ZİHİN KONTROL OPERASYONLARI: YENİ SİLAH BEYİN Mİ?
Son elli yıldır, zihin kontrol çalışmaları, psikolojik savaş
yöntemleri dünyanın iki süper devletinin gündemine oturmuş durumda…
Zihinsel dalgaların, elektromanyetik dalgaların insan beynini
etkilediği bir gerçek…Bakın Prof. Dr. Haluk Nurbaki bu konuda ne
demiş:
"Düşünelim ki, hali vakti yerinde, zengin, her istediğini alabilen
mutlu bir insan var. Ama bu insanı akşamleyin evine geldiği zaman
bir huzursuzluk kaplıyor. Bunun sebebi, bu kişinin sahip olduğu
imkanlara komşularının sahip olmaması üzerine komşularından gelen
zihinsel dalgalardır. Daha önemli bir şey söyleyeyim, sevgisini
kaybetmiş toplumlar içerisinde yaşayan insan, orada bulunduğu
müddetçe zihni frekansları, sevgi yayınlarını kendiliğinden iptal
eder. Toplumdan gelen kavga, huzursuzluk yayınları o kişinin de
beynini işgal eder, onu da rahatsız eder. Dolayısıyla gerek bir alet
vasıtasıyla, gerek şeytan-manevi etki- vasıtasıyla ve gerekse insan
vasıtasıyla dalga hareketlerinden etkilenmek mümkündür.
Her harf ayrı bir frekans yayar. Harfler düşünce haline geldikten
sonra, yayın başlar. Yani ben mesela,"akrep" dedikten, beş harfi bir
araya getirdikten sonra yayın haline geçer. Ondan önce yayın yoktur.
Mesela "A" harfi bir hiçtir. Herhangi bir şeyi sesli olarak
düşünmeden yani sessiz olarak düşündüğünüzde de bir yayın söz
konusudur. Bu kanalla düşüncenin tespiti mümkün ama imkansız denecek
kadar çok zor bir hadise…"
"Elektronik haberleşme alanında gerçekleşen akıl almaz ilerleme,
bireyin özel hayatı için büyük bir tehlike yaratmaktadır." Diyor,
ABD Federal Mahkeme Başyargıcı Earl Warren…
CIA da, senelerdir, "Uyuyan Güzel" kod adlı bir araştırma operasyonu
yürütülüyor. Amaç:
"İnsan beyninin uzaktan kumandası, yönetilmesi ve yönlendirilmesi!"
CIA bu yöndeki çalışmaların sürdürüldüğünü ve son derece olumlu
sonuçlar alındığını resmen açıklıyor. Servis hedefini anlatmak için
örnekler veriyor:
Toplu bir ayaklanma halinde, karşı gösteri halindeki insanları
kontrol altına almak, sakinleştirmek, teslim olmalarını sağlamak…Bir
teröristin uzaktan kumandayla etkisiz hale getirilmesini sağlamak…
Nasıl olacak bu iş?
Elektromanyetik ışınlarla beyinin bazı hücrelerini yok ederek veya
bir süre için uyuşturup etkisiz hale getirerek…
Hedef beyin! İnsan beynini uzaktan kontrol altına alma çalışmaları
Kaliforniya'daki laboratuarlarda, Moskova üniversitelerinin deney
odalarında sürdürülüyor.
Fareler, kediler, köpekler üzerinde başarılı olan yeni silahlar,
insanoğlunu yönlendirmeye hazırlanıyor.
Elektromanyetik ışınlar; metal, beton, su gibi engelleri rahatça
aşabiliyor, yüzlerce metre uzağa iletilebiliyor. İnsan beyni hedef
alındığı zaman, beyinin en en iyi koruma altındaki bölümlerine dahi
ulaşabiliyor, etki yapabiliyorlar! İşte yarınların istihbarat silahı
bu.
Pentagon'un iddialarına göre, Ruslar bu alanda daha ileri gitmeyi,
Amerikalıları geride bırakmayı başarmışlar. 1985'ten beri, bir
kilometre mesafeden etkili olan, portatif ışın tabancasını
istihbaratçılara ve askerlere teslim etmişler.
