HALİMİZ, AHVALİMİZ Nevzat Laleli


Nereye gidiyoruz yazı serisi (4)




Nevzat Laleli

KDV VE ÖTV’Yİ HALK ÖDER

Bunları ödemek için toplanması hedeflenen vergi gelirlerinin yüzde 67 si KDV ve ÖTV gibi “dolaylı vergilerden” elde edilmektedir. 75 milyon halkımızın tamamı KDV ve ÖTV olarak 114,5 milyar YTL öderken, servet sahiplerinden yapılan vergi tahsilâtı 56,6 milyar YTL olmaktadır. O günden bugüne yıllık enflasyon artışları toplamı yüzde 50’nin üzerinde olduğuna göre Başbakan’ın simit edebiyatı ile bugün asgari ücretin en az 750 YTL olması gerekiyor.

Çalışabilecek insanlarımızın çoğu, asgari ücretli bir iş bile bulamamaktadır. AKP iktidarının, istihdamı artırdık, işsizlik çözülme yolunda iddiasının tersine, Türkiye’de gerçek işsizlik yüzde 16 mertebesindedir. Ama en çarpıcı durum, genç nüfuzdaki işsizlik oranının yüzde 19,2 oluşudur.

YA 2008 YILI

2008’in ilk günü zam ile uyandık? Daha 2008’in ilk gününde elektriğe yüzde 19, doğalgaza yüzde 7,10 zam uygulamasını hayata geçirdiler.

Gelen gideni aratır derler. İşte bu böyle giderse Allah göstermesin 2007’yi de çok arayacağız demektir. Peki, asgari ücretlinin, memurun, işçinin durumu böyle de, çiftçinin, tarım çalışanının durumu farklı mı? Memleketimizin yüzde 30’u tarımla uğraşıyor. Çiftçilerimiz, akıttıkları alın terinin karşılığını alabiliyor mu? Hayır. Ve maalesef çiftçimizin durumu her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.

Nitekim mazot, gübre, zirai ilaçlar bu yıl yüzde 30 civarında artmasına rağmen, çiftçinin geliri bir taraftan kuraklık, bir taraftan da hükümetin yanlış politikaları sebebiyle daha da gerilemiştir. Ekonominin bu çok kötü gidişine rağmen AKP iktidarı, ihracatta büyük rekor gerçekleştirdik, ihracat 106 milyar dolara ulaştı diyerek, halkı uyutmaya devam ediyor. Büyük bir pişkinlikle ithalatın 170 milyar dolara ulaştığından ihraç mallarımızın yüzde 70 nin ithal malı olduğundan ise hiç bahsetmiyor.

KEYFİ YERİNDE OLANLAR

Aklınıza gelebilir. AKP iktidarında hiç mi kazanan, hiç mi keyfi yerinde olan yok? Olmaz mı, elbette var. Bunlar Rantiyeciler, faizciler, paradan para kazananlar… Onların keyfine diyecek yok. Faizci sistem sayesinde gece uyurken bile paralarına para katıyorlar.

Bunlar AKP iktidarı döneminde rüyalarında bile göremeyecekleri kadar zengin oldular. Sadece bir örnek vereyim. Türkiye’deki dolar milyarderlerinin sayısı bu hükümet döneminde 4’den 42’ye çıktı. 13 bankanın bu yılın 9 ayındaki net karı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 67 oranında arttı.

KAZIKÇI IMF

Bütçe görüşmelerinde “IMF’den ayrılmayacaklarını, IMF ile çalışmaya devam edeceklerini” söyleyen AKP hükümetinin kendine ait hiçbir ekonomi politikası da yoktur. Tamamen IMF’nin talimatlarını yerine getirmektedir.

1965 yılından bu yana IMF reçetesiyle ülke ekonomisini düze çıkarmaya çalışan 89 ülkeden hiçbiri sorunlarını çözemedi. Tam tersine daha geriye gitti. Arjantin’den Endonezya’ya, Kolombiya’dan, Uruguay’a IMF’nin girdiği her ülkede ekonomi çöktü. İşsizlik patladı. Hatta iç karışıklıklar, isyanlar baş gösterdi.

Dünya’da bizden başka IMF ile çalışan ciddi tek bir ülke kalmamış. Rusya’sından, Malezya’sından Arjantin’ine hepsi IMF ile ilişki kurmayı bırakmış. Çünkü IMF’nin gerçek yüzünü görmüşler, asıl niyetini anlamışlardır. Bugün, dünyada IMF’ye borcu olan sadece 5 ülke var ve ne acıdır ki en fazla borcu olan ülke de Türkiye. Türkiye’yi Dominik Cumhuriyeti takip ediyor! Dominik Cumhuriyeti’nden sonra da İşgal altındaki Irak ile yerini bile bilmediğimiz Gabon diye bir ülke geliyor.

EKONOMİYİ DÜZE ÇIKARMAK

Nasıl ABD, İsrail ve AB endeksli politikalarla dış politika yürütülemiyor, terör çözülemiyorsa, IMF endeksli politikalarla da ekonominin düzelmesi mümkün değildir. Siz IMF’nin talimatlarının dışına çıkamazsanız, bu millete refah getiremezsiniz. Ekonomiyi IMF’ye havale ederseniz, millet değil, bu icraattan ancak faizci rantiye kazanır.

Birleşmiş Milletlerin “2007 İnsani Kalkınmışlık Raporu”na göre Türkiye, 177 ülke içinde 84’üncü sıradadır. Ne acıdır ki, bu rapora göre Türkiye; Ermenistan’ın, Makedonya’nın, hatta Samoa Adaları ile Tongo’nun bile gerisindedir.

DEMOKRATİKLEŞME VE İNSAN HAKLARI

Demokratikleşme ve insan hakları konusunda durum çok mu farklı değildir. 6 yıldır iktidarda bulunanlar; Meslek liselerinde uygulanan katsayı haksızlığı konusunda ne yaptılar? Başörtüsü zulmünü sona erdirmek için hangi adımı attılar?

Mili Eğitim Bakanı Tübitak’taki ödül törenine başörtülü öğrenci getirildi diye bürakrotları hakkında soruşturma açtırdı. 2007 yılında yazdığı kompozisyonla ödül kazanan bir kızımız sırf başörtülü olduğu için kürsüden indirilmedi, salondan çıkarılmadı mı?

Böylesine vahim bu olay karşısında AKP’nin yaptığı nedir? Cami kapısına ayeti kerime yazdı diye imam hakkında soruşturma açanlar, İHL sinde tatbikat dersinde öğrencileri camiye götürdü diye öğretmen hakkında inceleme başlatanlar, başörtülü kızımız kürsüden indirildiğinde kıllarını kıpırdatmadılar.

Gazetelerin yazdığına göre; Sayın Başbakan, bu küçük kızımızı arayıp üzüntülerini ifade etmiş. “Çok üzüldüm” demiş. Başbakanın görevi, üzüntülerini ifade etmek değil bütün milleti üzen bu tür olayların bir daha olmamasını sağlamak değil midir?

NE YAPILMALIDIR

Millet için faydalı bir iş yapabilmek için temelde “Makam için gömleğini çıkaran değil düğmesinden bile taviz vermeyen; mevki ve makam için eğilen değil, hak için direnen; Faiz sistemiyle rantiyenin değil, Havuz Sistemi’yle milletin yüzünü güldüren; Gerçek demokrasi uygulaması ile insan haklarını koruyan” kimseler iktidar olmalıdır.

Yoksa daha birçok hükümet gelir, birçoğu gider ama değişebilir ama dertler azalmaz, gittikçe katlanarak büyür.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.