HAVA OPERASYONLARINDAN KAÇAN PKK’YA NE OLDU !!!


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Irak’ın kuzey bölgesinde bulunan PKK terör örgütü kamplarına yönelik gerçekleştirdiği sınır ötesi hava operasyonlarının etkisini, örgütün aldığı darbeyi, özellikle örgüt ve yandaşları nezdinde yarattığı psikolojik etkiyi tartışmak mümkün değil. Örgütün, söylenildiği üzere, 150 ya da 200 kadar elemanını kaybettiği, barınma imkânlarının birçoğunun ortadan kalktığı, silah ve malzemelerinin harap olduğu gibi maddi kayıplarının yanı sıra, çok daha önemlisi, terörist kadrolar ve destekçileri üzerinde yarattığı psikolojik travmayı da hesaba katmak gerekiyor.

Ancak, bölgede, operasyon öncesinde 5 bin kadar teröristin barındığını düşünürsek, akla bazı sorular geliyor. Hadi diyelim ki, 5 yüz terörist öldürüldü. Geri kalan 4 bin 5 yüz terörist halihazırda nerede? Buradan, ya, o bölgedeki büyük ve hava operasyonlarından etkilenmeyecek derinlikteki mağaralarda halen saklanıyor oldukları, ya da, bunların büyük çoğunluğunun, operasyon öncesi veya sonrasında bölgeyi terk etmiş oldukları sonucu ortaya çıkıyor. Büyük ve derin mağaralar olduğu varsayımı, operasyonlarda TSK tarafından son derece mükemmel teknolojik imkânlardan faydalanıldığı düşünüldüğünde, pek de geçerli olamayacağına göre, ikinci olasılık çok daha akla yatkın olarak görünüyor. Bu olasılıktan yola çıkarsak, bu sefer de, “nereye gittikleri” sorusu akla geliyor.

Bakın, sınırdan kalabalık gruplar halinde Türkiye’ye girmeleri mümkün değil, Türk askeri var. İran alanına geçmeleri de mümkün değil, çünkü İran, kendi sınır hattından bu bölgeyi sürekli bombalıyor. O halde örgüt için tek güvenli çıkışın, Irak’ın iç kesimleri olduğu kuvvetle muhtemel gözüküyor. Neden? Çünkü, bu güzergâh onlar için ardına kadar açık ve de son derece güvenli (!). Üstelik, PKK terör örgütünden kaçan Türkiye kökenli örgüt mensuplarının yüzlercesinin, Barzani liderliğindeki KDP’ye sığındıkları ve yerel yönetimin güvenlik birimlerinde görev aldıkları da zaten biliniyor. O halde, bölgeden Irak’ın içerisine kaçan teröristlerin büyük bir kısmının, Barzani’nin bilgisi, izni, belki de isteği dahilinde, iç kesimdeki yerleşim birimlerine geçerek, bölge halkının arasına karıştıkları, bazılarının da bu süreçte geçici de olsa KDP’ye katılmış olabilecekleri ön görülüyor.


Aslına bakarsanız mevcut durum, KYB lideri Talabani’nin Cumhurbaşkanı olmasını sağlayarak Kürt bölgesinden uzaklaştırıp, yerel Kürt yönetiminin bütün iplerini eline alan Barzani’nin işine geliyor. Çünkü, ne PKK’nın tamamen bitmesini ve ne de giderek büyümesini istemeyen Barzani, PKK terör örgütünden kaçanlara kucak açıp birçoğuna askeri yapılanmada görev vermek suretiyle bölgede daha da güçlenmeyi hedefliyor. Örneğin, “Zerevan” denilen yeni bir askeri örgütlenmeye ihtiyaç duyan Barzani, örgütün üst yönetimi, istihbarat yapılanması ve basın yayın faaliyetlerinde, PKK terör örgütünden kaçmış, geçmişte PKK’nın sözde Merkez Komite ve Başkanlık Konseyliği üyeliği yapmış bazı şahıslara özellikle görev veriyor. Bundaki tek amaç; zayıflayan PKK’nın yerine kendisinin güçlenmesi ve Türkiye’ye karşı bunu bir koz olarak elde tutmak istemesi olarak değerlendiriliyor.

Barzani’nin, örgütten kaçan teröristlere karşı son dönemde farklı bir politikayı uygulamaya koyduğu, uzun bir süredir hissediliyor aslında. Onlara, arsa veriyor, sözde Kürdistan kimliği çıkartıyor. Peşmerge güçlerine katılanlara, kendi cebinden olmasa da, ev, araba, 500 ile 1500 ABD doları arasında değişen maaş veriyor, iş kurmak isteyenlere çeşitli kolaylıklar sağlıyor. Barzani’nin, geçmişe oranla 180 derece değişen bu politikasının tarihi ise 1999, yani, ne tesadüftür ki Apo’nun yakalanış tarihine denk geliyor. Çok ilginç değil mi! Apo’nun yakalanışıyla örgütten kaçması kuvvetle muhtemel birçok teröriste kucak açılarak, fırsattan istifade arayışına giriliyor. Bu, Barzani kontrolünde yeni bir PKK’nın yaratılarak, gerekli görüldüğünde Türkiye’ye karşı kullanmak üzere elde tutulması arzu edilen bir koz, diğer bir anlamda tehdit unsuru amacını taşıyor. Bu nedenledir ki Barzani, her ne kadar son dönemde ılımlı söylemlerde bulunsa da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne atfen, son derece cüretsiz, “Siz, Irak’ın iç işlerinize karışırsanız, ben de Diyarbakır’ı karıştırırım” şeklindeki haddini bilmez cümlesini açık bir tehdit olarak sarf edebiliyor.

Şimdi biraz düşünelim. Barzani, örgütten kaçan teröristlere, kendi malı olmadığı için, kendi cebinden bir şey çıkmadığı için arazi verebilir, sözde “Kürdistan” kimliği dağıtabilir, iş kurmalarında yardımcı olabilir ve hatta, bakımsız ve köhne de olsa barınak anlamında ev dahi verebilir. Çünkü sonuçta kendi cebinden hiçbir şey çıkmıyor. Yani, bunun kendisine yüklediği herhangi bir maliyet, yük yok, maliyet sıfır. Ancak, bin, iki bin kadar eski teröriste maaş olarak verilen ABD dolarlarının, az sayıda ve sadece üst düzey olanlara da olsa dağıtılan arabaların, nereden, nerelerden, hangi kaynaklardan ve de, çok daha önemlisi ne amaçla bol keseden verildiği, malumun bilinmek istenmeyen yüzü olarak tekrar karşımıza çıkıyor.



Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.