DİGİTAL TERÖRİZME DOĞRU
Beynin uzaktan kontrolü ve yönlendirilmesi olarak tanımlanan digital
terörizm, insanlığa yönelik yeni bir tehdit mi oluşturuyor?
Kapsamlı ve ciddi bir şekilde, ilk olarak John St. Clair Akwei
adındaki bir amerikan vatandaşının, 1996 da Amerikan Ulusal Güvenlik
ajansı(NSA) aleyhine açtığı bir davayla gündeme gelen, uzaktan
düşünceleri okuma ve yönlendirme teknolojisinin, gizliden gizliye
kullanıldığını kanıtlayacak pek çok delil artık mevcut….
Akwei, NSA'nın kendisini sürekli takip edip davranışlarını kontrol
ettiğini iddia etmişti, mahkemeye yüzlerce sayfalık delil sunmuştu.
Kısmen kanıtlanan iddialara göre NSA, bunu "sinyal istihbaratı" adı
verilen bir sistemle yapıyor. Bu sistem, dünyada elektrik taşıyan
her şeyin çevresinde manyetik alan olduğu ve alanların
elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA nın
geliştirdiği sistemle, uydular aracılığıyla, dünyanın neresinde
olursa olsun, bir canlıyı kontrol altına almak ve izlemek mümkün…
NSA'nın sinyal istihbaratının ilk aşaması, kontrol altına alınacak
kişinin elektromanyetik dalga boyunun tespit edilmesi. Herkese göre
değişen ve 3-50 Hertz arasındaki elektromanyetik dalga boyutunun
tespitinden sonra, bu dalga boyu bilgisayara giriliyor ve artık 24
saat o kişi uydular ve çeşitli araçlar aracılığıyla şüpheli kişideki
elektriksel hareketleri analiz eden NSA, kişinin beyin haritasını
çıkararak düşüncelerini de okuyabiliyor. Konuşma merkezindeki
elektrik akımının analizi sayesinde, hedef kişinin sözleri dahi
tespit edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin gördüklerine
ulaşılabiliyor.
Sinyal istihbaratı sistemi tersten de kullanılıyor. Bu teknolojinin
ürperten boyutu da, aslında burada yatıyor. Yani bir kişinin
elektromanyetik dalgalarına kilitlenip uydu aracılığıyla yapılan
takip, onu yönlendirmede de kullanılabiliyor. Hedefin beynindeki
çeşitli merkezlere gönderilen elektromanyetik sinyallerle kişinin
görme, işitme, koklama, hareket etme gibi her türlü duyu ve
davranışı değiştirebiliyor. Gönderilen sinyaller sayesinde hedef
kişi, başkalarının duymadığı sesleri duyabiliyor ya da görüntüleri
görebiliyor.
Burada, yukarıda değindiğimiz bir noktanın altını tekrar çizmekte
yarar var: Beyindeki elektromanyetik dalga frekansı her insanda
farklı olduğu için, belirli bir kişiye gönderilen görüntü, ses ve
benzeri sinyalleri diğer insanların hissetmesi mümkün olmuyor. Bu
nedenle elektromanyetik tacize maruz kalan kişilerin itirafları,
yeterli delil olmadığı için tamamıyla kanıtlanamıyor.
PANDORA PROJESİ BAŞLANGIÇ OLDU
Uzaktan beyin okuma ve yönlendirme teknolojisinin doğuşu Batı'da
olsa da, bu teknolojinin temellerini atan Sovyet Rusya oldu. 1960-65
arası Moskova'daki büyükelçilik binasında görevli Amerikalı
personelin (Amerikan elçisinin daha sonra ölmesini de içeren)
çeşitli fiziksel ve zihinsel hastalığa neden olan elektromanyetik
sinyallerle kuşatıldığının farkına varılmasıyla, bu teknolojiden
haberdar oldu. Geçmişte ABD Savunma Bakanlığı'nda Bilim Danışmanı
olarak görev yapan dr. Stephan Possony, ABD nin bu alandaki ilk
kapsamlı projesi olan PANDORA projesinin nasıl başlatıldığını
sonradan şu sözlerle açıklayacaktı.
