Ufkunda Medine Görünen Bilinçli Bir Yolculuk Var Tüm Yeryüzünde
Râhmetli Bediuzzaman Sâîd Nursî, henüz 20. asrın ortalarında, "ümitvar
olunuz; şu istikbâl inkılâbı içinde en gür sedâ, İslâm'ın sedâsı olacaktır"
demişti. Üstâd Bediuzzaman'ın vaktinden önce işaret ettiği ve kendisinden
yıllar sonra İran coğrafyasında gerçekleşen İSTİKBÂL İNKILÂBI, bütün bir
yerküresini ciddi bir şekilde sarsmış, İslâmî yaşam tarzı ve yönetim şekli
dünya gündemine girmiş, tıpkı Üstâd'ın işaret ettiği gibi, "en gür sedâ,
İslâm'ın sedâsı" olmuştu. 200 yılı aşkın bir süredir ümitsiz ve çaresiz bir
halde bulunan dünya müslümanlarını ve ümmet coğrafyalarını yeniden "ümitvar"
yapan İran İslâm İnqılâbı'nı gerçekleştiren râhmetli İmâm Humeynî ise, 20.
asrın sonlarında, "21. asır, İslâm asrı olacaktır" demişti.
20. asrın sonlarında Üstâd Bediuzzaman'ı haklı çıkaran zaman, 21. asrın
henüz bu ilk yıllarında İmâm Humeynî'yi de haklı çıkardı.
Dünyanın dört bir yanında müslümanlar ayaktalar. Dünya müslümanları zulme,
sömürüye, işgale karşı direniyor. Müslümanlar son 200 yıldır hiç olmadığı
kadar bilinçlidirler. Müslüman gençliğin İslâmî bilinci her geçen zaman
artıyor. İslâmî yaşam tarzı, Tewhîdî bilinç, Qûr'ânî şuur, yerküresinin her
coğrafyasında filiz veriyor.
Bilinçlenen Lübnan direniyor, bilinçlenen Filistin direniyor, bilinçlenen
Mısır direniyor, bilinçlenen Pakistan direniyor, bilinçlenen Endonezya
direniyor. Mağrîb ayakta, Afrika boynuzu ayakta, Ortadoğu ayakta, Kafkasya
ayakta, Uzakdoğu ayakta, Balkanlar ayakta, Latin Amerika ayakta.
Cemal Abdulqadîr'in rüyası gerçekleşiyor, Cemaleddîn Afğanî'nin rüyası
gerçekleşiyor, Mûhâmmed Abduh'un rüyası gerçekleşiyor, Bediuzzaman Sâîd
Nursî'nin rüyası gerçekleşiyor, Osman Dan Fadio'nun rüyası gerçekleşiyor,
Şeyh Ahmedu Bello'nun rüyası gerçekleşiyor, Mewlânâ Ebu'l- Âlâ el-
Mewdudî'nin rüyası gerçekleşiyor, Hasan el- Benna'nın rüyası gerçekleşiyor,
Seyyîd Qutb'un rüyası gerçekleşiyor, İmâm Humeynî'nin rüyası gerçekleşiyor.
Herkesin, hepimizin rüyası gerçekleşiyor.
Ufkunda Medine görünen, ufkunda Mescîd'ul- Quba görünen bilinçli bir
yolculuk var tüm yeryüzünde.
İslâm, hayatın bütün kılcal damarlarına hükmediyor. İslâm devletlere
hükmediyor, İslâm toplumlara hükmediyor, İslâm coğrafyalara hükmediyor,
İslâm düşüncelere ve davranışlara hükmediyor.
İslâm gönüllere hükmediyor...
Ğazze Şeridi'nde, Yer'us- Selâm sokaklarında taş atan Filistinli çocuğun
gönlünde İslâm var.
Kongo Irmağı'nın kenarında sırtında bebeğiyle çamaşır yıkayan kadının
gönlünde İslâm var.
Kamboçya'daki pirinç tarlalarında çalışan ırgatın gönlünde İslâm var.
Yaşı 80'i aşmasına rağmen hâlâ çalışan ve emekli olmayı düşünmeyen Kanadalı
arkeologun gönlünde İslâm var.
Antananarivo'da teknesiyle okyanusa açılan Madagaskarlı balıkçının gönlünde
İslâm var.
Almanya'da bir fabrikada üç vardiya halinde çalışan Türk işçisinin gönlünde
İslâm var.
Brüksel'in Schaarbeek semtinde züccaciye dükkânı işleten Faslı âîlenin
gönlünde İslâm var.
Âîlesini, çocuklarını rahat ve konforlu yuvalarında bırakıp ölümü göze
alarak Bağdad'da, Felluce'de görev yapan ve mesleğine âşık olan Norveçli
gazetecinin gönlünde İslâm var.
Londra'da, Paris'te öğrenim gören Senegalli, Togolu üniversite öğrencisinin
gönlünde İslâm var.
Viyana'da bir hastahanede başhekimlik yapan Suriyeli doktorun gönlünde İslâm
var.
