T a r a f s ı z D e ğ i l i z

ENGELS / KOMİNİZM ve EŞCİNSELLİK

SOL TARTIŞIYOR KATKILAR-GÖRÜŞLER Perinçek'ten Kürkçü'ye eşcinsellik


Bu yazı BirGün Gazetesinin 'BirGün Soruyor Sol Tartışıyor' adlı yazı dizisinde Ertuğrul Kürkçü'nün "eşcinsellerin hakları ile emeğin hakları meselesinin aynı düzleme yerleştirildiği bir yerde, sol bir politikadan söz etmek imkansızlaşır" cümlesi üzerinden kaleme alınmıştır. Bu ifadenin Türkiye Solu'nun genel olarak bakış açısını yansıttığını bu anlamda bu yazıyı genel olarak Türkiye'de Sol Hareketin teorik eksikliğinin bir eleştirisi olarak almanın doğru olacağını düşünüyorum.

Doğu Perinçek'in 1999 yılında 'Eşcinsellik ve Yabancılaşma' adlı bir yazı dizisi Cumhuriyet Gazete-si'nde yayınlamıştı. (1) Bu yazıda eşcinselliğin kapitalizmin bir artığı olduğunu vurgulamaya çalışmıştı. Bunun üzerine LGBTT kurumları; Lambda-istanbul, Kaosgl ve Venüsün Kızkadeşleri aynı gazeteye "Eşcinsel Sivil Toplum Örgütlerinden Doğu Perinçek'e Cevap" (2) başlıklı bir yazı yazmışlardı.

O günden bu güne neredeyse 8 yıl geçti. Şimdi de sol içinde önemli bir isim olan Ertuğrul Kürkçü de eşcinsellere karşı homofobisini göstermiş oldu. Tıpkı bundan yıllar önce Doğu Perinçek'in yaptığı gibi tıpkı Deniz Baykal'ın yaptığı gibi. Beni asıl üzen de bu iki yaklaşımın altındaki homofobik tutumun sol düşün düzlemine çekilmiş olmasıdır. Gerek Doğu Perinçek'in gerekse Ertuğrul Kürkçü'nün eleştirilerinin 'sol' adı altında ama hiçbiri sol düşün dünyası eserine referans verilmeden açıklanması, her iki bakış açısının da bilimsellikten uzak sübjektif yorumlar olduğunu gösteriyor. Bu anlamda sol düşün dünyasının temel yargılarından bir olan sınıf kavramı üzerinde kısaca durarak Doğu Perinçek ve Ertuğrul Kürkçü'nün sınıf tahlilindeki çıkmazlarına dilim döndükçe açıklık getirmeye çalışacağım.

Öncelikle Sol Hareketin üzerinde durduğu bir alıntı paragraf ile yazıya başlamanın hayırlı olacağını düşünüyorum. Bu paragrafın sol ve sınıf kavramlarının yeniden yorumlanması açısından önemli olduğunu belirteyim.

Marks ve Engels'e ait notlarda "İlk işbölümü, erkekle kadın arasında, döl verme bakımından yapılan işbölümüdür" ve Engels buna eklemede bulunur: "Tarihte kendini gösteren ilk sınıf çatışması, erkekle kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca evliliği içindeki gelişmesiyle ve ilk sınıf baskısı da dişi cinsin eril cins tarafından baskı altına alınmasıyla düşümdeşti. Karı-koca evliliği büyük bir tarihsel ilerlemedir; ama aynı zamanda kölelik ve özel mülkiyetin yanı sıra günümüze kadar ve bazılarının gönenç ve gelişmesi bazılarının da acı ve gerilemesiyle elde edildiğine göre her ilerlemenin görece bir gerileme olduğu açığa çıkar." (3) Bu paragraf dışında yine Alman İdeolojisi adlı eserin 59. sayfasında benzer yorumları görmek mümkün. Yazıyı daha fazla uzatmamak için bu paragrafı buraya almıyorum. (4)