"Moskova'daki elçinin ve diğer çalışanlardan bir çiftin, lösemi
nedeniyle ölmesinden sonra orada ne olduğunu çok dikkatli
araştırmamız için ani bir emir geldi. Dev bir proje yürürlüğe
girdi.Bu tümüyle Pandora projesi olarak bilinen hale geldi ve bu
CIA'yi, İleri Araştırma Proje Ajansı (ARPA) nı, devlet
departmanını , donanmayı ve orduyu da içeren TUMS, MUTS ve BAZAR
Projeleri gibi çok sayıda paralel projeyi kapsıyordu.
Sonradan Moskova Sinyalleri olarak adlandırılan elektromanyetik
sinyallerin, Amerikan elçiliğini hergün hedeflediğini söyleyen
Dr.Possony, ARPA nın 20 Aralık 1966 tarihli"çok gizli" notuyla bu
projenin önemini gösteriyor. Dr. Possony,"Tehdidin ne olduğunu
belirlemek için Beyaz Saray, ABD haberalma heyeti vasıtasıyla,
Devlet departmanı, CIA ve savunma bakanlığı içinde bir araştırma
çalışmasının yürütülmesi için direktif verdi.
Ulusal programın koordinasyonu "TUMSé kod adıyla Devlet departmanı
tarafından yapıldı. ARPA, insan üzerinde düşük seviyeli
elektromanyetik radyasyon etkileri bulunan ve potansiyel
tehditlerden birisiyle ilgilenen tüm programın seçilmiş bir kısmında
temsil edilmekte ve bunu üzerinde araştırma yürütmektedir. Bu
not "pandora" diye adlandırılan bu programdan elde edilen ilk
sonuçları özetlemektedir." Diyor.
ABD bu yeni teknolojiyi tanımaya ve geliştirmeye çalışırken, 1974
yılında, V.P. Kaznacheyev adındaki bir bilim adamı, ölümün uzak bir
mesafeden ultraviyole ışınlarının nakledilmesiyle
gerçekleştirilebileceğini kanıtladı. Aynı yılda bir Çek mühendis,
Robert Pavlita ise böcekleri uzak bir mesafeden "psikotronik"
cihazlar kullanarak öldürebildiğini gösterdi. CIA'nın Pavlita'nın
çalışmalarıyla ilgili raporlarına göre, bu bilim adamı insanda güçlü
psikolojik rahatsızlıklara ve ölüme neden olacak kapasiteye sahip
olan, biri 320 km., diğeri daha uzun mesafeden etkili olan
iki "psikotronik " silah geliştirdi.
NÖRO-ELEKTRO MANYETİK SİLAHLARIN ETKİLERİ
Nöro-elektromanyetik silahların insan üzerinde kullanılmasıyla
ortaya çıkan etkiler, silahların geliştirlmesinde habersizce denek
olarak kullanılanların psikolojik yardıma ihtiyaç duymalarıyla
ortaya çıktı. Bu etkilerin bazıları şöyle:
Hafıza kaybı ve davranış bozuklukları
Duyulan sesin yönü, şiddeti ve içeriğinin değişmesi.
Göz kapaklarını denetleyerek konuşmanın bozulması.
Şiddetli kalp çarpıntısı.
Zahmetli işler sırasında omuzları ve kolları zorlanarak kazalara
neden olma.
Bir şey yaparken dirseklerin dürtüklenmesi ve işe engel olma.
Bacaklarda ağrı ve gereksiz hareketlenme, sağ ve sola sallanma ve
aşırı sertleşme.
Ayağın zor ulaşılan yerlerinde kaşınma ve kızarmalar.
*Sırttaki büyük kaslarda kasılmalar.
*El hareketlerinin kontrol edilmesi
*Düşüncelerin okunması ve ya dışarıdan düşünce iletilmesi.
*Rüyaların denetlenmesi.
*Hareket eden hayali görüntüler görülmesi.
*Göz kapaklarının sürekli açık tutturulması.
*Sürekli kulak çınlaması.
*Çene ve dişlerin neden yokken titremesi.