Liverpool'da, Manchester'da restaurant çalıştıran Pakistanlı aşçının
gönlünde İslâm var.
Dünyanın dört bir yanında "Lâ İlâhe İllallâh" muştusu yankılanıyor. İslâm,
bir güneş gibi doğuyor gezegenimizin üzerine.
Beyrut'ta, Bağdad'da, Basra'da en ağır silâhlarla, en güçlü ordularla
saldırıya uğrayan ve yok edilmek istenen İslâm, Marsilya'da, Venedik'te,
Cenevre'de boy gösteriyor.
Mogadişu'da, Felluce'de, Halepçe'de nükleer bombalar atılarak, kimyasal
silâhlar kullanılarak ortadan kaldırılmak ve tamamen etkisiz hale getirilmek
istenen İslâm, Los Angeles kıyılarına uzanıyor, Valencia kapılarına
dayanıyor, Londra sokaklarında kök salıyor.
Tunus'ta, Ankara'da, Taşkent'te, Bişkek'te kökleri kesilmek ve dalları
koparılmak istenen İslâm, Caracas'ta, La Paz'da, Montevideo'da, Buenos
Aires'te filizleniyor.
Hüküm Allâh'ındır" muştusu yankılanıyor tüm dünyada. İslâm, gezegenimizin
üzerine bir güneş gibi doğuyor.
Ufkunda Medine görünen bilinçli bir yolculuk var tüm yeryüzünde.
İnsanlık, hîcret ediyor. Mekke'yi terkedip Medine'ye doğru yol alıyor.
Esaretten özgürlüğe, cehaletten bilince, karanlıktan aydınlığa, sömürge
olmaktan bağımsız olmaya doğru hîcret ediyor.
Mekke'den Medine'ye hîcret ediyor. Mekke'yi ele geçirmek için, Mekke'yi
terkediyor. Geri dönüp fethetmek için ayrılıyor Mekke'den.
İnsanlar bilinçleniyor, halklar bilinçleniyor, milletler bilinçleniyor. Iraq
kıyama duruyor, Bahreyn kıyama duruyor, Somali kıyama duruyor, Ogadin kıyama
duruyor, Tanzanya kıyama duruyor, Sokoto kıyama duruyor, Nil Deltası kıyama
duruyor, Lübnan kıyama duruyor, Kürdistan kıyama duruyor, Abhazya kıyama
duruyor, Çeçenya kıyama duruyor, Adiğe kıyama duruyor, Dağıstan kıyama
duruyor, Keşmir kıyama duruyor, Belucistan kıyama duruyor, Moro kıyama
duruyor, Açe Sumatra kıyama duruyor.
21. asra İslâm damgasını vuruyor. 21. asır, İmâm'ın dediği gibi "İslâm asrı"
oluyor.
1400 yıldır hurafelerle, bid'atlerle uyutulan müslümanlar kendine geliyor.
Okuyor, bilinçleniyor ve uyanıyorlar.
Saraylarda, köşklerde yazılan İslâm'ın "sahte İslâm" olduğunu anlayan
müslümanlar, Qûr'ân ve Sünnet'teki "sahîh İslâm"a dönüyorlar.
Emewî ve Abbasî saraylarında yazılan, Ali Şeriâtî'nin ifadesiyle "Sünnet
adına, herşeyden önce Qûr'ân ve Sünnet evinin yetiştirdiklerinin kurban
edildiği" sahte İslâm gidiyor, "seni yaratan Rabbin adıyla oku" ( Alaq, 1 )
emriyle başlayan ve "bugün üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size dîn
olarak İslâm'ı seçtim" ( Mâide, 3 ) buyruğuyla tamamlanan gerçek İslâm,
Qûr'ânî İslâm yeryüzüne geri dönüyor.
"Başınızdaki hükümdar zâlim de olsa ona itaat ediniz" diyen sahte İslâm
gidiyor, "en büyük ibâdet, zâlim sultana karşı hakkı haykırmaktır" diyen
gerçek İslâm yeryüzüne geri dönüyor.
İslâm, hayatın bütün kılcal damarlarına hükmediyor. İslâm devletlere
hükmediyor, İslâm toplumlara hükmediyor, İslâm coğrafyalara hükmediyor,
İslâm düşüncelere ve davranışlara hükmediyor.
İslâm gönüllere hükmediyor...
Sudan'da ilk kez evlat sevinci yaşayan genç baba, oğluna "Mûhâmmed" adını
koyuyor.
Malezya'da doğum yapan genç anne, kızına "Fâtıma Zehra" ismini veriyor.
Lübnan'ın güneyinden tüm dünyaya bir mesaj yayılıyor. Evrensel İslâmî
Direniş'in mukaddes çağrısı, Lübnan-ı Cenub'dan tüm yerküresine ulaşıyor. Bu
mesaj Arap Yarımadası'na ulaşıyor, Nil Deltası'na ulaşıyor, Klimanjaro
eteklerine ulaşıyor, Mezopotamya'ya ulaşıyor, Mavera'un- Nehir'e ulaşıyor,
Fergana Vadisi'ne ulaşıyor, Sibirya steplerine ulaşıyor, Karayipler'e
ulaşıyor, Baltık Denizi'ne ulaşıyor.
