anma Töreni” ile 28 Mayıs 2006’da Batum Ermeni Kilisesi’nce “28 Mayıs Ermenistan Bağımsızlık Günü” kutlamaları düzenlenmişti.
Tarih boyunca, yaşadıkları bölgede huzursuzluk kaynağı olan ve Türklere karşı her türlü hunharca eyleme girişen Ermenilere, Türkiye’nin garantörlüğünde bir bölge konumunda olan Acara’da destek verilmesinin nedeni de bir türlü anlaşılamıyor. Bugün Acara’da Ermenilere alkış tutup, sözde soykırım etkinlikleri düzenlenirken, tarihte, Ermeniler tarafından Kafkasya’da girişilen katliamlar unutuluyor. Örneğin, 1915 yılında Rusların çekildikleri bölgelere yerleştirilen Ermeni çeteleri, Batum, Erzincan, Kars ve Erzurum’daki yerli Türk halkına karşı her türlü baskı ve zulmü uyguladılar. Ermeniler ve Gürcüler tarafından Güney Kafkasya’da 1915 yılından itibaren başlanan katliamlara 1920 yılında da devam edilmişti. Ermeni ayrılıkçı hareketi hem kendi içinde, hem de dışa karşı terörü en önemli araç olarak kullandı. Uzunca bir süre, daha çok Osmanlı Ermeni vatandaşlarını öldüren, haraca bağlayan ve tehdit eden bu hareket sivil Müslüman halktan da binlerce insanı öldürdü, haraca bağladı ya da yaraladı.
Acara, Türkiye-Gürcistan sınırını belirleyen 13 Ekim 1921 Kars Anlaşması ile koruyucu şartlarla Gürcistan’a bırakılan bir bölge. Anlaşmayla Türkiye, Acaristan üzerindeki egemenliğini, halkın kendi kültürel varlığının korunması koşuluyla devretmişti. Yani Türkiye bir bakıma Acaristan'ın özerk statüsünün garantörü durumunda. Özerkliğin temelinde ise halkın dini ve arazi dokunulmazlığı yer alıyor. Anlaşma ile Türkiye, Acara'daki halkın haklarını da koruma altına almış oluyor. Zaten, Acara halkı ile Türkiye’de bulunan halk iki ayrı taraf değil, tek bir halktır ve Türk halkıdır.
Geçmişten, günümüze gözü doymayan Ermenilerin “Büyük Ermenistan” hayaliyle, yayılmacılık çabalarından asla vazgeçmedikleri görülüyor. Bu kapsamda, 1998'de Cavaheti bölgesinin Acaristan'la birleştirme girişiminde bulunulmasına karşın, bu çabadan sonuç elde edilemediği de biliniyor. Ayrıca, Ermenistan'da Rusça yayınlanan bir gazetede yer alan haber, Ermenilerin Acaralı ve Gürcüler hakkında ne düşündüğünü açıkça anlatıyor. Haberde, Abhazya ve Acara'da yaşayan soydaşları kanalıyla bu bölgeleri de etki altına almak isteyen Ermenilerin, Gürcülere düşman olduğu vurgulanırken, Ermenistan’ın desteğiyle, başta Acara olmak üzere Abhazya ve -Ermenistan Cumhuriyeti’nin kuzeyden sınırdaşı olan- Cavaheti'de yaşayan Ermeni azınlığın da katkılarıyla, bu bölgelerdeki ayrılıkçı hareketlerin desteklendiği açıkça ifade ediliyor.
Bilindiği gibi “Büyük Ermenistan”ın bir parçasını Karabağ oluştururken, diğer bölümünü Cavaheti oluşturuyor. Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz arasındaki bölgeyi ele geçirmeyi amaçlayan Ermeniler, Cavaheti'den sonra Batum'u hedefliyorlar. Bu politika, hem Gürcistan, hem de Türkiye için bir tehdit faktörüdür.