Ömer Özkaya
Zihin Kontrol Operasyonları
Son elli yıldır, zihin kontrol çalışmaları, psikolojik savaş
yöntemleri dünyanın iki süper devletinin gündemine oturmuş durumda…
Zihinsel dalgaların, elektromanyetik dalgaların insan beynini
etkilediği bir gerçek…Bakın Prof. Dr. Haluk Nurbaki bu konuda ne
demiş:
"Düşünelim ki, hali vakti yerinde, zengin, her istediğini alabilen
mutlu bir insan var. Ama bu insanı akşamleyin evine geldiği zaman
bir huzursuzluk kaplıyor. Bunun sebebi, bu kişinin sahip olduğu
imkanlara komşularının sahip olmaması üzerine komşularından gelen
zihinsel dalgalardır. Daha önemli bir şey söyleyeyim, sevgisini
kaybetmiş toplumlar içerisinde yaşayan insan, orada bulunduğu
müddetçe zihni frekansları, sevgi yayınlarını kendiliğinden iptal
eder. Toplumdan gelen kavga, huzursuzluk yayınları o kişinin de
beynini işgal eder, onu da rahatsız eder. Dolayısıyla gerek bir alet
vasıtasıyla, gerek şeytan-manevi etki- vasıtasıyla ve gerekse insan
vasıtasıyla dalga hareketlerinden etkilenmek mümkündür.
Her harf ayrı bir frekans yayar. Harfler düşünce haline geldikten
sonra, yayın başlar. Yani ben mesela,"akrep" dedikten, beş harfi bir
araya getirdikten sonra yayın haline geçer. Ondan önce yayın yoktur.
Mesela "A" harfi bir hiçtir. Herhangi bir şeyi sesli olarak
düşünmeden yani sessiz olarak düşündüğünüzde de bir yayın söz
konusudur. Bu kanalla düşüncenin tespiti mümkün ama imkansız denecek
kadar çok zor bir hadise…"
"Elektronik haberleşme alanında gerçekleşen akıl almaz ilerleme,
bireyin özel hayatı için büyük bir tehlike yaratmaktadır." Diyor,
ABD Federal Mahkeme Başyargıcı Earl Warren…
CIA da, senelerdir, "Uyuyan Güzel" kod adlı bir araştırma operasyonu
yürütülüyor. Amaç:
"İnsan beyninin uzaktan kumandası, yönetilmesi ve yönlendirilmesi!"
CIA bu yöndeki çalışmaların sürdürüldüğünü ve son derece olumlu
sonuçlar alındığını resmen açıklıyor. Servis hedefini anlatmak için
örnekler veriyor:
Toplu bir ayaklanma halinde, karşı gösteri halindeki insanları
kontrol altına almak, sakinleştirmek, teslim olmalarını sağlamak…Bir
teröristin uzaktan kumandayla etkisiz hale getirilmesini sağlamak…
Nasıl olacak bu iş?
Elektromanyetik ışınlarla beyinin bazı hücrelerini yok ederek veya
bir süre için uyuşturup etkisiz hale getirerek…
Hedef beyin! İnsan beynini uzaktan kontrol altına alma çalışmaları
Kaliforniya'daki laboratuarlarda, Moskova üniversitelerinin deney
odalarında sürdürülüyor.
Fareler, kediler, köpekler üzerinde başarılı olan yeni silahlar,
insanoğlunu yönlendirmeye hazırlanıyor.
Elektromanyetik ışınlar; metal, beton, su gibi engelleri rahatça
aşabiliyor, yüzlerce metre uzağa iletilebiliyor. İnsan beyni hedef
alındığı zaman, beyinin en en iyi koruma altındaki bölümlerine dahi
ulaşabiliyor, etki yapabiliyorlar! İşte yarınların istihbarat silahı
bu.
Pentagon'un iddialarına göre, Ruslar bu alanda daha ileri gitmeyi,
Amerikalıları geride bırakmayı başarmışlar. 1985'ten beri, bir
kilometre mesafeden etkili olan, portatif ışın tabancasını
istihbaratçılara ve askerlere teslim etmişler.