21. asır, "İslâm asrı" oluyor.
18. yüzyıl insanlarının anlamadığı, 19. yüzyıl insanlarının anlamadığı, 20.
yüzyıl insanlarının anlamadığı bir gerçeği, 21. yüzyıl insanları anlıyor.
Bizler anlıyoruz. Bizden önceki nesillerin, bizden önceki kuşakların
anlamadığı, ama aslında apaçık ortada olan bir gerçeği, yeni nesil olarak
bizler, biz gençler anlıyoruz.
O gerçek şu: İster hristiyan olalı ister müslüman, ister Budist olalım ister
putperest, ister Türk olalım ister Kürt, ister Arap olalım ister Fars, ister
sosyalist olalım ister liberal, ister demokrat olalım ister millîyetçi,
ister Afrikalı olalım ister Asyalı, dünyadaki bütün milletlerin, bütün
ırkların, bütün kavimlerin, herkesin, hepimizin düşmanı ortak: Beyaz Adam.
Hepimiz aynı adam tarafından zulme uğruyoruz, hepimizi aynı adam sömürüyor,
herkesin, hepimizin başına tüm kötülükleri hep bu adam örüyor.
Dünyadaki bütün kötülüklerin, bütün düşmanlıkların kaynağı Beyaz Adam.
Başımıza gelen bütün felaketlerin, bütün âfetlerin baş müsebbibi işte bu
Beyaz Adam.
Afrika'yı bir baştan bir başa sömüren, kıt'ânın bütün elit ve kaliteli
insanlarını zincirlere bağlayıp köle olarak Amerika'ya götüren adam, bu
adam.
Kızılderili kıt'âsına ayak bastığı andan başlayarak kadın – erkek demeden,
yaşlı – çocuk demeden bütün kızılderilileri öldüren, bu ırkı soykırıma
uğratan, herşeylerini çalıp götüren, bıraktıklarını ise yok edip yakan adam,
bu adam.
Afrika kıt'âsına saldığı misyonerlerle siyâh çocukları maddiyat karşılığında
veya zorla hristiyanlaştırıp müslüman anne – babalarına karşı savaştıran,
kıt'ânın her bölgesinde iç savaşlar çıkartan adam, bu adam.
Dünyada işgal etmedik yer bırakmayan, sömürdüğü, kolonileştirdiği
topraklarda etnik savaşlar çıkartan, kabile çatışmaları çıkartan, aşiret
kavgaları çıkartan, mezheb savaşları körükleyen adam, bu adam.
Sebeb olduğu 1. ve 2. Dünya Savaşları ile bütün gezegeni savaş alanına
çeviren, dünyayı yangın yerine çeviren, milyonlarca insanı öldüren adam, bu
adam.
Hiroşima'ya, Nagasaki'ye gözünü kırpmadan atom bombası atan adam, bu adam.
Ortadoğu'nun kalbinde tüm bölgenin başına bela olan siyonist İsrâil
devletini kuran adam, bu adam.
Sevr ve Lozan antlaşmalarıyla İslâm topraklarında ulusal sınırlar çizen,
halkları biribirinden ayıran, dikenliteller ören adam, bu adam.
İşgal ettiği Iraq'ta her tür vâhşeti yapan, kadınlara, kızlara tecavüz eden
adam, bu adam.
Bosna'da etnik temizlik yapan adam, yine bu adam.
Geliştirdiği nükleer silâhlarla, sanayiîsiyle gezegeni tahrib eden, tabiâtı
tahrib eden, hayvanları ve bitkileri yok eden, ağaçları, çiçekleri öldüren,
gölleri kurutan, doğanın dengesini bozan adam, yine bu adam.
Dünya silâh ticaretini elinde bulunduran adam, bu adam.
Uluslararası uyuşturucu ticaretini yönlendiren adam, yine bu adam.
TV ve internet yoluyla, dünyada fuhuşu, ahlaksızlığı, zinayı yayan, teşvik
eden adam, yine bu adam.
Bunu bugüne dek nasıl da farkedemedik? Şimdiye kadar nasıl oldu da göremedik
bu gerçeği? Oysa başımızı önümüze koyup biraz olsun düşündüğümüzde,
basiretimiz biraz olsun açıldığında çok rahat görebileceğimiz bir gerçek bu.
Bu adam insanları öldürüyor, hayvanları öldürüyor, bitkileri öldürüyor,
ağaçları ve çiçekleri öldürüyor. Toprakları için insanları, derileri için
hayvanları, sanayiîleşmek ve zenginleşmek için nebâtatı öldürüyor.