Gürcistan’ın gündeminden hiç düşmeyen Cavaheti sorunlu bölgesinde yoğun olarak yaşayan Ermenilerin özerklik talepleri ön planda görülse de, Ermenilerin güvence olarak gördükleri Rus askeri üsleri, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın yapımı ve bölgeye Ahıska Türkleri’nin yerleştirilmesi gibi diğer konular da problemin arka planında yer alıyor. Gürcistan’ın diğer bir problemini de Ermenistan’dan destek sağlayan Abhazya’daki Ermenilerin ayrılıkçı faaliyetleri oluşturuyor.
Bugün, Acara’da yaşayan 15.849 Ermeni, nüfusun % 4’ünü oluşturuyor. Bunun yanısıra, yaz aylarında Ermenistan’dan önemli ölçüde Ermeni turist bölgeye geliyor. Acara'da var olan Müslümanların sayısının artmasını önlemek, diğer taraftan Kafkasya’da yayılmak amacıyla -Ermenistan’ı da arkalarına alan- Gürcistan'da yaşayan zengin Ermeniler, Acara’da geçim sıkıntısı çeken Acaralıların sahibi olduğu toprakları çok uygun fiyatlarla satın alıyorlar. Erivan - Tiflis-Batum demir yolu hattının Haziran 2006’da açılması da Ermenilerin işine yaradı. Ermenistan ve Gürcistan'da yaşayan çok sayıda Ermeni de, bu fırsatı değerlendirerek, Acara'ya yerleşmek için girişimlerde bulunmaya başladı. Bu da Ermenilerin, hedeflerine ulaşmak için, artık somut adımlar atma çabasında olduklarını gösteriyor.
Acaralıların, bir yandan Türkiye’nin desteğini beklerken, dostluk ve kardeşlikten bahsederken, diğer yandan Ermenilerin yanlış bilgi kırıntılarıyla sundukları soykırım yalanlarına alet olmalarının nedeni bir türlü anlaşılamıyor.
Türkiye’nin Gürcistan’ı bölmek gibi bir niyetinin olmadığı, aksine toprak bütünlüğünü koruması için yardımcı olduğu bilinen bir gerçek. Ama, bulundukları her bölgede sürekli sorun çıkaran Ermeniler için aynı şeylerin geçerli olduğu söylenemez.
Ermeniler, Gürcistan’la Türkiye arasındaki olumlu ilişkilere de balta vurmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Özellikle iki ülkenin ortaklaşa yürüttüğü Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz ve Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hatları gibi projelerde Ermenistan’ın dışlanması, Ermeniler açısından huzursuzluk kaynağı oluyor. Ermenistan uyguladığı olumsuz politikaların sorumluluğunu üstlenmek ve suçu kendisinde aramak yerine, “yavuz hırsız” misali diğer ülkeleri suçlayarak, kendi haklılığını ispat etmeye çalışıyor.
Türkiye için Gürcistan’ın bağımsızlığına kavuştuğu günden bu yana ekonomisinin gelişme göstermesi ve toprak bütünlüğünü sağlaması önem arz ediyor. Çünkü Gürcistan, Türk Cumhuriyetleri'ni petrol boru hatları, ticaret, lojistik, kültürel ve askeri açıdan Türkiye'ye bağlıyan bir köprü ve Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya'ya açılan penceresi konumundadır. Diğer taraftan, Acara’da Türkiye ve Gürcistan arasında bir köprü konumunda. Türkiye'nin Gürcistan'la ilgili olarak, Kars-Gümrü anlaşmasıyla Acaristan'ın statüsü üzerinde garantörlük hakkı da bulunuyor. Ancak, gerek bölgede yaşayan Ermenilerin faaliyetleri, gerekse bölge ülkelerinin politikaları bağlamında, son on yıldır giderek belirginleşen çok boyutlu Ermeni sorunlarının yaşandığı gözleniyor. Bu nedenle, bölgede istikrarın sağlanması amacıyla, Gürcistan ve Türkiye’nin, ortak politikalar üretmeye devam etmeleri gerektiğinin önemi ortaya çıkıyor.
Naciye Saraç
Global Yorum İnternet Dergisi
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.