Marksist-Leninist cunta, Cemal Madanoğlu, ve ekibi - 6/12

CHP'nin 185, AP'nin 149, MSP'nin 48, DP'nin 45, CGP'nin 13 milletvekili çıkardığı 1973 seçimlerinde MHP'ye karşı kirli suçlamalarla dolu ideolojik propaganda yürüten iki partiden CHP ile MSP, seçim sonrasındaki koalisyon hükümetini de kurdular. CHP-MSP koalisyonu, milliyetçi camiada büyük tepkiyle karşılandı. Türkeş, yeni hükümeti "Türkiye'nin sola teslimi" olarak nitelendirirken, 15 Mayıs 1974'te çıkarılan ve 6 bin solcu militanın serbest kalmasını sağlayan Af Kanunu, tartışmaları daha da yoğunlaştırdı. 12 Muhtırası sonrasında tutuklanan Marksist militanlar, Türkiye'yi 12 Eylül'e sürükleyecek gelişmelerde önemli rol oynayacaklardı. Gerek af kanununa gösterdiği sert tepki ve gerekse CHP-MSP hükümetine karşı yürüttüğü sert muhalefet nedeniyle milliyetçi çevrelerden büyük teveccüh gören MHP'ye katılımlar sürüyordu. AP Kütahya Senatörü Osman Albayrak, DP Kayseri Senatörü Hüsnü Dikeçligil, Prof. Dr. Saffet Rıza Alper, E. Alb. ve tarihçi Tahsin Ünal, E. Alb. Necdet Şarman ve E. Alb. Mehmet Rıfkı Erdoğdu, 21 Eylül 1974'te düzenlenen bir törenle MHP'ye katıldılar.
Tepkiler üzerine ancak 7.5 ay iktidarda kalabilen CHP-MSP hükümetinin başbakanı Mustafa Bülent Ecevit'in istifası, Türkiye'yi uzun süren bir hükümet krizine soktu. İktidarı sırasında gerçekleştirilen 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda kazandığı prestiji oya tahvil etmek isteyen Ecevit, erken seçim istiyordu. Ecevit'in 18 Eylül'deki istifasının ardından girilen süreçte 16 Kasım'da kontenjan senatörü Sadi Irmak'ın liderliğinde kurulan partilerüstü azınlık hükümeti çözüm olmadı.

Ecevit'in erken seçim baskısıyla geçen 7 aylık sürecin sonunda Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. AP, MSP, MHP, CGP tarafından kurulan koalisyon hükümeti, 31 Mart 1975'te göreve başladı. Demirel'in başbakan, Türkeş, Necmettin Erbakan ve Turan Feyzioğlu'nun başbakan yardımcısı olarak görev yaptığı koalisyonda, AP'den 16, MSP'den 8, CGP'den 4, MHP'den ise 2 bakan yer aldı. MHP'nin hükümette yer almasıyla birlikte Ülkücüler ilk kez devlet kadrolarında yer edinmeye başladılar. Hükümet ortağı olan MHP'nin 17-18 Mayıs 1975'teki 12. Büyük Kurultayı'nda büyük coşku vardı. Delegelerin tamamının oyunu alarak yeniden genel başkan seçilen Türkeş, toprak dağıtım töreni için gittiği Urfa'dan önce uğradığı Diyarbakır'da 23 Haziran 1975'te CHP'li yönetici ve milletvekilleri tarafından organize edilen bir saldırıya uğradı. Türkeş'in ilden ayrılmasından sonra da devam eden komünist saldırılar sırasında yüzlerce kişi yaralandı, birisi asker olmak üzere 2 kişi hayatını kaybetti. Saldırıları, "Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlüdür. Kanun ve hukuk yoluyla her fesadı sindirecek güçtedir. Saldırganlık yoluna sapanların hüsrana uğrayacaklarını hep birlikte göreceğiz" cümlesiyle değerlendiren Türkeş, Diyarbakır-Urfa karayolunda coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Yol boyunca kayalıkların üzerine "Başbuğ Türkeş", "Milliyetçi Türkiye", "Milli Devlet Güçlü İktidar", "Komünistler Moskova'ya" ifadeleri yazılmıştı. Türkeş'in katıldığı miting alanı ise "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar müslümanız", "Türk'ün yüce Başbuğu kahraman Urfamıza hoş geldiniz", "Milliyetçiyiz", "Türlük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve fazileti", "Milli devlet, güçlü iktidar", "Komünizmi ezeceğiz" pankartlarıyla süslenmişti.

12 Ekim 1975'teki senato seçimlerinde ve 6 ilde düzenlenen milletvekili ara seçimlerinde başarı gösteremeyen MHP, kısmen de olsa oy artışı sağlamıştı.
1976 Nisan'ında Türkiye, ibret verici bir gelişmeye ve bu gelişmeyle birlikte girilen ilginç bir tartışmaya tanık oldu. Nisan ayı sonunda Irak'a resmi bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Kerkük'e yaptığı ziyaret sırasında Türkmenler tarafından "Hürriyet istiyoruz", "Kerkük'e Hürriyet, Milliyetçi Hareket", "Başbuğ Türkeş" ve "Katil Saddam" sloganlarıyla karşılanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'nın bir başka ülkede "Başbuğ Türkeş" sloganlarıyla karşılanmasının akisleri büyük oldu. Olayın üstüne giden sol basın amacına ulaştı ve Cumhurbaşkanı Korutürk, 27 Mayıs 1976'da yayınladığı 27 Mayıs mesajında, Türkiye için en büyük tehlike olarak "Pantürkizm" ve "Panislamiz"i gösterdi. Bölücülük ve komünizmi görmezden gelen Korutürk'ün Türklük ve İslam aleyhine beyanları Ülkücüler tarafından tepkiyle karşılanırken, sol çevreleri sevince boğmuştu.

--
-------------------------------------------------------
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
---------------------------------------------------
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.