Dünyadaki bütün kötülüklerin, başımıza gelen bütün felâketlerin sebebi, işte
bu adam: Sarı saçlı, mavi gözlü, soluk benizli ve çatal dilli.
Bu gerçeği 21. yüzyıl insanı anlıyor. İnsanlar bilinçleniyor, halklar
bilinçleniyor, milletler bilinçleniyor.
Bilinçlenen 21. yüzyıl insanı, kendinden önceki nesillerin kendi aralarında
yaptığı savaşları terkediyor ve "ortak düşmana" karşı birleşiyor. Müslüman –
hristiyan kavgası terkediliyor, Şiî – Sünnî kavgası terkediliyor, Katolik –
Protestan kavgası terkediliyor, Türk – Kürt kavgası terkediliyor, Arap –
Bedewî kavgası terkediliyor, Azerî – Ermenî kavgası terkediliyor, Urdu –
Hindu kavgası terkediliyor, Tacik – Peştu kavgası terkediliyor.
Bütün Güney Yarımküre, Beyaz Kuzey'e karşı birleşiyor, güçlerini
birleştiriyor. Bütün kötülüklerinin kaynağının Beyaz Adam olduğunu
öğreniyoruz.
21. yüzyıl insanı bu gerçeği öğreniyor. Lübnan'ın güneyindeki yürekli
direnişçiler bunu bize öğretiyorlar. Venezuela'da iktidarı ele geçiren yiğit
insanlar bizlere bunu öğretiyorlar.
Ömer Muhtar'ın rüyası gerçekleşiyor, Muhtell Tahir'in rüyası gerçekleşiyor,
Mahatma Gandhi'nin rüyası gerçekleşiyor, Prens Yusuf'un rüyası
gerçekleşiyor, Malcolm X'in rüyası gerçekleşiyor, Ernesto Che Guevara'nın
rüyası gerçekleşiyor, Emiliano Zapata Salazar'ın rüyası gerçekleşiyor,
Meryem Cemile'nin rüyası gerçekleşiyor, Rigoberta Menchu'nun rüyası
gerçekleşiyor, Jomo Kenyatta'nın rüyası gerçekleşiyor, Robert Mugabe'nin
rüyası gerçekleşiyor, Abdullâh Harun'un rüyası gerçekleşiyor, Léopold Sédar
Senghor'un rüyası gerçekleşiyor, Mûhâmmed Hûseyn Beheştî'nin rüyası
gerçekleşiyor, Murtaza Mutahharî'nin rüyası gerçekleşiyor.
1962'de henüz 16 yaşında bir genç kız olan Cezayirli Cemile'nin rüyası
gerçekleşiyor.
1993'te Diyarbakır Postahanesi'nin önünde hâîn kurşunlara hedef olduğunda
henüz 19 yaşında bir genç olan Batman – Gercüşlü Şeyhmus Adıyaman'ın rüyası
gerçekleşiyor.
Dünyanın başına bela olan Beyaz Adam'a karşı bütün dünya halkları
birleşiyor. Evrensel İslâmî Direniş Hareketi, bütün mazlum ve mustaz'âf
halkları birleştiriyor. Sadece müslümanlar değil, hangi dînden ve ırktan
olursa olsun tüm ezilen insanlar, İslâmî Direniş bayrağı altında güçlerini
birleştiriyorlar.
"Küreselleşme" sloganıyla, "Yeni Dünya Düzeni" sloganıyla, "uluslararası
toplum" sloganıyla, "globalleşme" sloganıyla uğursuz egemenliğini ve
tahakkümünü devam ettirmek isteyen Beyaz Adam'a karşı, dünyanın ezilen
halkları da kendi aralarında "küreselleşiyorlar", "globalleşiyorlar".
Filistinli'nin elinden düşen bayrağı Bolivyalı yerden kaldırıyor. Iraqlı'nın
elinden düşen bayrağı Angolalı yerden kaldırıyor. Korsikalı'nın elinden
düşen bayrağı Yemenli yerden kaldırıyor.
Bütün insanlık, tek toplum oluyor. Hepimiz kardeş oluyoruz, hepimiz bir âîle
oluyoruz.
Filistin'de bir çocuk öldürüldüğü için Sri Lanka'da bir baba evlat acısı
yaşıyor.
Iraq'ta bir âîlenin bütün fertleri katledildiği için Fildişi Sahili'nde bir
çocuk yetim kalıyor.
Lübnan'da bir direnişçi öldürüldüğü için Arjantin'de genç bir kadın dul
kalıyor.
Beyaz Adam hakimiyetini kaybediyor, otoritesini kaybediyor, gücünü
kaybediyor. Kaybettikçe daha bir saldırganlaşıyor.
Dünyayı ele geçirmek için 1492'de harekete geçen, 1789'da siyasî ve
ideolojik temellerini oluşturan ve 1945'te "dünya hakimiyetini" ilân eden
Beyaz Adam, bu hakimiyetini 21. asırda kaybediyor.
İnsanlık, hîcret ediyor.
