İnönü'nün liderliği
Adım adım yaklaşmakta olan ihtilal, lider sorununu da beraberinde getirmekte gecikmedi. İhtilal birliklerini kontrol altında tutabilecek kimsenin içimizde olması lazımdı.
1960 yılının Mayıs'ına doğru, İsmet Paşa'yı, ihtilalin lideri olarak görmek özlemini duyanlar pek çoktu. Birçok arkadaşımız, İsmet Paşa ile CHP'yi ayırıyordu. Bize göre, o dönem demokratik hayatımızın üç müessesesi vardı. Bunlar İsmet Paşa, CHP ve DP idi.
28 Nisan olayları üzerine alınan sert önlemleri Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisinin İstanbul' a gelişine bağlarım. 28 Nisan olaylarının en yoğun bir gecesinde, Celal Bayar'ın beraberinde Adnan Menderes olduğu halde Yeşilköy Havaalanı'ndan vilayete geldiğini öğrendik. Ordu komutanı ve vali ile yapılan brifing sonucunun, onlarda yarattığı kuşku büyük olmuştu.
İktidar, şiddete karşı şiddet yolunu seçmişti. Bunun sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan ''Tahkikat Komisyonu''nda kendini gösterdi. TBMM tahkikat komisyonu, 28/29 Nisan olayları ile ilgili sivil–asker ayırmaksızın soruşturma yapma kararı aldı. Bu karar uygulama safhasına geçti. Bir kısım tahkikatçılar, İstanbul Vilayet binasını, soruşturma karargâhı yaptılar.
Akşam boşalan Davutpaşa Hapishaneleri, sabahleyin yeniden dolduruluyordu.
Bizim Davutpaşa'daki demokrasiye sadık yöntemimiz, hükümet ilgililerince izleniyordu. Bu nedenle kışlanın biraz ötesindeki askerî fırının önünde beş on polis, örfi idareye karşın devamlı nöbetteydi. Kanun himayesinde salıverilen tutukluları, yeniden toplayan polisler, aslında kendi iktidarlarının işlerini güçleştiriyorlardı.
Polisin bu tavrını haber aldığımız için, biz de salıverilen tutukluları, ya arka yollardan gönderiyor veya askerî araçlarla şehre gitmelerini sağlıyorduk. Ayrıca polise karşı, yeni bir yöntemi de uygulamaya başlamıştık. Kışlaya girmeden önce sekiz yüz metre ötedeki inzibat karakoluna, tabanca vesair silahını bırakmayan polis kışla bölgesine alınmıyordu. Aslında girişi tek yol halinde bırakarak, tüm yollardan geçişi yasaklamıştık. Bunu, öncelikle, kendi güvenliğimiz için öngörmüştük.
Birinci Ordu Askeri Mahkemesi'nin, bazı subayları tutuklayacağı yolundaki haberler de bize ulaşmaya başlamıştı. Ahmet Yıldız, Mehmet Özgüneş ve Numan Esin görev yaptıkları İstanbul Örfî İdare Karargahı'ndan, bu haberleri bize aralıksız olarak iletiyorlardı. Davutpaşa Kışlası'ndan yapılacak herhangi bir tutuklamaya karşı, ortak sorumluluk altında hareket planı hazırlandı.
Etimesgut komutanı
Ancak, Ankara'daki durum, ciddiyetini koruyordu. Hareketle birlikte, beş on tabancalı subayın yalnız başlarına müdahale, emniyet ve sonuç aldıktan sonra da, vaziyetlerini yalnız başlarına muhafaza etmeleri, hayaldi. İşte bu sebeple, henüz silahlı bir birliğin sağlanamaması en mühim müşkildi. 29 Nisan 1960'ta Ankara'daki olaylara ordu birliklerinin müdahalesinde patlayan silahlar, soruları cevaplamıyordu. Bilakis, endişelerin devamına sebep oluyordu. Bu sebeplerle Ankara'dan, saat başı özel kanal ile haber alınması devam ediyordu. 555K şifresi ile (beşinci ayın beşinci günü saat beşte Kızılay'da) hazırlanan miting, Harp Okulu'nun beklenmedik zamanda şehirdeki yürüyüşü, toplumda gün geçtikçe endişenin artmasına sebep oluyordu. Bizim açımızdan, bu gelişmeler, bir manada yakında, aranılan silahlı gücün var olacağının habercisi olacağı ümidini doğuruyordu.
Etimesgut'ta yerleşik, Zırhlı Tugay'ın vurucu gücü yardımı sağlanabilme ihtimaline rağmen, Tugay Komutanı Tuğgeneral Yusuf Demirdağ'ın Menderes ile kişisel ve duygusal bağları vardı.