DİGİTAL TERÖRİZME DOĞRU
Beynin uzaktan kontrolü ve yönlendirilmesi olarak tanımlanan digital
terörizm, insanlığa yönelik yeni bir tehdit mi oluşturuyor?
Kapsamlı ve ciddi bir şekilde, ilk olarak John St. Clair Akwei
adındaki bir amerikan vatandaşının, 1996 da Amerikan Ulusal Güvenlik
ajansı(NSA) aleyhine açtığı bir davayla gündeme gelen, uzaktan
düşünceleri okuma ve yönlendirme teknolojisinin, gizliden gizliye
kullanıldığını kanıtlayacak pek çok delil artık mevcut….
Akwei, NSA'nın kendisini sürekli takip edip davranışlarını kontrol
ettiğini iddia etmişti, mahkemeye yüzlerce sayfalık delil sunmuştu.
Kısmen kanıtlanan iddialara göre NSA, bunu "sinyal istihbaratı" adı
verilen bir sistemle yapıyor. Bu sistem, dünyada elektrik taşıyan
her şeyin çevresinde manyetik alan olduğu ve alanların
elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA nın
geliştirdiği sistemle, uydular aracılığıyla, dünyanın neresinde
olursa olsun, bir canlıyı kontrol altına almak ve izlemek mümkün…
NSA'nın sinyal istihbaratının ilk aşaması, kontrol altına alınacak
kişinin elektromanyetik dalga boyunun tespit edilmesi. Herkese göre
değişen ve 3-50 Hertz arasındaki elektromanyetik dalga boyutunun
tespitinden sonra, bu dalga boyu bilgisayara giriliyor ve artık 24
saat o kişi uydular ve çeşitli araçlar aracılığıyla şüpheli kişideki
elektriksel hareketleri analiz eden NSA, kişinin beyin haritasını
çıkararak düşüncelerini de okuyabiliyor. Konuşma merkezindeki
elektrik akımının analizi sayesinde, hedef kişinin sözleri dahi
tespit edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin gördüklerine
ulaşılabiliyor.
Sinyal istihbaratı sistemi tersten de kullanılıyor. Bu teknolojinin
ürperten boyutu da, aslında burada yatıyor. Yani bir kişinin
elektromanyetik dalgalarına kilitlenip uydu aracılığıyla yapılan
takip, onu yönlendirmede de kullanılabiliyor. Hedefin beynindeki
çeşitli merkezlere gönderilen elektromanyetik sinyallerle kişinin
görme, işitme, koklama, hareket etme gibi her türlü duyu ve
davranışı değiştirebiliyor. Gönderilen sinyaller sayesinde hedef
kişi, başkalarının duymadığı sesleri duyabiliyor ya da görüntüleri
görebiliyor.
Burada, yukarıda değindiğimiz bir noktanın altını tekrar çizmekte
yarar var: Beyindeki elektromanyetik dalga frekansı her insanda
farklı olduğu için, belirli bir kişiye gönderilen görüntü, ses ve
benzeri sinyalleri diğer insanların hissetmesi mümkün olmuyor. Bu
nedenle elektromanyetik tacize maruz kalan kişilerin itirafları,
yeterli delil olmadığı için tamamıyla kanıtlanamıyor.
PANDORA PROJESİ BAŞLANGIÇ OLDU
Uzaktan beyin okuma ve yönlendirme teknolojisinin doğuşu Batı'da
olsa da, bu teknolojinin temellerini atan Sovyet Rusya oldu. 1960-65
arası Moskova'daki büyükelçilik binasında görevli Amerikalı
personelin (Amerikan elçisinin daha sonra ölmesini de içeren)
çeşitli fiziksel ve zihinsel hastalığa neden olan elektromanyetik
sinyallerle kuşatıldığının farkına varılmasıyla, bu teknolojiden
haberdar oldu. Geçmişte ABD Savunma Bakanlığı'nda Bilim Danışmanı
olarak görev yapan dr. Stephan Possony, ABD nin bu alandaki ilk
kapsamlı projesi olan PANDORA projesinin nasıl başlatıldığını
sonradan şu sözlerle açıklayacaktı.