Mekke'yi terkedip Medine'ye doğru yol alıyor.
ibrahim Sediyani
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
Râhmetli Bediuzzaman Sâîd Nursî, henüz 20. asrın ortalarında, "ümitvar
olunuz; şu istikbâl inkılâbı içinde en gür sedâ, İslâm'ın sedâsı olacaktır"
demişti. Üstâd Bediuzzaman'ın vaktinden önce işaret ettiği ve kendisinden
yıllar sonra İran coğrafyasında gerçekleşen İSTİKBÂL İNKILÂBI, bütün bir
yerküresini ciddi bir şekilde sarsmış, İslâmî yaşam tarzı ve yönetim şekli
dünya gündemine girmiş, tıpkı Üstâd'ın işaret ettiği gibi, "en gür sedâ,
İslâm'ın sedâsı" olmuştu. 200 yılı aşkın bir süredir ümitsiz ve çaresiz bir
halde bulunan dünya müslümanlarını ve ümmet coğrafyalarını yeniden "ümitvar"
yapan İran İslâm İnqılâbı'nı gerçekleştiren râhmetli İmâm Humeynî ise, 20.
asrın sonlarında, "21. asır, İslâm asrı olacaktır" demişti.
20. asrın sonlarında Üstâd Bediuzzaman'ı haklı çıkaran zaman, 21. asrın
henüz bu ilk yıllarında İmâm Humeynî'yi de haklı çıkardı.
Dünyanın dört bir yanında müslümanlar ayaktalar. Dünya müslümanları zulme,
sömürüye, işgale karşı direniyor. Müslümanlar son 200 yıldır hiç olmadığı
kadar bilinçlidirler. Müslüman gençliğin İslâmî bilinci her geçen zaman
artıyor. İslâmî yaşam tarzı, Tewhîdî bilinç, Qûr'ânî şuur, yerküresinin her
coğrafyasında filiz veriyor.
Bilinçlenen Lübnan direniyor, bilinçlenen Filistin direniyor, bilinçlenen
Mısır direniyor, bilinçlenen Pakistan direniyor, bilinçlenen Endonezya
direniyor. Mağrîb ayakta, Afrika boynuzu ayakta, Ortadoğu ayakta, Kafkasya
ayakta, Uzakdoğu ayakta, Balkanlar ayakta, Latin Amerika ayakta.
Cemal Abdulqadîr'in rüyası gerçekleşiyor, Cemaleddîn Afğanî'nin rüyası
gerçekleşiyor, Mûhâmmed Abduh'un rüyası gerçekleşiyor, Bediuzzaman Sâîd
Nursî'nin rüyası gerçekleşiyor, Osman Dan Fadio'nun rüyası gerçekleşiyor,
Şeyh Ahmedu Bello'nun rüyası gerçekleşiyor, Mewlânâ Ebu'l- Âlâ el-
Mewdudî'nin rüyası gerçekleşiyor, Hasan el- Benna'nın rüyası gerçekleşiyor,
Seyyîd Qutb'un rüyası gerçekleşiyor, İmâm Humeynî'nin rüyası gerçekleşiyor.
Herkesin, hepimizin rüyası gerçekleşiyor.
Ufkunda Medine görünen, ufkunda Mescîd'ul- Quba görünen bilinçli bir
yolculuk var tüm yeryüzünde.
İslâm, hayatın bütün kılcal damarlarına hükmediyor. İslâm devletlere
hükmediyor, İslâm toplumlara hükmediyor, İslâm coğrafyalara hükmediyor,
İslâm düşüncelere ve davranışlara hükmediyor.
İslâm gönüllere hükmediyor...
Ğazze Şeridi'nde, Yer'us- Selâm sokaklarında taş atan Filistinli çocuğun
gönlünde İslâm var.
Kongo Irmağı'nın kenarında sırtında bebeğiyle çamaşır yıkayan kadının
gönlünde İslâm var.
Kamboçya'daki pirinç tarlalarında çalışan ırgatın gönlünde İslâm var.
Yaşı 80'i aşmasına rağmen hâlâ çalışan ve emekli olmayı düşünmeyen Kanadalı
arkeologun gönlünde İslâm var.
Antananarivo'da teknesiyle okyanusa açılan Madagaskarlı balıkçının gönlünde
İslâm var.
Almanya'da bir fabrikada üç vardiya halinde çalışan Türk işçisinin gönlünde
İslâm var.
Brüksel'in Schaarbeek semtinde züccaciye dükkânı işleten Faslı âîlenin
gönlünde İslâm var.
Âîlesini, çocuklarını rahat ve konforlu yuvalarında bırakıp ölümü göze
alarak Bağdad'da, Felluce'de görev yapan ve mesleğine âşık olan Norveçli
gazetecinin gönlünde İslâm var.
Londra'da, Paris'te öğrenim gören Senegalli, Togolu üniversite öğrencisinin
gönlünde İslâm var.
Viyana'da bir hastahanede başhekimlik yapan Suriyeli doktorun gönlünde İslâm
var.