Yukarıdaki paragrafa bağlı kalacak olursak; İlk işbölümünün üremeye dayanması nesnel bir gerçeklik olarak kabul edebiliriz. Neslin devamı olarak bakılan bu pratik süreç kadına çocuk doğurma, erkeğe ise bu süreçte dölleme rolünü vermiştir ki ilk işbölümü olması -doğal-dır. Ancak bu işbölümü eşitsiz bir işbölümü olmakla beraber zorunlu ailenin -heteroseksizmin- yani karı-koca evliliğinin doğal kabul edilmesini de beraberinde getirmiştir. En-gels'in açıkça ifade edemediği ancak ima ettiği 'Tarihte kendini gösteren ilk sınıf çatışması, erkekle kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca evliliği içindeki gelişmesiyle başlar' sözü ile bir anlamda zorunlu karı-koca evliliğinin, zorunlu hete-roseksüel birlikteliğin -heteroseksizmin- ilk sınıfsal çatışmanın yeri olduğunu da vurgular gibidir. Zaten hemen ardından gelecek ikinci cümlede de 'ilk sınıf baskısı da dişi cinsin, eril cins tarafından baskı altına alınmasıyla paraleldir' der. Engels'in burada devreye 'ataerkil' kavramını ileri sürmüş olduğunu görüyoruz. Böylece iki kavram heterosek-sizm -zorunlu heteroseksüel sistem- ve Ataerkil kavramları sol düşün içerisinde tartışılması gereken kavramlar olmuştur. Tabii ki Feminizm'in çok daha eskiye dayanan mücadelesini paranteze almak gerekir. Çünkü Feminist Hareket ile Sol Hareket uzun yıllar bu tartışmayı yapabilmiştir. Heterosek-sizm konusu ise ancak 2000'li yıllardan sonra konuşulmaya başlanmıştır. Bu anlamda Heterosek-sizm ve ataerkil kavramlarını tartışmaya açamamak ve bunları aşamamak Türkiye Sol Hareketi'nin kronik teorik sorunu olmuştur. Çünkü Türkiye Sol Hareketinin ağrılıklı olarak Marksist- Leninist ve Maocu çizgide Sovyet ve Çin etkisinde kalmaları nedeniyle eşcinselliği de bu kanallardan yorumlamaya çalışmışlardır. (5)

Tabii ki burada eşcinsellik konusunda Sovyet ve Çin kaynaklı yorumların bilimsellikten uzak ve homofobik kaynaklar olduğunu unutmamak gerekir. Tekrar sol kaynaklara dönecek olursak Marks da şu cümleleri ile aileyi mercek altına almaya çalışmıştır; 'Daha başlangıçta tarımsal hizmetlerle ilgili olduğuna göre, modern aile, tohum halinde, yalnızca köleliği değil toprak-bentliği de kapsar. Sonraları toplum ve devleti içinde geniş ölçüde gelişen bütün çelişkiler minyatür halinde modern ailenin içinde vardır. Bu aile biçimi, iki başlı aileden tek eşliliğin belirtisidir. Kadının bağlılığının, yani çocuklarının bağlılığının sağlama bağlamak için, kadın erkeğin insafına bırakılmıştır. Adam kadını öldürür, hakkını kullanmaktan başka bir şey yapmış olmaz.' (6)

Engels'e paralel bir düşüncede Marks'ın da belirttiği şey olan ailenin bütün çelişkileri içinde barındırdığıdır ki bu çelişki de tam da heteroseksüel ilişkilerin doğal kabulünden kaynaklanan bir durum gibi görünmektedir. Belki de Marks heteroseksüel ilişkilerin mülkiyet ilişkileri ile göbekten bağlı olmasını itiraf etseydi bugün her şey daha farklı olurdu. Böylece kendi kuramını daha sağlam temelde geliştirebilirdi. Yine de benim Marksizm'e katkım ancak bu temelde olabilecektir.

Ayrıca ailenin doğal bir yapı olduğunu kabullenmek Althusser'in 'Devletin İdeolojik Aygıtları' eserinden bir şey anlamamış olmayı da beraberinde getirir. Althusser 'Her ideoloji, yarattığı ve imgesel olması zorunlu çarpıtmasında, var olan üretim ilişkilerini -ve de bu ilişkilerden türeyen öteki ilişkileri- değil, ama her şeyden önce, bireylerin üretim ilişkileri ve bu ilişkilerden türeyen ilişkilerle kurdukları -imgesel- ilişkiyi tasarımlar. Demek ki ideoloji de tasarımlanan, bireylerin varoluşunu yöneten gerçek ilişkiler sistemi değil, bu bireylerin boyun eğerek yaşadıkları gerçek ilişkilerle kurdukları imgesel ilişkidir. (7)

Althusser ideolojilerin üretim ilişkileri ile yanı süreçte baskıcı bir biçimde geliştiklerini ifade eder. Bu anlamda heteroseksizm de tam da heteroseksüel ilişki normlarına konumlanan bir ideoloji olarak karşımıza çıkar. Heteroseksüel bir birlikteliğin aklımda karşılıkları tam da bu ideolojiyi yansıtır. Din ideolojisinde dine inanmak için önce tanrının varlığını kabul etmek gerekir. Althusser bunu dini örnek vererek açıklar. Aynı temelde heteroseksizm ideolojisinin varlığını devam ettirmek için heteroseksüel ilişkinin tek ve mutlak olduğuna inanmanın kabulünden geçer ki Doğu Perinçek ve Ertuğrul Kürkçü'nün bakış açısı da budur.