"Moskova'daki elçinin ve diğer çalışanlardan bir çiftin, lösemi
nedeniyle ölmesinden sonra orada ne olduğunu çok dikkatli
araştırmamız için ani bir emir geldi. Dev bir proje yürürlüğe
girdi.Bu tümüyle Pandora projesi olarak bilinen hale geldi ve bu
CIA'yi, İleri Araştırma Proje Ajansı (ARPA) nı, devlet
departmanını , donanmayı ve orduyu da içeren TUMS, MUTS ve BAZAR
Projeleri gibi çok sayıda paralel projeyi kapsıyordu.
Sonradan Moskova Sinyalleri olarak adlandırılan elektromanyetik
sinyallerin, Amerikan elçiliğini hergün hedeflediğini söyleyen
Dr.Possony, ARPA nın 20 Aralık 1966 tarihli"çok gizli" notuyla bu
projenin önemini gösteriyor. Dr. Possony,"Tehdidin ne olduğunu
belirlemek için Beyaz Saray, ABD haberalma heyeti vasıtasıyla,
Devlet departmanı, CIA ve savunma bakanlığı içinde bir araştırma
çalışmasının yürütülmesi için direktif verdi.
Ulusal programın koordinasyonu "TUMSé kod adıyla Devlet departmanı
tarafından yapıldı. ARPA, insan üzerinde düşük seviyeli
elektromanyetik radyasyon etkileri bulunan ve potansiyel
tehditlerden birisiyle ilgilenen tüm programın seçilmiş bir kısmında
temsil edilmekte ve bunu üzerinde araştırma yürütmektedir. Bu
not "pandora" diye adlandırılan bu programdan elde edilen ilk
sonuçları özetlemektedir." Diyor.
ABD bu yeni teknolojiyi tanımaya ve geliştirmeye çalışırken, 1974
yılında, V.P. Kaznacheyev adındaki bir bilim adamı, ölümün uzak bir
mesafeden ultraviyole ışınlarının nakledilmesiyle
gerçekleştirilebileceğini kanıtladı. Aynı yılda bir Çek mühendis,
Robert Pavlita ise böcekleri uzak bir mesafeden "psikotronik"
cihazlar kullanarak öldürebildiğini gösterdi. CIA'nın Pavlita'nın
çalışmalarıyla ilgili raporlarına göre, bu bilim adamı insanda güçlü
psikolojik rahatsızlıklara ve ölüme neden olacak kapasiteye sahip
olan, biri 320 km., diğeri daha uzun mesafeden etkili olan
iki "psikotronik " silah geliştirdi.
NÖRO-ELEKTRO MANYETİK SİLAHLARIN ETKİLERİ
Nöro-elektromanyetik silahların insan üzerinde kullanılmasıyla
ortaya çıkan etkiler, silahların geliştirlmesinde habersizce denek
olarak kullanılanların psikolojik yardıma ihtiyaç duymalarıyla
ortaya çıktı. Bu etkilerin bazıları şöyle:
Hafıza kaybı ve davranış bozuklukları
Duyulan sesin yönü, şiddeti ve içeriğinin değişmesi.
Göz kapaklarını denetleyerek konuşmanın bozulması.
Şiddetli kalp çarpıntısı.
Zahmetli işler sırasında omuzları ve kolları zorlanarak kazalara
neden olma.
Bir şey yaparken dirseklerin dürtüklenmesi ve işe engel olma.
Bacaklarda ağrı ve gereksiz hareketlenme, sağ ve sola sallanma ve
aşırı sertleşme.
Ayağın zor ulaşılan yerlerinde kaşınma ve kızarmalar.
*Sırttaki büyük kaslarda kasılmalar.
*El hareketlerinin kontrol edilmesi
*Düşüncelerin okunması ve ya dışarıdan düşünce iletilmesi.
*Rüyaların denetlenmesi.
*Hareket eden hayali görüntüler görülmesi.
*Göz kapaklarının sürekli açık tutturulması.
*Sürekli kulak çınlaması.
*Çene ve dişlerin neden yokken titremesi.
Ömer Özkaya
Zihin Kontrol Operasyonları
--
We are in the world as words are in a book. Each generation is like a line, a phrase...
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.