Liverpool'da, Manchester'da restaurant çalıştıran Pakistanlı aşçının
gönlünde İslâm var.
Dünyanın dört bir yanında "Lâ İlâhe İllallâh" muştusu yankılanıyor. İslâm,
bir güneş gibi doğuyor gezegenimizin üzerine.
Beyrut'ta, Bağdad'da, Basra'da en ağır silâhlarla, en güçlü ordularla
saldırıya uğrayan ve yok edilmek istenen İslâm, Marsilya'da, Venedik'te,
Cenevre'de boy gösteriyor.
Mogadişu'da, Felluce'de, Halepçe'de nükleer bombalar atılarak, kimyasal
silâhlar kullanılarak ortadan kaldırılmak ve tamamen etkisiz hale getirilmek
istenen İslâm, Los Angeles kıyılarına uzanıyor, Valencia kapılarına
dayanıyor, Londra sokaklarında kök salıyor.
Tunus'ta, Ankara'da, Taşkent'te, Bişkek'te kökleri kesilmek ve dalları
koparılmak istenen İslâm, Caracas'ta, La Paz'da, Montevideo'da, Buenos
Aires'te filizleniyor.
Hüküm Allâh'ındır" muştusu yankılanıyor tüm dünyada. İslâm, gezegenimizin
üzerine bir güneş gibi doğuyor.
Ufkunda Medine görünen bilinçli bir yolculuk var tüm yeryüzünde.
İnsanlık, hîcret ediyor. Mekke'yi terkedip Medine'ye doğru yol alıyor.
Esaretten özgürlüğe, cehaletten bilince, karanlıktan aydınlığa, sömürge
olmaktan bağımsız olmaya doğru hîcret ediyor.
Mekke'den Medine'ye hîcret ediyor. Mekke'yi ele geçirmek için, Mekke'yi
terkediyor. Geri dönüp fethetmek için ayrılıyor Mekke'den.
İnsanlar bilinçleniyor, halklar bilinçleniyor, milletler bilinçleniyor. Iraq
kıyama duruyor, Bahreyn kıyama duruyor, Somali kıyama duruyor, Ogadin kıyama
duruyor, Tanzanya kıyama duruyor, Sokoto kıyama duruyor, Nil Deltası kıyama
duruyor, Lübnan kıyama duruyor, Kürdistan kıyama duruyor, Abhazya kıyama
duruyor, Çeçenya kıyama duruyor, Adiğe kıyama duruyor, Dağıstan kıyama
duruyor, Keşmir kıyama duruyor, Belucistan kıyama duruyor, Moro kıyama
duruyor, Açe Sumatra kıyama duruyor.
21. asra İslâm damgasını vuruyor. 21. asır, İmâm'ın dediği gibi "İslâm asrı"
oluyor.
1400 yıldır hurafelerle, bid'atlerle uyutulan müslümanlar kendine geliyor.
Okuyor, bilinçleniyor ve uyanıyorlar.
Saraylarda, köşklerde yazılan İslâm'ın "sahte İslâm" olduğunu anlayan
müslümanlar, Qûr'ân ve Sünnet'teki "sahîh İslâm"a dönüyorlar.
Emewî ve Abbasî saraylarında yazılan, Ali Şeriâtî'nin ifadesiyle "Sünnet
adına, herşeyden önce Qûr'ân ve Sünnet evinin yetiştirdiklerinin kurban
edildiği" sahte İslâm gidiyor, "seni yaratan Rabbin adıyla oku" ( Alaq, 1 )
emriyle başlayan ve "bugün üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size dîn
olarak İslâm'ı seçtim" ( Mâide, 3 ) buyruğuyla tamamlanan gerçek İslâm,
Qûr'ânî İslâm yeryüzüne geri dönüyor.
"Başınızdaki hükümdar zâlim de olsa ona itaat ediniz" diyen sahte İslâm
gidiyor, "en büyük ibâdet, zâlim sultana karşı hakkı haykırmaktır" diyen
gerçek İslâm yeryüzüne geri dönüyor.
İslâm, hayatın bütün kılcal damarlarına hükmediyor. İslâm devletlere
hükmediyor, İslâm toplumlara hükmediyor, İslâm coğrafyalara hükmediyor,
İslâm düşüncelere ve davranışlara hükmediyor.
İslâm gönüllere hükmediyor...
Sudan'da ilk kez evlat sevinci yaşayan genç baba, oğluna "Mûhâmmed" adını
koyuyor.
Malezya'da doğum yapan genç anne, kızına "Fâtıma Zehra" ismini veriyor.
Lübnan'ın güneyinden tüm dünyaya bir mesaj yayılıyor. Evrensel İslâmî
Direniş'in mukaddes çağrısı, Lübnan-ı Cenub'dan tüm yerküresine ulaşıyor. Bu
mesaj Arap Yarımadası'na ulaşıyor, Nil Deltası'na ulaşıyor, Klimanjaro
eteklerine ulaşıyor, Mezopotamya'ya ulaşıyor, Mavera'un- Nehir'e ulaşıyor,
Fergana Vadisi'ne ulaşıyor, Sibirya steplerine ulaşıyor, Karayipler'e
ulaşıyor, Baltık Denizi'ne ulaşıyor.
