T a r a f s ı z D e ğ i l i z

Mâ’ruf-u Kerhî Hazretleri

Mâ'ruf-u Kerhî Hazretleri

Muslumanlarin mubarek hayatlarini ornek aldigi maneviyat buyuklerinden biri de Bagdad'da buyuyup, Dicle nehri yakininda vefat eden Mâ'ruf-u Kerhî'dir (M. 816). Kerhli Mâ'ruf, aslinda Hiristiyan bir ailenin cocuguydu. Onu kucukken ayni dinde bir ailenin yaninda yetismeye biraktilar. Fakat Mâ'ruf, yaninda bulundugu Hiristiyan ailenin anlattigi uclu Allah inancini akla uygun bulmadi. Onlara daha kucuk yasta iken itiraz etti. Bu itiraz ve tatmin olmayisi, onu dogruyu arastirmaya sevk etti. Hiristiyan aileyi birakip kacarak Bagdad civarindaki Islâm buyuklerini ziyarete basladi. Iste bu sirada Ehl-i Beyt imamlarindan Imam Riza'nin da yanina ugradi. Aldigi aklî ve naklî feyizli ilimle Hiristiyanligi reddedip Islâm'la muserref oldu. Bundan sonra her gecen gun ilim yolundaki inkisafa baslayan Mâ'ruf, kisa zamanda kili kirk yaran bir Islâm buyugu hâline geldi. Artik karincayi dahi incitmiyor, bir bugday tanesi kadar da olsa kul hakkindan titriyordu. Gezisi sirasinda Kûfe'ye ugramisti. Mescitte buyuk musavvif Ibnu's-Semmâk'in va'zini dinledi. Kulagina gelen su cumleler kafasinda simseklerin cakmasina sebeb oldu: "Hangi kul, Allah'a kalbiyle tam yonelirse, Allah da merhametiyle ona tam karsilik verir!.." Bu soz, Mâ'ruf'un butun varligiyla Allah'a yonelmesine, fanî arzulara tamamen arka donmesine sebeb oldu. Onun bu kararindan sonradir ki, Allah da ona rahmet ve ihsaniyla yonelmis, yasamaya muvaffak oldugu Islâmî hâlleri, ornek alinir duruma yukselmisti. Belki ilmi fazla degildi; ama ameli coktu. Nitekim bir toplantida Mâ'ruf'un ilminin azligindan bahsedilince, mezheb sahibi Ahmed bin Hanbel, "Oyle soylemeyin, lâzim olan ilim, Mâ'ruf'un sahip oldugu kadaridir!" demistir. Bunu garipseyen oglu Abdullah, bir firsatini bularak sordu: "Baba, Mâ'ruf'un ilmi nedir ki?.."Ahmed bin Hanbel soyle karsilik verdi: "Oglum, ilmin basi Allah korkusudur. O da Mâ'ruf'ta butunuyle vardir. Baska ne bekliyorsun?" Bir ara Bagdadli Muslumanlar Medine'de Sufyân bin Uyeyne'yi ziyaret etmislerdi. Sufyân bin Uyeyne onlara, "Buyuk âliminiz ne hâldedir?" diye sordu. "Kimdir âlimimiz?" deyince soyle aciklamada bulundu: "Mâ'ruf'u kast ediyorum. Dikkat edin. Mâ'ruf'tan istifâdeyi dusunun. Mâ'ruf, yaninizda oldugu muddetce Allah sizi korur!" Mâ'ruf tam bir Islâmî hayata girmis, butunuyle hayatini Islâmî hizmete tahsis etmisti. Onun dunyaya karsi teveccuhu yoktu. Hattâ soyle diyordu: "Dunyalik kazanilinca sevinmemek, kaybedilince de uzulmemek gerek!.. Zira bir kula, dunyanin fazla teveccuh etmesi, onun isledigi gunahlara pesin bir ceza. Yuz cevirmesi de ihlâsina âcil bir sifâdir." Mâ'ruf, lâf coklugu, soz kalabalikligi seklindeki dindarligi hic hos karsilamaz, sadece yasamaya deger verir, tatbikati esas alirdi. Gercekleri lâf coklugu ile boguntuya getirenlere soyle derdi: "Allah bir kulun hayrini isterse, ona lâf kapisini kapar, amel kapisini acar! Kotuluge mustehak oldugunu gorunce de, amel kapisini kapar, lâf kapisini acar!" Demek ki, tatbikati birakip isi lâfla, mugalâtayla gecistirmek kotuluk isareti, iyilige lâyik olmama ifadesidir. Butun varligiyla Allah'a baglanan Mâ'ruf, tam bir tevekkul icindeydi. Soyle diyordu: "Allah'a oylesine tevekkul et ki, butun sikâyetlerinde O, senin yegâne dayanak ve destegin olsun. O'nun disinda âciz kullara dert yanip, feryad etme..." Kendisi hidâyete erdikten sonra, anne-babasinin da hidâyetine sebeb olmustur. Asil korkusu "riza"yi kaybetmekti Mâ'ruf'un sevap-gunah, haram-helâl hususlarindaki tam titizligini gorenlerden biri, bu dikkatin sebebini sorarken soyle der: "Ey Mâ'ruf, haramlardan bu kadar korkup, kul hakkindan boylesine cekinisin herhalde olum korkusundandir?" "Hayir, ondan degil." "Kabir azabindandir oyleyse?" "Hayir, ondan da degil." "Oyleyse cehennem endisesindendir?" Mâ'ruf neticeyi soyle baglar: "Bu saydiklarin nedir ki! Benim butun mes'elem, bu saydiklarinin tumunu de tasarrufunda tutan Zât'in rizâsidir. O, bunlarin hepsine mâlik ve hâkimdir. O'nun rizâsini kazanan bunlarin hepsinden de emin olur." Mâ'ruf hasta yatagindan son vasiyetini soyle yapmistir: "Vefatim vâki oldugu an, gomlegimi cikarip sadaka verin." "Nicin?", diye soranlara, "Ben, dunyaya geldigim gibi gitmek istiyorum." demistir.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.