DP'liler iktidara gelişlerini kutlamak amacı ile Ankara ve İstanbul'da düzenlemek istedikleri törenleri, gerçekleştirme imkânından mahrum olduklarını anladıkları için, İzmir'e yöneldiler. 14 Mayıs günü için, İzmir'de bulunmak ve buluşmak üzere, Menderes'in deniz yolu ile gideceğini öğrendik.
Adım adım yaklaşmakta olan ihtilal, lider sorununu da beraberinde getirmekte gecikmedi. İhtilal birliklerini kontrol altında tutabilecek kimsenin içimizde olması lazımdı.
3. Zırhlı Tugay'da komuta kademesinde bulunan yüksek rütbeliler, daha başlangıçta dışlanmış vaziyette kalmışlardı. Tugayın, vurucu gücünü Tank ve Zırhlı Piyade taburları teşkil ediyordu. Zırhlı Keşif Birliği bu gücün daima, savaş durumuna göre önünde veya gerisinde görev yapacak durumdaydı. Diğer birlikler, destek birlikleri idi. Birliklerin teşekkülü, yönetenlerin rütbe ve ihtilal ile ilişkileri, komuta olayında da önem kazanıyordu. Davutpaşa'da üç ana tim oluştu. Zırhlı Piyade Timi (bir tank bölüğü takviyeli), Tank Tabur Timi (bir zırhlı piyade bölüğü takviyeli) ve Zırhlı Keşif Birliği.
Liderlik konusunda Özkaya; birinci fikri savunuyor ve lider belirgin olmadıkça işi ağırlaştırıyordu. Bunun için bazı gerekçeler öne sürüyordu. ''İhtilalin amacının yalnız devlete el koymak olmadığını, ortamın hazır olduğu her dönemde silah gücü olan çok kişinin bu işi başarabileceğini söylüyordu. Önemli olan, el koyduktan sonra, devlet statüsünün işlerliğiydi. Hiçbir ülkenin, dünyaya kapılarını kapayamayacağı bir gerçekti. Dünya devletlerinin, ihtilal sonrası Türkiye'deki yeni hükümeti tanımaları bir mecburiyetti. İhtilal sonrası Türkiye, dünya içerisinde kendine bir yer bulamazsa, komşu olan veya olmayan ülkelerin hasmı haline gelebilir, bu da Türk halkını çileden çıkararak, ihtilalcilere hain damgasını vurabilirdi.
Orhan Erkanlı ise, ikinci fikri destekliyordu. Ona göre, ihtilalde lidere gerek yoktu. İhtilal, bu ihtilale katılanlar içinden liderini çıkarırdı. Dış dünya, silah gücü ile herkese kendini kabul ettiren bir lideri saymak zorundaydı. Sevmese de, beğenmese de bunu belli edemezdi.
Bunların dışında çok önemli olan bir sorun, İsmet Paşa, faktörüydü. Ordunun büyük kesimi, İsmet Paşa'nın konuşmalarını adeta ezberliyordu. Akis dergisi, orduda elden ele dolaşan en itibarlı dergiydi. Çeşitli basın yasaklamaları ve oyunlarına karşın, gerçekleri Akis'ten öğreneceğimiz kanısındaydık.
Muhalifleri, gözümüzde dev bir komutan olan İsmet Paşa'nın iktidar hırsını, önceleri sömürü tezgâhı olarak kullanmışlardı. 1954 sonraları, bu varsayım geçerliliğini yitirmişti. İktidarı bırakıp gitmesi, köylü ve kentlinin arasına girmesi ona saygınlık kazandırmıştı. 1960 yılının Mayıs'ına doğru, İsmet Paşa'yı, ihtilalin lideri olarak görmek özlemini duyanlar pek çoktu. Birçok arkadaşımız, İsmet Paşa ile CHP'yi ayırıyordu. Bize göre, o dönem demokratik hayatımızın üç müessesesi vardı. Bunlar İsmet Paşa, CHP ve DP idi. Aslında CHP, İsmet Paşa'dan dolayı itibar kazanıyordu. İktidarının partisine kaybettirdiği puanları, İsmet Paşa tek başına topluyordu.
İsmet Paşa olmayınca Cemal Gürsel
Lider isteyenlerin ağır bastığı gözükmeye başlamıştı. Cemal Gürsel'in adı böylece ortaya çıktı. Bu isim, tutmuştu. Orduda Aga Cemal adı ile anılan Gürsel Paşa, dürüst ve tok sözlü bir askerdi. Akis dergisi de onu kapak yapmıştı. Böylece lider sorunu, tartışmaların dışında kalmaya başlamıştı.
Bu arada Orhan Erkanlı, Örfi İdare Karargahı ile yaptığı görüşmeleri teke indirmişti. Yalnız yapmayı daima yeğ tuttuğu, bu görüşmeleri yine bize tekli olarak iletmeye başlamıştı.
--
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.