21. asır, "İslâm asrı" oluyor.
18. yüzyıl insanlarının anlamadığı, 19. yüzyıl insanlarının anlamadığı, 20.
yüzyıl insanlarının anlamadığı bir gerçeği, 21. yüzyıl insanları anlıyor.
Bizler anlıyoruz. Bizden önceki nesillerin, bizden önceki kuşakların
anlamadığı, ama aslında apaçık ortada olan bir gerçeği, yeni nesil olarak
bizler, biz gençler anlıyoruz.
O gerçek şu: İster hristiyan olalı ister müslüman, ister Budist olalım ister
putperest, ister Türk olalım ister Kürt, ister Arap olalım ister Fars, ister
sosyalist olalım ister liberal, ister demokrat olalım ister millîyetçi,
ister Afrikalı olalım ister Asyalı, dünyadaki bütün milletlerin, bütün
ırkların, bütün kavimlerin, herkesin, hepimizin düşmanı ortak: Beyaz Adam.
Hepimiz aynı adam tarafından zulme uğruyoruz, hepimizi aynı adam sömürüyor,
herkesin, hepimizin başına tüm kötülükleri hep bu adam örüyor.
Dünyadaki bütün kötülüklerin, bütün düşmanlıkların kaynağı Beyaz Adam.
Başımıza gelen bütün felaketlerin, bütün âfetlerin baş müsebbibi işte bu
Beyaz Adam.
Afrika'yı bir baştan bir başa sömüren, kıt'ânın bütün elit ve kaliteli
insanlarını zincirlere bağlayıp köle olarak Amerika'ya götüren adam, bu
adam.
Kızılderili kıt'âsına ayak bastığı andan başlayarak kadın – erkek demeden,
yaşlı – çocuk demeden bütün kızılderilileri öldüren, bu ırkı soykırıma
uğratan, herşeylerini çalıp götüren, bıraktıklarını ise yok edip yakan adam,
bu adam.
Afrika kıt'âsına saldığı misyonerlerle siyâh çocukları maddiyat karşılığında
veya zorla hristiyanlaştırıp müslüman anne – babalarına karşı savaştıran,
kıt'ânın her bölgesinde iç savaşlar çıkartan adam, bu adam.
Dünyada işgal etmedik yer bırakmayan, sömürdüğü, kolonileştirdiği
topraklarda etnik savaşlar çıkartan, kabile çatışmaları çıkartan, aşiret
kavgaları çıkartan, mezheb savaşları körükleyen adam, bu adam.
Sebeb olduğu 1. ve 2. Dünya Savaşları ile bütün gezegeni savaş alanına
çeviren, dünyayı yangın yerine çeviren, milyonlarca insanı öldüren adam, bu
adam.
Hiroşima'ya, Nagasaki'ye gözünü kırpmadan atom bombası atan adam, bu adam.
Ortadoğu'nun kalbinde tüm bölgenin başına bela olan siyonist İsrâil
devletini kuran adam, bu adam.
Sevr ve Lozan antlaşmalarıyla İslâm topraklarında ulusal sınırlar çizen,
halkları biribirinden ayıran, dikenliteller ören adam, bu adam.
İşgal ettiği Iraq'ta her tür vâhşeti yapan, kadınlara, kızlara tecavüz eden
adam, bu adam.
Bosna'da etnik temizlik yapan adam, yine bu adam.
Geliştirdiği nükleer silâhlarla, sanayiîsiyle gezegeni tahrib eden, tabiâtı
tahrib eden, hayvanları ve bitkileri yok eden, ağaçları, çiçekleri öldüren,
gölleri kurutan, doğanın dengesini bozan adam, yine bu adam.
Dünya silâh ticaretini elinde bulunduran adam, bu adam.
Uluslararası uyuşturucu ticaretini yönlendiren adam, yine bu adam.
TV ve internet yoluyla, dünyada fuhuşu, ahlaksızlığı, zinayı yayan, teşvik
eden adam, yine bu adam.
Bunu bugüne dek nasıl da farkedemedik? Şimdiye kadar nasıl oldu da göremedik
bu gerçeği? Oysa başımızı önümüze koyup biraz olsun düşündüğümüzde,
basiretimiz biraz olsun açıldığında çok rahat görebileceğimiz bir gerçek bu.
Bu adam insanları öldürüyor, hayvanları öldürüyor, bitkileri öldürüyor,
ağaçları ve çiçekleri öldürüyor. Toprakları için insanları, derileri için
hayvanları, sanayiîleşmek ve zenginleşmek için nebâtatı öldürüyor.
Dünyadaki bütün kötülüklerin, başımıza gelen bütün felâketlerin sebebi, işte
bu adam: Sarı saçlı, mavi gözlü, soluk benizli ve çatal dilli.