Bu nedenle zorunlu ailenin katı sınıfsal, kurumsal yapının oluşmasında etkili olduğunu gözden kaçırmamak gerekecektir. Tarım toplumuna geçmeden önce de ilk işbölümü olan üreme üzerine kurulan işbölümü açık olarak cinsiyet temelli olmakla birlikte çocuğun 'döllenme' sahasından, doğumuna ve yetiştirilmesine kadar kadın ve erkeğe yüklenen toplumsal cinsiyet rollerinin varlığının da ailenin mutlak kabulünde önemli bir etken olduğu su götürmez bir gerçekliktir. Stevens J. de aidiyet ve kimlik kavramlarını sorgularken ırk, millet, aile değerlerinin doğum ile ilgili olduğunu dinin ise ölüm üzerine kurulduğunu ifade eder. Bizi ilgilendiren ise ailenin milliyet ve ırk kavramlarıyla hangi noktada birleştiğidir. (8)

Bu anlamda aile -heteroseksüel sistem- sadece özel alan ile sınırlı değil aynı zamanda onun türevleri olan ideolojilerle de varlığını sürdürebilmiştir. Bugün Türkiye'deki solcuların çoğu, kendi yaşadıkları heteroseksüel dünyayı yeterince eleştireme-mişlerdir. Yaşadıkları aile ilişkilerinin gerici yanlarını ortaya koyamamışlardır. Bunun yerine eşcinseller ile uğraşmayı kendilerine iş edinmişlerdir.

Sınıf kavramını heteroseksizm çerçevesine oturtmam bazı solcuları kızdırsa da heteroseksizmin sınıf kavramı ile ne kadar da bağlantılı olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Heteroseksizm kavramını tartışmaya açmak için eşcinsel olmamız gerekmiyor. Bütün heteroseksüeller yaşamış oldukları bu baskıcı ideolojiden ancak sınıf kavramı ile paralel heteroseksizm kavramını gündeme taşıyarak aşabilirler. Yoksa bugün Ertuğrul Kürkçü'nün sol düzleminden bakacak olursak bir arpa boyu yol bile alamayız. Evet, işçi sınıfının sınıf karakteri vardır. Ancak sol karakteri de doğal olarak olmak zorunda değildir. Bu tıpkı bütün kadınların feminist, bütün eşcinsellerin de anti-heteroseksist olmasını getirir ki sanırım buna çağımızda özcü düşünce diyoruz.

Heteroseksizm bağlantılı olarak bugün Eşcinsel Hareketin teorik çerçevesini çizmek henüz erken olsa da bu küçük hareketin ırkçılık, milliyetçilik, militarizm, ataerkil ve heteroseksizm karşısında konumlandığını söylemek mümkün. Bu anlamda eksik kalan sınıf temelli yaklaşımların eleştirisi Eşcinsel Hareket içerisinde belirgin olmamasının nedenleri üzerinde kafa yormak gerekirken tamamıyla sınıf dışı altı boş homofobik tutumların Eşcinsel Harekete bir şey kazandırmayacağını söyleyebilirim. Türkiye'de solun dibe vurduğu günümüzde geçmişin romantik sol hayal dünyasından kurtulmamız gerekiyor. Eşcinsel Hareketin sınıf hareketleri ile sol bir düzlemde yer almasının önünü homofobik yaklaşımlarla kesmenin kişisel şeyler olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de Eşcinsel Hareketin kimlik ekseninden sınıf eksenine kayması için nedenler ortada duruyorken soldan bazı homofobik kişilerin Deniz Baykal, Doğu Perinçek ve Ertuğrul Kürkçü'nün içi boş öngörüden uzak yaklaşımlarının sola zarar verdiğini düşünüyorum. Türkiye'de sol hareketin özgürlükten yana, kimlikleri dışlamadan sınıf eksenine kayabilmesinin zamanın çoktan gelip geçmiştir. Son olarak Ergun Aydınoğlu'nun yaptığı bir tespiti aynen buraya alarak yazımı bitiriyorum. 'Solu birleştirecek ve onu işlevli kılacak olan artık kendisi değil, geleceğin yeni bir sosyal hareket dalgasıdır.'

ERDAL PARTOG Lambdaistanbul LGBTT Hak İhlalleri İzleme Kom. Üyesi



--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.