Bu gerçeği 21. yüzyıl insanı anlıyor. İnsanlar bilinçleniyor, halklar
bilinçleniyor, milletler bilinçleniyor.
Bilinçlenen 21. yüzyıl insanı, kendinden önceki nesillerin kendi aralarında
yaptığı savaşları terkediyor ve "ortak düşmana" karşı birleşiyor. Müslüman –
hristiyan kavgası terkediliyor, Şiî – Sünnî kavgası terkediliyor, Katolik –
Protestan kavgası terkediliyor, Türk – Kürt kavgası terkediliyor, Arap –
Bedewî kavgası terkediliyor, Azerî – Ermenî kavgası terkediliyor, Urdu –
Hindu kavgası terkediliyor, Tacik – Peştu kavgası terkediliyor.
Bütün Güney Yarımküre, Beyaz Kuzey'e karşı birleşiyor, güçlerini
birleştiriyor. Bütün kötülüklerinin kaynağının Beyaz Adam olduğunu
öğreniyoruz.
21. yüzyıl insanı bu gerçeği öğreniyor. Lübnan'ın güneyindeki yürekli
direnişçiler bunu bize öğretiyorlar. Venezuela'da iktidarı ele geçiren yiğit
insanlar bizlere bunu öğretiyorlar.
Ömer Muhtar'ın rüyası gerçekleşiyor, Muhtell Tahir'in rüyası gerçekleşiyor,
Mahatma Gandhi'nin rüyası gerçekleşiyor, Prens Yusuf'un rüyası
gerçekleşiyor, Malcolm X'in rüyası gerçekleşiyor, Ernesto Che Guevara'nın
rüyası gerçekleşiyor, Emiliano Zapata Salazar'ın rüyası gerçekleşiyor,
Meryem Cemile'nin rüyası gerçekleşiyor, Rigoberta Menchu'nun rüyası
gerçekleşiyor, Jomo Kenyatta'nın rüyası gerçekleşiyor, Robert Mugabe'nin
rüyası gerçekleşiyor, Abdullâh Harun'un rüyası gerçekleşiyor, Léopold Sédar
Senghor'un rüyası gerçekleşiyor, Mûhâmmed Hûseyn Beheştî'nin rüyası
gerçekleşiyor, Murtaza Mutahharî'nin rüyası gerçekleşiyor.
1962'de henüz 16 yaşında bir genç kız olan Cezayirli Cemile'nin rüyası
gerçekleşiyor.
1993'te Diyarbakır Postahanesi'nin önünde hâîn kurşunlara hedef olduğunda
henüz 19 yaşında bir genç olan Batman – Gercüşlü Şeyhmus Adıyaman'ın rüyası
gerçekleşiyor.
Dünyanın başına bela olan Beyaz Adam'a karşı bütün dünya halkları
birleşiyor. Evrensel İslâmî Direniş Hareketi, bütün mazlum ve mustaz'âf
halkları birleştiriyor. Sadece müslümanlar değil, hangi dînden ve ırktan
olursa olsun tüm ezilen insanlar, İslâmî Direniş bayrağı altında güçlerini
birleştiriyorlar.
"Küreselleşme" sloganıyla, "Yeni Dünya Düzeni" sloganıyla, "uluslararası
toplum" sloganıyla, "globalleşme" sloganıyla uğursuz egemenliğini ve
tahakkümünü devam ettirmek isteyen Beyaz Adam'a karşı, dünyanın ezilen
halkları da kendi aralarında "küreselleşiyorlar", "globalleşiyorlar".
Filistinli'nin elinden düşen bayrağı Bolivyalı yerden kaldırıyor. Iraqlı'nın
elinden düşen bayrağı Angolalı yerden kaldırıyor. Korsikalı'nın elinden
düşen bayrağı Yemenli yerden kaldırıyor.
Bütün insanlık, tek toplum oluyor. Hepimiz kardeş oluyoruz, hepimiz bir âîle
oluyoruz.
Filistin'de bir çocuk öldürüldüğü için Sri Lanka'da bir baba evlat acısı
yaşıyor.
Iraq'ta bir âîlenin bütün fertleri katledildiği için Fildişi Sahili'nde bir
çocuk yetim kalıyor.
Lübnan'da bir direnişçi öldürüldüğü için Arjantin'de genç bir kadın dul
kalıyor.
Beyaz Adam hakimiyetini kaybediyor, otoritesini kaybediyor, gücünü
kaybediyor. Kaybettikçe daha bir saldırganlaşıyor.
Dünyayı ele geçirmek için 1492'de harekete geçen, 1789'da siyasî ve
ideolojik temellerini oluşturan ve 1945'te "dünya hakimiyetini" ilân eden
Beyaz Adam, bu hakimiyetini 21. asırda kaybediyor.
İnsanlık, hîcret ediyor.
Mekke'yi terkedip Medine'ye doğru yol alıyor.
ibrahim Sediyani
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.